İbrahim Kiras
Sorun kimi gençlerimizin ve bir kısım aydınlarımızın vicdan sorgulamasına girişmeleri, soykırım iddiaları konusunda resmî tarihin anlattıklarından farklı hikayeler aramaları değil. Yani sorun 1915 olaylarını açıklama sadedinde farklı görüşlerin olması değil. Maalesef bizim ülkemizdeki hiçbir kesimde farklı görüşlere tahammül yoktur ama yine de asıl sorun bu değil. Asıl sorun aydını az yarı aydını çok olan bir toplumda hakikat arayışının kıymetinin ve karşılığının bulunmaması. Sorun şu ki bizim yarı aydınımız kendi toplumunun tarihine bir hakikat arayışı duygusuyla yaklaşmıyor; bugünkü siyasi ve ideolojik kamplaşma ortamındaki pozisyonunu meşrulaştıracak ve kavgada kullanabilecek araçları bulmak amacıyla bakıyor. Abdülhamit’e de öyle bakıyor, Talat Paşa’ya da. Geçmişte çekilen acıların sebebini anlamak için değil bugünkü husumetlerin taraflarının ideolojik meşruiyetini tahkim gayesiyle tarihe bakılıyor.
Soykırım tezi konusundaki pozisyonları ideolojik angajmanlar belirlediği için bilgiye, belgeye, araştırmaya, okumaya ihtiyaç olmuyor. Ezberlenmiş birkaç laf yeterli oluyor tartışmaya girmek için. Karşımızdakinin ne dediğini durup dinlemek değil, sesinin duyulmasını engellemek önceliğimiz.
Aslına bakarsanız soykırım tezinin dayanakları o kadar zayıf ki bu tezi savunanların pozisyonunu “inanç” dışında bir kavramla açıklamak zor. “Muhakkak yapmıştır bunlar. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” inancı… Bu tezin başlıca iki “kanıt”ından Talat Paşa’nın imha talimatı verdiğine ilişkin telgrafların sahte olduğu çoktan ispat edildi; İstanbul’un işgal altında olduğu 1919-20 yıllarındaki işbirlikçi Divan-ı Harp mahkemelerinde İttihatçı önderlerin mahkumiyetine dayanak yapılan “belge”lerin orijinalleri ise ortada yok o gün bugündür! Nitekim bu mahkeme hakkında İngiliz Yüksek Komiseri Caltrophe bile Londra’ya yazdığı raporda “maskaralık” demişti.
Daha sonra İngiliz işgal güçlerince “Hristiyanlara yönelik toplu katliamlar” yapmak suçlamasıyla tutuklanıp Malta’da yargılanmak istenen 144 hükümet yetkilisi hakkında Kraliyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında da -diğer belge ve bilgilerin yanısıra- bu “kanıtlar” değerlendirilmiş ve neticede İngiliz devletinin bütün ısrarlarına rağmen “bir İngiliz mahkemesine sunulabilecek yeterlikte kanıt bulunmadığı” gerekçesiyle dava kapanmıştır.
Ne var ki soykırım tezinin ispatı için gerekli belge ve kanıtların yokluğu karşısında “çözüm” olarak “belge ve kanıt üretme” yöntemi o gün bugündür kullanılmaya devam ediyor. Özellikle ABD’deki Yahudileri etkilemek için Hitler’in ağzından uydurulan laflar… Türkiye’de herhalde Atatürkçülerin kafasını karıştırmak için “Atatürk’le röportaj” imal etmeler… Sahte fotoğraflar, sahte mektuplar… Daha yakın zamanlarda -eskilerine göre daha rafine bir tarzda üretilmiş olsa da- ipliği pazara çıkarılmış bulunan Torosyan hatıraları vs. bu neviden örnekler.
Bunca sahte kanıtı çıkarınca elde bir şey kalmaması söz konusu tezin sıhhat derecesini yeterince gösteriyor olmalı. Ancak gayet iyi biliyorum ki bütün bunların “kesin inançlılar” için bir önemi yok. Ne söylerseniz söyleyin her şeyin bir tevilini, bir şekilde izahını bulup mevcut pozisyonlarını sürdürmekten geri durmayacaklar.
Öte yandan, Ermeni tezlerinin Türkiye’de alıcı bulmasının sebeplerinden biri de dönemin siyasi iktidarı hakkındaki ezberlerin buna imkân vermesi. 1918’den sonra İttihatçılar için hemen her kesimin katkısıyla öyle bir mitoloji üretildi ki “Bu herifler kesin yapmıştır abi” analizleri yarı aydın zihinlerde kolaylıkla karşılık bulabiliyor.
