M.Şükrü HANİOĞLU
Son yıllarda daha yoğun biçimde tartıştığımız "Fetih," dar bir alana sıkışmakla birlikte Roma'nın devamı olma iddiasını sürdüren bir yapının yıkılmasıyla Osmanlı devletinin beylikten imparatorluğa dönüşümü sürecinin tamamlamasına atıfta bulunmaktadır. Her önemli tarihî gelişme gibi "fetih" de süreç içinde farklı biçimlerde kavramsallaştırılmıştır. Kendisine atfedilen önem modern çağda bir hayli azalan "fetih," Osmanlı'nın "gelenek icat etmeye" başladığı yıllarda da fazla ilgi çekmemiştir. II. Abdülhamid döneminde Osmanlı devletinin kuruluş yıldönümlerinin kutlanması benzeri "gelenek"ler yaratılırken "fetih"e böylesi bir ilgi gösterilmemiştir.
İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde durum tersine dönmüş, eski rejimin "icat ettiği" gelenekler nispeten gözden düşerken, aralarında "fetih"in de bulunduğu diğerleri yaratılmış ve ön plana çıkarılmıştır. Bu şüphesiz milliyetçiliklerin yükselmesi ve Makedonya üzerine odaklanan mücadelenin yoğunlaşmasının neticesidir. Balkan Harbi öncesinde düzenlenen savaş yanlısı gösterilerin Fatih'in türbesinde irad edilen milliyetçi nutuklar ve düşmanların "kahrolması" için okunan dualarla sona erdirilmesinin de ortaya koyduğu gibi bu dönem farklı "gelenek"leri anlamlı kılmaktaydı.
Yunanlıların Selânik ve Yanya'ya, Sırpların Üsküb ve Manastır'a, Karadağlıların İşkodra'ya ve Bulgarların daha sonra terketmek zorunda kalacakları Edirne'ye muzaffer ordularla girdikleri, minarelerini yıktıkları camileri kiliselere çevirdikleri, Müslümanları "mahkûm" ulus-devlet azınlıklarına indirgedikleri Balkan Savaşları sonrasında "fetih"in sembolize ettiği değerler daha büyük anlam kazanmış, bu ise yeni geleneğe atfedilen önemin artışına neden olmuştur.
Fatih'in tasavvuru
Balkan Savaşları sonrasında ön plana çıkarılan "fetih" geleneğinin değişik biçimlerde kavramsallaştırılması Cumhuriyet sonrasında da sürdürülmüştür. Beş yüzüncü yıldönümü kutlamaları ile ivme kazanan yorumlar, daha sonra yükselen İslâmcı hareketin "geleneği" bir "ruh" olarak kavramsallaştırmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır.
Bu yeni yaklaşım, "fetih"i ortaçağı da sona erdiren gelişme, medeniyetler arası bir çatışma sonrasında "bâtıl temellere dayanan" bir dünyanın yıkılarak onun yerine âdil, günümüz için de ideal olan değerleri esas alan bir düzenin kurulması olarak kavramsallaştırmaktadır.
İcat edilen tüm "gelenekler" gibi günümüzdeki "fetih" kavramsallaştırması da tarihî bir gelişmenin farklı yönlerinin altını çizmekte, diğerlerini ise gözardı etmekte ya da önemsizleştirmektedir. Benzer örneklerde görüldüğü gibi olgusal gerçeklikle bağ bütünüyle kopmamakta ancak yorumlama ve yorumların yeniden üretilmesi neticesinde tarihî aktörlere güncel yaklaşım ve değerlerden fazlasıyla etkilenen amaçlar atfedilmektedir.
Fatih'in "Ortaçağ"ı kapatma benzeri modern Batı düşüncesi merkezli amaçları olmaması bir yana düşlediği "Müslüman Roma"yı kurma tasavvurunun bu yorumlarla ne kadar bağdaştığı fazlasıyla tartışmalıdır. Genç sultanın Kayser-i İklim-i Rum olarak üçüncü ve son Roma'yı İslâmî ilkeler çerçevesinde tesis ve yaşatma tasavvuru günümüzdeki pek çok yorumun aksine bağdaştırıcı olmakla kalmıyor, hiyerarşi temelli emperyal bir çok kültürlülüğü de içeriyordu. Bu açıdan bakıldığında söz konusu tasavvur "yıkmak" değil "içine alma"yı hedefliyordu.
