Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hapisteki vatanseverler” olarak tanımladığı FETÖ’cü polis ve Yargı mensuplarıyla ilgili enterasan bir belge ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın kamuoyuna duyurduğu belgeye göre terörist Fetullah Gülen, Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer ve Metin Özçelik’e gönderdiği talimatta, aralarında ABD’ye kaçan ve Zarrab davasında tanık olan -hizmetleri dolayısıyla da FIB’ydan yüklüce dolar alan- Emniyetçi Hüseyin Korkmaz’ın da olduğu FETÖ’cü örgüt mensuplarının tahliye edilmesi emrini vermiş. Gülen imzalı mektup “gözlerinden öperim”notuyla bitiyor. Talimatı alan hakimler, 25 Nisan 2015’te 63 FETÖ’cü örgüt üyesi ile kumpasçı polisi tahliye etmeye kalkışmış ancak HSK’nın devreye girmesiyle kendilerini hapishanede bulmuşlardı.

Bu olay bile tek başına Türkiye’de işlerin nasıl döndüğünü, FETÖ’nün çalışma tarzını ortaya koyuyor. Evet, Emniyet ve Yargı’da hemen hemen her FETÖ kumpası bu “gözlerinden öperim”notuyla başladı. Bütün FETÖ kumpaslarının arkasında Pensilvanya bulunmakta. Emir komuta zincirine göre çalışan illegal bir örgüt var ortada. Bu sinsi örgüt mekanizması yıllardır böyle çalışıyor. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bütün siyasi kumpasların emri doğrudan Fetullah Gülen’den gelmiştir. Terörist başı Gülen’in üstünde ise artık sır olmaktan çıkan Amerikan gizli servisi bulunmakta elbette.

Sadece Emniyet ve Yargı’da değil siyasi alandaki FETÖ işleri de bu yöntemle dönmektedir. 15 Temmuz darbe girişimi farklı olmadı. Pensilvanya’dan “Gözlerinden öperim” notunu alan FETÖ’cü askerler hızla harekete geçerek Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırdılar.

Peki 15 Temmuz hain darbe girişimini Kemal Kılıçdaroğlu’na kim veya hangi güç “kontrollü darbe” dedirtti? Gülen’in BBC’ye verdiği demecin hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu da aynı söylemi tekrarlamaya başladı. Acaba diyorum, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Pensilvanya’dan hiç “gözlerinden öperim” yazılı bir mektup ulaştı mı? Yoksa aralarında hâlâ canlı kurye mi kullanılıyor?

Hatırlayacaksınız, bu konuyu ilk Meral Akşener gündeme getirmişti; Hanımefendi, “iktidara gelirsek içerideki polislerin hepsini serbest bırakacağız” diyordu. Kemal Kılıçdaroğlu da ABD’deki Zarrab davasıyla eşzamanlı olarak eline tutuşturulan sahte belgelerle bir yandan Erdoğan’ı hedef alırken, diğer yandan da tutuklu bütün FETÖ’cü polisleri enteresan bir şekilde “vatansever” ilan etti. Sanki hepsini serbest bırakacakmış gibi. Anlaşılan Kılıçdaroğlu, Zarrab davasına çok büyük bir umut bağlamış; sanıyor ki, ABD’deki davayla Türkiye’de iktidar el değiştirecek, darbeci-kumpascı FETÖ’cü polislere de tahliye yolu açılacak!

Neyse, içerideki FETÖ’cüleri bu yalanlarla oyalamaya devam etsinler. Türkiye için önemli olan bu FETÖ şebekesini tüm yönleriyle çözüp tasfiye etmek. Anlaşıldı ki FETÖ Emniyet’teki, Yargı’daki, Siyaset kurumundaki, Sanat ve televizyon dünyasındaki mensuplarını hep böyle “gözlerinden öperek” yönlendiriyor. Teröristbaşının kimi gözlerinden kaç kez öptüğü bilinmez; ama gerçek olan, FETÖ’nün bilinen bilinmeyen bürokrasideki çok sayıda ismi hâlâ gözlerinden öpmeye devam ettiği.