Yıldıray OĞUR
“Sonradan başa dert olan evin çocuğu.” Can Dündar’ın ustası için biyografi yazma konusundaki ustalığını konuşturduğu kitabını bitirince Birand için söylenecek en uygun sözün bu olduğunu düşünüyor insan.
Erenköy’de bir konakta doğmuş, İstanbul’un elit sınıfı içinde büyümüş, babasını kaybettikten sonra annesiyle yaşam mücadelesi verdikleri o dökülen konağın her yerinden soğuk alan odalarından birinde kaynar suyla bir bacağı erimiş bu yalnız çocuğun bir kolundan Türkiye’nin en zengin adamı Vehbi Koç, bir kolundan da Türkiye’nin en büyük gazetecisi Abdi İpekçi tutmuştu.
Belki Türk basınında bildiğimiz pek çok isim gibi sokaklardan, büyük davalardan, partilerden, örgüt gazetelerinden gazeteciliğe geçiş yapan bir muhalif değildi. Gazetelerin bir siyasal mücadele aracı, gazeteciliğin de bir siyasal aktivizm faaliyeti olduğu bir ülkede, o sadece işinin iyi yapmak isteyen iyi bir profesyoneldi. Onu tehlikeli yapan da işte tam da buydu. Hiçbir siyasal yarar ve kaygı gütmeden sadece profesyonel duygularla hakikatin peşinden hırsla gitmek. Rejimle, askerle ideolojik ortaklıkları olan muhaliflerin el atamadığı bütün cızz meselelere bu yüzden ilk o böylesine bir profesyonel safiyetle el attı. Hem de tüm bunları sistemin tam merkezinde, beyaz Türkler dünyasında, güçlü adamların neredeyse hepsine bir kol mesafede durup yaptı.
Eşinin babası gazetedeki patronuydu. Nikâh şahitleri Forest Gump vari bir yanlış anlama sonucu dönemin eli kanlı Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün’dü. Semiramis Pekkan’la aşk yaşayınca babasına küsen eşi için işini kaybetme noktasına geldiğinde Vehbi Koç’a gidip, herkesin almak için sırada beklediği Anadollardan birini, daha yüksek bir fiyata elden çıkarmak üzere kendisine satmasını teklif edecek mesafedeydi.
Ama Türkiye’nin ilk büyük askeri skandal haberinin altında Taraf’ın yayına başlamasından 32 yıl önce onun imzası vardı. Kıbrıs çıkarması sırasında Türkiye’nin nasıl battığını bilmediği Kocatepe Zırhlısı’nın Türk jetleri tarafından yanlışlıkla batırıldığını Türkiye ilk ondan öğrendi. O da bunu Brüksel’e tayini çıkan batan geminin komutanı Güven Erkaya’dan, iki şişe şarap ve bir şişe büyük konyak eşliğinde. Gazetenin basılacağı gün Birand elinde Roma biletiyle havalimanında kaçmak için hazır beklemekteydi.
TSK ile ilgili ilk kitabı da o yazdı. Hem de en üst düzey generallerle konuşarak. Ama güvenip konuştukları bu iyi gazetecinin objektif olarak aynaya yansıttığı görüntüleri askerlerin hoşuna gitmedi. Üst üste açıklamalar, tekzipleri yayınladılar.
Onca muhalif gazetecinin, siyasi kariyerleri olan köşe yazarının yazmaya cesaret edemediğini de 3 Mart 1987’de ilk o yazdı. “Kürt sorununu askerî harekâtla çözemeyiz” başlıklı yazısıyla ana akım medyada Kürt Sorunu adını ilk o kullandı. Bir yıl sonra Öcalan’la ilk röportajı da o yaptı. Bir gazeteci neyi sorması gerekiyorsa onu sorarak. Milliyet’in matbaası basıldı, gazetelere el kondu. Hakkında 14 yıl hapis isteğiyle dava açıldı. Davayı o anda röportaj yaptığı Portekiz Cumhurbaşkanı’ndan öğrendi.
Sıra gelmişti üçüncü cızz konuya. Muhalif bilinenlerin bile devrim dediği 27 Mayıs’ı hem de TRTekranında tarih önünde hesaba çeken Demirkırat belgesinin altında da onun imzası var.
