Yıldıray OĞUR
Soruya cevap vermeden Türkiye’de benzeri çok olan bir hayat hikayesine bakalım:
“Elazığ’ın Keban ilçesine bağlı Bayındır Köyü’nde doğmuşum. İklim şartlarının çok zorladığı ve yolların üç-dört ay kar nedeniyle kapalı olmasından dolayı kasabayla ilişkinin kesildiği bir köydü. Öyle zamanlarda hasta olanlar ölüyor; sağ kalanlar, daha dirençli olanlarsa hayatlarını devam ettiriyorlardı. Mesela bir kız kardeşim varmış; bebekken altı ay boyunca ağlamış ve sonunda vefat etmiş. En büyük mücadelemiz doğaylaydı. Kurtlar köyü basardı. ..Üç kardeşiz, üçümüzün de nüfus káğıdındaki doğum tarihleri yanlıştır. Ben 1958 doğumluyum. Hangi gün doğduğumu bilmiyorum. Doğum tarihimi sordukları zaman 10 Aralık diyorum, nüfus kağıdımda ise 7 Kasım 1960 yazıyor. O dönemde ancak ilkokula giderken nüfus káğıdı çıkarılırmış. İlkokulun ilk üç sınıfını o köyde okudum. Okulda iki sınıf vardı; birisinde dört ve beşinci sınıflar, diğerinde de birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar eğitim görürdü..
Annem ve küçük ağabeyimle köyde yaşarken, babam 1950’lerde İstanbul’da ticaret yapmaya başlamıştı. Önceleri portakal falan, sonraları da sırtında halı satıyordu. Büyük ağabeyim de onun yanında lise eğitimini sürdürüyordu. Yazları köye gelir, yanında kaşar peyniri ve sucuk getirirdi. Evde bir bolluk olurdu. Pazar sabahları özeldi; her gün içtiğimiz çorba yerine çay içerdik.
İlkokul üçüncü sınıftayken babam bizi de yanına aldı ve 1968 yılında Kasımpaşa’ya taşındık. Köyden şehre gelince bir kültür şoku yaşadım.
Piri Reis Ortaokulu’nu bitirdikten sonra Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi’ne devam ettim. Öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu bir dönemdi.
O dönem ciddi bir sol sempatizanıydım. Çok iyi konuşurlardı ve ben de çok etkilenirdim. Konuşmaların içeriğinin yanı sıra havası bile beni etkiliyordu. 1976’dan beri hep ciddi işlerle uğraştım. Üniversitede arkadaşlarla çektirdiğim bir tane resmim yoktur; illegalite…
Babamın dükkanı da Galata’da olduğu için o civardaki esnafın yanında çalışıyordum. İlk işim Yüksek Kaldırım’da bir radyo tamircisinin çıraklığıydı. Para biriktirip Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Fakir Baykurt ve Orhan Kemal’in kitaplarını alıyordum.
Lise son sınıfta ise bir tekstil firmasında tezgahtarlık yapıyordum. İşi öğrenmiştim.
1977 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Vatan Mühendislik’i kazandım. Ben de sol kanattaydım.
Çok kavga çıkardı. Her kavgadan sonra da polis alır götürür on-on beş gün evden uzaklaşırdık. Bir keresinde on beş gün sonra eve döndüğümde annem o kadar ümidi kesmiş ki kapıda beni gördüğünde bayılmıştı.
Mühendisliği bilinçli seçmemiştim. En çok Mülkiye’yi istiyordum. Soldaki liderlerin çoğunluğunun bu okuldan mezun olması da kararımda etkili olmuştu. Yazar olmayı arzuluyordum. Sanatçılara ve yazarlara karşı büyük ilgim vardı, şiirler yazıyordum. Şiir yazarken Nazım Hikmet’ten esinleniyordum.
1981 yılının eylül ayında okuldan mezun oldum.. İş yeri Tuzla’da, evim ise Kurtuluş’taydı. Mesai 7.30’da başladığından 5.30’da uyanıyor, Elmadağ’a kadar yürüyor ve ilk otobüsle Mecidiyeköy’e, oradan Kadıköy’e ve Kadıköy’den de Tuzla’ya gidiyordum. Sabahın o saatinde sokakta sadece köpekler oluyordu. Kahvaltımı rahmetli babam hazırlıyordu. Saat beşte mesai bitince de yüksek lisans eğitimine gidiyordum. 23 yaşındaydım ve eve ancak saat onda girebiliyordum, hemen uyuyordum.”
