Yıldıray OĞUR
Pınarcık eylemi kimsenin çarpıtamayacağı gerçekleri ortaya sermiştir. 2 Haziran’da Ömerli’nin Pınarcık köyünde köy korucularına karşı gerçekleştirilen soylu eylem, bir dizi, eylemin doruğu oldu. Pınarcık ardından Türk sömürgeciliğinde onların deyimiyle milli krizi başlamış…”
“20 Ağustos gecesi Eruh’a bağlı Kılıçkaya köyünün Milan mezrası büyük bir ARGK birliği tarafından basılarak denetim altına alındı. Daha önce birkaç kez uyarılmış olmalarına rağmen düşmana uşaklıkta kararlı görünen … adlı hain çeteler, teslim olmayıp karşı koymaya çalışınca evlerine yönelik saldırı düzenlendi. 25 çete ve yakını öldürüldü…”
Serxwebun PKK’nın resmî yayın organı olan aylık bir dergi. Derginin eski sayılarına internetten ulaşılabiliyor. (http://www.serxwebun.org/arsiv/68/#/2/zoomed)
Derginin Haziran 1987 sayısında “soylu” diye bahsedilen ‘eylem’ Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyünde oldu. “Eylem”de 30 kişi öldürüldü. Ölenlerden 16’sı çocuk, 8’i kadındı.
Derginin Ağustos 1987 sayısında bahsedilen Eruh’a bağlı Milan mezrasında öldürülen “25 çete ve yakını” arasında ise biri 3 günlük, biri 6 günlük iki bebeğin de olduğu 10 çocuk bulunuyordu.
İki yıl boyunca korucu veren köylere düzenlenen bu katliamlardan örgüt “işbirlikçiliğin, çeteciliğin cezalandırılması” olarak gururla bahsetti, politik anlamlarını açıkladı.
Yıllar sonra örgüt için iktidar kavgalarında o devrin “kahraman komutanları” “dörtlü çete” ilan edilip tasfiye edilene kadar. 24 yıl sonra da Murat Karayılan 2011’de çıkan Bir Savaşın Anatomisi kitabında bu eylemlerin bir öz eleştirisini verdi.
Ama yine de “bebek katili” sözünün ilham kaynağı olan o katliamlar Kürtlerin çoğunluğu için olağan şüpheli olmayı hak eden bir sicili olan devletin katliamlar listesinde duruyor hâlâ.
PKK’nın kendi içinde bir öz eleştiri ve epey kanlı bir tasfiye kültürü olduğu biliniyor. Ama bunu yüksek sesle yapmasını gerektirecek bir kamuoyu tazyiki hissettiği anlar nadir oldu.
2008’de Diyarbakır’da dershane öğrencilerinin öldüğü katliam için sitesine “Sen kalk savaş uçaklarınla sivil köyleri yerle bir et, eh birileri de kalkıp Amed de işgal edilmiş Kürdistan’ın başkentinde kendine sefa süren ve insanların kanı üzerinden kendini yaşatanlara, insani tepkisini gösterir” yazıları koymuş bir örgütten bahsediyoruz.
2011’de Batman’da, Siirt’te Kürt sivilleri hedef alan saldırılar için üst perdeden özür mesajları gelmişti.
Daha çok son Bingöl saldırısında olduğu gibi açıklanması zor eylemler “lokal gruplara”, “kendi inisiyatifiyle hareket edenlere” ya da “derin yapılara” mal edilip üzeri kapatıldı.
Bir ara epey popüler olan “Biz yapmadık, TAK (Teyrenbazen Azadiya Kurdistan-Kürdistan Özgürlük Şahinleri) yaptı”yı herkes hatırlayacaktır. TAK müzakerelerin ortasında 2010’da Taskim’de canlı bomba patlatınca Karayılan adını vererek bu örgütle bir ilişkileri olmadığını açıklamıştı.
2011’de Ankara Kızılay’da üç kişinin öldüğü eylemden sonra TAK’ın adı unutuldu. Ta ki Kobani üzerine birkaç gün önce yaptıkları “Kobane yangın yerine çevrilmişken Türkiye metropolleri rahat uyumayacaktır” tehdidine kadar.
Eski defterleri açmanın kimseye bir faydası yok, doğru. O yüzden Hakikatleri Araştırma Komitesi gibi öneriler hem devletin hem PKK’nın günahlarını deşmek savaş için yeni gerekçeler üretmekten başka bir işe yaramaz.
Bizim ihtiyacımız olan şey helalleşip unutmak.
