M.Şükrü HANİOĞLU
Siyasetin iki temel kutbundan birisinin "hayat tarzı endişesi siyaseti" yapması oldukça önemli bir sorundur. Bunun değişimi ise tüm yaşam biçimlerinin güvencede olduğu algısının yerleşmesi ile sağlanabilir
İmparatorluktan ulus-devlete geçiş sürecinde şekillenen siyasetimiz ilginç bir yelpazeyi ortaya çıkartmıştır. Bu yelpazenin bir ucundan diğerine neredeyse tamamını etkileyen milliyetçilik bir kenara bırakıldığında, temel ideolojik akımların etkisinin oldukça az olduğu bir siyaset örgütlenmesiyle karşı karşıya bulunduğumuzu belirtmek yanlış olmaz. Bu yapılanma içinde liberal, sosyal demokrat, muhafazakâr benzeri kavramsallaştırmalar ise literatürdekinden farklı yaklaşımlara atıfta bulunmak amacıyla kullanılmaktadır.
Din ve siyaset
Ağırlık merkezini her ikisi de milliyetçi karakter taşıyan, kalkınmacı muhafazakârlık ve devletçi moderleşmeciliğin oluşturduğu bu yapılanma içinde "din"e yaklaşım belirgin bir rol oynar. Türkiye'de dinî karakteri baskın olmayan bir muhafazakârlık düşünülemediğinden, kalkınmacı muhafazakârlık da "muhafazakârlık"ı bu temelde tanımlamaktadır. Buna karşılık kendisine "sol" ya da "sosyal demokrat" benzeri sıfatlar yakıştıran devletçi modernleşmecilik de "dindarlığın" karşı tezi olduğunu varsaydığı "laiklik"i bir ilkeden ziyade bir "kimlik" olarak görmektedir.
Sıklıkla dindarlıklaiklik eksenindeki bir ayrışmaya dönüşen bu siyaset örgütlenmesinin fazla sağlıklı olmadığı ortadadır. Kalkınmacı muhafazakârlığın daha "muhafazakâr" bir çizgiye kayması ile devletçi modernleşmeciliğin daha keskin bir "tekil çağdaşlık" ve daha katı ve din karşıtı bir "laiklik" savunuculuğuna yönelmesi bu alandaki sıkıntının daha da hissedilir hale gelmesine yol açmıştır. Geniş anlamıyla herşeyin siyasî karakter taşıdığı doğrudur. Ancak ağırlık merkezi böylesi bir kutuplaşmaya sahne olan siyaset, dar anlamıyla, siyasî nitelik taşımayan yaklaşımların çatışmasına dönüşmüştür.
Hayat tarzı siyaseti
Zikredilen kutuplaşmanın yarattığı en önemli sorunlardan birisi, temel aktörlerden birisinin literatürde "hayat tarzı endişesi siyaseti (politics of lifestyle concern)" adı verilen bir yaklaşıma yönelmesine neden olmasıdır.
Sosyologlar, Max Weber'in "statü" kavramsallaştırmasından yola çıkarak bir dizi siyasî hareketi "hayat tarzı siyaseti" olarak nitelendirmektedirler. Bu yaklaşım bilhassa Amerikan akademik çevrelerinde revaç bulmuş ve "Yeni Hıristiyan Sağı" benzeri hareketlerin düşünsel arka planı ve eylemciliğini açıklamak için kullanılmıştır.
Bilindiği gibi Weber bir toplumda "statü grubu" adı verilen yapıların özel bir saygı talebinde bulunabilecekleri, hattâ daha ileri giderek statü alanında tekel oluşturmaya çalışabileceklerini ileri sürmüştü. Weber'in "statü grubu" kavramsallaştırması ve onun yan ürünü olan "hayat tarzı" üzerine dile getirdiği tezleri temel alan akademisyenler ise bunları Amerikan sağının benimsediği siyasetleri açıklamakta kullanmışlardı. (Bu çerçevede Amerikalı akademisyenlerin Weber'in farklı anlamlarda kullandığı Lebensführung ve Lebensstil kavramlarının her ikisini de "hayat tarzı" olarak tercüme etmelerinin ciddî bir sorun yarattığı vurgulanmalıdır).
