Mensur Akgün
20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö (ya da Montreux) Boğazlar Sözleşmesi yapılması planlanan Kanal İstanbul yüzünden bir süredir gündemde. Önemi tartışılıyor. Kanalla birlikte çökebileceğinden, değişim geçirebileceğinden endişe ediliyor. Türkiye’nin Sözleşme ile elde ettiği güvenlik garantilerinden ve pazarlık imkanlarından mahrum kalabileceği söyleniyor. Bazıları endişelerinde samimi, bazıları da belli ki Sözleşmeyi siyasi manivela olarak görüyor.
Ancak niyet ne olursa tartışmalar Montrö’yü bir uluslararası bağıt olmaktan çıkarttı, adına anlam yüklenen bir sembole, sevenleri arasında paylaşılamayan bir tür kültürel değere dönüştürdü. Duyarlılık emekli amirallerin bildiri kanaati uyandıran açıklamaları ve bazılarının gözaltına alınmasıyla daha da arttı. Ardından da ABD savaş gemilerinin ziyaretleri için verilen rutin bildirimler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki telefon görüşmesi geldi.
***
Hiç şüphe yok ki Montrö Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan kadar olmasa da imzaladığı en önemli antlaşmalarından biri. Her şeyden önce Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile askersizleştirilmiş olan geniş bir bölgeye yeniden asker sokulmasını ve transit geçişi düzenleyen uluslararası komisyonun yetkilerinin Türkiye’ye bırakılmasını sağladı. Askeri gemilerin geçişini kısıtladı, geçişe ön bildirim, tonaj ve silah sistemi sınırları koydu.
Bu kazanımların hepsi hayati. Fakat çoğunun kaybı artık söz konusu değil. Bazılarının da askeri, siyasi ve stratejik ağırlığı zaman içinde azaldı. Montrö Sözleşmesi ve onun kurduğu rejim şu veya bu nedenle çökecek olursa bir daha Boğazlar Komisyonu kurulmayacak, “Boğazlar Bölgesi” askerden arındırılmayacak. Muhtemelen donanmaların sürpriz ziyaretleri de kıtalar arası balistik ve seyir füzeleri çağında güvenliğimiz için ciddi sayılabilecek bir tehdit oluşturmayacak.
Ön bildirim şartının da günümüzde diplomatik hoşluğun ötesinde anlam taşımadığını söylemek her halde abartı olmaz. Uydularımız, erken uyarı uçaklarımız, radarlarımız ve böylesine etkili hava ve deniz gücümüz olduğu sürece ön bildiri şartının olmadığı bir geçiş düzeni bizi çok da rahatsız etmez. Savaş ve pek yakın savaş tehdidi durumlarında hukuken bize tanınan geçişi kısıtlama yetkisi olmazsa da fiilen geçişi kısıtlayabileceğimizden herhalde kimse kuşku duymaz.
Kaldı ki Montrö Sözleşmesi “Boğazlar Bölgesi” olan İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nden sadece transit geçişi düzenliyor. Limanlarımızı ziyaret edecek ya da bize tehdit oluşturacak, zararsız geçiş hakkını ihlal edecek gemilere ilişkin alacağımız tüm kararlar uhdemizde. Montrö’nün bağlayıcı hükümlerinden bağımsız olarak egemenlik haklarımızın içinde. Tehdit olursa bertaraf etmek için Montrö ya da başka bir sözleşmeye değil askeri gücümüze, belki biraz da içinde yer aldığımız ittifaka ya da ittifaklara güvenebiliriz.
Montrö Sözleşmesi’nin günümüz açısından bakıldığında sağladığı en önemli avantaj Akdeniz-Karadeniz dengesini korumakta Türkiye’ye söz hakkı tanıması, daha önce pek çok kez yaptığımız gibi bu hakkın diplomatik pazarlıklarda kullanılabilir olması. Ayrıca Montrö Türkiye ile Rusya’yı birbirine bağlayan bir stratejik köprü de. Bu köprüyü yıkmamamız ama bazen de yıkabileceğimizi göstermemiz gerekiyor. Diplomaside fazileti hatırlatmak, verili kabul edilen imkanların o kadar da verili olmayabileceğini ima etmek, abartıya kaçılmadığı sürece yararlı.
