Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
Kıtmir’den uyutarak kurtulabilir miyiz?
27.05.2024
197

Sokak köpekleriyle ilgili tartışmanın iki tarafında da rasyonalite yok.

Ama tartışmaya başlanması gereken esas soru şu:

Sokaklarda neden köpekler var?

Çok basit bir soru gibi geliyor ama değil. İşin hem tarihi hem ahlaki özü bu sorunun cevabında saklı.

Önce tarihi cevaptan başlayalım

Aslında basit bir cevabı var.

Onların varlığını mama lobisine ya da histerik hayvanseverlere bağlayanlar için kötü haber.

Köpekler hep oradaydı.

Hatta kimseler yokken köpekler vardı. Ve alameti farikamız köpeklerdi.

Michel de Montagne, muhtemelen 1580–1588 yılları arasında yazmıs¸ oldugˆu “De la cruaute´” [Zulu¨m u¨zerine] bas¸lıklı yazısında bir c¸evre ahla^kının gerekliligˆini savunmakta; insanların yalnız hayvanlara kars¸ı degˆil, bitkilere kars¸ı bile birtakım vazife ve sorumlulukları oldugˆunu belirtmekte; o¨rnek olarak da “Tu¨rkler’in, hayvanlar ic¸in hayra^t kurumları ve hastahaneleri vardır” demektedir.

Osmanlı I·mparatorlugˆu ve I·ran’dan geçerek Hindistan’a kadar giden Jean de The´venot ise, ilk baskısı 1665–84 yılları arasında yapılan seyahatnamesinin Tu¨rkiye ile ilgili bo¨lu¨mu¨nde s¸u go¨zlemleri yapmaktadır:

“Merhametleri hayvanlara ve kus¸lara bile uzanmaktadır. Pazar kuruldugˆu gu¨nlerde birc¸ogˆu gidip kus¸ satın alıp, sonra da onları serbest bırakırlar; kus¸ların ruhlarının, Kıyamet Gu¨nu¨’nde gelip, Tanrı’nın huzurunda onlardan go¨rdu¨kleri s¸efkate tanıklık edeceklerini so¨ylerler. Gerc¸ekten de acı c¸eken bir hayvan go¨rmeye hic¸ dayanamazlar.

... Ve bazıları o¨ldu¨klerinde s¸u kadar ko¨pegˆin veyahut kedinin haftada s¸u kadar defa doyurulması ic¸in ku¨lliyetli miktarda para vakfederler; bu parayı fırıncılara yahut kasaplara verirler ve onlar da aksatmadan ve vaktinde go¨revlerini yaparlar. Her gu¨n et yu¨klenmis¸ adamların gidip vakfın ko¨pekleriyle kedilerini c¸agˆırdıklarını, etrafını c¸evirdiklerinde etleri aralarında paylas¸tırdıklarını go¨rmek c¸ok keyiflidir. Burada Tu¨rkler’in hayvanlara go¨sterdikleri merhametin yu¨z degˆis¸ik o¨rnegˆini verebilirim. Bize c¸ok sac¸ma gelebilecek olan bu tu¨r hareketlerine sık sık tanık olmus¸umdur. I·yi giyimli birkac¸ adamın sokakta yu¨ru¨rken yeni dogˆurmus¸ olan bir ko¨pegˆin yanında durdugˆunu, hep birden gidip tas¸ toplayıp c¸evresine ku¨c¸u¨k bir duvar o¨rerek gec¸en dikkatsiz birinin yanlıs¸lıkla u¨zerine basmasını o¨nlediklerini go¨rdu¨m.”

