Yıldıray OĞUR
AİHM kararına yine uyulmadı ve Osman Kavala yine serbest bırakılmadı.
Bugün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplanacak, hem Adalet Bakanlığı’nın hem de Kavala’nın avukatlarının dilekçelerini inceleyecek, ihlalin sürüp sürmediğini tespit edecek, sonra AİHM’e ihlal kararına uyulmadığını bildirecek, bu sırada hala karar uygulanmıyorsa Bakanlar Komitesi yaptırım prosedürünü uygulamayı görüşecek.
Bunun için de 47 Avrupa Konseyi üyesinin 3’te 2’sinin oyu gerekiyor.
Yani aslında AİHM kararına uymadığı için bir Avrupa Konseyi üyesi ülkeye yaptırım uygulamak hiç kolay değil.
Çünkü Avrupa Konseyi gibi gönüllü uluslararası yapılar için üye bir ülkeyi karşısına almak, onu kaybetmeyi göze almak radikal bir karar, o yüzden de yaptırım prosedürü zorlaştırılmış.
Ülkelerin verdikleri sözü tutacakları, uluslararası itibarlarını düşünecekleri varsayılmış.
Zaten bu yüzden AİHM kararını uygulamadığı için yaptırım prosedürü aşamasına gelmiş tek bir ülke var: 2001 yılında konseye üye olmuş Azerbaycan.
Kavala ile ilgili haberlerde de Azerbaycan örneği veriliyor ve sık sık bir isimden bahsediliyor:
Azerbaycan’ın hakkındaki AİHM kararını uygulamamak için dört yıl direndiği, onun uğruna 2001’de girdiği Avrupa Konseyi’nde yaptırım aşamasına geldiği Ilgar Mammadov.
Ilgar Mammadov’un kim olduğu, neden 20013’de hapse atıldığı, neden Azerbaycan’ın onu bırakmamak için bu kadar direndiği hakkında ise pek bir bilgi yok.
Halbuki aramızda dil engeli de olmayan iki devlet tek millet mesafesindeki Azerbaycan ile tek benzerliğimiz AİHM kararlarını uygulamayıp, yaptırım prosedürü aşamasına gelmek değil.
Hikayenin geri kalanı da çok tanıdık.
Olayların başlangıcına dönelim.
23 Ocak 2013 günü akşam saatlerinde Bakü’nün kuzeyindeki 90 bin nüfuslu İsmayıllı şehrinde bir taksi şoförü ile lüks bir araç arasında küçük çaplı trafik kazasına...
Kimsenin yaralanmadığı küçük çaplı kazada lüks araçtan çıkan içkili iki kişi taksi şoförünün üzerine yürüyüp, onu dövmeye başladı.
Haberlere göre lüks araçtaki içkili iki kişi şehrin en ünlü oteli Çıraq’ın güvenlik müdürü Emil Ş?mdinov ve arkadaşı Elm?ddin M?mm?dov’du.
Etraftan onlara müdahale etmeye çalışanlar da sarhoş ikilinin yumruklarının ve küfürlerinin hedefi oldular.
İki sarhoşun İsmayıllı halkına ettiği ağır küfürlere öfkelenen kalabalık hızla büyüdü, sayıları binleri bulan kızgın halk önce Çıraq Otel’e gidip oteli yaktı, ardından bazı lüks araçlar ve evlere saldırdı. Saldırılan evlerden biri şehrin valisinin eviydi.
Ertesi güne kadar süren olaylar göstericilere gaz, plastik mermi ve coplarla müdahale eden polisin 100’lerce kişiyi gözaltına almasıyla bastırılabildi.
Ama Azerbaycan resmi kanallarından yapılan açıklamalara göre yaşananlar adi bir olaydan ibaretti.
Peki, basit bir kaza, ardından yaşanan arbede ve bir kaç küfür yüzünden koskoca bir şehir neden ayaklanıp bir oteli yakmıştı, evleri ve arabaları tahrip etmişti?
Gerçek hikaye internet üzerinden yayılmaya başlandı.
Aslında kazayı yapan, şoförü döven ve halka küfreden kişi Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Fuzuli Alekberov'un oğlu ve bakanın kardeşi olan İsmayıllı rayonunun baş icracısı (valisi) Nizami Alekberov’un yeğeni Vügar Alekberov'du.
