İsmet Berkan
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’de çok ender olarak gerçek soru soran gazetecilerin karşısına çıkıyor, çıktığında bile ülkemizdeki genel korku ortamı sert sorgulama yapma imkanı vermiyor, Mehmet Şimşek de hep geleceğe dönük ümit satarak bugünün gerçeklerini konuşmadan günlerini geçiriyor.
Ama yurt dışı öyle değil. Yatırımcılarla veya daha bilgili topluluklarla konuşurken kendi itibarını ve inandırıcılığını düşünmek zorunda, o yüzden geleceğe dönük boş ümit satamıyor, ayakları daha fazla yere değen kelimelerle konuşmak zorunda kalıyor.
Bakın dün Washington DC’deki IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantısı çerçevesindeki temaslarından birinde, Türkiye’de söylemediği bir sözü söylemiş, “Program planladığımız gibi gitmiyor” demiş.
Tabii ortada gerçekten başı sonu belli, kendi iç tutarlığı yeterince sorgulanmış ve sadakatle uygulanan bir program olup olmadığı da tartışmalı aslında ama 2,5 yıldır görevde olan Mehmet Şimşek hep bir “dezenflasyon programından” söz ediyor.
Klasik anlamda dezenflasyon programı iki ayaktan oluşur, bunu artık sokaktaki çocuklar bile öğrendi: Para politikası ve Maliye politikası.
Para politikası kör topal uygulanıyor. Merkez Bankası faizleri yüksek. Ama piyasada bir de para bolluğu var. Bakın geçen ay ülkemizde konut satışları rekor kırdı. Oysa para politikasının “sıkı” olması, tüketimin kısılması ve vatandaşın tasarrufa teşvik edilmesi içindir. Tasarruflarda evet bir artış var ama tüketimde anlamlı bir yavaşlama yok.
Diyorum ya kör topal da olsa bir para politikası uygulanıyor. İşte bu hafta bu politikanın uygulama tutarlığını bir daha göreceğiz, bakalım enflasyon yükselirken Merkez Bankası buna rağmen faiz indirimi yapacak mı? Yaparsa bileceğiz ki Merkez Bankası’nın para politikası tutarlığı kalmamıştır, banka siyasi baskılara boyun eğmektedir.
Peki ya Maliye politikası var mı? Kamu harcamalarında anlamlı bir azalmayı son iki yılda görmedik. Kamu tarafı, enflasyonun düşürülmesine sözde destek veriyor ama özde bunu vermiyor.
Emekli bankacı, iktisatçı Mehmet Ali Verçin geçen hafta içinde Karar gazetesinde çok çarpıcı bir yazı yazdı. Aşağıdaki grafiği onun yazısından aldım.

Grafikteki mavi sütunlar, her yılın bütçesinin bir önceki yılın bütçesine göre gayrı safi yurtiçi hasılanın yüzde kaçı oranında arttığını gösteriyor. Turuncu çizgi ise o yılın enflasyon oranını.
Sıkı maliye politikası ne demek, bu grafikte çok net gözüküyor. Bütçenizi o yıl için beklenen GSYH’nin yüzde kaçı kadar arttırdıysanız, enflasyon da buna bağlı bir oranda ortaya çıkıyor.
Bu elbette bilimsel anlamda bir neden-sonuç ilişkisi değil, sadece bir korelasyon ama uzun dönemde bile çalışan, neredeyse hep yaşanan bir korelasyon olduğu için anlamlı.
Verçin, yazısına “Bana bütçeyi söyle sana enflasyonu söyleyeyim” başlığını atmıştı; o yazmadan ben yazayım: 2026 bütçemiz belli olduğuna göre ben şimdiden size 2026 enflasyonunu söyleyebilirim.
Mehmet Ali Verçin’e haksızlık etmeyeyim, o yazısında bir de tablo hazırlamış, 2026’nın olası bütçe büyüklüklerine göre enflasyon tahmin senaryoları da yapmıştı.
