Mensur Akgün
Rusya-Türkiye ilişkileri tarihinde pek çok kriz ve savaş var. Ama işbirliği, hatta ittifak dönemlerinin sayısı da hiç az değil. 1798’de Napolyon’un Mısır seferi sırasında, yine Mısır kaynaklı bir başka sorun olan 1830’lardaki Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyan ve işgali esnasında Ruslarla ittifak yapılmış. Benzeri İstiklal Savaşı sırasında da yaşanmış. Bazı tarihçiler savaşı kazanmamızda Rusların askeri, siyasi ve iktisadi yardımlarının hayati önemi olduğunu söyler.
İki dünya savaşı arası dönemde de Türkiye güvenliğini sağlamak için büyük ölçüde Rusya’ya dayanmıştır. 1925 yılında imzalanan Türkiye-SSCB Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, bu Antlaşma’nın öngördüğü dayanışmayı iyice güçlendiren 1929 protokolü Türkiye’nin dış ve güvenlik politikalarının temel unsuru haline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı arifesinde Ankara, Londra ve Paris’le ittifak ilişkisi içine girerken dahi Rusya, yani Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerindeki ayrıcalıklı durumu korumaya çalışmıştır.Savaş sırasında Türkiye bu ilişkiyi zaman zaman araçsallaştırsa ve Alman tehdidi karşısında esnetse de, özüne sadık kalmaya, Moskova’yı elinden geldiğince karşısına almamaya özen göstermiştir. Fakat aynı özenin Moskova tarafından gösterildiğini, ilişkinin asimetrisinden yararlanılmaya çalışmadığını söylemek zordur. Savaş sonundaki toprak ve üs taleplerini başka türlü yorumlamak imkansızdır. Bu yüzden de Türkiye hem imparatorluk, hem de cumhuriyet döneminde Rusya’ya tek başına dayanmamaya, kendisine destek olacak başka devletler bulmaya önem vermiştir.
Türkiye’nin büyük ölçüde coğrafyasından ve tabii ki dünya siyasetinin doğasından kaynaklanan bu zorunluluk bugün de sürmektedir. Rusya-Türkiye ilişkileri Türkiye açısından önemli fakat asimetrik, eş zamanlı olarak da güvenilmez niteliktedir. Rusya küresel çıkarlarının odak noktasına koyduğu Suriye rejimiyle olan ilişkilerini bir süre Türkiye’nin çıkar ve beklentileriyle uyumlaştırmaya gayret etmiştir, ancak bu uyum İdlip’te belli ki tıkanmıştır. Sorun müzakereler yoluyla aşılmaya, ara çözümler bulunmaya çalışılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Federasyonu Başkanı Putin arasındaki kişisel dostluk, Türkiye’nin kriz yönetimi konusunda edindiği beceri şüphesiz ki yarın Soçi’de gerçekleşmesi beklenen müzakereler sırasında uyumun yeniden sağlanmasına, Türkiye’nin önerileri doğrultusunda bir ara formül bulunmasına yardımcı olacaktır. Yine de bu formülün, bulunacak uzlaşma zemininin geçici olmayacağına, Rusya’nın kendi geliştireceği inisiyatiflerle veya İran’a yaslanarak “fait accompli” gerçekleştirmeyeceğine güvenilemeyecektir.
Zaten bu yüzden de Türkiye bir yandan Tahran’da meşruiyet zemini oluşturulmaya gayret edilen, Suriye’nin kuzeyindeki askeri güç konsantrasyonuyla iyice belirginleşen İdlip’e yönelik saldırı olasılığını, savaşın bölgeselleşme ve kendisini de Suriye rejimi, dolayısıyla İran ve Rusya ile doğrudan karşı karşıya getirme ihtimalini ortadan kaldırmak için sadece Rusya ile müzakerelere değil, Almanya ve Fransa ile varacağı mutabakatlara da dayandırmak istemektedir.
Hazırlığı Cuma günü İstanbul’da gerçekleşen Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye liderlerini bir araya getirecek toplantının mantığının özünde de bu anlayış bulunmaktadır. Diğer yandan Türkiye sadece İdlip sorunu yüzünden değil, ekonomiden genel anlamıyla güvenliğe kadar pek çok nedenden ötürü de AB ve AB’nin kilit ülkeleriyle olan problemlerini çözmeye, çözemediklerini aşmaya çalışmaktadır. ABD’nin ve dolayısıyla İkinci Dünya Savası sırasında ve sonrasında kurgulanan dünya düzeninin yaşadığı türbülans da Türkiye’yi yeni arayışlara sevk etmektedir.
Unutmayalım ki İdlip’teki sorun sadece göç, iltica sorunu değildir. EDAM tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan kısa değerlendirme yazısında Can Kasapoğlu’nun vurguladığı gibi Suriye ordusunun gerçekleştireceği müdahalenin bölgede bulunan güçlerimizle istenmeyerek de olsa bir çatışmayı tetiklemesi olasılığı bulunmaktadır. Kimyasal silah kullanılmasından sınırdaki yerleşim birimlerinin etkilenmesi, Türkiye’nin Suriye’nin askeri hedeflerine yönelik ciddi, ağır ve muhtemelen orantısal olmayan bir tepki vermesi ihtimali de hafife alınamaz.
Umarız yarınki görüşmeden uzlaşma çıkar, Suriye sorununu askeri olarak çözme niyeti rafa kaldırılır, siyasi çözüm Astana’da, Cenevre’de ya da başka bir yerde yeniden canlandırılır. Başta Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararları olmak üzere tüm diğer karar ve uzlaşma metinlerinin hayata geçirilmesi için samimi çaba harcanmaya başlanır. Suriye, ne Rusya ne de Amerika tarafından sıfır toplamlı bir oyunun alanı olarak görülür. Türkiye de çıkarlarını korumak ya da topraklarını savunmak için güç kullanmak, Rusya ile olan ilişkilerini sıkıntıya sokmak zorunda kalmaz. Tarih tekerrür etmez, edecekse de biraz daha geç eder…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.12.2025
7.12.2025
3.12.2025
12.11.2025
5.11.2025
2.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
19.10.2025