Haberlerde bahsedilmese de halk valinin evini ve Alekberov ailesine ait başka evleri ve aralarında Hammer jeeplerin de olduğu lüks araçları tahrip etmişti. Kalabalık “Vali istifa” diye bağırıyordu.
Bu sadece bir kaza ve sonrasındaki küfürleşmeye bir tepki de değildi.
Benzer olaylar daha önce de yaşanmıştı.
Koskoca bir şehrin halkı rayondaki küçük Aliyev ailesi Alekberovların sultasından, yolsuzluklardan, rüşvetten bıkmıştı.
Son olay bardağın taşan damlası olmuştu.
Öfkeli kalabalığın ilk hedefinin Çıraq Otel’i olması da tesadüf değildi.
Otel, şehir halkı tarafından ahlaksızlığın merkezi olarak görülüyordu.
Gerçek sahibinin de Vügar Alekberov olduğunu herkes biliyordu.
Ama bunu ispatlayıp açıklamak genç bir siyasetçi sayesinde mümkün oldu.
43 yaşındaki muhalif Alternatif Cumhuriyetçi Partisi’nin (REAL) lideri Ilgar Mammadov.

Ismayıllı ile ilgili haberleri inandırıcı bulmayan muhalif siyasetçi ertesi gün Musavat Partisi’nin önde gelen isimlerinden gazeteci Tevfik Yakuplu ile birlikte olan biteni araştırmak üzere Bakü’den iki saat uzaktaki İsmayıllı’ya gitti.
Ilgar Mammadov sadece bir parti başkanı değildi, gençliğinden itibaren muhalif bir aktivistti, Azerbaycan’daki ilk siyasi blogu da açmıştı. Blogunda araştırmacı gazetecilik yazıları ve haberleri paylaşmaktaydı.
Bir nevi Azerbaycan’ın Aleksi Navalny’siydi.
Ismayıllı’dan izlenimlerini 25 Ocak’tan itibaren bloğuna yazmaya başladı.
Esas gürültüyü ise 28 Ocak günü paylaştığı bilgiler çıkardı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı sayfalarından screen shotlarını paylaştığı şirket bilgilerinde olaylar sırasında yakılan Çıraq Oteli’nin sahibi Çalışma Bakanı’nın oğlu ve Ismayıllı rayonunun valisinin yeğeni Vügar Alekberov görülüyordu.

Paylaşımdan bir kaç saat sonra bakanlıkların sitesindeki otelle ilgili bilgilerin yer aldığı sayfalar kapatıldı.
Mammadov, bu kez de Vügar Alekberov’un Facebook sayfasında otelin reklamını yaptığı gönderisinin capsini bloğuna koydu.

Vügar Alekberov, bir saat sonra Facebook sayfasını da kapattı.
Ama artık yakılan otelin bakanın oğlu ve valinin yeğenine ait olduğu resmen ortaya çıkmıştı.
Ilgar Mammadov’un ortaya çıkardığı bilgiler diğer siteler tarafından da haber yapılmıştı.
Gerçeğin ortaya çıkmasıyla gösteriler başkent Bakü’ye sıçradı.
Haberlerden okuyalım:
“Başkent Bakü'de gençler, İsmailli bölgesinde düzenlenen gösterilerde göstericilere plastik mermi ve göz yaşartıcı bomba atılmasını protesto etmek amacı ile sosyal paylaşım sitelerinde örgütlenerek, Bakü'nün en işlek mekanlarından Fevvareler Meydanı'nda toplanma kararı aldı. Polisin gösteri yapılması planlanan alanı abluka altına almasıyla, göstericiler başka bir alanda, Sahil Parkı'nda toplandı. "İsmailli uyumuyor", "İsmailli'ye destek" sloganları ile yürümek isteyen grup, polisin "Dağılın" uyarılarına rağmen dağılmayınca, arbede yaşandı. Yaşanan arbedede, polis, uyarılara aldırış etmeyen göstericileri göz altına aldı.”
Mammadov, gösterilerinden Bakü’ye sıçramasından sonraki gün ağır ceza davalarına bakan başsavcılıktan arandı.
Ismalıyye’ye beraber gittiği Müsavat Partisi’nden Tevfik Yakuplu ile birlikte tanık olarak ifadeye çağrılmışlardı.
Ama rejime yakın medyada çıkan haberler sadece tanık olmadıklarını söylüyordu.
