Sevilay YALMAN
Yeni değil bu durum. Epeydir vardı ama son zamanlarda iş çığırından çıktı ve tabir-i caizse bizim meslekte yani gazetecilikte at izi alenen it izine karıştı.
Her şey allak bullak.
Düşünün…
Uzunca bir dönem, FETÖ bu ülkede henüz muktedirken… Onlara kuyrukçuluk yapan, örgütün elebaşına, “Hoca efendi, Hoca efendi” diyerek yaltaklanan ve binbir çeşit methiyeler döşenen tipler, bugün birer FETÖSAVAR kesildi başımıza!
Ve ne tuhaf ki; bu tipler, yazı hayatı dindarlarla, cemaatler ve onların uzantıları olan partilerle uğraşarak geçmiş bir Emin Çölaşan’ı bir Necati Doğru’yu, “FETÖ’cü ya da FETÖ destekçisi” diyerek işaret ediyor…
Ve bu tipler o kadar muteberler ki, bu işaretleri bir biçimde karşılık buluyor; Çölaşan, Doğru hakkında FETÖ soruşturması başlatılıyor.
Bir kere evvela şunu söyleyeyim:
Hayatım boyunca bu iki isimle de ne yüz yüze ne de yan yana geldim!
Neredeyse benim yaşım kadar gazetecilik hayatları olan bu iki ismi, sizler gibi sadece yazdıklarından biliyor ve tanıyorum.
Mesleki olarak büyüklerim, saygım vardır ama görüşlerine kesinlikle sempatim yoktur.
ÇÖLAŞAN VE DOĞRU İLE FARKLIYIZ!
Çünkü bu iki isimle olan tek ortak yönümüz, aynı meslek içerisinde olmaktan öte değildir.
Siyasete de hayata da çok ayrı pencerelerden bakıyoruz biz.
Ben kendimi sosyal demokrat ama liberal görüyorum.
Çölaşan’ı, Doğru’yu ise asla tarafı olmayacağım aşırı milliyetçi, statükocu birer Kemalist olarak.
Benim için öncelik toplumsal uzlaşmadır.
Bu nedenle bu ülkede yaşayan insanların dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi ne olursa olsun hoşgörü gösterilmesini ve bu farklılıkların dönüştürülmeden, asimile edilmeden, baskılanmadan kabul edilmesi gerektiğine inanırım.
Onlar ise farklılıklarımızı radikal denilecek kadar reddedicidirler. Ancak tüm bunlara rağmen gönül rahatlığı ile her ikisinin de FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmadığını, hatta azılı birer düşmanı olduklarını da çok net dile getirebilirim.
Değiller!
Ne FETÖ’cüler ne de bilerek, kasten FETÖ’ye destek vermiş kalemlerdir bu insanlar.
MUHALİF OLMAK ONLARI FETÖ’CÜ YAPMAZ!
Ha… Evet… Haklarında açılan soruşturmada iddia edildiği gibi bu iki isim; FETÖ’nün tarihe 17/25 Aralık Darbe Girişimi olarak geçen olayına ve olayda kullandıkları argümanları sorgulamadan, soruşturmadan yazılarıyla destek vermişlerdir.
Gerçekten de o gün ve sonrasında FETÖ’nün yargı ve emniyetteki gücünü birleştirerek gerçekleştirdikleri hükümeti alaşağı etme girişiminde maalesef onlardan taraf olmuşlardır.
Ancak bunun böyle olmuş olması demek, Çölaşan’ı da, Necati Doğru’yu da FETÖ’cü ya da onlarla bir ilişki içerisinde olan gazeteciler, kalemler yapmaz!
Bu insanların ve onlar gibi daha nicelerinin o günkü o iddiaların peşine takılıp, destek olmalarının tek nedeni, ölümüne AK Parti düşmanlığıdır.
Yani muhaliflikleridir.
Şimdi buradan herkese açık açık soruyorum:
Bu iki isim veya onlar gibi oldukları düşünülen diğer muhalif gazeteciler, kalemler veya televizyoncular…
Bu insanların sırf muhalif, sırf AK Parti’nin iktidarından hoşnutsuz ve bu iktidarın sona ermesini istiyor diye “FETÖ’cü” ya da “FETÖ destekçisi” şeklinde suçlanmaları ve haklarında dava açılıp meselenin yargıya taşınması hakkaniyetli bir yaklaşım mıdır?
