Mensur Akgün
İdeal bir dünyada Birleşmiş Milletler gibi bir örgütün Suriye’de olanlara sessiz kalmaması, dünyanın her yerindeki zulme ve haksızlığa karşı çıkması, hatta müdahalede bulunması gerekir. Böylesi bir dünyada Filistin sorunu da olmayacak, Bosna’daki dram da zamanında yaşanmayacaktır. Ancak ne yazık ki ideal bir dünyada yaşamıyoruz, BM zayıfı güçlüden ve güçsüzü kendisinden korumak için kurulmadı.
BM’nin asıl kuruluş amacı bir daha dünya savaşının çıkmamasını, büyük devletlerin “küçük sorunlar” yüzünden birbiriyle savaşmamasını sağlamaktı. Kurucuları BM’nin ardılı olduğu Milletler Cemiyeti’nin deneyimlerinden ve eksikliklerinden dersler çıkarttılar, idealizmi bir kenara koyup dünya gerçeklerine, güç dengelerine tekabül eden bir örgüt kurdular. Bu yüzden de Güvenlik Konseyi’ndeki beş daimi üyeye veto yetkisi tanıdılar.
***
BM kuruluş amacının ifasında başarılı oldu. Soğuk Savaşa, dünya siyasetini sarsan krizlere rağmen büyük devletler arasında büyük bir savaş çıkmadı. Çıkan küçük savaşlar da büyük bir savaşa yol açmadan yönetildi, yönetiminde Güvenlik Konseyi etkili oldu. Taraflar son Halep krizinde olduğu gibi birbirlerini suçlasalar da sonunda birbirlerini yok etmeye kalkmadılar. Dünyayı kimi zaman etki alanlarına böldüler, kimi zaman da piyonları vasıtasıyla çatıştılar. Ama açıkça savaşmadılar.
Dünya da bu arada değişti. Güç dengeleri farklılaştı. Almanya ve Japonya askeri açıdan değilse bile ekonomik ve siyasi açıdan etkili ülkeler haline dönüştü. Türkiye gibi bölgesel aktörler, liderlik kapasitesine sahip devletler ortaya çıktı. Yeni sorunlar, yeni fay hatları baş gösterdi. Dünyanın esenliği ve güvenliği için karar alma konumunda olan BM Güvenlik Konseyi’nin de değişime ayak uydurması, farklılaşması gereği gündeme geldi.
Ama II. Dünya Savaşı sürerken BM sistemini kurgulayanlar bu sistemi o kadar sağlam kurgulamışlardı ki değişmesini değişmesine karşı çıkacakların rızasına bağlamışlardı. Genel Kurul teklif etse, diyelim ki Türkiye yeni bir projeyle ortaya çıksa dahi değişim imkansızdı. Beş daimi üye evet demeden BM sisteminin değişimi mümkün değildi. Kaldı ki sistem de zaman içinde herkesin bir şekilde yararlandığı bir rejime dönüşmüştü.
Zaten mutlak adalet idealinin hayat bulacağı bir değişim ancak tüm devletler arası sistemin, hatta belki de dünya kapitalist sisteminin değişmesiyle mümkündü. Bir yandan egemen eşitlik ilkesini kabul ederken ve iç işlerine müdahale tabu olarak korunurken diğer yandan R2P, yani Koruma Sorumluluğu Doktrinini savunmak, öte yandan da devletlerin çıkarlarının gereği gibi hareket etmemelerini beklemek çok zordu.
Bizim ve bizim gibi düşünenlerin en büyük yanılgısı BM Şartı’nın özüne değil sözüne bakmamız, onun öngördüğü kolektif güvenlik sisteminin çalışacağını sanmamızdı. Oysa “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” mantığına dayanan kolektif güvenlik anlayışı bencil çıkarların kol gezdiği, her devletin kendi güvenliğini korumakla mükellef olduğu devletler sisteminde yeri geldiğinde diplomatların siyasi baskı için kullanacağı bir enstrümandan başka bir şey değildi.
***
Eğer BM’yi kuranlar kurdukları sistemin çalışacağına, dünyaya her anlamıyla barış ve güvenlik getireceğine inansalardı Şart’ın bireysel ve ortak öz savunmayı öngören 51’inci maddesini menülerine hiç dahil etmezlerdi. Ayrıca sistem doğru düzgün çalışmış olsaydı ne NATO, ne de AGİT gibi örgütlere ihtiyaç kalırdı. Sistemin çalışmayacağı, çalışmasının sadece beş büyük devletin çıkar ve beklentilerinin uyumu halinde mümkün olacağı daha baştan belliydi.
Yanlış anlaşılmasın BM tabii ki önemliydi, hala da önemli olmayı sürdürüyor. Suriye sorununa ve diğer sorunlara çözüm bulunacaksa ancak burada bulunacak. Türkiye’nin dünyanın beşten büyük olduğunu hatırlatmasında da beis yok. En azından biz buradayız, söyleyecek sözümüz var, reform yapacak olursanız bizi de düşünün diyoruz, itirazlarımızı kayda geçiriyoruz. Yeter ki gerçekleri olduğu gibi görelim, BM’nin asıl amacının ne olduğunu unutmayalım…
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.09.2025
7.09.2025
27.08.2025
24.08.2025
20.08.2025
17.08.2025
13.08.2025
27.07.2025
23.07.2025
13.07.2025