Örneğin, Joseph Gusfield, Sembolik Haçlı Seferi (1983) çalışmasında İçki Yasağı Hareketi'nin (Temperance Movement) temelde ondokuzuncu asırda ABD'ye gelen göçmenlerin püriten Protestan hayat tarzını benimsemeyi ve onun ahlâkî üstünlüğünü reddetmelerine karşı gelişen bir eylemcilik siyaseti olduğunu savunur. Bu yaklaşıma göre kendisini özel saygıya lâyık bir statü grubu olarak gören püriten Protestanlar, hayat tarzlarının temel öğelerinden birisini kanun haline getirmek ve tüm topluma empoze etmekle toplumdaki ağırlıklarını yeniden tesise ve kaybolan prestijlerini geri almaya çalışmışlardır.
Bu açıdan bakılırsa, Amerikan Yeni Hıristiyan Sağı'nı liberalleşen bir yapıda kürtaj serbestisi, eşcinsel hakları, pozitif ayrımcılık benzeri gelişmeler nedeniyle şekillenen "hayat tarzı endişesi siyaseti"nin ete kemiğe bürünmesi olarak açıklamak mümkün olabilmektedir. Wesley Miller, Jr. benzeri akademisyenler, haklı olarak, bu tür mekanik sebebsonuç ilişkisi tesisinin ve diğer belirleyici unsurların dışlanmasının yaratacağı sorunların altını çizmişlerdir. Buna karşılık "hayat tarzı endişesi siyaseti" kavramsallaştırmasının bilhassa tepkisel hareketlerin oluşumunu anlama konusunda önemli ipuçları sunduğu şüphesizdir.
Siyasetimiz farklılaşabilir mi?
Türkiye'de Kemalist seçkinlerin Weber'in tanımladığı anlamda bir "statü grubu" oluşturduğu ortadadır. Kendisini, kendinden menkul bir "kültürel" faikiyet ve "çağdaşlık" farkı çerçevesinde toplumun geri kalanından üstün gören ve bu nedenle diğerlerinden "saygı" bekleyen bu statü grubu, toplumdaki itibarının azalması ve diğer yapılanmaların onun üstünlüğünü reddetmesi nedeniyle tepkisel bir siyaset üretme biçimine yönelmiştir.
Bu açıdan bakıldığında "kamusal alanda başörtüsü yasağı" türünden siyasetler, püriten Amerikan Protestanların "içki yasağı" kanunları gibi sarsılan "statü," "itibar" ve "hakimiyet"tin simgeler üzerinden yeniden tesisini amaçlayan girişimlerdir.
Söz konusu statü grubunun günümüzdeki mirasçıları toplumumuz siyasetinin büyük bir kısmının düşünsel arka planını oluşturan milliyetçilik bir kenara bırakılırsa, temelde "hayat tarzı endişesi siyaseti" merkezli siyaset üretmektedirler. Bu çevrelerin kendilerini tanımlamak için "endişeli modern" benzeri ifadeler kullanması tesadüfî değildir.
Siyasetin ağırlık merkezinin bir kanadının Amerikan Hıristiyan Sağı benzeri "hayat tarzı siyaseti" yapmasının ne denli önemli bir sorun olduğu genellikle gözardı edilmektedir. Kalkınmacı muhafazakârlığın daha "muhafazakâr" bir çizgiye kaymasıyla büsbütün radikalleşen bu siyaset anlayışının yerini tepkisel olmayan, düşünsel boyutu güçlü bir yaklaşıma bırakmasının Türkiye'nin önünü fazlasıyla açacağı şüphesizdir.
Bunun ise demokratikleşme, farklı hayat tarzlarına müdahale edilmemesi, "iyi"nin ne olduğu tanımlama yolunda ahlâkî yorum tekeli oluşturmaktan kaçınılması ve herşeyden önemlisi kendisine saygı gösterilmesini isteyen karşıt statü gruplarının yaratılmamasıyla mümkün olacağı unutulmamalıdır.
Bunun gerçekleştirilmesinde siyasetin ağırlık merkezindeki diğer yapılanma olan kalkınmacı muhafazakârlığa da ciddî sorumluluk düşmektedir.
Bu yapılanmanın bir karşıt statü grubu yaratma ve "iyi"nin ne olduğu tanımlama yolunda ahlâkî tekel oluşturma girişiminde bulunması düşebileceği en büyük hata olur ve toplumsal çatışmaya zemin hazırlar. Hayat tarzı endişesi siyasetlerinin panzehiri tüm yaşam biçimlerinin güvencede olduğu algısının farklı toplum tabakaları tarafından paylaşılmasıdır. Benzer şekilde özel saygı ve ayrıcalık talebinde bulunan statüleri reddetmenin yolu da karşıt statüler yaratmak değil toplumun "eşitlik" çerçevesinde örgütlenmesini sağlamaktır.
Bu pek çok alanda sağlayacağı yararın yanı sıra siyaseti de normalleştirecektir.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018