Türkiye’de benzerleri çok olan bu hayat hikayesinin diğerlerinden farkı sürprizli sonu.
Çünkü, Elazığ Keban’ın kurt inen köyünde, birleştirilmiş sınıflarda okumuş, gençliğinde solcu olmuş, sabah 5’te kalkıp otobüsle işine gitmiş bu genç mühendis hikayenin sonunda TÜSİAD Başkanı oluyor.
Ama bu bir peri kızının değneğiyle değiştirdiği Sinderalla hikayesi değil.
Ünlü bir soyadı ya da ağzından altın kaşıkla doğmamış Orhan Turan, Türkiye’nin en büyük yalıtım şirketlerinden birini kurarak patronlar kulübüne rica minnetsiz, balkabağı arabasız, kapısından, elinde davetiyeyle girmiş.
Turan’ın başkanlığını yaptığı TÜSİAD’ın yeni yönetiminde, adı TÜSİAD’la bütünleşmiş Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar gibi büyük ailelerden kimse olmaması hemen dikkat çekiyor.
Özyeğin ve Tara ailelerinin yeni neslinin temsilcileri var ama adını bildiğimiz isimler yok.
TÜSİAD’ın bir çeşit mütevelli heyeti gibi olan Yüksek İstişare Konseyi’nin başkanı Tuncay Özilhan, TOGG ortaklığıyla iktidarla en iyi ilişkileri olan büyük işadamlarından biri. Ömer Koç, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ümit Boyner gibi eski başkanlar da bu konseyde yer alıyorlar. Ama Ankara’daki son Yüksek İstişare Konseyi toplantısında bile olmadıklarına göre artık TÜSİAD kimliğiyle o kadar da birlikte görünmek istemiyorlar.
Anlaşılan Türkiye’nin adı TÜSİAD’la anılmış, zaman zaman iktidarlarla kavga etmiş zengin büyük aileleri, mevcut iktidarla karşı karşıya gelmemek için TÜSİAD’ın arka koltuklarına çekilmiş, ön koltukları da kendi işlerini kurmuş, yeni teknolojilerle büyümüş yeni müteşebbisler ve gençlere bırakmışlar.
Konsey toplantısına katılmak için savaşın ortasındaki Ukrayna’dan gelmiş genç bir işadamı bu müteşebbis ruhunu gösteriyor.
Elazığ’dan gelen, gençliğinde solculuk yapmış Orhan Turan da fildişi kulelerindeki TÜSİAD’ın değil, yeni bir TÜSİAD’ın başkanı.
Bu TÜSİAD, Tanrılar katından fanilere arasına iniyor. Zaten yeni yönetim de bu doğrudan ilişkiyi organik olarak kurabilecek insanlardan oluşuyor.
Orhan Turan’ın “söyleşme” dediği bu doğrudan temasların en kapsamlısı “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye” çalıştaylarıydı.
Birkaç ay önce bu çalıştaylardan Samsun’da yapılanına davet aldığımda çok şaşırmıştım. Ama toplantıya gittiğimde daha fazla şaşırdım.
Toplantılara Mustafa Karaalioğlu, Altan Tan, Mesut Yeğen, Melek Göregenli, Mehmet Kaya, Roj Girasun, Reha Çamuroğlu, Ömer Dinçer, Vahap Çoşkun, Hilmi Demir, Tarık Çelenk gibi isimler de davet edilmişti.
Benim katıldığım tartışmanın başlığı Cumhuriyet ve Demokrasi’ydi.
Başka şehirlerde Refah ve Bölüşüm, Çevre ve Kalkınma, Küresel Dönüşüm ve Ulusal Strateji başlıklı 7 farklı çalıştay oldu.
Tabii bu başlıklar tabii Davos Zirveleri’nin fakirin derdi zenginlerin çenesini yorar türden başlıklara benziyor.
