Nevzat CİNGİRT
Eski Akçakoca Caddesi üzerinde, 3 katlı binanın ikinci katındaki dernek kapısının eşiğinden içeriye ilk adımımı attığımda, liseye yeni başlamış leylim ley havalarında bir delikanlıydım.
Salonda, benim yaşlarımda birkaç yeni yetme tıfılın dışındaki 8-10 kişi benden yaşça büyüktüler. Birkaç bayanın dışındaki erkeler ise sarkık bıyıklı, keskin bakışlı, yeşil parkalı ağabeylerdi.
Toplantı salonu da denilen bölümün ortasından uzunca bir masa, masanın etrafına dizelenmiş tahta sandalyeler, salonun dört bir yanına uzatılmış sedirler vardı.
Hararetli konuşmaların yapıldığı her halinden belli olan salonun ortasındaki uzunca masanın üzerinde birkaç Birinci sigarası, ağzına kadar izmarit dolu birkaç metal küllük, Maksim Gorki’nin Ana’sı, İlya Ehrenburg’un Paris Düşerken’i, Harun Karadeniz’in Eğitim Üretim İçindir ve ismini hatırlayamadığım birkaç kitabın dışında, ama çokça da, bugünkü Radikal Gazetesi’ni andıran boyutuyla, üzerinde İYG yazan, İlerici Yurtsever Gençlik Dergisi vardı.
Toplantı salonun duvarlarına yapıştırılmış afişlerin üzerinde bir takım insan figürleri ve o günlerde anlamını pek de bilmediğim “Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi, Faşizme Geçit yok, 141-142’ye hayır, Yolumuz İşçi Sınıfı’nın Yoludur “ gibi sloganlar yazılıydı.
Benden yaş olarak epeyce büyük ağabeylerin içten ve dostca buyur etmeleriyle, samimi ve sıcak bir sohbetin yapıldığı her halinden belli masanın yanında bulunan ahşap iskemlelerden birine ilişerek oturdum.
Sohbetin bitiminden sonra koro vaziyeti alan arkadaşlar, salonda bir takım marşlar söylemeye başladılar.
Demelerine göre, çok uzun seneler sonra DİSK’in öncülüğünde, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı yasal olarak kutlamak ve yürüyüş yapmak için Taksim’e çıkacaklarmış.
Kızlı erkekli gurubun topluca seslendirdiği 1 Mayıs’ın dışında birçok marş söylendi. Söylenen marşların içinde hafızamda en derin iz bırakan şu dizelerdi: ”… din farkı bilmeyiz, dil farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan. Anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim… ”
1976 yılıydı ve ben 16 yaşında yeni yetme bir tıfıldım…
Eşiğinden ilk kez içeriye adım attığım derneğin adı Düzce İGD, İlerici Gençler Derneği'ydi…
Hani şu ırkçı sözlerin sahibi CHP İzmir Milletvekili Ayman Güler ‘in de üyesi olduğunu iddia ettiği, yüzlerce üyesi sokak ortalarında infaz edilen ( ki, bu üyelerden biri de, 10 Eylül 1978 yılında Halkın Kurtuluşu üyelerince Düzce'de sokak ortasında öldürülen Önder Alkan’dı ), işkencelere maruz kalan, binlerce üyesi 12 Eylül Askeri Darbesi tarafından zindanlara tıkılan, darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği dernek…
O derneğin kapısından içeriye girdiğim ilk andan itibaren benden yaşça büyük ağabeylerim bize milliyetçiliğin, faşizmin, ırkçılığın iyi bir şey olmadığını, insanlığın kurtuluşunun Enternasyonalle olabileceğini anlattılar.
İnsan sevgisini, insan onurunu, insanları dillerinden, renklerinden ve inançlarından dolayı ötekileştirmememiz gerektiğini anlattılar.
İsterdim ki, bu satırları yazmak zorunda kalmayayım. Benim de üyesi olduğum, bir dönem yöneticiliğini de yaptığım ve bu nedenle 12 Eylül Darbesi’nden sonra içeri tıkılıp yargılanarak düzmece Askeri Mahkemeler tarafından 10 yıl 8 ay ceza aldığım İGD, dün bir dönem İGD sıralarından geçmiş CHP’li Ayman Güler gibi ırkçı söylemleri olan bir dernek olarak hafızalarda yer etmesin.
İsterdim ki, cevabı ben ya da benim gibi İGD tarihine tanıklık etmiş arkadaşlarımız yerine, kuruluş amacı bizim gibi sıradan insanların sıra dışı hikâyelerini gün yüzüne çıkarmak olan benim de üyesi olduğum TUSTAV versin.
