Yıldıray OĞUR
Önce kazananlar…
Anket şirketleri:
Çoğu. Saçlarını boyatmayanlarının neredeyse hepsi. Ne dedilerse çıktı.
Profesyonelliğin iyi bir şey olduğunu hatırlattılar. Güven tazelediler.
Bundan sonra daha çok kapıları çalınacak.
Leyla İmret:
1993’te 5 yaşındayken çatışmalar arasında kalan babasını kaybetti. Önce
zorunlu göçe Mersin’e, sonra dayısıyla birlikte Almanya’ya gitti. Ancak
geçen yaz kesin dönüş yaptı. Tahmin edin neden? 13 yıl sonra annesini
ilk kez gördü. 21 yıl sonra babasının mezarını ilk kez ziyaret edebildi.
Yaşı zaten 27. Sadece Cizre Belediye Başkanı değil, son 21 yılın da
canlı hikayesi. Ve nereden nereye geldiğimizin. Yani Cizrelilerin
verdiği 36403 oyla aslında kazanan hepimiziz.
Fethiye Atlı:
8 yıl memurluktan sonra 28 Şubat geldi. Uyarı cezaları, kınamaları
raporlarla geçiştirmeye çalıştı. Suçu başörtüsüydü. Elazığ Keban Mal
Müdürlüğü’nde görevliyken 2000 yılında Ankara’dan gönderilen bir
müfettiş ifadesini aldı ve başörtüsü yüzünden memuriyetten atıldı.
DGM’ye dava açtı ama reddedildi. Bu eski Türkiye hikayesi 30 mart 2014
günü bitti. Kebanlılar yüzde 58.6 ile Fethiye Hanım’ı belediye başkanı
seçtiler. Başörtüsüyle. Yakınlardaki barajın kapağından bile büyük bir
kapak…
Seferi Yılmaz: 2005’te devletin “İyi
çocuklarının” hedefi olmuş o kitapçının sahibiydi. Meşhur tabelası
gözlerinizin önüne gelecek: Umut Kitabevi. Yıkılmış, camları kırılmış,
halkın önünde provokatörleri yakaladığı meşhur kitabevinin sahibi. Şimdi
Şemdinli Belediye Başkanı. Sandıktan çıkan oylar değil, ilahi adalet...
Ağrı:
Eğer itirazlarla sonuç değişmezse önümüzdeki beş yıl boyunca BDP Milano
Milletvekili Sırrı Sakık’ın gustosuna emanet. Kardeşlerinden birini
faili meçhul cinayetle, ikisini dağda kaybeden iki kardeşi hapiste, iki
kardeşi sürgünde olan, en son evlat acısını da tatmış yakışıklı ve şık
bir adamı seçen Ağrı, birkaç yıl sonra moda haftaları düzenlenmesi
muhtemel serhat şehir, seçimin kazananı…
Antalya:
Türkiye’nin en uluslararası şehri, nihayet ulusalcı tıknazlıktan, Altın
Portakal Film Festivali, halkevi yıl sonu müsameresine dönmekten
kurtuldu. Giderken solcu panayırına çevirdiği festivalin açılışında
sahneye koyduğu griye boyanmış canlı Cilali İbo heykellerini, ağlayan
palyaço kıvamındaki sanat danışmanlarını da götürür herhalde…
Osman Baydemir:
Diyarbakır’dan Urfa’ya kaydırılması bile en başta tuhaftı. Ama o kafaya
takmadı. Belediye otobüsüyle seçim turları attı, dindarların gönlünü
kazandı. Araplarla Kürtlerin birlikte yaşadığı şehirde partisinin
oylarını ikiye katladı. Seçimin sonunda da centilmence yenilgiyi kabul
etti. Bu kaliteli siyaset kumaşından daha çok elbise çıkacağını
gösterdi.
Celalettin Güvenç: Bir önceki
seçimde bağımsız adayı başkan seçmiş bir şehrin gönlünü (hem de 3'te
ikisinin) Ankara’dan atanmış, Maraşlı bir Vali olarak kazandı. Miadı
dolmakta olan atanmış valilik kurumundan, seçilmiş valilik kurumuna
geçişin hayırlı bir ilk örneği olarak hatırlanacak.
Gülay Göktürk:
28 Şubat, 27 Nisan, Gezi’den sonra 17 Aralık’ta da sadece New York
Times’a konuşurken liberallere liberalizm, duruş, cesaret dersi verdi.
Gazetesinde diklenmedi, dik durdu. Bir seçimden daha sonra liberal
demokrat mazbatasını alacak…
Etyen Mahçupyan:
Memleketin açık ara bilgesi, demokrat azizi unvanlarını korudu. Mahalle
baskılarına sinek vızıltısı muamelesi çekip, fırtınanın gözünde
serinkanlılığın kitabını yazdı. Manzarayı okuyamayanlara tane tane ama
kitabın ortasından bildirdi. Sandıklardan bu seçimde de yine Etyen
Mahçupyan çıktı….