O garanticilik burada da vardı.
Bugüne kadar muhtemelen TÜSİAD’ın kapısının bile önünden geçmemiş isimlerle yapılan çalıştaylar 90’ların Siyaset Meydanları gibi bir ortamlara döndü.
Siyaset Meydanlarındaki kadar cesur ve yeni fikirler söylenmedi, doğrudan ülkenin yarısını temsil eden fikirler bu toplantılarda pek duyulamadı ama kutuplaşmış, cemaatlere bölünmüş bir toplumda bu diyalog ortamı bile yeterince cesurdu.
Bizim çalıştayın ana gündemi olan Cumhuriyet ve demokrasiyi biraraya getirmek her Türk entelektüelinin hayatının bir döneminde olur mu diye denediği naif ve iyiniyetli bir çaba. Demokrasi varken cumhuriyeti araya sokmanın anlamını bir yabancıya anlatmak kolay değil ama Türkiye’de tabii bunun tarihsel bir arka planı var, hepimizin bunu hemen anlıyoruz.
İlginç olanı bu tartışmanın yıllar içindeki evrimi.
90’lar ve 2000’lerin ilk 10 yılında Anadolu şehirlerinde ve farklı kesimlerden isimlerle benzer toplantıları MÜSİAD organize ederdi.
Demokrasi ve Cumhuriyet başlığı o zamanlar da muhafazakar kesimlerin yaptığı panel, konferans gibi toplantıların en revaçta başlıklarından biriydi.
En az 30 yıl sonra TÜSİAD’ın çalıştayı için Cumhuriyet ve Demokrasi başlığının seçilmesi Cumhuriyet’in demokrasi ile yapısal problemleri hakkında yeterince fikir veriyor.
Ama 90’lardaki MÜSİAD’ın Cumhuriyet ve Demokrasi toplantılarıyla TÜSİAD’ın 2023’teki aynı başlıklı toplantısı arasında bir fark var.
MÜSİAD ve muhafazakar kesimlerin temsil edilemiyordu ve kendilerine ülkenin kamusal alanında bu şekilde bir alan açmaya çalışıyordu.
Ama fark bu değil. Hatta bu benzerlik. TÜSİAD da bugün karar merkezinde temsil edilemiyor, temsil ettiği sınıf kamu üzerindeki gücünü büyük ölçüde kaybetmiş durumda.
Fark ise şu.
MÜSİAD, Askerlerin vesayetindeki, yasakçı, otoriter Cumhuriyet’i demokrasiyle dönüştürmek, daha doğrusu frenlemek istiyordu.
TÜSİAD ise her ne kadar bunu da amaçlasa da, esas talep demokrasiyi cumhuriyetle frenlemek. Yani Cumhuriyet değerlerinin demokratik seçimlerle gelmiş iktidar tarafından eritilmesine karşı ikisini birleştiren bir formül bulmak.
Son 30 yıllık AK Parti iktidarı deneyimi ve TÜSİAD’ın hassasiyetleri düşünülünce bu çaba anlaşılır.
Ama bu değişime direnç değil, değişim iradesi.
Çünkü 30 yıl önce başörtüsünün üniversitelerde serbest olmasına bile ayak sürten bir TÜSİAD vardı, şimdi bu meseleleri aşacak bir ortaklık kurmaya, iktidarla diyalog içinde olmaya çalışan bir TÜSİAD var.
Aslında TÜSİAD da özellikle Kürt meselesi ve askeri vesayete karşı hazırlattığı raporlarla, TESEV’e verdiği destekle 2000’lerin ilk onyılında cesur girişimler yapmıştı ama bu girişimler genelde rapor sahiplerinin yalnız bırakılması veya korkuyla frene basılmasıyla bitmişti.
TÜSİAD o dönemlerde, tıpkı MÜSİAD ve benzer muhafazakar STK’lar gibi ‘statüko’yla mücadelede liberal kamusal entelektüellerle birlikte yol yürümüştü.
Bugünkü TÜSİAD ise entelektüel çabalarında, AK Parti ve muhafazakar kesimle diyaloğu olan, ama Atatürk, cumhuriyet konularında da kritik olmayan sosyal demokrat entelektüellerin rehberliğini tercih etmiş görünüyor.
Hatta bu yeni fikri ittifakla TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında, Türkiye’nin önde gelen sosyalist ekonomistlerinden Erinç Yeldan’ı bir panelde görmek mümkün oldu.
Çalıştayların fikri koordinatörlüğünü ise Bekir Ağırdır, Ali Yaycıoğlu, Murat Somer gibi önemli isimler yaptılar.
Çalıştayların ilk fikrinin Ağırdır ve Yaycıoğlu’nun Oksijen gazetesi yazılarından çıkması da bu yeni entelektüel tartışma alanı hakkında dikkat çekici bir ayrıntı.
Hafta sonları çıkan, Macro gibi üst segment marketlerde özel kioskları olan Oksijen, bir süredir büyükşehirlerdeki şehirli, AB grubu ya da hadi daha fazla uğraşmadan o klişeyle söyleyelim Beyaz Türklerin yeni fikri fikri rehberi.
Neredeyse hiç siyasete girmeyen ama Ekrem İmamoğlu’nun siyasi mesajlarını vermek için bir mecra olarak seçeceği kadar sınıfsal temsiliyeti olan bir gazete.
Her ne kadar haber ver yazıları iklim krizi, adil kalkınma, sürdürülebilirlik gibi DAVOS zirvesi klişeleri etrafında dolaşsa da ve okurlarının gazeteden beklentisi kamusal kaygılardan çok depremde bile “bir podcast dinledim iyi geldi” gibi kişisel gelişim ve kaygıları olsa da, özellikle Türkiye’deki laiklerin öncü sınıfı olan Beyaz Türklerin ve onların kulaklarını açtığı kamusal entelektülerin bu gazetede dünyalı, kimlikleri aşmaya çalışan, diyaloğa açık, sosyal demokrat çizgisi içe kapanmacı, öfkeli laik muhalifliğe savrulmuş Beyaz Türkleri de etkileyecektir.
CHP’nin sadece üst yönetiminde, pragmatik olarak yaşanan köksüz, tabansız değişim çabalarının fikri bir altyapısı bulması için bu öncü sınıfın Atatürk ve Cumhuriyetle barışık bir liberalleşmeyle dönüşmesi önemli.
TÜSİAD’ın sahici bir burjuva sınıfının yapması gerektiği gibi diyalog içinde olduğu entelektüellerle buna öncülük etmesi, alan açması Türkiye’de kutuplaşmayla kilitlenmiş siyasi denklemde değişimlerin kapısını açabilir.
Bu çabanın nereye evrileceğini yerinde görmek için dün Ankara’daki TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısına katıldım. Benim gibi çalıştaylara katılmış herkes de davetliydi. Çalıştay katılımcıları ile işinsanları farkı çıplak gözle birle görülebiliyordu. Norveç standartlarındaki salondaki GSMH, salona katılımcılar girdiğinde Bulgaristan düzeyine kadar geriledi.
70 saat süren 8 çalıştayın sonuçlarının sunulduğu toplantıda işinsanlarının anlatılanlara ilgisi fazla yüksek değildi. Onların çoğu kamusal meselelerle ilgilerini ümitsizlikle çoktan kesmiş, kendi işlerine bakıyordu.
Ama hepsine dağıtılan çalıştay sonuç raporu Türkiye’de söylenecek bütün sözlerin sansürsüz bir toplamıydı. TÜSİAD’dan bazıları riskli ve tehlikeli bu kavramları ve tartışmaları duymak bile onların kamu tartışmasındaki temsili için önemliydi.
Yeni Türkiye’nin yeni TÜSİAD’ı, 90’larda MÜSİAD’ın yaptığı gibi tabana yayılan tartışmalar yürütüyor, Anadolu’da toplantılar düzenliyor, kendi dar kabuğundan çıkıp farklı kesimlerden insanlarla temas kuruyor, bu tarz toplantılarda ezbere sıralanan en garanti laflarla da olsa kapsayıcılığı dert ediyor.
Sonu merak uyandıran, sürprizli bir hikaye bu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025