Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Bahçeli ne der?
24.03.2025
150
İçinden geçtiğimiz türbülansın hangi ağaçları kökünden söküp sağa sola savuracağını, hangi binaların çatısını uçuracağını öngörebilmek için cevabını arayacağımız en önemli soru bu: MHP lideri Bahçeli ne der ve ne yapar?

İçinden geçtiğimiz türbülansın hangi ağaçları kökünden söküp sağa sola savuracağını, hangi binaların çatısını uçuracağını öngörebilmek için cevabını arayacağımız en önemli soru bu: MHP lideri Bahçeli ne der ve ne yapar?

Bu soruyu önemli kılan husus, Bahçeli’nin, siyasî rekabetin belirlediği siyasî hesapların ve çıkarların çok ama çok fevkinde üstlendiği yapıcı ve tayin edici rol. Türk siyaseti Ekim ayından bu yana bir İktidar-Devlet ayrışmasına tanık oldu ve MHP lideri fikri ve zikri ile tam olarak devlet kanadının neredeyse tek temsilcisi ve sahibi sıfatıyla siyasî duruşunu çok müteal bir konuma yerleştirdi. “Süreç” adı verilen, Türk-Kürt Kardeşliği projesi onun tekelinde ilerliyor, Türkiye’nin bölgesinde elde ettiği yeni stratejik avantajlar onun eseri. Sağlık sorunlarına rağmen yazılı açıklamalarla, telefon iletişimi ile yapıcı, oyun kurucu ve sürükleyici rolünü hiç aksatmadı. Bu çabalarını iktidarın AK Parti kanadına “rağmen” ısrarla sürdürdüğü çokça konuşuldu.

Sorun büyüdü:

Şimdi problem büyüdü. Siyasî rekabet gündemi, devletin alî menfaatlerini de beka sorununu da gölgede bıraktı. İmamoğlu operasyonu, Bahçeli’nin yüklendiği misyonu zorlaştırmayı bir kenara bırakın neredeyse imkânsız hale getirdi. Hukukun bu derece ortalıktan kaybolduğu bir ülkede, Kürt Türk kardeşliği projesi kadar dikkat ve itina isteyen ve sadece hukuka ve demokrasiye ihtiyaç gösteren bir sorun çözülemez. Baksanıza DEM yetkililerinden gelen ilk tepki, İmralı görüşmelerine atfen “o fotoğrafı delil gösterip bizi de tutuklamasınlar” şeklinde oldu.

Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine ağır bedeller ödeten terör sorununu, demokrasi ve hukuk sayesinde çözeceğimiz tarihî bir fırsat yakalamıştık. Kimse demokrasiyi ve hukuku askıya alarak bu fırsatı heba etmemeli.

Bir fırtına esiyor. Bir rüzgâr tüneli hayal edin. MHP lideri tam olarak rüzgâra yön verecek kontrol merkezinde duruyor: Ya ülke bu türbülansla çok yara alacak ya da rüzgâr Türkiye gemisini açık denizlerde güven içinde çok ilerilere taşıyacak.

Nitekim Devlet Bahçeli hemen tepki verdi ve sağduyuya hitap eden net bir tutum sergiledi. “Masumiyet karinesi”ni merkeze alması ve sokak hareketleri konusundaki uyarılarının ikisi de krizin büyümesini önlemeyi amaçlıyordu.

Belli ki AK Parti kanadının siyasî operasyonu büyüyecek ve yayılacak; MHP liderinin rolü de siyasî operasyonun rengine ve şekline göre daha belirleyici hale gelecek.

Siyasî operasyon:

Anlamayanlar doğrusunu anlasınlar diye “siyasî operasyon” tabirini kullanan, iktidara yakınlığı ile maruf Ahmet Hakan oldu. Ceza Hukukunun duayen isimlerinden Profesör İzzet Özgenç ise Cumhurbaşkanına yazdığı ve X’te paylaştığı not ile, olan bitenin bir savcılık soruşturması ve yargı tasarrufu değil siyasî operasyon olduğunu tane tane anlattı.

Şöyle diyor Özgenç:

“Bu soruşturma sürecinde gizlilik ihlal edilmiştir. Söz konusu soruşturmada maddi gerçeğin araştırılıp, suç işlenmiş olup olmadığının tespiti amacından ziyade, işlendiği kabul edilen suçlar konusunda kamunun ikna edilmesini sağlamak amacına yönelik bir yöntem izlenmektedir.”