Ilgar Mammadov, bu haberleri okuduktan sonra bloğuna esprili bir not yazdı:
“X?b?r? ?sas?n, "istintaq materialları il? sübut olunub ki, ... İsmayıllıda olark?n ?halini iğtişaşlara t?hrik etmisiniz, polisl?r? daş atmağa, maşınların yolunu k?sm?y?, yandırmağa t?hrik etmisiniz". Y?ni m?n... Sübut olunubsa, dem?li h?bs ed?c?kl?r? :) N? is?, bu gün axşam b?lk? getdim. Gec? bura bir şey yazmasam, dem?li h?bs etdil?r.”
Ama dalga geçtiği şey başına geldi.
Savcılıkta bir kaç gün süren ifadesinin ardından 4 Şubat 2013 günü “Kamu düzenini bozan eylemleri organize etmek ve katılmak” ve “kamu görevlilerine karşı direnmek ve şiddet kullanmak” suçlamalarıyla Tevfik Yakuplu ile birlikte tutuklandı.
Peki Ilgar Mammadov bir gün sonra gittiği şehirdeki ayaklanmadan neden sorumlu tutulup tutuklanmıştı?
43 yaşındaki siyasetçi 2013 yılının sonunda yapılacak seçimde Cumhurbaşkanı adayıydı.
Ama herhalde Azerbaycan gibi bir ülkelerde rejimler için sandık bir risk değil.
Esas Mammadov’u tehlikeli yapan profiliydi.
Mammadov, Azerbaycan’ın seçkin bir ailesinden geliyordu, Moskova’da Siyaset Bilimi, Budapeşte’de Politik Ekonomi okumuştu. 80’lerin sonlarından itibaren Sovyetler karşıtı özgürlük hareketleri içinde aktif olarak yer almıştı.
90’da Sovyet tankları Bakü’ye girerken Moskova’daki protestocu Azeri gençlerin içindeydi.
90’larda milliyetçi İtibar Mehmedov’un İstiklal partisinde yöneticilik yapmıştı.
Esas onu rejim için tehlikeli yapan ise Batı dünyasıyla ile güçlü ilişkileriydi.
2005’e kadar ABD Bakü Büyükelçiliği’nde profesyonel olarak çalışmış, Uluslararası Kriz Grubu’nda analist olarak görev almış, 2006 yılında ise Bakü’de kurulan Açık Toplum Enstitüsü Vakfı yönetim kurulunda yer almıştı.
Bu arada Azerbaycan’ın ilk siyasi bloğunu açmıştı.
Rusya’daki Aleksi Navalny ya da Gürcistan’daki Miheil Saakaşvili’ye benzetiliyordu
Ukrayna ve Gürcistan’daki renkli devrimlerden ürken Azerbaycan rejimi için tehlikeli bir figürdü.
Aliyev yönetimi Soros ve diğer insan hakları örgütlerini “Beşinci kol” olarak görüyordu.
Bu görüşün başını da Aliyev’den sonra ülkenin iki numaralı ismi olan Ramiz Mehdiyev çekiyordu.
Mehdiyev, aslında Haydar Aliyev’in sağ koluydu. Daha sonra babadan oğula miras kalıp İlham Aliyev’in sağ kolu olmuştu.
“Boz Kardinal” lakapli Mehdiyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi başkanı gibi titrlere sahipti. Aslında bir nevi Azerbaycan devletinin resmi ideoloğuydu. Statükoyu temsil ediyordu. Eski bir komünistti, sıkı bir Rus yanlısı ve Türkiye ve Batı karşıtıydı.

2009 yılında kaleme aldığı “Geçmişin Işığında Demokrasiye Giden Yol” kitabı devletin resmi görüşlerinin bir özeti gibiydi.
Kitabı, tabii ki demokrasiye giden yolu göstermek için değil, renkli devrimlerle demokrasiye giden yola karşı uyarılarda bulunmak için yazmıştı.
Kitap Türkiye’de de ulusalcı ve milliyetçi çevrelerde epey itibar görmüştü.
