Yıldıray OĞUR
Henüz Eternal Sunshine of Spotless Mind, Stranger Things gibi yapımlar yokken Amerikalıların zihin kontrolüyle ilk karşılaşması 1962 yılında gösterime giren The Manchurian Candidate ile olmuştu.
Filmde Frank Sinatra’nın oynadığı ünlü bir siyasi aileden gelen Kore Savaşı gazisi Raymond Shaw, esir düştükten sonra komünistler tarafından beyni yıkanmış ve bir suikastçı olarak ABD’deki hayatına geri dönmüştü.
(Gerisi spoilere girer)
Film o yıllar için fantastik bir bilimkurguydu. Ama filmde korkulan komünistlerin zihin kontrolü yapabildiği korkusu gerçekti ve Soğuk Savaş'ın kızıştığı 1950’lerin başında CIA’yi harekete geçirmişti.
1953 yılında CIA direktörü Allen Dulles’un direktifiyle karşı bir zihin kontrol ilacı ya da aleti bulmak için gizli bir araştırma programı başlatıldı: MK-ULTRA.
Programın başında Sidney Gottlieb adlı bir kimyager vardı.
CIA, önce zihin kontrolü deneyleri için önceki ‘deneyimlere’ başvurmuştu.
II. Dünya Savaşı sırasında, Auschwitz ve Dachau toplama kamplarında çalışan Nazi bilim adamları Polonyalı, Rus, Yahudi savaş esirlerini çözmek için morfin, meskalin gibi maddelerle deneyler yürütmüştü.
CIA, bu deneylerde çalışmış Nazi bilim adamlarını işe aldı.
Proje kapsamında; LSD ve diğer kimyasal maddelerle insan denekleri üzerinde elektroşok, hipnoz, duyusal yoksunluk, sözlü ve cinsel istismar ve diğer işkence biçimlerini de içeren etik olmayan deneyler yapıldı.
1955 yılında hazırlanan ve daha sonra ortaya çıkan bir belgede MK-ULTRA projesiyle; “mantıksız düşünmeyi ve dürtüselliği teşvik etmek, akıl yürütme ve algıyı geliştirmek, alkolün sarhoş edici etkilerini önlemek, hipnozun yararlılığını artırmak, sorguda işkenceye karşı dayanıklığı arttırmak, amnezi, şok ve kafa karışıklığı yaratmak” gibi amaçlar sıralanmıştı.
1953 ile 1973 yılları arasında MK-ULTRA gizli projesi için CIA; üniversiteler, araştırma merkezlerini finanse etti, sahte vakıflar kurdurdu, denekler üzerinde deneyler yaptırdı.
CIA’nin MK-ULTRA projesi kapsamında çalışmalarını finanse ettiği bilim insanlarından biri de Amerikalı nörolog ve psikiyatrist Max Fink’ti.
Elektroşokun babası olarak ün salacak Fink, 1958 yılına Roma'da düzenlenen bilimsel bir kongrede CIA destekli çalışmalarını sunarken, Nürnberg Üniversitesi'nden bir psikiyatristle tanışmıştı:
Turan İtil.
Turan İtil, 1924'te Bursa'da doğmuş, 1948'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden doktorasını alıp, 1950'lerin başında Almanya'daki Tübingen Üniversitesi'nde nöroloji ve psikiyatri eğitimini tamamlamıştı.
Daha sonra Almanya'nın Erlangen kentinde Fritz Flügel'in Nöropsikiyatri Bölümü’nde çalışmaya başlamıştı.
1958’de Roma’da tanıştığı Max Fink ile benzer konularda çalışıyorlardı.
Max Fink, 1962 yılında New York Tıp Koleji’ndeki pozisyonunu bırakıp, Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nün başına geçti.
Aslında burası o tarihe kadar bir akıl hastanesiydi. Ama yeni tesisler yapılmış, hastane ilaç deneyleri yapılmak üzere bir enstitüye dönüşmüştü.
New York’tan bir profesör boşu boşuna Missouri’ye gitmemişti.
Fink, 1963 yılında Turan İtil’i Almanya’dan, Missouri Psikiyatri Enstitüsü'ne getirdi ve doçentlik kadrosu verdi.