Kimse kusura bakmasın ama eğer bu ülkede, bu iktidara muhalif olmak FETÖ’cülükle eş değer bir durum teşkil ediyorsa, o zaman memleketin yüzde 50’sinin de FETÖ’cü olduğunu ilan etmek anlamı çıkmaz mı?
İktidar yanlıları, iktidara taraf kalemler, yazarlar elbette bu muhalif yazarlara karşı mücadele edecektir.
Etmelerinden daha doğal bir şey yoktur; ama bunu işin kolayına kaçıp, “O da FETÖ’cü, bu da FETÖ’cü” diyerek değil de, ayakları yere basan, sağlam donelerle yapmaları hem daha ahlaklı hem de daha insani ve adil olmaz mı?
FETÖ’YE HİZMET EDİLİYOR…
Yazıyı bitirmeden bir şey daha ekleyeyim…
Başta bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çevresindeki herkes bilir…
Ve dahası 8 yıl boyunca yazarlığını yaptığım Sabah gazetesinin üst düzey yönetimi ve oradaki tüm mesai arkadaşlarım da…
Bu saydığım insanlar da ve gizlilik gereği adlarını sayamadıklarım da bu alçak FETÖ denilen yapı ile daha ilk günden nasıl ve ne şekil mücadele ettiğimi çok çok iyi bilir.
Bazılarının korkudan, bazılarının ise çıkarından FETÖ elebaşına, onun müritlerine kah köşelerinden, kah TV ekranlarından yaltaklandıkları o dönemlerde bu alçaklara karşı tüm kalbimle, kalemimle dik duruşuma bizzat şahittirler.
Daha önce de yazmıştım bir daha yazayım…
İlk zamanlar, mesele bazıları tarafından henüz anlaşılmamışken, hükümetteki bazıları ve o zamanlar “Gülen Cemaati” olarak anılan alçak FETÖ’cüler el ele kola kola iken, yazdıklarım ve ekranlarda söylediklerim dolayısıyla hakkımda, “Alevi olan Sevilay’ın derdi hükümetle cemaatin arasını açıp fitne yapmak” şeklinde bir karalama kampanyası düzenlenmişti.
Sonradan, çok sonradan bu karalama kampanyalarına inanan ve bunlar nedeniyle beni infaz eden birçok kişi gelip özür dilemiş, hatta bazıları “Seni dinlemedik, geç kaldık” diyerek helallik istemişti.
Uzatmayayım… Yani FETÖ ile mücadele konusunda samimiyetimi bilen bilir.
İşte o günkü aynı duygular ile yazıyorum tekrar ve uyarıyorum naçizane:
FETÖ ile mücadele böyle olmaz, bu şekil olmaz!
Bu işler yanlış işler.
Ve herkes farkına varmalı ki, bu yanlış işler en çok da FETÖ’ye hizmet ediyor.
Onların işine yarıyor.
Bu yapılan yanlış işleri hâlâ ellerini kollarını sallayarak gezdikleri başta ABD olmak üzere batılı ülkelerde, “Bakın bunların dertleri biz değiliz! Bunların dertleri ülkedeki tüm muhalefeti baskı altına alıp korkutarak susturmak!” diyerek koz olarak kullanıyorlar.
Uyarıyorum son bir kez daha…
Eğer FETÖ denilen bu korkunç, sinsi ve derin yapıyla mücadeleyi doğru dürüst ve gerçeklikler üzerinden devam ettirmez isek, bir gün bu alçaklar ordusu, beslendikleri mihrakların eliyle bir kez daha uyandırılacaklar ve yine bu devlete, millete kafa tutmaya kalkacaklar.
Eğer böyle bir şey olmasını istemiyor isek ve gerçekten bu konuda samimi isek…
Emin Çölaşan, Necati Doğru veya onlar gibi muhalif isimleri, hiç alakaları olmadığı halde FETÖ ile iltisaklı göstermeye çalışmak yerine, doğru kanallardan doğru yöntemlerle mücadele edelim lütfen.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.02.2021
15.01.2021
6.01.2021
9.02.2020
15.07.2020
13.06.2020
11.06.2020
9.05.2019
29.04.2019
6.02.2019