İki gün önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 bütçe kanunu tasarısını ilan etti, ardından da bütçe zaten Meclis’e sunuldu. İlginçtir, Yılmaz’ın bu ilanı medyada pek az ilgi çekti. Oysa bütçe, ülke ekonomisi için de, siyaseti için de en temel dokümanlardan biri. Ama artık ülkemizde hiç ciddiye alınan bir şey değil maalesef.
Bütçede kamunun 2026’da 18,9 trilyon lira gider yaratması ön görüldü.
2025’te, yani içinde bulunduğumuz yılda kamunun 14,7 trilyon para harcaması öngörülmüştü. Gerçekleşmesi biraz daha yüksek olabilir. Sadece öngörüler açısından kıyaslayacak olursak kamu harcamaları bir önceki yıla göre 4,2 trilyon lira daha fazla olacak. Oransal artış yüzde 28,5.
Oysa aynı bütçeye göre 2026’da enflasyon yüzde 16 olacak. Fiyatlar yüzde 16 artarken kamu harcamaları yüzde 28,5 artacak öyle mi? Devlet hiç ayağını yorganına göre uzatacak gibi durmuyor.
Bütçenin kendisinin artış oranından daha önemlisi, Mehmet Ali Verçin’e göre bu artış miktarının GSYH’ye oranı. İktidar 2026’da 77 trilyon lira GSYH bekliyor. Bu durumda 4,2 trilyon liralık artış GSYH’nin yüzde 5,45’ine denk geliyor. Bu, 2025 yılına göre (yüzde 5,92 idi artış oranı) daha düşük olsa da yine de yüksek bir oran.
Mehmet Ali Verçin burada anlattığım modelini geçen yıl bu vakitlerde bütçe açıklandığında da yazmış ve 2025 enflasyon oranını yüzde 29,6 olarak tahmin etmişti. Oysa bütçedeki tahmin yüzde 24’tü. Bu yıl enflasyon Verçin’in tahminin de ötesinde, yüzde 30’un üzerinde çıkacak, bu belli oldu.
Bu yıl, geleceğe dönük olarak tahmin yapılacak olsa benzer enflasyon rakamlarından söz edebiliriz, 2026’da da enflasyon bu bütçeye göre yüzde 30 ve civarında çıkacak, hatta şöyle söyleyeyim, enflasyonu yüzde 30’un altına indirmek başarı kabul edilebilecek. Oysa hükümet enflasyonun yüzde 16 olacağını söylüyor.
Ancak görüyorsunuz, kendi bütçesini kendi tahminine göre hazırlamayan, daha fazla gider ön gören bir iktidarla karşı karşıyayız, bu durumda özel sektör şirketlerinin ve bireylerin hükümetin bu enflasyon tahminine uygun davranmasını ne kadar bekleyebiliriz?
Örneğin bir şirket, 2026’da çalışanlarına ne kadar zam yapacağını bu yüzde 16 tahminine bakarak mı belirleyecek, yoksa benim dediğim yüzde 30 varsayımına bakarak mı?
Örneğin iktidar asgari ücret artışını yüzde 16’lık hedefe göre mi yapacak, yoksa yüzde 30 varsayımına göre mi?
Şirketler ürettikleri ürün ve hizmetlerin fiyatlarını hangi tahmine göre güncelleyecek?
İktidar temsilcileri yurt dışında konuştukları derecede gerçeklere bağlı olup ülke içinde pembe hayaller satmaktan vazgeçmeden Türkiye’nin enflasyonla gerçek anlamda bir mücadelesi olamaz.
“Mehmet Şimşek’in yerine Ali Babacan geliyor” hayallerinin dolaşıma çıkması da bence boşuna değil. Deniz bitti çünkü.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBeton Fikret’in 13 Yıldır Değişmeyen Hikâyesi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDöndün dolaştık yeniden ‘End game’ yokluğuna dayandık 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"TKP 7. Kongresi "Üzerine Çözümleme ve Eleştirel Değerlendirme... 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2025
2.12.2025
27.11.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
30.10.2025