İkili, enstitüde LSD, meskalin gibi ilaçlarla uyuşturulan, lobomotize edilen kişilerin EEG’lerini (beyindeki elektriksel hareketleri ölçen test) analiz eden bir bilgisayar sistemi üzerinde ortak çalışmalar yaptılar.
“Lobotomiyi takiben merkezi olarak aktif ilaçlara duyarlılığın değişimi” gibi soğuk bilimsel adları olan ama aslında korkutucu bu ortak deneylerin finansörü CIA’ydi.
MK-ULTRA projesinin başında Sydney Gottlieb, Amerikanın başına büyük belalar açacak LSD’yi bu deneyler için ülkeye getirmişti.
Missouri Psikiyatri Enstitüsü'ndeki deneylerde LSD, çoğu hastanenin akıl hastalarından oluşan insan kobaylar üzerinde deneniyordu.
Ama LSD, 60’lardaki hippi gençlik hareketlerinin en popüler uyuşturucu maddesi haline gelmiş, bir kamu sağlığı sorununa dönüşmüştü.
1966 yılında Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nde devlet desteğiyle LSD ile deneyler yapıldığı ortaya çıktı.
Missiouri’de yayınlanan bir gazete enstitü çalışanı Doç. Dr. Turan İtil’le LSD deneyi sırasında konuşmuştu:
“Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nde araştırmalarda LSD kullanımı tepkilere neden oldu. Psikiyatri doçenti Doç. Dr. Turan Itıl, Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nde LSD alan akıl hastalarını bir televizyon monitörü aracılığıyla nasıl izleyebildiğini ve duyabildiğini gösteriyor. Kendisi ve asistanı elektroensefalografi laboratuvarındadır ve monitörde hasta kılığına giren kişi personel doktordur. Dr. Itil, LSD-25'in daha önce umutsuz şizofrenilerin tedavisinde etkili bir ilaç olduğunu ve şimdi araştırmalarını ilerletmek için ilacı alamadıklarını söyledi.”
LSD’nin kullanımı birkaç ay sonra ABD’de yasaklandı. Sadece kullanmak ve bulundurmak değil, LSD ile yapılan tüm araştırmalar da yasaklandı.
Bunun üzerine Max Fink, 1966 yılında Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nden ayrıldı.
Fink, New York’a döndü ve CIA ile ortak çalışmalarına devam etti.
Turan İtil ise Missouri’de kaldı.
Daha sonra ortaya çıkan belgelere göre artık Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri’nin finanse ettiği CIA’in MK-ULTRA deneyleri ve LSD kullanımı gizli olarak devam etti.
Ama 1973 yılında Missouri Psikiyatri Enstitüsü'ndeki bu gizli deneyler deşifre oldu.
Scientology Tarikatı’ndan bir rahibe verilen belgeler enstitüde akıl hastaları üzerinde ilaç deneyleri yapıldığını gösteriyordu.
Yüzlerce sayfalık belgelerle ispatlanan skandal üzerine enstitünün başındaki George Ulett ile birlikte yardımcısı Turan İtil görevlerinden istifa etti.
Soruşturmaların ardından enstitü kapatıldı ve adı değiştirildi.
Bu arada 1973 yılında ABD’de Watergate Skandalı patlak vermişti.
CIA Direktörü Richard Helms, skandalın paniğiyle tüm MK-ULTRA dosyalarının imha edilmesini emretti.
Ama Aralık 1974'te New York Times, MK-ULTRA projesini deşifre eden bir haber yayınladı.
Haber üzerine ABD Kongresi, Kilise Komitesi ve Rockefeller Komisyonu tarafından CIA’in bu gizli çalışması soruşturuldu.
Helms’in yok edemediği 20 bin sayfalık belgelere ulaşıldı.
Özellikle ABD ordusunda biyokimyacı olarak çalışan Frank Olson adlı bir askere 1953’te rızası olmadan verilen LSD sonucunda 13. kattaki bir pencereden düşerek öldüğü ortaya çıkarılınca skandal büyüdü.
Deneylerde kobay olarak Amerikan hapishanelerindeki siyahi mahkumların, Kanada yatılı okullarda kalan yerli çocukların da kullanıldığı ortaya çıkarıldı.
