Mensur Akgün
Devletler arası ilişkilerde mükemmel diye bir şey yok. Sadece zaman zaman çatışan, zaman zaman örtüşen çıkarlar var. Hatta her zaman çatışan ve örtüşen çıkarlar var. Örtüşen çıkarlar fazla olduğunda çatışanların arka plana itilebildiği, görmezden gelinebildiği bir dünyada yaşıyoruz.
Devletler sisteminde “dostluk” diye adlandırılan anlar, ancak örtüşen çıkarların çatışanlardan fazla olduğunda söz konusu olabiliyor. O da inanılarak, hissedilerek değil durumu tescillemek için söyleniyor.
Bize en yakın olan ve duran Katar ya da Azerbaycan’ın dahi tüm beklentilerinizi karşılaması, tıpkı bizim gibi hareket etmesi imkansız. Her ülkenin kendine göre öncelikleri var ve bu öncelikler de her alanda ne yazık ki örtüşmüyor.
***
Devletler arası uyumun modeli diye gösterilen AB içinde bile üyelerin çıkarları her zaman aynı değil. Birinin ekonomi politikası diğerine uymuyor. Mülteciler konusunda anlaşamıyorlar. Dış politikada neredeyse hiçbir zaman uzlaşamıyorlar. Başka bir deyişle dünya siyasetinde çıkar çatışması norm, uzlaşma istisna.
Bu yüzden de ne Rusya’dan Suriye’de ya da başka bir yerde bizim tam da istediğimizi yapmasını, ne de ABD’den her konuda bizimle aynı şekilde düşünmesini, çıkarlarını bizimle kurduğu ortaklığı dikkate alarak ayarlamasını beklememiz gerekiyor. Önemli olan örtüşen çıkarların çatışanlardan fazla olması. Hayati gördüğümüz alanlarda muhataplarımızın çıkarlarımızı ihlal edecek politikalar benimsememesi.
İhlal ettiklerinde onları uyarmamız, çıkar ve beklentilerimizi dikkate almalarını sağlamak amacıyla pazarlık etmemiz doğal. Vaatte bulunmamız, tehdit etmemiz de öyle. Bir büyük devleti kullanabilirsek diğerine karşı kullanmak da dünya siyasetinin olmazsa olmazlarından. Türkiye son birkaç yüzyıllık tarihi boyunca bunu hep yaptı.
Bazen İngilizlerle uzlaştı, ittifak kurdu; bazen de Ruslara yaklaştı. 1774 Küçük Kaynarca’dan bu yana Boğazların kontrolünden kaynaklanan coğrafi, yani jeopolitik gücünü etkiye tahvil etmeye çalıştı. İngilizlerle çıkarlarının, tehdit altında olan imparatorluğunun korunması mümkün olmayınca Ruslara yakınlaştı.
Cumhuriyet döneminde de Türkiye Sovyetler Birliği’nin (Rusya olarak okumanızı öneririm) en yakın müttefikiydi. 1921-1936 arası dönemde en çok Rusya’ya, Rusya’dan alabileceğimiz güvenlik garantilerine dayandık. Montreux Sözleşmesi’nin imzalanması sırasında ve sonrasında ise İngiltere ile olan ilişkilerimiz düzeldi.
Çünkü Avrupa siyaset sahnesi karışmış, Almanya Versay’da kurulan statükoyu sarsmaya başlamıştı. İngiltere ile yakınlaşmamız 1939 yılında, II. Dünya Savaşı’nın tam da başlangıcında, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını sağladı. Ama Ruslarla aramızın açılmasına, Rusların talep ve beklentileri yüzünden bizim Soğuk Savaşı’mızın 1944 yılında başlamasına neden oldu.
Türkiye 1945 yılında yalnızdı. Ama yalnızlığı çok uzun sürmedi. Gerçek Soğuk Savaş’ın fitili ateşlenirken ABD Türkiye’nin değerini keşfetti. 1946 yılında dünyanın en güçlü zırhlısını yanında iki destroyerle sembolik bir misyonu gerekçe göstererek İstanbul’a gönderdi. Derken Truman Doktrini, Marshall Planı ve 1952 yılında da NATO üyeliği geldi.
***
Türkiye 1946’dan itibaren giderek artan bir şekilde ABD güvenlik şemsiyesine dayandı. Aslında hala daha da dayanmaya devam ediyor. Sorunlarsa tabii ki oldu. ABD bize ambargo bile uyguladı. Darbeleri de işine geldiği için destekledi ya da görmezden geldi. Ancak ilk kez iki ülke ilişkileri bu kadar gerginleşti. İlk kez Türkiye güvenliği için yeni arayışlar içine girmeye başladı.
Türkiye, -retoriğini kullansa da- henüz ABD’den kopmaya hazır değil. Rusya’ya da -benim görebildiğim kadarıyla- ABD gibi güvenmiyor. İlişkiler de zaten göründüğünden çok daha girift. Ankara, Washington ile bir büyük pazarlık yapmak, iki ülke ilişkilerindeki tüm pürüzlerden kurtulmak istiyor. Ancak kurtulmazsa onların deyişiyle “ekseninin kayması”, ittifak ilişkilerini gözden geçirmesi bu sefer gerçekten mümkün.
Umarız ABD Türkiye’nin ne istediğini doğru okur. İki ülke arasındaki sorunların çözülmesi, Türkiye’nin meşru beklentilerinin karşılanması için inisiyatif geliştirir. Türkiye de mükemmel dostlukların değil, mümkün olduğunca örtüşen çıkarların peşinde olur. Devletler arası ilişkileri uyum ve ahenk yerine çıkarlar üstünden okur. Diplomatik manevra için gerekli esnekliği kendisine hep tanır…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024