Nevzat CİNGİRT
Bazı dönemler vardır; adına “reform” denir ama bedelini hep aynı kesimler öder.
Emekli öder, memur öder, işçi öder…
En sonunda işveren de artan maliyetle yüzleşir.
Hükümet, 2026’ya giderken yanlış maliye politikalarının yol açtığı büyüyen bütçe açıklarını kapatmak adına maliye ve sosyal güvenlik alanında art arda ağır yükler getiriyor.
Pazarı pazartesiye bağlayan gece, CHP ve AK Partili milletvekillerinin yumruk yumruğa Gazi Meclis’i adeta bir ringe çevirdiği saatlerde, 2026 bütçesi kabul edildi.
Bu bütçeyle birlikte, önümüzdeki yıl saniyede 495 bin 658 lira, toplamda ise 15 trilyon 631 milyar lira vergi toplanacak.
Toplanacak verginin;
8,5 trilyon lirası yalnızca iki dolaylı vergiden (ÖTV ve KDV),
3,5 trilyon lirası Gelir Vergisi’nden,
1,7 trilyon lirası Kurumlar Vergisi’nden,
Kalan 2 trilyon lirası ise diğer vergi ve harçlardan sağlanacak.
Ancak bu da yetmeyecek.
2026 yılı için öngörülen bütçe açığı 2,7 trilyon lira, faiz ödemesi de yine 2,7 trilyon lira.
Kabul edilen bütçeyle birlikte prim artışları, teşviklerin daraltılması ve GSS yükü; dar ve orta gelirlinin bütçesini doğrudan sıkıştırırken, işverenler için de ciddi maliyet artışları anlamına geliyor.
Zam yağmuruyla başlayacak 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek yeni sosyal güvenlik düzenlemesi, tam olarak bu tablonun habercisi.
Bugün yaklaşık 16 bin lira emekli maaşıyla hayatta kalmaya çalışan milyonlarca insan için mesele artık geçim değil, hayatta kalma mücadelesidir.
Açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen emekliye şimdi bir de “yüzde 25 otomatik kesinti” tehdidi gösteriliyor.
Sorulması gereken soru çok basit: 16 bin lira alan bir emeklinin maaşının yüzde 25’ine göz dikmek, hangi insani ahlaka, hangi sosyal devlet anlayışına sığar?
**
Resmî Gazete’de yayımlanan 7566 sayılı yasa, sosyal güvenlik sisteminde köklü değişiklikler getiriyor. Ancak bu değişikliklerin merkezinde sosyal adalet yok. Merkezde yine emeklinin maaşı var.
Yeni düzenlemeye göre; SGK’ya prim, GSS ya da idari para cezası borcu bulunan emekli, dul ve yetimlerin aylıklarından yüzde 25’e kadar otomatik kesinti yapılabilecek.
Şimdi soralım:
Zaten açlık sınırının altında yaşayan bir emeklinin maaşından yüzde 25 kesmek, borç tahsilatı mıdır, yoksa insanı diri diri mezara gömmek mi?
İşsiz kaldığı için prim yatıramayan, sağlık hizmetine ulaşabilmek için GSS borcu biriken, yıllarca düşük gelirle ayakta kalmaya çalışan yurttaşın suçu nedir?
**
Emeklilik Hayali de Paraya Bağlandı
Darbe yalnızca mevcut emeklilerle sınırlı değil.
Emeklilik hayali kuran, gün sayan milyonlar için tablo daha da karanlık.
Askerlik, yurt dışı, avukatlık stajı, doktora gibi borçlanmalarda prim oranı yüzde 32’den yüzde 45’e çıkarılıyor.
Yeni sistem açıkça şunu söylüyor: “Prim eksiğin varsa, paran da olacak.”
Bu yaklaşım, sosyal güvenliğin bir hak olmaktan çıkıp, parası olana sunulan bir ayrıcalığa dönüşmesi demektir.
**
Prime esas kazanç tavanının asgari ücretin 9 katına çıkarılması, yüksek gelirli çalışanlar ve işverenler için yeni maliyetler yaratırken, kayıt dışılığı artırma riskini de beraberinde getiriyor. Ama bu riskler konuşulmuyor.
İşveren primlerinde artış, isteğe bağlı sigortalılara zam, tarım işçileri ve ev emekçilerine ek yük…
Liste uzadıkça uzuyor.
Ortaya çıkan tablo son derece net:
Sosyal güvenlik açığını kapatmanın yolu yine dar gelirli, emekli ve çalışandan geçiyor.
Oysa sosyal devlet, en zor zamanlarda vatandaşını korumakla yükümlüdür.
Maaştan otomatik kesinti, borçlanmaya fahiş artış, primlere zam…
Bunlar teknik düzenleme değil, bilinçli politika tercihleridir.
Ve bu tercih, bir kez daha yoksuldan yana değildir.
**
Ekonominin daraldığı, alım gücünün hızla eridiği bu dönemde atılan bu adımlar, ülkedeki çıkmazın teknik düzenlemelerle değil, köklü bir siyasi tercihle aşılabileceğini her geçen gün daha görünür kılıyor.
Ve görünen o ki;
Bu düzen böyle giderse, yük hep aynı omuzda kalmaya devam edecek.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
22.12.2025
20.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
7.12.2025
5.12.2025
4.12.2025