Japonya, Almanya ve Filipinler gibi ABD’nin sıkı ilişkilerinin olduğu ülkelerdeki gözaltı merkezlerindeki tutuklular da elektroşoktan yüksek dozda LSD'ye kadar değişen psikolojik işkencelere maruz kalmışlardı.
Soruşturmada, CIA’in desteğiyle 1960’lı yıllardan itibaren Missouri Psikiyatri Enstitüsü'nde yapılan deneyler de soruşturuldu.
Enstitüsünün eski çalışanları Kongre duruşmalarında iade verip, enstitüdeki deneylerde bölgede evsiz ve akrabası olmayan hastaların kullanıldığını söylediler.
1973 yılında Missouri Üniversitesi'nden istifa eden Turan İtil ise artık New York Tıp Koleji'ndeydi.
Aynı kolejde olan Max Fink, denizaşırı bir ülkede kurduğu şirket üzerinden İtil’le ortak çalışmalar yürütmeye devam etti.
Turan İtil, ilaç deneyleri için New York’ta bir de laboratuvar kurmuştu:
“HZI Araştırma Merkezi Laboratuvarı.”
HZI adı anne (Hatice) ve babasının (Zahit) adlarının baş harflerinden geliyordu.
CIA soruşturmasının sonunda 1976’da başkan Gerald Ford, ABD’de “insan özneleri üzerinde uyuşturucu denemesini” yasakladı.
Peki, Turan İtil ne yaptı?
ABD’de yaptığı bu büyük kariyeri bırakıp, 1980 darbesinden sonra Türkiye’ye geldi ve Gayrettepe’de kız kardeşiyle birlikte bir vakıf kurdu:
“HZI Vakfı”
Muazzez İlmiye Çığ, 1984’de vakıftaki ilaç deneyleri deşifre olunca Nokta dergisinin yaptığı haberde ağabeyinin neden Türkiye’ye geldiğini şöyle açıklamıştı:
“Turan, ‘Ben ne yapabilirim?’ diye düşündü. ‘Bu genç çocuklar nasıl teröre bulaştılar, bunların psikolojisini araştırabilirim’ dedi. Daha sonra Turan buraya geldi. O zaman Kenan Evren ve Millî Güvenlik Kurulu vardı. Bir vasıtayla kurula gidip, yapmak istediği araştırmayı anlattı. Meğerse askerler, 1977’de böyle bir araştırmaya başlamışlar.”
Askerlerin 1977’de tam da bu deneylerin ABD’de yasaklandığı yıllarda başladığı araştırma neydi, hangi vasıtayla, bütün kariyeri Almanya ve ABD’de geçmiş İtil, Milli, Güvenlik Konseyi’ne sunum yapabildi, bilinmiyor.
Ama bu sunumun sonunda artık gazetelerde kendisinden “terörizm araştırmacısı” diye bahsedilen İtil, öyle bir güce ulaşmıştı ki hapishanelerde testler ve iğnelerle araştırmalar yapıyor, hapishanelerden mahkumları kobay alarak alıp vakfına getirebiliyordu.
Üstelik bu gizli bir bilgi de değildi. Onlarca tanığı bunu gazetelere anlatmıştı.