Bütün bunları yapan birinin linç edilmemesi mümkün müydü. Genelkurmay arşivlerinin müdavimiUğur Mumcu ile devletin sadık bekçisi Emin Çölaşan’a Birand’ın TRT’yi dolandırdığı dosyaları bavullarla teslim edildi. Onlarca farklı ülkede iş yapan bir uluslararası gazetecinin yarı sovyetik bir kurumla iş yaparkenki karşılaşacağı olağan mali meseleler üzerinden bir linç kampanyası başlatıldı.TRT, her salı akşamı kimselere randevu vermeyen Türkiye ile dünya liderlerini buluşturan 32. Gün’ü yayından kaldırdı.
Sonra özel kanallar. Devletin yok ettik dediği kampta Osman Öcalan’la görüşünce TRT’nin, Genelkurmay’ın montaj iddiaları, Yeşil’in suikast için peşine düşmesi, askerlerle ilgili bir haber yüzünden askerî mahkemede yargılanmak ve 28 Şubat’taki tavrı yüzünden andıç iftirasıyla işini kaybetmek. Kıbrıs, AB tartışmalarında televizyondan tek başına verdiği mücadeleler. Ergenekon iddianamelerine yansıyan pek çok başka suikast planı, fikri, niyeti.
Ama bunların hiçbiri onu yine de bir politik muhalif yapmaya, sistemin dışına itmeye yetmedi. O bir cenazede adını vererek kendisine hain diyen yarbayı, faksla Genelkurmay Başkanı’na şikâyet edecek naiflikte biriydi. “Sen kendini ne sanıyorsunuz da Genelkurmay’a faks gönderiyorsun” diye telefonda bağıran Erol Özkasnak’ı da Vehbi Koç’un kendisini emanet ettiği İnan Kıraç’a şikâyet edecek kadar sistemin içinden işlerini halleden pragmatik biri.
28 Şubat belgeseli yüzünden sorun yaşadığı solcu çalışma arkadaşı onun adını duyan askerlerin röportaj vermediğini bir eleştiri olarak anlatmıştı. Kemalistler ve askerler onu hiçbir zaman affetmediler, evet. Çünkü o, Türkiye’nin ana akım medyasında en yüksek konumlara gelmiş, arkasında hiçbir politik bagajı olmayan ilk liberal demokrat isimdi. Ondan nefret edenlerin “Amerikan ajanı” dedikleri bu gazeteci, savaş sırasında Vietnam’da konuştuğu rahibin “Şu zavallı halk için bir ay sakal bırak. Biz Budistler için en büyük dostluk işareti budur” sözünü bir ömür boyu tutmuş iyi bir adamdı.
1962 yılında Galatasaray Lisesi’nin yıllığını hazırlayacak Broşür Kolu olarak Ankara’da ziyaret ettikleri İsmet Paşa gazeteci olmak istediğini öğrenince bu lise öğrencisi genç adama “Oo sen de başımıza dert olacaksın” demişti. Tam olarak böyle oldu. Mehmet Ali Birand bir parçası olduğu sistemin başına bela oldu. Devletin karanlık koridorlarında turuncu saatiyle herkese laf atarak dolaştı.
Bu yüzden bütün Türkiye onun arkasından aynı şeyi söyledi: İyi bilirdik.
Biz gazeteciler ise bunu daha yüksek sesle söylüyoruz: Biz çok daha iyi bilirdik.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Marg bar Amrika!” nereden çıkmıştı?
21.06.2025 - Türkiye’de legal siyaset yapmak mı, İsrail’in proxy örgütü olmak mı?
18.06.2025 - Mesele dış politika ve güvenlik, aptal!
16.06.2025 - Tıraşçı Ahmet’in oğlu nasıl CHP’li oldu?
15.06.2025 - Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?
11.06.2025 - İzmir Limanı’ndaki hamallar greve gittiğinde..
8.06.2025 - Kürtler Türkiye’ye ne zaman gelmişti?
4.06.2025 - Bir grevin anlattığı
2.06.2025 - PKK’nın sahiden silah bıraktığının delili…
1.06.2025 - Aslanların sırtlanlara yedirilmesine dair ibretlik bir hikaye
26.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
isa
Bizde şiddetli ümit ile hayır diyoruz. İslami kesim mücadeleleri açısından aslında varoluş açısından en kritik noktadalar.