Kitaptan bir bölüm tamamı hakkında da bir fikir veriyor:
“SSCB’ye yönelik ideolojik savaş, kendi meyvelerini 1980 yılında Beyaz Saray’a Ronald Reagan’ın yeni muhafazakârlar grubunun gelmesinin ardından vermeye başladı. Astronomik bir hızla. The National Endonwment for Democracy (NED) ve onun dört müttefiki olan Cumhuriyetçilerin The International Republican Institute (IRI), Demokratların The National Democratic Institute for International Affairs (NDI) ve aynı zamanda The Center for International Private Enterprise (CIPE) ve The Free Trade Union Institute (FTUI) seri halde ortaya çıkmaya başladılar. Yeni silahın, kendisini Orta Avrupa ülkelerinde kadife devrimler sırasında başarılı bir şekilde göstermesinin ardından, onun post Sovyet coğrafyasında ideoloji alanında başarıyla kullanımı mümkün oldu. İnsan haklarının küresel boyutta savunulması için etkili finans kaynakları, medya ve Amerikan Büyükelçileri seferber edilmiş, ekonomik baskı ve yaptırımlar, muhalif demokrat güçlerin desteklenmesi ve sayılarının çoğaltılması, çok yönlü diplomasi ve askeri eylemlerin gerçekleştirilmesi sağlanmıştı.”
Ismaıllı protestoları Aliyev yönetimini “Bu bir renkli devrim girişimi mi” diye ürkütmüştü.
Böyle bir devrimde öncü bir rol oynaması muhtemel Mammadov da bir vesileyle tutuklanmıştı.
Onun tutuklanmasından sonra Aliyev yönetimi 2015 yılında önce Açık Toplum Vakfı’nın Bakü şubesini ardından Batılı insan hakları örgütleri ve medya kuruluşlarını kapattı.
2020 yılında verdiği bir röportajda bile Aliyev şöyle demişti:
"Artık şunu herkes biliyor ki, Paşinyan, Soros'un bir ürünü. Soros tarafından yönetilen bir isim. Sovyetler Birliği mekanında gerçekleştirilmiş darbeler, çevrilişler tek yerden kaynaklanıyor. Paşinyan'ın Soros'la birlikte olduğu şeklini internette aratın. Bedenleri de birbirlerine yapışmış durumda. Yakışıksız bir fotoğraf. Paşinyan'ın akıl hocası odur. Kendisini Soros yönetiyor. Ermenistan'da yaşanmış aynı olaylar Soros'un bir sonraki yenilgisi. 2005 yılında onlar Azerbaycan'da bunu yapmak istediler. Turuncu devrim. Ama ben durdum onların karşısında. Kendilerini kovdum buralardan ve sonrasında Soros vakıflarını da kapattım. Diğer Sivil Toplum Örgütlerini de buradan reddettim. Söyledim ki, biz, kendimiz bileriz. Gidin, başka yerlerde devrim yapın. Ama onlar Ermenistan'da oturdu. Sivil Toplum Örgütlerince oraya paralı askerler getirildi. İnsanlar yetiştirildi. Ve bugün Paşinyan takımının yüzde 90'ı Soros, Transparency İnternational, Amnesty İnternational (Uluslararası Af Örgütü),Human Rights Watch (Insan Hakları Gözetleme) ve bunlar gibi çirkin teşkilatların temsilcileri. İşte bu sebepten. Ben son günlerde Rus televizyon kanallarından birine demeç verdiğimde, bu gün bizim amacımız Paşinyan'a sorun oluşturmak değil. Onun ne kadar uzun sürece görevde kalması bir o kadar da iyidir bizim için. Anlıyorsunuz ne diyorum.”
İşte Aliyev’in Ilgar Mammadov’u AİHM kararına rağmen beş yıl bırakmayıp ülkeyi Avrupa Konseyi’nden attırma aşamasına gelmesinin arkasında bu korku vardı.
2013 yılında tutuklanan Ilgar Mamadov hakkında hızla iddianame düzenlenmiş, yargılanması ve temyiz işlemleri bir yıl içinde bitirilmiş ve “devletin düzenini bozmaya çalışmak” suçlamasından 7 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
AİHM’e başvuran Mammadov hakkında AİHM, 2014 yılında “tutuklanmasının siyasi” olduğuna karar verip serbest bırakılmasını istemişti.
Azerbaycan bu karara üç yıl direnince bu kez Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi devreye girmiş, konsey üyelerinin üçte ikisinin oyuyla komite 5 Aralık 2017 tarihinde AİHM’e başvurup Azerbaycan’ın ihlal kararını uygulama yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin tespit edilmesini istemiş, böylece yaptırım sürecini başlatmıştı.
Nihayet ancak Mart 2018’de Azerbaycan Yüksek Mahkemesi Mammadov’un cezasını onaylayıp, yattığı süreyi hesaba katarak şartlı denetimle tahliyesine karar verdi.
Bir yıl sonra şartlı denetim de kaldırıldı.
Ama altı yıl sonra gelen bu karara rağmen Bakanlar Komitesi 2017’de AİHM’ye yaptığı başvuruyu geri çekmedi ve AİHM Büyük Dairesi, 29 Mayıs 2019’da Azerbaycan hakkında AİHS’nin AİHM kararlarına uyulmasını öngören 46/1 maddesinden ‘ihlal’ kararı verdi.
Azerbaycan’daki fikir değişikliğinin arkasında sadece Avrupa Konseyi’nden çıkarılma korkusu yoktu. O yıllarda ülkede dengeler bir miktar Rusya’dan Batı’ya doğru dönmüştü.
Özellikle de İlham Aliyev’in eşi Mihriban Aliyev’in yönetimdeki ağırlığının artmasıyla.
Bu etkinin artmasıyla 2019 yılında “Boz Kardinal” Mehdiyev Cumhurbaşkanlığı’ndaki ve partideki görevinden alındı. Artık sadece Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi başkanıydı.
80’li yaşlara dayanmış ülkedeki müesses nizamın başındaki Mehdiyev, bir yıl sonra 2020’de pandemi yasakları sürerken torununa yaptırdığı maskesiz ve mesafesiz düğünün görüntüleriyle sarsıldı.
Büyüyen tepkiler üzerine damadı ve dünürü tutuklandı.
Kendisi ise hala başında olduğu Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi sitesinden zehir zemberek bir açıklama yaptı. Açıklama tehditlerle doluydu:
“Dün beni övüp bugün eleştirenleri aynı sabırla dinlemeye hazırım. Fakat bu şahıslar, Cumhurbaşkanının kanunun yüceliği için yürüttüğü mücadelenin onlar için de geçerli olduğunu ve herkesin mutlaka hukukun sert yüzüyle karşı karşıya kalacağını unutmasınlar...Dürüst olmayanların halka maneviyat dersi vermesi, insanlarda ancak tiksinti uyandırır. Bunu unutmasınlar!”
Açıklamanın bu ibretlik kısmını ise orijinalinden okuyalım:
“Lakin m?ni az qala Az?rbaycanda keçmişd? baş vermiş v? g?l?c?kd? baş ver?c?k bütün günah v? cinay?tl?rd? ittiham ed?nl?rin m?ntiqi h?qiq?t?n d? ağlasığmazdır. Xarici İşl?r, M?d?niyy?t, T?hsil, S?hiyy?, Milli T?hlük?sizlik sah?l?rinin öz r?hb?rl?ri olduqları halda, oradakı bütün qüsurları m?nim üz?rim? atmaq n? dem?kdir? Bu yanaşma kimin işin? yarayır?"
Ilgar Mammadov hapisten çıktıktan bir süre sonra siyasi haklarını da geri aldı. 2020 yılında parti başkanlığına yeniden seçilmesini Aliyev de gönderdiği bir heyetle tebrik etti.
Mammadov hali hazırda REAL Partisi’nin lideri.
Bu aralar en önemli gündemi ise Aliyev’in yasakları değil, pandemi yasakları. Sıkı bir pandemi-septik liberteryan olarak pandemi yasakları karşıtı açıklamalar yapıyor.

Karabağ savaşı ile birlikte Bakü’nün Batı ve Türkiye ile yakınlaşmasından memnun, Aliyev ile ilişkileri de iyi görünüyor.
Yani karşımızda Türkiye’den epey tanıdık bir hikaye var.
Ve maalesef bu benzerlik sadece AİHM kararını uygulamamaktan ibaret değil.
AİHM kararına uymadığı için Avrupa Konseyi’nin yaptırım prosedürü başlatmayı konuştuğu ikinci ülke olmaktan ibaret de değil.
Bütün bunlara neden olan daha temel benzerlikler var karşımızda.
Ama Türkiye, demokrasi yerine tepelerdeki ailevi dengeler ve hizip savaşlarıyla yolunu bulan, dış konjonktüre göre sürekli makas değiştiren, iktidarların gitmeme konforuyla ülkenin bütün kurumlarını kontrol ettiği bir ülke olamaz.
Çünkü Türkiye, “büyük Azerbaycan” olmak için fazla büyük bir ülke.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025