Mensur Akgün
Sanırım hepimizin arkadaşı, daha doğrusu arkadaşları var. Zaman zaman kızsak da beraber olmaktan, hayatı birlikte paylaşmaktan hoşlandığımız insanlar. İş yerinde konuştuğumuz ve yakınlık duyduklarımız. Birlikte maça ya da yemeğe gittiklerimiz. Okuldan, mahalleden, kahveden veya başka bir yerden tanıdıklarımız. En iyi arkadaşım dediğimiz aile bireylerimiz. Bir de sanal ortamdaki arkadaşlarımız.
Bunların hepsi, ama en çok da biz, yani arkadaş sahibi olanlar, olmasını isteyenler hakkında Londra’da yayınlanan popüler felsefe dergisi Philosophy Now özel bir sayı yapmış. Haziran-Temmuz baskısını dört ana makaleyle bu konuya ayırmış. Çok arkadaşım olmasa da derginin bu sayısı ilgimi çekti, sizin de ilginizi çekebileceğini düşünerek pazar yazısı bahanesiyle paylaşmak istedim.
İtiraf etmeliyim ki bu konunun ilgimi çekmesinin nedenleri arasında eğitimde arkadaşlığın işlenmesi de var. Türkiye’de eğitim sisteminin reformu tartışılırken içeriğin niteliği kadar eğitimin özelliğinin, biçiminin, eğitmenin sorumluluğunun da tartışılmasının önemli olduğunu düşünmem yatıyor. Ne de olsa yarım asırdan fazla bir süredir ya eğitiliyorum ya da eğitiyorum.
***
Ama önce en temel soruyla başlayalım: Neden arkadaş arıyoruz veya neden arkadaşlarımız var? Tim Madigan ve Daria Gorlova’ya göre bu sorunun ilk cevaplarından birini MÖ 384-322 yılları arasında yaşamış ünlü Filozof Aristo vermiş. Nichomachean Ethics adlı eserinde genellikle mutluluk olarak tanımlanan “eudaimonia” dürtüsüne bağlamış. Toplu biçimde yaşayan insan için arkadaşlığın önemli olduğunu anlatmış.
Aristo arkadaşlığı öylesine önemsemiş ki yaşadığımız toplumda herkesle arkadaş olabilsek yasalara ihtiyaç olmayacağını, çünkü sorunlarımıza çözümü arkadaşça yöntemlerle bulabileceğimizi vurgulamış. Aristo’nun altını çizdiği bir başka nokta da iyi arkadaşlıkların kolay oluşmadığı, özel alanımıza ilişkin bilgileri paylaşmanın, bu paylaşımdan karşılıklı etkilenmenin gerekli olduğu.
Yazarlar buna ilişkin olarak Antoine de Saint-Exupéry’nin ilk baskısı 1943’de yapılan ve sonra hemen her dile çevrilen ünlü kitabı Küçük Prens’te bir asteroitten (kitabın anlatısına göre bir Türk astronomun 1909’da keşfettiği B-612’den) gelen Prens’in tilkiyle arkadaş olmak istemesi üzerine tilkinin “ehlileştir (ya da eğit) beni” dediğini hatırlatıyor. Prens’in zamanının olmadığı söylemesine karşılık tilki de insanların artık her şeyi hazır aldıklarını, hazırlanmasına vakit ayırmadıklarını, arkadaşlık dükkanda satılmadığı için arkadaşsız kaldıklarını söylüyor.
Tilkiye göre (Kitapta Bölüm 21) arkadaşlık ancak zaman içinde gelişebilecek bir ilişki biçimi. İki tarafın da birbirine yakın olduğunu hissetmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki günümüz dünyasında insanların buna vakti ve takati yok. Aynı makalede atıfta bulunulan Stanley Milgram’ın araştırmasında ortaya çıktığı gibi aslında tanıdığımız, metroda, durakta ve hatta aynı apartmanda yaşadığımız “tanıdık yabancıları” bile daha fazla tanımak, onların duygusal yüklerine ortak olmak istemiyoruz.
Belki de bu yüzden artık binlerce Facebook arkadaşımız var. Belki de Mark Zuckerberg genç yaşında bu zafiyetimizi keşfetti ve varsayımsal arkadaşlıklar üstünden insanların yalnızlıklarını giderirken milyarlarca dolarlık servet edindi. Fakat Philosophy Now’daki bir sonraki makalenin yazarları Tim Delaney ve Anastasia Malakhov elektronik arkadaşlık konusunda benim kadar karamsar değil.
Onlar, sosyal medya arkadaşlığının yüz yüze temasın yerine geçmese de diğerleri gibi bir arkadaşlık türü olduğunu söylüyorlar, Aristo’nun üç tür arkadaşlık kategorisinden hareketle işlevsel ve mekânsal bazda arkadaşlıkları sınıflandırıyorlar. Sonuçta da insanların hayatlarında geçişler yaşadığını, geçişlerin yarattığı dönemselliklere ve ihtiyaçlara uygun arkadaşlıkların oluşmasının normal olduğunu belirtiyorlar.
***
Eğitimde arkadaşlığa gelince, onun kurulması çok daha zor. Derginin bir sonraki makalesinde Robert Michael Ruehl’in belirttiği gibi artık eğitimde her şey sayılara indirgenmiş halde. Kaç öğrencimizin olduğu, kaç kredilik, kaç saatlik dersler verdiğimiz, kaç makale yayınladığımız, kaç konferansta tebliği sunduğumuz konuşuluyor. Muhtemelen dünyanın her yerinde miktar kalitenin, daha doğrusu niteliğin önüne geçti.
Eğitimde arkadaşlık, dostluk yaratarak birbirini özellikle de öğrenciyi desteklemek kural değil istisna hale geldi. Oysa dört farklı filozofun arkadaşlık üstüne yazdıklarından hareketle Ruehl, arkadaşlık vasıtasıyla dünyaya yeni bir şekilde bakmanın, düşünmenin ve harekete/eyleme geçmenin mümkün olduğunu, bu yüzden de eğitim ortamına arkadaşlık anlayışı sokulmasını gerekli bulduğunu söylüyor.
Onun söylemediği benim vurgulamak istediğim noktaysa bizlerin, yani bir şekilde eğitim işinde olanların işimizden daha fazla haz almak, daha az yabancılaşmak için sınıfta arkadaşlığı önemsememizin şart olduğu. Bana öyle geliyor ki hocaların öğrencilerine arkadaşça yaklaşmaları, onları anlamaya ve duygularını yakalamaya çalışmaları, sınıfı yarışmanın değil dayanışmanın alanı haline getirmeleri kendileri için de, öğrencileri için de, eğitimin genel kalitesi için de önemli…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024