Kuruluş amacı TİP, TKP, TBKP, İGD ve benzeri hareketlerin kenarda köşe de kalmış belgelerini gün yüzüne çıkarmak olan Türkiye Sosyal Tarih Araştırmaları Vakfı TÜSTAV, dilerim İGD’yi, 1 Mayıs 1977 Katliamının sorumlusu olarak gösterilmeye çalışıldığı tartışmalarda tutulan dili çözülür de, en azından bu kez kuruluş felsefesine uygun bir açıklama yapar.
Yeri geldiğinde hep anlatılır, uğrunda bedel ödediğiniz tarihinize sahip çıkmaz iseniz o tarihi birileri kendi istek ve amaçlarına uygun olarak anlatırlar…
Bilinen bir hikâyedir,
Ünlü Kartacalı komutan Hannibal, İspanya üzerinden gelerek Roma’yı kuşatır. Kimi tarihçilere göre Roma düşmek üzeredir. Ne hikmetse Hanibal Roma’ya girip, o ihtişamlı Roma’yı tarihe gömemez.
Durumdan rahatsız olan Hannibal’ın kurmayları ısrar etseler de onu ikna edemezler.
Bu sırada kuşatma altındaki Roma toparlanır ve karşı saldırıya geçerek Hannibal kuvvetlerini geri püskürtürler. Bozguna uğrayan Hannibal geri çekilir ve Kartaca’ya geri döner.
Roma’ya korku dolu anlar yaşatan Hannibal yakalanmalı gereken ceza verilmelidir. Yıllarca iz sürülerek sonunda Gebze’de kıstırılır.
Durumun vahametini anlayan Hannibal parmağındaki yüzük de taşıdığı zehri içerek canı kıyar.
Hannibal’ı ölü ele geçiren Romalı komutanın işi bitmemiştir…
Hannibal’ın hizmetkârına günlerce işkence yaparlar, aradıkları Hannibal’ın günlükleridir. Ağır işkencelere dayanamayan hizmetkâr, sonunda günlükleri sakladığı yerden çıkararak Romalı komutana verir.
Zafer kazanmanın gururuyla günlükleri eline geçiren Romalı komutan, şöminenin başına geçerek bir yandan keyifle şarabını yudumlar ve bir yandan da günlükleri teker teker yırtarak şöminenin ateşine atarak şu unutulmaz sözleri söyler:
“ Kartacalıların da tarihini Romalılar yazar! “
Evet, TÜSTAV’ın tepesinde oturan dostlar,
Bizim de tarihimizi ırkçı söylemlerin sahibi Birgül Ayman Güler gibileri mi yazacak!?
*******************************************
Not:1-( “ Gerçek solcular nereye kayboldu? ” Sanem ALTAN’nın bugünkü yazısın
In başlığı)
Not: 2- Hannibal’ın hikayesi, NTV’nin BBC Belgesel Kuşağı’ndan aktarmadır
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Emeklinin de Saç Telinden Numune Alın”
26.12.2025 - Sosyal Devlet Nerede?
24.12.2025 - 2026 Bütçesi: Emekliye Açlık, Maaşa Yüzde 25 Kesinti
23.12.2025 - Zemheri Uzadıkça Uzadı…
22.12.2025 - Bazı Şeylerin Zaman Aşımı Yoktur…
20.12.2025 - Uyuşturucu Sahnesiyle Şaka Olmaz: Bu Kaçıncı Akıl Tutulması?
15.12.2025 - Elveda Lenin ve Düzce Belediyesi…
10.12.2025 - Beton Fikret’in 13 Yıldır Değişmeyen Hikâyesi
7.12.2025 - Bir kongrenin düşündürdükleri…
5.12.2025 - Düzce’nin Sorunlarını Örtmek İçin Bolu’ya Sarılmak
4.12.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































ayten ser
SIZDEN BAŞKA SIGINACAGIM LIMAN KALMADI.BENIM ICIN "aydın"OLARAK BELIRTILEN GAZETECI YAZAR ANALIST TAKIMININ COGU SINIFTA KALDI.BU IKI YUZLULUK KARSISINDA BOGULUYORUM VE BUNU YÜZLERINE KARŞI BAGIRMAK ISTIYORUM .BIRAZ NAMUS BIRAZ YUREK GEREK DUNE KADAR AKP HUKUMETININ BAŞARILARINI OVE OVE BITIREMEYENLER NASIL BIR GUNDE SAF DEĞİŞTIRDILER.BU IKI YUZLULUKLERINDEN IGRENIYORUM.HALKIN ICINE INSINLER INSANLAR ICIN ICIN KAYNIYOR KORKARIM ILERDE BUGÜNLERİ ARAMAYIZ SINSI BIR HAVA VAR.SON SECIMLERDE SIRRI SUREYYAYA OY VERMIŞ BIRI OLARAK ONDAN OYUMU GERI ALMAK ISTIYORUM.SAGOL BENIM SEVGILI KARDEŞİM.