Öte yandan Türkiye’nin Montrö’yü masaya yatırmak, tartışmaya açmak gibi bir niyeti olduğunu söylemek de yanlış. Montrö’nün varlığı kanalın yapımına en azından benim görebildiği kadarıyla engel teşkil etmiyor. Tersine hükümlerinin tam uygulanması, geçişten alınan harç ve vergilerin artık kullanılmayan ama değeri hesaplanabilecek Altın-Frank esasına dönülmesi ticari gemilerin, özellikle de tehlikeli yük taşıyanların İstanbul Boğazı’ndan geçişini mali açıdan caydırıcı hale getirebilir, trafiğin açılması planlanan kanala yönlenmesine yardımcı olabilir.
Doğal olarak ücret artışına itirazlar da gelebilir ve belki imzacı bazı devletlerin sözleşmede revizyon (Mad. 29’a göre iki veya daha çok imzacı beş yılda bir) ya da toptan sona erdirme (Mad. 28’e göre herhangi bir zamanda, herhangi bir nedenle) taleplerini tetikleyebilir. Müzakerelerden sonuç elde edilememesi de 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) uluslararası boğazlardan geçişi düzenleyen maddelerinin Montrö’nün yerine geçme riskini ortaya çıkartır.
Bu bizim, savaş gemilerinin geçişine tanınabilecek sınırsız haktan dolayı en çok da Rusya’nın arzu etmeyeceği bir gelişme olur. Diğer yandan Türkiye’ye ve Rusya’ya rağmen Montrö Sözleşmesi, daha doğrusu rejimi kolay kolay çökmez ya da değişmez. Fakat böylesi bir diplomatik teşebbüs ABD’nin üstümüzde baskı kurmasına, Rusya ile ABD arasında ciddi kriz çıkmasına yol açar. Karadeniz’in, kıyıdaş olmayan ülkelerin uçak gemilerine, denizaltılarına açılmasına, tonaj ve zaman kısıtlamalarının kalkmasına Rusya bütün gücüyle karşı koyar. Ama unutmayalım ki değişim ya da sona erdirme talebi kanal olmadan da yapılabilir.
***
Tüm yarar ve önemine rağmen Türkiye’nin Montrö’den yüzde yüz memnun olduğunu da söyleyemeyiz. Önceki yıllarda ve kaza olduğu zamanlarda gündeme geldiği gibi Türkiye ticaret gemilerinin uğraksız geçişine barış zamanında tanınan neredeyse kısıtsız geçiş hakkından rahatsız. Ancak 2 ve 4’üncü maddeleri yüzünden müzakereye açılmasının Sözleşme’nin çökmesi anlamına gelebileceğinin de farkında. Çünkü biliyor ki ilk maddedeki geçiş özgürlüğü sınırsız. Sınırı Montrö çizmezse 1982 BMDHS çizecek, yani önemli bir pazarlık imkanını, stratejik kozunu yitirecek ama geçiş serbestisi sürecek.
Özetlersek; Montrö Kanal İstanbul’a engel teşkil etmediği gibi kanalın inşasının Montrö Sözleşmesi’ni, uygulamadaki rejimi değiştireceği de kesin değil. Risk doğal olarak mevcut ve yönetilmesi şart. Bunun için de Montrö Sözleşmesi’nin, BMDHS’nin, diğer hukuki metinlerin ve mahkeme içtihatlarının gazete yazıları, televizyon konuşmaları, toplu açıklamalar ötesinde tartışılması gerekiyor. Benzeri doğuracağı fırsat maliyeti başta olmak üzere yaratabileceği sorunlar yüzünden Kanal İstanbul için de geçerli. Hiç tartışmamamız gerekense ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, gözaltı uygulamasının istisnai hale getirilmesi…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024