Yasin AKTAY
Suriye'de halkına karşı en acımasız ve pervasız katliamlara girişerek ayakta kalmaya çalışan Esad'ın bir geleceği yok. Paris'te 3. toplantısı düzenlenen Suriye Halkının Dostlarına bu sefer 100 ülkeden katılım olmuş. Bu katılım bile Suriye'de artık Esad'ın uluslararası düzeyde meşruiyet zeminini yeterince kaybetmiş olduğunu gösteriyor.
Türkiye bu konuda uluslararası meşruiyeti baştan itibaren çok önemsedi ve çabalarını o zeminin Esad'a karşı harekete geçmesi hususunda yoğunlaştırdı. Esad'a rağmen Türkiye baştan itibaren bir savaş isteklisi olmadı. Esad'ı eleştirmenin Irak benzeri bir Suriye işgaline yol açacağı ve Türkiye'nin buna alet olduğu iddiası tek kelimeyle insafsızlık. Bu iddiayı dillendirenlerin tuhaf bir Türkiye imgesine veya beklentisine sahip oldukları açık. Türkiye, baştan beri iyi ilişkiler içinde olduğu bir diktatörün bütün kötülüklerini de o iyi ilişkiler içinde hangi âlî menfaat uğruna içine sindirecekti?
Tuhaf bir biçimde, Esad'ın vahşi katliamları sayesinde kendi ülkesindeki ömrü uzadıkça Türkiye'nin tercihinin yanlışlığı üzerinde de daha fazla durulmaya başlanıyor. Oysa Esad bundan sonra değil bir kaç ay, on yıl daha ayakta kalacak olsa, bu Türkiye'nin onun karşısında takındığı tavırda ve siyasette bir yanlışlık olduğunun kanıtı değil. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Mısır dönüşü yaptığı açıklamada ifade ettiği gibi, Türkiye'nin Suriye'de izlediği siyaset bölgenin geri kalan kısmının hepsinde kendisinden beklenen siyasetin ta kendisi. Türkiye başka türlü davranmış olsaydı, diyelim ki Esad'ın yaptıklarına kulaklarını tıkayıp gözlerini kapasaydı bölgede en ufak bir saygınlığı ve geleceği kalmazdı.
Oysa Türkiye bugün başta Mısır olmak üzere, Tunus, Libya gibi baharı yaşamış Arap ülkelerinde de, buralardaki hüsnü kabul sayesinde diğer bütün Arap ülkelerinde de, çok güçlü bir konumda bulunuyor. Kahire'de, Han Halil Çarşısı'nda gezinirken Davutoğlu'nun halk tarafından gördüğü ilginin canlı tanığıyım. Davutoğlu'nu görüp hemen tanıyanların onunla selamlaşıp kucaklaşmak için sıraya girmesi, uzakta kalanların slogan atarak muhabbetlerini iletmeleri görülmeye değer.
Seçimlerde kazandığı Cumhurbaşkanlığı, Yüksek Seçim Kurulu tarafından da onaylanan Muhammed Mursi'nin ilk kabul ettiği Dışişleri Bakanı Davutoğlu oldu. Bu kabulde Mursi ile Davutaoğlu arasındaki diyaloğun formalite bir görüşme düzeyinde kalmamış olduğuna emin olabilirsiniz. Cumhurbaşkanı olarak seçilmeden önce kendisiye görüşüp sohbet etme fırsatı bulduğumuz Muhammed Mursi'nin Türkiye'ye, bilhassa Erdoğan yönetimindeki AK Parti hükümetine çok özel bir ilgisi ve muhabbeti var ve bunu da gizlemiyor.
Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilme sürecinin başarılı bir biçimde tamamlanmasıyla birlikte hiç kuşkunuz olmasın, Arap Baharı sürecinde Türkiye'nin izlediği siyaset en büyük sağlamasını da yapmış oldu. Stratejik derinliğin en önemli tezahür alanının Mısır olduğu çok net bir biçimde görülmüş oldu. Mısır'ı Tunus ve Libya ile bir arada düşündüğümüzde Türkiye'nin mevcut konumunu bozabilecek tek şey Suriye'de bugünkünden farklı bir tutum izlemesi olurdu. O takdirde Türkiye'nin ne dışişleri bakanı ne başbakan veya cumhurbaşkanının bu bölgelerde bu hüsnü kabulü göremeyeceğini kesinlikle görebiliriz. Dahası, bugün bu ülkeleri ziyaret eden herhangi bir Türkiye vatandaşı bu siyaset çizgisi sayesinde son zamanlarda daha öncekiyle hiçbir şekilde karşılaştırılamayacak bir sempatiyle karşılanıyor.
Davutoğlu'nun Mısır'da bulunma gerekçesi çiçeği burnundaki cumhurbaşkanı Mursi'yi ziyaretten ziyade Suriye muhalefetinin bir toplantısıydı. Türkiye'nin eleştirilen Suriye politikasında Mısır'ın da aynı safta yerini aktif bir katılımla almış olduğunun resmidir bu. Kuşkusuz hem Arap hem Afrika dünyasında Mısır'ın çok özel bir yeri var ve kendi iç sorunlarını aştıkça bölgenin denge oyununa yeni kartlar talep ederek gireceği görünen Mısır'ın bundan sonra izleyeceği siyaset Türkiye açısından da çok önemli olacak. Mısır'da Türkiye'nin Arap Baharı süreci başladığı andan itibaren izlediği siyaset bugün kendisine alabildiğine geniş ve derin bir hareket alanı açmış bulunuyor.
Mısır ve Suriye'nin kaderi tarih boyunca da hep birbiriyle irtibatlı olmuştur. Kahire'deki bir değişimin Şam'da da karşılığını bulması bu tarihin içinde mukadder olmuştur, bu olayda da öyle görünüyor. Arzu eden Emevilerden Abbasilere, Eyyübilerden Memlûklulara, Osmanlı'dan sömürge ve soğuk savaş yıllarına bir tur atıp baksın, bu iki ülke arasındaki tarihsel kader birliğinden göreceği şey bugünkü değişimin yakın geleceğinden başkası olmayacaktır.
Giderek sıkışan Esad'ın çekilmesiyle Suriye'de yeni bir durumun oluşacağı daha şimdiden görünüyor. Bu yeni durumda bugün uluslararası dış siyaset literatürüne bir Türkiye katkısı olarak stratejik derinliğin de, sıfır sorun politikasının da, yumuşak güç kavramlarının da yeni bir değerlendirmenin konusu olacağını öngörebiliyoruz. 'Sıfır sorun siyaseti' nin ilkesiz bir 'iyi ilişkiler siyasetinden' ibaret olmadığını, dahası, hiç bir zaman hiç bir somut gelişmeyle yanlışlanamayacak bir iyi niyet ve istikamet olduğunu bugün de söylüyoruz, ama galiba birilerinin bunu anlaması için Esad'ın mukadder sonunu görmeleri gerekecek.
Çok beklemeyeceklerini tahmin ediyorum.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019