Yandaş Medya: Diye
aşağılandılar. Ama onlar olmasaydı bu siyasi mühendislik operasyonu boşa
çıkarılamazdı. Amatörlüklerini affettiren bir kamu hizmeti gördüler.
Demokrasinin namusunu kurtardılar. Daha çok yapacak işleri, gidecek
yolları var.
Nurcular, tarikatlar: Siyasete
ilkel yöntemlerle saldırıldığında ortalığa ilk onlar çıktı. 23 Temmuz
1908’de Hürriyet’in, 14 Mayıs’ta demokrasinin yanında durmuş
Bediüzzaman’ın talebeleri, yine meşru siyasetin yanında durdular.
Beddualara paratoner oldular. İyiliği emredip, kötülüğü menettiler. Bir
badire daha onların dualarıyla ve basiretleriyle atlatıldı. Türkiye iyi
ki şeyhler ve dervişler ülkesi…
Barış:
Çaktırmayın, kazandı. 30 Mart’ta sandıktan sessiz sedasız çıktı yine.
Durmak yok, yola devam derken esas kastedilen. Tape'lere, paralellere,
savaş kışkırtıcılarına karşı şerbetli. Nazar değmesin, burada keselim…
Ve tabii;
Recep Tayyip Erdoğan: Hatta
Erdoğan ailesi. 24 saat telefonları dinlenen dünyanın tek diktatörlük
ailesi. Hasan Cemal’in yazılarında bahsedilen millî “Adams Ailesi”.
TCK’daki bütün suçlar üzerlerine fırlatıldı, bütün dinlerdeki en büyük
günahları işledikleri iddia edildi. İdamla tehdit edilen, helikopterle
kaçacak denen, Malezya’dan sığınma aldığından bahsedilen, ülkenin en
büyük gazetesinin en çok okunan yazarının “mezarına tükürecekler” diye
yazdığı “otoriter” Başbakan bir de işe bisikletle gidip gelen bir
Danimarka Başbakanı gibi davranmadığı için eleştirildi. Ama Danimarka’da
kötü kokan o bir şeyleri kökünden kurutacak tek sağlam irade olarak
sandıktan çıktı. Yakın korumalarının bile başka bir devletin adamı
çıktığı yalnız bir adam olarak meydanlara indi ve bu meşruiyet krizi
Gordion düğümünü bir kez daha büyük kalabalıkların ona takdim ettiği
Ekskalibur kılıcıyla çözdü. Sandıktan onun için; O arzuladıkları
bisikletle işe gidip gelen Başbakan’ın üç günde bırakacağı makamından
bir üst levele çıkma hakkı, paralel devleti bitirme yetkisi, çözüm
sürecinde korkmadan ilerleme yeşil ışığı çıktı. Bir de partisinde bir
bahar temizliği yapma özgüveni. Seçimin açık ara kazananı, kazanmayı tek
bileni…
Ve kaybedenler…
Cemaat:
Seçimlere özel efektli beddualar, kınından çıkarılmış istihbaratçılar,
fedai savcılar, sonsuz sızıntı ve istihbarat kaynağı gazeteciler,
ablalar, abiler, özel seçim gazeteleri, tape'ler, ittifaklarla girdiler.
Uzun adama ömür biçtiler. Ama açık ara ve ağır kaybettiler. Bundan 10
yıl önce Google’a adını yazdığınızda hoşgörü, diyalog çıkarken şimdi
tape, iddianame, polis çıkıyor. Belki de Latif Erdoğanların yerine
terleyen emniyetçileri seçtiklerinde, Kemalettin Özdemirleri fedai Fuat
Avnilere boğdurduklarında kaybettiler. Horon tepen Tanzanyalı çocuklar
sahnedeki yerini, İngilizce atarlı Azeri gazetecilere, olimpiyatlarda
madalya almış liseli zeki çocuklar ise, ellerindeki kırık dökük
istihbaratlarla siyasetçi tehdit eden akademisyenlere bıraktı.
Anlaşılan Etyen Mahçupyanların sesini kısıp, eski ülkücü militanların,
öfkeli emekli liberallerin sesini açarak kaybetmeye devam etmekte
kararlılar. Köprüden önceki son çıkış paralel devleti verip, cemaati
kurtarmak da. Çare, iyi yetişmiş, ahlaklı insanları siyasi kavgalarda
zombileştirmekten, kapılarda CHP’ye oy dilendirmekten, mahrem
hizmetlerde kamikaze yapıp harcatmaktan vazgeçmekte. Pensilvanya’dan
Kestanepazarı'na ruhen sila-i rahim yapmakta. İstihbarata değil, kalp
gözüne, tape'ye değil, tefeüle, ortam dinlemesine değil, tevafuka göre
adım atmanın Koç’a değil, fırıncı, mobilyacı, abilere dönmenin
haklarında daha hayırlı olduğunu onlara hatırlatabilecek dostları
hâlâ varsa…
Gezi Ruhu: Tavizsiz idealizmden,
ilkesiz pragmatizme savruldular. Faşizme karşı çıkıp MHP'li adayın,
hırsızlığa karşı çıkıp yolsuzluktan ihraç edilmiş adayın arkasına
dizildiler. Aylarca diktatör diye tatava yapıp baş şişirdikten sonra,
ilk demokrasi sınavlarında “tatava yapma bas geç diye” atar yaptılar.