Dolayısıyla şehrin ağır biçimde yağmalanmasından sonra hapisten çıkarttığı Gennadius Skolarius'a kaybolan patriklik haçı yerine bir yenisini vererek değişik imtiyazlar bahşeden ve Rumları bir "millet" olarak Müslüman Roma'nın içine almak isteyen Fatih, kendisine atfedilenden çok daha kapsayıcı bir tasavvurun sahibiydi. Çağı için oldukça liberal olan tasavvurun süreç içinde fazlasıyla aşındığı ortadadır.
Fatih'in şahsî dostluk kurarak teolojik meseleleri tartıştığı Gennadius'un idaresine bıraktığı kiliseler, Patrik I. Theoleptus'un Yavuz Sultan Selim'in huzûruna çıkartmaya muvaffak olduğu çok yaşlı yeniçerilerin şehir fethedildiğinde değişik mahallelerin direnmeyi durdurarak teslim oldukları yolundaki şehadetleri sayesinde varlıklarını sürdürebilmişlerdi. Ama fetih öncesinde mevcut kiliseler üç istisnâ dışında dönüşüme direnememişlerdir.
Bu şüphesiz Fatih'in kendi dönemi için fazlasıyla kapsayıcı olan vizyonundan önemli bir sapmaydı. O, on beşinci yüzyıl gerçekliğinde oldukça liberal olan hiyerarşik ama "adalet" sayesinde "çatışmayan" bir çok kültürlülüğün egemen olduğu, kendisinden evvelki iki Roma'nın tesisinde başarısız kaldığı bir dünyayı yaratabileceğini düşünüyordu. Söz konusu emperyal tasavvur ilerleyen yıllarda fazlasıyla aşınmakla birlikte hiyerarşik, katmanları arasında ilişkinin sınırlı kaldığı bir çok kültürlülüğün sürdürülmesini mümkün kılmıştır. Dönemin Avrupa'sındaki gelişmelerle kıyaslandığında bu oldukça çarpıcı bir başarıdır.
Bir anti-tez olarak Bizans
Üzerinden beş asrı aşkın zaman geçen bir tasavvurun değişik biçimlerde kavramsallaştırılması mümkündür, ki "fetih" konusu tartışılırken bu yapılmaktadır. Güncel yaklaşım, bir "çağ kapatma," "kokuşmuş bir düzeni yıkma" merkezli yaklaşımı nedeniyle fetih öncesi Konstantinopolis'in temsil ettiği geleneği de bu şekilde kavramsallaştırmaktadır.
Bizans'ın bilhassa Latin istilâsı sonrasında ciddî bir gerileme içine girdiği, Avrupa'nın doğusunda dahi ikincil plana itilmeye başladığı, siyasetinde entrikaların, teolojik tartışmasında ise yasakçılığın güçlendiği doğrudur. Ama bu onun arkasındaki geleneğin önemsiz sayılmasına neden olmamalıdır. Bu gelenek fetih sonrasında imparatorluğa dönüşen Osmanlı'nın kurumsallaşması üzerinde de etkili olacaktır.
Söz konusu etki, şüphesiz, erken dönem Osmanlı'yı kültürel değer yaratamamış bir "yağmacılar organizasyonu" olarak kavramsallaştırarak onun emperyal kurumlarını sadece "Bizans"ı taklit ederek tesis ettiğini savunan Batı tarihçiliğinin iddia ettiğinden azdır. Ancak yüzlerce yıllık bu geleneğin Osmanlı emperyal tasavvuru üzerindeki etkisinin objektif biçimde değerlendirilmesinin gerekliliği de ortadadır. Osmanlı'yı da etkileyen bu gelenek dışında, antik dönem ile Rönesans arasındaki bağın Bizans akademik faaliyeti üzerinden kurulmuş olduğu da unutulmamalıdır. İstanbul'un 1453 sonrasında İslâm dünyasında kazandığı akademik önem onun fetih öncesinde de böylesi bir merkez olduğu gerçeğini unutturmamalıdır.
Bu nedenle güncel siyasal nedenlerle fazlasıyla olumsuz biçimde kavramsallaştırılan Doğu Roma geleneğinin de bir "anti-tez" olarak değil "kendisi" olarak değerlendirilmesinde fayda vardır. Bu yapıldığında Türkiye'nin Bizans çalışmaları alanında büyük bir atılım yapması ve önemli araştırma merkezleri kurmasının gerekliliği de kolaylıkla anlaşılacaktır.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018