Ama bunu yapabilmemiz için hakikatle yüzleşmeye ihtiyacımız var. Ve hikayeyi efsanelerden kurtarıp doğru düzgün anlatmaya.
Bunun için de barışın, çözümün her iki tarafını da hatalarıyla yüzleştirip, eleştirebilmek şart.
Devletin yapıp ettikleri hakkında epeyce şey yazıldı çizildi, bir aydınlanma yaşandı. “Devlet Kürt meselesinde yanlışlar yaptı, katliamlar yaptı” diyen iki parti (AK Parti ve CHP) yüzde 80’e yakın oy aldığına göre o inkâr evresi Batı cephesinde aşıldı. Hükümet, çözüm sürecinde eksik yanlış hatalı ama sürekli eleştiriliyor, adım atmaya zorlanıyor. Hükümete yakın çevrelerden de çözüm sürecinde daha hızlı olması için eleştiriler geliyor. Bu konuda açık bir tartışma ortamı var.
Peki ya PKK cephesinde?
30 yıldır şiddeti bir siyasi yol alarak seçmiş örgütün bundan vazgeçip siyasileşmesi için sadece devletle anlaşması yetmez. Buna ikna olması, iç tartışmalarıyla bunun kendisi için de iyi olduğuna karar vermesi gerekir
Ve bunun için onu teşvik edecek iyi dostlara, serin kafalı bir uluslararası okumaya ve “sünnetsiz çıkan, domuz yiyen, IŞİD’le aynı şey olan” devlet ağızlı eleştirilerin yapamayacağı dürüst eleştirilere ihtiyaç var.
Öcalan örgütünü defalarca siyasileştirmek istedi. Devlet de çeşitli defalar bu sorunu çözmek için girişim başlattı. 90’ların başında, 98 sürecinde, Öcalan yakalandıktan sonra ve Oslo sürecinde bu denemelerin başarısız olmasının iki temel nedeni vardı.
Birincisi devletin esnemeyen katı politikalarıydı. İkincisi de PKK, Körfez Savaşı, Irak işgali ile kendine alanlar, imkânlar, silahlar buldukça çözüme ihtiyacı kalmadığını düşündü ve kararından vazgeçti.
Çözüm sürecinin bu kez ve henüz yıkılmamasının da arkasında bu iki konuda alınmış mesafeler var.
İlki, devletin kararsızlığıydı. Çözüm sürecine karşı olan Cemaatin hükümetle olan ortaklığı hükümetin rotasını zaman zaman değişmesine neden oldu. Hükümet o prangadan kurtuldu. Artık çözüm sürecine başını koyduğunu her yerde söyleyen bir lider, çözüm yol haritasını Resmî Gazete’de yayınlayan, çözene kadar bize uyku yok diyen bir başbakan var. PKK eşittir IŞİD gibi açıklamalar, Kobani meselesinde başarısız algı yönetimine rağmen sürece açık destek veren bir kamuoyuyla yola devam ediliyor.
İkinci engeli de örgüt menfaatlerini Türkiye’de barıştan yana gören stratejik okumasıyla Öcalan ortadan kaldırdı. Bütün “daha iyi fırsat” talepleri ondan döndü. “Önderlik” olarak anılan tartışmasız liderliğini 2011’den farklı olarak kullandı ve çözümün Gezi’de, 17 Aralık’ta net bir şekilde arkasında durdu.
Ama çözüm sürecinin önüne kaçınılmaz iki büyük talihsizlik çıktı.
Birincisi Suriye kriziydi. 2011’de çözüm sürecini bitiren Suriye’de Kandil’in önüne açılan fırsatları kullanma isteği ve bu yüzden içine girdiği ittifaklardı. Bugün de çözüm sürecinin önündeki en büyük engel PKK’nın bir kanadının aklını Türkiye’deki barıştan çok, Suriye’de PKK tarihinde ilk kez şehirlerde elde edilen hakimiyet çelmesi geliyor. Bu fırsatçılık her seferinde Öcalan’dan döndü.
Ama en son deneme Öcalan’ı da köşeye sıkıştırdı.
Önce haftalarca sahte belge üretmekten, fotoğrafları görüntüleri çarpıtmaya kadar profesyonel bir kara propaganda faaliyetiyle IŞİD’i destekleyen Türkiye hikayesine herkesi inandırdılar. Yalanları çöktükçe yeni bir yalanla yola devam ettiler. Hükümet de bütün bu propagandayı aylarca seyretmekle yetindi.