Sırrı Süreyya’yı bile dozerin önünde yalnız bırakıp, ilk buldukları
ambulansın peşine takılıverdiler. 60 yıldır adil seçimlerin yapıldığı
ülkede sandıkların üzerine oturmaya çağırmaktan, bütün partilere
dağıtılan tutanakları seferberlik içinde toplamaya kadar politik
görgüsüzlüğün eşsiz örneklerini ortaya koydular. Sonuçta barikattaki
Gezi Ruhu sandıkta eski ruhlara karışıp kayboldu. Türkiye’nin direnirken
değil esas oy verirken çok güzel olduğunu görünce en iyi bildikleri
direnişe çağırdılar yine. Ama: Seçimler direne direne kazanılmıyor.
Kesin bilgi, yayalım…
Kemal Kılıçdaroğlu: En
tepedekiler, Nakkaştepedekiler, çapulcu milyonerler arkasına dizildi.
En çok okunan gazeteler, en çok izlenen kanallar, en çok okunan yazarlar
iki vardiya onun için çalıştı. En iyi ülkücü adaylar, ıskartaya çıkmış
en seçilebilir AKP’li belediyeciler ikna edilip yanına kondu. Emekli
liberaller, devrim bekleyen solcular, Kürt partilerine sızmış Beyaz Türk
aydınlar bağıra çağıra ard arda desteklerini açıkladı. Yetmedi, cemaat
savcı-polis-istihbaratçı fedailerini ermine verdi. Kasetler, tape'ler
başından aşağıya saçıldı. Ablalar, abiler dişlerini sıkıp sıkıp Allah
rızası için ona oy bile dilendi. Tatavacı Geziciler bile tatava yapmayıp
basıp geçti. İstese Esad da birkaç jetini gönderebilirdi. Son yüzyılın
en büyük koalisyonu, en planlı organizasyonu, seçime beş kala en
belaltı siyaset mühendisliği, laboratuvar şartlarındaki en soğuk füzyon
deneyi bile emekli SSK Genel Müdürü Kemal Bey’den seçim kazanan CHP
lideri Kılıçdaroğlu çıkarmaya yetmedi. Seçimden sonra “Yavaş yavaş
ilerliyoruz” diye pazarladığı 50 yıl sonraki iktidar vaadi bile onu
kurtarmaya yetmez. Kasetle geldi, bütün sermayesini kasetlere yatırdı.
Ama su testisi su yolunda kırılacak gibi…
Merkez Medya:
Siyaseti yanlış okumalar dalında kendilerine ait rekoru geliştirdiler.
12 yılda bir kez daha gitti gidecek diye iktidarın karşısında
salıverdikleri bütün lapsuslarıyla barikatlardan yaptıkları savaş yayını
sırasında öylece yakalandılar haritalardaki sarılara. Ufukta en az beş
yıl daha görünen AK Parti iktidarında vakitlerini kafalarında kurdukları
şeytani iktidar imajıyla gerçeğin yakasını bir araya getirmekle,
hasretle bir ALO sesi duymak için harcayacaklar . Halkın yüzde 50’sini
gözden çıkarmış bu ruh haliyle merkez medya koltuklarında ömürleri kısa.
Gazeteciliği bırakıp öfkeli bir kesimin sözcülüğünü sürdürdükçe
Sözcüleşecekler, sosyolojik mahallelerinin baskısına hakikati
harcattıkça itibarsızlaşacaklar. Belki bir dahaki seçime kaybedenler
listesinde bile kendilerine yer bulamayacaklar.
Ertuğrul Günay- İdris Naim Şahin:
Memleketleri Ordu, istifa ettikleri partiye yüzde 55 ve 19 ilçenin
19’unu da vererek onları siyaseten tasfiye etti. Onlara da cemaatin
oligarşik dar kadrosu pozisyonları, Türkiye bölünüyor, elden gidiyor
korosunda itirafçı AKP’li rolleri kaldı.
Tunceli-Ovacık:
2014 yılında Paris Komünü’nü , 1917’yi, şanslıysalar Küba’yı,
Venezuela’yı yaşayacaklar. Dünyanın, yurdun her yerinden yoldaşlar bu
tecrübeyi görmek için ilçelerine gelecek, topraklarına yüzlerini
sürecek. Kursaklarda, kitaplarda kalmış bütün sosyalist tecrübeler,
pratikler üzerlerinde denenecek. Bu beş yılda sütten kesilen ineklerin
hikayesi bile Ovacık tecrübesi adlı sıkıcı kitaplarda anlatılacak. Beş
yıl sonraki seçimlerde Troçkistlerin şansı yüksek…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025