Bugün Türkiye’deki her bir zümrenin politik pozisyonu İttihatçı karşıtlığı içinde meşrulaştırılır. Mevcut rejimle doğrudan hesaplaşamayan İslamcıların, Cumhuriyet kadrolarını Meşrutiyet devrinden üstün gösterme ihtiyacı hisseden Kemalistlerin, ideolojik karşıtı olarak yakın tarihte otoriterlik örneği arayan liberallerin işine gelen ve zaten hep birlikte ürettikleri bir mitoloji bu.
Bugün ne İslamcılar İttihat ve Terakki Fırkasının tarihin gördüğü en İslamcı cemiyet olduğunu biliyorlar ne liberaller siyasi tarihin gördüğü en liberal teşkilat olduğunu ne de Kemalistler Millî Mücadelenin mimarı ve modernleşme atılımının başlatıcısı olduğunu… Ermeniler de o günkü Türkiye’deki Ermeni meselesinin çözümü yolunda en içten çabayı gösteren siyasi grubun İttihatçılar olduğunu bilmezler…
Geçen de dikkat çektim, 1915’te ve devamında iki tarafın birden çektiği acılar Ermeni toplum önderlerinin hem bizim hem de kendi halklarının geleceğini masaya sürerek oynadıkları tehlikeli kumarın sonucuydu. 1908 Devrimi’nden sonra silahlı mücadeleden ve terör eylemlerinden -çoğunlukla- vaz geçip iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi’yle iyi ilişkilerinin neticesi olarak kabinelere bakan bile veren Ermeni örgütleri ve cemaat önderleri Birinci Dünya Savaşı başlayınca bunun kendilerine bağımsız devlet kurma fırsatı vereceğini hesaplayarak verdikleri sözden döndüler. (2015’e gelindiğinde hükümetle “çözüm süreci” yürütmekte olan PKK’nın ve yan kollarının Rojava’da “bağımsız Kürt devleti” kurulması ihtimali önlerine bir yem olarak atıldığında birdenbire Çözüm’den de Süreç’ten de vazgeçip teröre yönelmeleri hadisesine ne kadar da benziyor değil mi?)
Oysa bugün “bütün kötülüklerin müsebbibi” diye gösterilen Talat Paşa kendilerini uyarmıştı. Günlerce dil dökmüştü “Ne olur yapmayın” diye… Yabancı elçilik raporlarında bile “En büyük Ermeni dostu” diye tarif edilen Talat Paşa, başka çare kalmayınca Tehcir uygulamasına başvurduğu için “Ermenilerin en büyük düşmanı” ilan edildi.
Anadolu’nun en az yarısını Ermenistan’a katma hayali peşindeki gruplar haklıydılar Talat’a düşman olmakta. Çünkü Tehcir yapılmasaydı er veya geç o projenin gerçekleşmesi mümkün olabilecekti. Yalnızca 1915 şartlarını değil, birkaç yıl sonrasının Millî Mücadele’yi ortaya çıkaran konjonktürünü de hesaba kattığınızda açıkça görebilirsiniz ki Tehcir yapılmasaydı bugün üzerinde yaşadığımız topraklar Türkiye olmayacaktı. Burada artık Türkler veya Müslümanlar yaşamıyor olacaktı.
Diaspora bu gerçeğin bilinci içinde ve “Tehcir” yüzünden Anadolu’da bir Ermeni devleti kurma hayallerinin sonsuza dek suya düşmesinin hıncıyla dolu. Onun için Tehcir sırasında on binlerce Ermeni yurttaşımızın bölgedeki başıboş çetelerin ve intikam peşindeki bazı aşiretlerin saldırıları sonucu hayatını kaybetmiş olmasını “Talat’ın imha talimatı”yla gerçekleştirilmiş “soykırım” olduğunu iddia ediyorlar. Bu iddianın kabul edilmesi uğrunda yüz yıldır her yolu deneyerek bugüne kadar geldiler.
Biz ise günlük siyasi konjonktürün icap ettirdiği bölünmüşlük içinde tarihimizi ve tarihteki şahsiyetleri de aramızda bölüşmüş olduğumuzdan bir kısmımız Talat’a düşmanlık ediyor. Talat’ın temsil ettiği irade olmasaydı bugünümüzün olup olmayacağını düşünmüyoruz. Çünkü bilmiyoruz. Çünkü tanımıyoruz. Çünkü merak etmiyoruz. Çünkü hakikate ihtiyacımız yok. Çünkü inandıklarımız mevcut kültürel/politik/ideolojik pozisyonlarımızı meşrulaştırmaya yetiyor.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025