(O kadar ki meşhur İrangate [İran-kontra] skandalının baş aktörü, İran’a silah satıp, parasıyla Nikaragua’daki solcu hükümet karşıtı kontra gruplara yardımı örgütlemiş emekli yarbay Oliver North bile o dezenformasyonun bir parçası olan güya bir Türk eriyle [sivil beyzbol şapkalı} IŞİD’çileri yan yana gösterdiği iddia edilen kareyi “Kobani sınırında çalışan Amerikalı bir müteahhit bana gönderdi” yalanıyla paylaştı)
Suriye’de bu hayallerini gerçekleştireceği iki ayrı büyük bölgeleri olmasına rağmen, üç tarafı kuşatılmış, bir nokta kadar kalmış, nüfusunun tamamına yakını Türkiye’ye geçmiş Kobani’den de bir Stalingrad hikayesi çıkarıp, bütün topları da “Srebrenica katliamını izleyen hatta çetelere destek veren” Türkiye’ye çevirmeyi başardılar.
Sonra Kobani için Kobanililerin kaçtığı Türkiye’yeyi Kobani’ye çevrime çağrıları geldi.
Mehmet Öcalan’ın Öcalan’a atıfla söylediği “IŞİD'in olduğu yerde ve Kürtlerin yaşadığı bölgede nerede bir IŞİD varsa sonuna kadar direnilecek” sözleri geldi önce.
Sonra Kandil hedefi daha netleştirdi: “Kuzey halkımız IŞİD çetelerine, uzantılarına ve destekçilerine hiçbir yerde yaşam şansı tanımamalıdır. Tüm sokaklar Kobani sokaklarına dönüştürmeli, bu saatten itibaren milyonlar sokaklara akmalı, sınır insan seline dönüşmelidir...”
Ve Hemen arkasından da HDP acil toplanıp “7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz. Bundan böyle her yer Kobani’dir” dedi.
Peki ne oldu? Uzun bir süredir asayiş timleri diye kurdukları YDG-H çeteleri sahneye çıktı. IŞİD’çi diye gördükleri her şeye saldırdılar. İnsanları binalardan atıp, boğazlarını kestiler, yaktılar, sakallı diye 69 yaşındaki yaşlı adamları öldürdüler, yol kesip sakallı ve Kürtçe bilmiyor diye arabalarından indirip Suriyelileri bile öldürdüler...
Sonra Öcalan’dan mektup geldi.
Ve 38 kişinin ölümünden sonra HDP/DTK/DBP açıklaması:
“Sn. Öcalan’ın da katkısı ve çağrısı dikkate alınarak Hükümetin Kobanê konusunda attığı olumlu adımlara (sınırdan yaralı ve insani yardım geçişinin kolaylaştırılmasına ek olarak) devam etmesini istiyoruz."
"HDP-DBP-DTK-HDK: Bizler hem ülke içinde, hem de dışında halklarımıza yönelen tehdidi Hükümetle birlikte çalışarak bertaraf etmek istiyoruz."
Aylarca süren IŞİD eşittir AKP propagandasından, serhildan çağrılarından, 38 ölümden sonra Kobani’ye yönelik tehdidi hükümetle birlikte çalışarak bertaraf etmek istiyoruz demek.
Peki örgüt 38 ölümden, onca propagandadan sonra nasıl bu kadar kolay ve şımarıkça dönebiliyor?
Çünkü kimseye hesap vermeyeceğini biliyor. Hükümet ve yakın çevrelerden gelen eleştirilerin zaten bir hükmü yok onlar için. Peki ya güvendiği dostları?
İşte orada çözüm sürecinin karşılaştığı ikinci talihsizlik devreye giriyor. Çözüm süreci, Gezi ve 17 Aralık’la doruğuna çıkan anti-AKP nefret koalisyonunun ortasında yol almaya çalışmak zorunda kaldı.
Kürtlerin çözüm süreciyle AKP’yi yıkma koalisyonunun dışında kalmasına öfkelenen bir anti-AKP koalisyonu var…
Ölen insanlar için değil, Atatürk büstleri için üzüntülerini bildiren HDP ve Kandil ile “Kobani’ye girip kurtarıp çıkalım” diyerek Kandil’e selam gönderen Kılıçdaroğlu bu koalisyonun izdüşümleri…
Kürtlere, PKK’ya şirin gözükmek için hâlâ Kürtlerin ölümüne neden olan bir şiddet sarmalının sürmesine hizmet ediyorlar. Barışın altını oyuyorlar.
Ama hepsine rağmen çözüm süreci hacıyatmaz gibi bir türlü devrilmiyor, hep ayakta kalmayı başarıyor.
Bu işte bir hayır olmasın?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları






























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025