12 Eylül’ün ardından Erzurum’da hapishanede yatmış olan solcu mahkum İbrahim Aydın da Bellek Müzesi için yapılan sözlü tarih çalışmasında yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
“Tabii bu arada şöyle bir şey de oldu onu atlamaktan geçmeyeyim. Bize bir ara bir özellikle hücrelere götürüp çıkarırken yoğun iğne vurmaya başladılar. Yani ne olduğunu bilmediğimiz tarzda böyle 00:51:00bir anda işte 5 enjektörün, 6 enjektörün doldurulup iğne vurulduğu olaylar olmaya başladı. Bütün hücreye giden arkadaşların hemen hemen hepsine aşağı yukarı bu uygulamayı yapmaya başladılar. Hücreye giriyorsun 1 hafta sonra çıkıyorsun, girerken atıyorum 10 tane iğne yiyorsun çıkarken bir 10 tane daha iğne yiyorsun. Sonra 1 hafta sonra bir daha gidiyorsun yine o iğneyi vuruluyorsun. Öyle bir yoğun bir iğne vurma şeyi, furyası başladı. Bir yandan da bizi sürekli hava alanına çıktığımız zaman havalandırmaya çıktığımız zaman bizi kulelerden gözleyen hiç tanımadığımız tipler ortaya çıkmaya başladı. Ve bu uzun zaman sürdü, birkaç ay sürdü bu uygulama. Toplam benim kendime saymıştım. 52 tane iğne vurmuşlardı bana. Sonra herhangi bir etkisi falan olmadı. Herhangi bir şey hissetmedim. Daha sonra bunun ne olduğunu araştırdık, öğrendik. Bu proje Türkiye'de yürüten, siyasi mahkumlar üzerinde bir deney olarak yapan Turan İtil diye bir kişi yapıyor. Bunun arka planını biraz daha sonradan bunu öğrendik. Özellikle Amerikan menşeli işte "Komünizm bir hastalıktır dolayısıyla hastalık pekala tedavi edilebilir" diye başlayan bir proje bu. Dolayısıyla bunu Türkiye'de Turan İtil yürütüyor bu projeyi, dolayısıyla siyasi mahkumlar üzerinden komünistleri tedavi etmek için böyle bir uygulama aslında yürütülüyor. Bunun birçok suç duyurusunu yaptık. Daha sonradan hastanelere götürdüler, incelediler, tahliller yaptılar. Herhangi bir şey çıkmadı.”
Turan İtil, hapishanelerde ve siyasi mahkumlar üzerinde asker destekli yaptığı araştırmaları o dönem verdiği röportajlarda anlattı:
HZİ Vakfı, çeşitli devlet kurumlarıyla işbirliği içinde Uluslararası Terörizm Konferansları düzenledi.
Konferansların birine eski CIA Türkiye masa şefi Paul Henze de konuşmacı olarak katılmıştı.
https://kutuphane.ttk.gov.tr/details?id=456022&materialType=KT&query=Ter%C3%B6rizm.
Mecidiyeköy’deki HZI Vakfı’ndaki deneylerde sadece siyasi mahkumlar kobay olarak kullanılmamıştı.
Arkeoloji Müzesi ve Topkapı Sarayı’nın çalışanları üzerinde de ilaç deneyleri yapılmıştı.
Müze çalışanlarını para karşılığı kobay olarak vakfa yönlendiren, eşi önce Arkeoloji Müzesi, ardından Topkapı Sarayı’nın müdürü olan ve müzede kütüphaneci olarak çalışan vakfın başkanı Muazzez İlmiye Çığ’dı.
Deneylerde müze çalışanlarından biri ayağından sakatlanmıştı. Deneylere para için katılan müze çalışanlarına bilgi verilmemişti.
Peki İtil’in vakfı bu deneyleri kim adına ve hangi parayla yapmıştı?
Bazılarını ilaç şirketleri için. Bir kısmını Türkiye devlet için.
Peki, ABD devleti için?
Bilinmiyor.
Bilinen Turan İtil’in, adı ABD’de deşifre olduğu ve kullandığı ilaçlar ve yöntemler yasaklandığı için yapamadığı deneyleri, 12 Eylül’den sonra gelip Türkiye’de yaptığı.
Hem de aynı etik dışı yolları kullanarak; çaresiz ve rızasız mahkumlar üzerinde, müdürün eşine hayır diyemeyecek müze çalışanları üzerinde…
1990’da Devsol’un vakfı bombalamasından sonra Turan İtil, yeniden ABD’ye döndü.
Bu deneylerle adı ilk kez duyulan kız kardeşi ise kendisine bambaşka bir kariyer yaptı.
Laikleri başörtüsü ve laiklik tartışmalarında coşturan kitaplar yazan bir Sümerolog oldu.
Üstelik Hititoloji Bölümü’nden mezun olmasına, doktora yapmamasına, çivi yazısı bilmemesine rağmen….
Kutuplaşmaya malzeme taşıdığı sürece kimse bu ayrıntıları dert etmedi.
Geçmişini Sümerler Türktür gibi zırvalarla itinayla temizledi, eğer birkaç gazeteci inatla hatırlatmasaydı dünya çapında, Atatürk’ün bize emaneti bir Sümerolog olarak uğurlanacaktı.
Şimdi ise Türkiye hakkında üzerinde düşünmemiz gereken çok defoyu hatırlatarak uğurlanıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025