Özgenç, yazdığı notta bize bir yargı soruşturması değil bir PR çalışması ve algı operasyonu yürütüldüğünü tane tane anlatıyor. AK Parti yanlısı haber kanallarında gizli olması gereken bilgilerin serbestçe konu edilmesini delil olarak gösteriyor.

Ahmet Hakan’ın ve İzzet Özgenç Hoca’nın vurguladığı üzere ülkenin altını üstüne getiren hamle bir siyasî operasyon ise, bir amacı ve elde etmek istediği sonucu olmalı. Daha doğrusu, peşinden gelecek başka türden yeni operasyonların ilk adımı.

Ne olabilir?

Bir başka ülke olsaydı ve biz dışardan baksaydık kağıt üzerinden mantıksal sonuç olarak şu aşamaları not ederdik: Daha geniş tutuklamalar, provoke edilmiş kitlelerin sokak şiddeti ve olağanüstü hal rejimi; yani tam olarak bir ara rejim.

Ancak burası Türkiye, böyle bir şey fiilen imkânsız.

Şehir Kuşatıldı:

1994 mahalli seçimlerinde, Ankara ve İstanbul Refah Partisi’ne geçince, uzunca bir makalede İbn Haldun’un bedevî-hadarî ayırımına atfen, şehrin kuşatıldığını ve bedevîlerin şehre girdiğini yazmıştım. İbn Haldun, rahat ve lükse içinde yaşadıkları için savaşçı niteliklerini kaybeden hadariler karşısında atak ve cesur bedevilerin sonunda şehri ele geçirip hakimiyetlerini kuracaklarını anlatır. 1994’de gerçekleşen durum tam 31 sene sonra tekrarlanıyor. Bu süre zarfında rahata ve konfora alışan, mücadeleci karakterini kaybeden şehrin sakinleri etraflarındaki kuşatmayı yarmaya çalışıyor. Böyle bakarsanız, Cumhurbaşkanı adaylığını ilan eden İmamoğlu, bedevilerin lideri olarak kuşattığı şehri yüksek bir yerden seyrederken derdest ediliyor.

Soruşturmayı, henüz iş işten geçmeden girişilen bir huruç harekâtı olarak görürseniz neticeyi kestirmeden öngörebilirsiniz. Nedir netice? Neticeyi tayin edecek bedeviler, şehrin surları etrafında bekliyor. Şehri savunacak ne kadar adamınız var?

Siyasî operasyon iktidarın kendi çıkarları için hatalı. Çünkü sorun, siyasî operasyonla çözülmez; tersine tahkimatı güçlendirir.

İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve arkasından gözaltına alınması, bir anda muhalefeti tek parça halinde kenetledi. Ekonomi, zaten kısır döngüde debeleniyordu, şimdi % 10’luk ilave bir kayba uğradı. Mehmet Şimşek’in olmayan saçlarını nasıl yolduğunu varın siz hayal edin. Ekonomik krizi derinleştirerek, umutlarını henüz tüketmeyen AK Partilileri bile karamsarlığa itti. İktidarın dayandığı meşruiyet alanı daraldı, halkın rızası azaldı. Çok esaslı ve kalıcı bir meşruiyet kaybı yaşandı.

CHP lideri Özgür Özel, Saraçhane’deki konuşmasında “meşruiyet” yerine “meşrutiyet” dese de, gerçekte halkın rızası anlamına gelen iktidar meşruiyeti erozyona uğradı.

İktidarın matematiksel kesinlikte üstesinden gelemediği bir zorluğu var. Sosyal yardımlarla ayakta duran ve AK Parti’nin sayısal üstünlüğünü sağlayan yoksul kesim siyasî tercihlerini değiştiriyor. Kendi mağduriyeti ile siyasî operasyonlarda mağdur olan İmamoğlu gibi politikacılar arasında kemikleşen özdeşlikler kuruyor. Öbür taraftan halkanın içine giremeyen yükselen sınıflar, şehri kuşatanların en önünde surlara tırmanıyor. Sadece sosyal medyanın yavaşlatılması yüzünden siyasî tercihini değiştirecek çok büyük apolitik genç bir kitle var.

Güç sahipleri böyle bariz bir hatayı nasıl yapar?

En çok da bu operasyonların arasında hiç hesaba katılmayan devletin beka sorunu el yakacak sıcaklıkta meydanda duruyor. Neyse ki onun hiç olmazsa güçlü bir sahibi ve politik aktörü var. Bu yüzden olacaklar için en kritik soru: Bahçeli ne der?

Devletin ve milletin âlî çıkarlarını kısır siyasî çekişmelere, aktüel iktidar rekabetine feda etmeyeceğini bilmeniz sizi rahatlatabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar