Yıldıray OĞUR
MHP’nin DEM’i, DEM’in MHP’yi ziyareti dışında bayramın en ilginç haberi Devlet Bahçeli’nin MHP’nin yayın organı Türkgün’e yazdığı iki makaleydi.
İkinci makale CHP’ye karşı yazılmış meşhur tabirle bir nutuktu.
Ama ilk makale yani “Yeni bir toplumsal hayat ve yeni bir Türkiye için: Tarihi çağrı”
Pikachu’dan terörist çıkarmaya çalışanlarla, ıslak mendil markasını boykot edenlerin dikkatini pek çekmedi ama önümüzdeki günlerde siyaseti etkileyebilecek, özenle yazılmış bir metindi.
Bahçeli, Türkiye’de ifade hürriyetini en üst düzeyde, Norveç standartlarında kullanan kişi.
Ve bu büyük ayrıcalığını son altı aydır, hayırlı işler için kullanıyor.
Öcalan’a Meclis çağrısı, yine PKK’ya seslenirken Öcalan için kullandığı “kurucu önderlik” terkibi ve tabii çıtayı arşa çıkardığı, DEM Partililerin bile yeniden tekrarlamaktan çekindiği son teklifi; “PKK’ya gel fesih kongreni 5 Mayıs’ta Malazgirt’te yap”…
Bu çağrının, “PKK’ya fesih çağrısı yapacaksa Öcalan gelsin DEM grubunda konuşsun” çağrısı gibi sadece lafzi kısmına bakınca, “ama bu hukuken mümkün değil, PKK’lılar nasıl Malazgirt’e gelecek” gibi Bahçeli’nin de muhtemelen evinde güldüğü tepkiler vermek mümkün.
Halbuki, Bahçeli Öcalan’ı Meclis’e çağırırken, o çağrıyı yapmasını ne kadar önemsediğini, bunun için devletin verdiği sözlerin arkasında olduğunu ve esneme kapasitesini epik bir dille göstermiş, masadaki müzakereye güven vermişti.
Şimdi de PKK’yı fesih kongresi için tarih vererek Malazgirt’e davet ederek aynısını yapıyor.
Mesajın muhatabı, haftalardır kongre toplanmasını askeri operasyonların bitmesi, Öcalan’ın kongreye katılımı, Meclis’te hukuki adımlar gibi taleplerle erteleyen PKK…
Bir güvensizlik ortamı var. Bahçeli, PKK’yı kongre için Malazgirt’e çağırırken, “küçük şeylere takılıyorsun, bak ben sana hayal bile edemeyeceğini teklif ediyorum” diyor ve fesih kararı için ayak sürtülmesine neden bahanelerin altını boşaltıyor.
Yani aslında Bahçeli, “sen yeter ki fesih kararı için kongre topla, bunu Türkiye’de yapmana bile açığız, merak etme” diyor. Hatta belki de 5 Mayıs gününü telaffuz ederek bir güvenlik garantisi de veriyor.
Bahçeli’nin Türkgün’deki makalesi de süreçte fesih kararından önce mi sonra mı yapılacağıyla ilgili bir tartışmanın sürdüğü Meclis’te yapılacak reformlar hakkında bir garanti ve mesaj en başta.
Çok net bir mesaj:
“Bu kapsamda öncelikle İmralı’nın çağrısında yer aldığı üzere silahlar bırakılmalı, süratle kongreyi toplayıp PKK’nın tüm bileşenleriyle tasfiye edilme kararı hayata geçirilmelidir. Türkiye için tarihi bir fırsat olan PKK’nın silah bırakması ve fesih sürecinin uzun vadeli beklenen başarıya ulaşması için siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan yeni atılımlar ve kapsamlı reformlarla milli birliğimiz daha da güçlendirilmeli, toplumsal uzlaşı, adalet ve eşitlik esas olmalıdır. Bunu mümkün kılacak siyasi ve sosyal şartlar mevcuttur. Yönetim sistemimiz etkinlik ve esneklik sağlayabilecek özelliktedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasî ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı bir yönetim yapısıdır. Şartlara ve gelişmelere cevap veren dinamik demokratik bir tercihtir.”
Şerhe bile gerek olmayacak kadar açık bir garanti bu.
“PKK’nın silah bırakması ve fesih sürecinin uzun vadeli beklenen başarıya ulaşması için siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan yeni atılımlar ve kapsamlı reformlar” yapılacak diyor. Ama bunun içinde önce fesih kongresini geciktirmeden yapma şartını ileri sürüyor.
Ayrıca şu cümleyle de “kapsamlı reformlar için iktidarın gücü olup olmadığına, ülkedeki siyasi krizlere bakma, hepsini yapacak kudretimiz de, esnekliğimiz de var” diyor:
“ Bunu mümkün kılacak siyasi ve sosyal şartlar mevcuttur. Yönetim sistemimiz etkinlik ve esneklik sağlayabilecek özelliktedir.”
Peki nedir bu kapsamlı reformlardan kasıt?
Uzun ve anayasaya benzeyen maddelerle bir çerçeve çiziyor Bahçeli.
Bu çerçevenin altına Türkiye’de imza atmayacak bir demokrat bulmak çok zor olur.
En dikkat çekici yerlerden biri şu bölüm:
“Vatandaş olmanın imkânlarından yararlanmanın, yükümlülüklerini yerine getirmenin, ülkemizin zenginliklerinden istifade etmenin erdemine sahip etnik kökeni, dini ve mezhebi, ideolojik aidiyeti, siyasi görüşü ne olursa olsun “bu vatan benim, bu bayrak hepimizin, bu devlet benim” diyen ve bu değerlere yan gözle bakanlara tavır alabilen herkes baş tacıdır, can beraberimizdir. Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.”
Özellikle son cümle Anayasa’nın vatandaşlığı düzenleyen 66. Maddesine bir alternatif gibi:
“Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.”
Ama makalede esas dikkat çeken Bahçeli’nin bu reformları sadece çözüm süreci bağlamında önermemesi.
Makalede dikkat çekici bir sıklıkta yargı bağımsızlığı, yasa-yürütme dengesi, denge-denetim mesajları var:
“Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı demokratik rejim için hayati önemdedir. Bu kapsamda insan odaklı hizmet, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi ve yargıya güvenin arttırılmasını sağlayacak adımlar süreklilik içinde atılabilecektir.”
“Siyasi partiler ve seçim kanunlarında siyaset alanını genişletecek, katılımı artıracak, parti içi demokrasiyi güçlendirecek, parti üyeliğini sağlam teminatlara bağlayacak, siyasette etik ve ilkeyi hâkim kılacak değişiklikler hayata geçirilebilecektir.
Toplumsal temsili her alanda yaygınlaştıracak, yasama yürütme ilişkisini güçlendirecek, denge ve denetimi daha da etkinleştirecek düzenlemeler yapılabilecektir.
Önemli olan toplumun her kesiminin, milletimizin her ferdinin kendisini içinde bulacağına inandığı bir yapı inşa etmektir.
Türk milletinin her ferdinin kendisini ifade edebileceği, ayrıştırmak yerine birleşmeyi, dağılmak yerine toplanmayı, kavga yerine barış ve huzuru arayacağı, hep birlikte Türkiye anlayışıyla geleceğin güçlü Türkiye’sinin inşasına odaklanacağı bir zeminde buluşmaktır.
Bu kapsamda yasama yürütme ilişkilerine, yürütmenin kapsayıcılığına, yargının bağımsız ve tarafsızlığına, katılımcılığa ve temsil adaletine, aynı zamanda da yönetim istikrarına uygun düzenlemeler yapılabilecektir.”
Bahçeli, uzun bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi övgüsünden sonra bu yasama-yürütme dengesi, denge-denetim ve yargı bağımsızlığı için reform mesajlarını veriyor.
Ve bunları da anayasa değişikliğine bağlıyor:
“Bu kapsamda; devletimizin kuruluş ilkelerini, Cumhuriyetin temel niteliklerini koruyan, çatısının başkanlık sisteminin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve katılımcı, kapsayıcı demokratik yeni bir anayasa ile darbe kalıntıları tamamen temizlenebilecektir.”
Başkanlık sisteminin aynen korunduğu değil, çatısı oluşturduğu bir anayasal reformdan bahsediyor.
MHP Genel Başkan yardımcısının bayram ziyaretlerinde MHP’nin hazırlattığı 100 maddelik Anayasa taslağından yeniden bahsetmesi de herhalde bununla birlikte düşünülmeli.
O 100 maddelik taslaktaki hükümet sisteminde halk tarafından seçilen iki yardımcısı olan, hükümet programı Meclis’e sunulan, Meclis’in güçlendirildiği, yargı bağımsızlığının yeni bir Yargı Yüksek Kurulu kuruluyla sağlandığı bir model öneriliyordu.
Bahçeli’nin makalesindeki reform çağrılarının etrafına yerleştirilmiş jargon da önemli. Türkiye’nin kutuplaştığı bir ortamda makalede dokuz farklı yerde uzlaşma mesajı vardı:
“İhtiyacımız; çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen bir anlayışa, Türkiye’yi ve Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesinedir.”
“Önümüzdeki süreçte siyasi, sosyal ve ekonomik hayata yönelik bir uzlaşma zemini oluşturulabilecek, birlikte yaşama iradesini güçlendirilebilecek aynı zamanda da gelişmiş bir ülke hedefine odaklanılabilecektir.
Bu zemin çerçevesi; öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin beka ve birliğini azim ve sadakatle savunarak, ülkemizin geleceğini millet iradesinden aldığı güçle güvenceye kavuşturacak, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne, millî birlik ve kardeşlikte uzlaşmaya açılan bir siyasetin şekillenmesidir.
Zira tüm partilerin bir Türkiye Partisi olarak siyaset yapması Türk toplumunun tüm unsurlarıyla kaynaşması için de oldukça önemlidir.
Demokratik standartları yükseltmek, temel insan hak ve hürriyetlerini teminat altına almaktır.
Uzlaşma kültürünü geliştirerek toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve kardeşliği pekiştirmektir.”
Bahçeli makaleyle sadece PKK’ya kendini fesih kararı sonrası için endişelenme, Meclis’te reformlar yapılacak demedi, aynı zamanda demokrasi için endişelenenlere de seslenmiş oldu.
Bakalım bunun somut sonuçları ne olacak?
İnsanın inanması zor ama çözüm sürecinden sonra Bahçeli demokrasimizin içine girdiği krize karşı da bir açılım başlatmış olabilir.
Bakalım, demokrasiyi içine girdiği Ergenekon’dan çıkarabilecek mi?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025