Antoine Laurent Castellan da bundan bir asır kadar sonra kaleme aldıgˆı bir eserinde Mu¨slu¨man Osmanlılar’ın hayvanlara go¨sterdigˆi s¸efkat ve merhametten so¨z eder:

I·htiyarlıgˆa ve c¸ocuklugˆa saygı go¨sterirler ve iyiliklerini hayvanlara kadar vardırırlar. Leyleklerle kırlangıc¸lar, kovulmak tehlikesi olmaksızın yuvalarını evlerin damlarında yapabilirler. Hatta^ bu, evi her tu¨rlu¨ fela^kete kars¸ı koruyacak olan bir Tanrı lu^tfu addedilir. Ko¨pekler su¨ru¨ halinde sokaklarda gezinirler, onlara ko¨tu¨ davrananın vay
haline! Merhametli bir Tu¨rk bo¨yle hayırlı bir is¸in masraflarını u¨stlendigˆi takdirde, et yu¨klenmis¸
adamlar bu hayvanlarla ve kedilerle c¸evrili halde dolas¸ırlar, onlara yiyecek dagˆıtırlar.

Yirminci yu¨zyılın bas¸larında Simon Henry Leeder, Mısır’ın en bu¨yu¨k toprak sahiplerinden ve milliyetc¸i liderlerinden Ahmed Mens¸a^vi^ Pas¸a’nın, 1905 yılında o¨ldu¨gˆu¨nde, ko¨peklere ekmek dagˆıtılması ic¸in yılda 24 sterlin vasiyet etmis¸ oldugˆunu kaydetmis¸tir o¨rnegˆin.

So¨zu¨n kısası, bugu¨n hayvan haklarının gu¨ndemde oldugˆu Batı du¨nyasında bundan bir- iki yu¨zyıl o¨nce sokak ko¨peklerine ve digˆer bas¸ıbos¸ hayvanlara bakılması ve merhamet edilmesi gerc¸ekten pek garip kac¸an, egzotik Dogˆu’yu vatandas¸larına tanıtmak isteyen yazarların anmadan edemedigˆi bir motifti.”

1910’da köpekler toplatıldı.

Pierre Loti’den okuyalım:

‘‘...Bu ülkeye İkinci Mehmed›in ordularının ardından gelen köpekler ...Terakki’yi ve hükümet işlerine levantenlerin girişini unutmuşlardı. Dört-beş asırlık sadakatten sonra ve kimseyi hiçbir zaman ısırmamış olmalarına rağmen, katliamların en iğrencine mahkûm edildiklerini gördüler. Hiçbir Türk, Hilâl’e uğursuzluk getireceği söylenen bu onur kırıcı görevi üstlenmek istemedi. Bu yüzden serseriler, işsiz güçsüzler ve haydutlar görevlendirildi. Bunlar işlerini demir kıskaçlarla yapıyorlar, zavallı kurbanlarını boyunlarından, ayaklarından ya da kuyruklarından yakalayorlar ve onları rastgele kanrevann içinde Hayırsızada’ya götürecek olan mavnalara atıyorlardı.

... İstanbul’un diğer bütün köpeklerinden yüzlercesinin yeraldığı Hayırsızada, Marmara’nın ortasında çöle benzeyen bir kayaydı. İçecek bir damla su yoktu, köpekler orada açlıktan ve susuzluktan öldüler ve bu arada bilinçlerini yitirdiklerinden birbirlerini yediler. Adanın yakınlarından bir kayık geçerken hepsi kıyıya geliyorlardı ve yürekleri parçalayan iniltileri duyuluyordu. Bu, iki ay sürdü. Kayıkları ve insanları ne kadar uzakta olursa olsun gördüklerinde, bütün saflıklarıyla yardıma çağırıyorlardı.

...Ve ben de bu köyün insanları gibiydim... Bütün bunların Türkiye’ye uğursuzluk getirmesinden korkuyorum’’

İki yıl sonra deprem oldu, sonra savaş koptu ve imparatorluk yıkıldı.

Şimdi sanki ilkkez yaşanıyormuş gibi yeniden köpekleri uyutmak gündemde.

Kıtmir 300 yıl uyumuştu.

Hikayenin gerisi malum….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar