Yıldıray OĞUR
19.2 milyon varil. 2 milyar dolar... Bu rakamlar bir kenarda dursun.
Önce devrimci kurtlar vadisine bakacağız:
“Bir dönem devrimcilerin avukatlığını yapmış olan T.T, işlediği suçlar nedeniyle 23.10.2014 tarihinde saat 00.10 civarında Avcılar'daki evinin önünde Cephe'nin adaletiyle karşılaşmıştır. Tanay'ın arabası Cepheliler tarafından taranmış, camları sopalarla kırılmıştır. Peki T.T. ne yaptı? En pespaye, üçüncü sınıf otellerde evli, bekâr, çocuklu, dul, bir siyasi çevreye yakın veya tamamen düzen içi, kendisinden büyük-küçük kadınlarla, halkımızın deyimi ile düşüp kalktı...
Halkımız, bu ahlaksız adamı evinize sokmayın. Kadınlarınızı, annelerinizi kız kardeşlerinizi, arkadaşlarınızı koruyun bu soysuzdan.
T.T. devrimci tutsaklara ve halkımıza öz eleştiri yapacak. Özür dilesin sonra hangi cehenneme giderse gitsin. Hangi bataklıkta çırpınırsa çırpınsın. Cehennemin dibine kadar yolu var.
Özür dileyecek. Özeleştiri yapacak. Aksi takdirde torunlarına kadar anlatacağız o soysuzun ahlaksızlıklarını.
Not: Cezalandırma öldürme amaçlı değil, sadece uyarı amaçlıdır.”
DHKP-C, örgüt sempatizanı meşhur avukatlardan birine yönelik saldırıyı üstlendi.
Hayat tarzımıza karışıyor diye sokağa dökülen Gezi Ruhu’nun doruklarda yaşandığı günlerde neredeyse meşru bir örgüt muamelesi gören CHP’li vekillerin davalarına dayanışmaya koştuğu silahlı bir devrimci örgütün geçmişinde daha da zalimce örnekleri olan iç hesaplaşmalarından biriydi bu.
Metindeki ahlaki yozlaşma vurgularını okuyunca 'D' harfinin “devrimci” değil “dinci”nin kısaltılması olma ihtimali üzerinde düşünebilir insan. Bu kötücüllüğün, mafyözlüğün 2014 yılında bir ideolojik hareket olarak İstanbul’da yaşıyor olması, bu şiddet sarmalını yaşatan, hâlâ içine insanları sokan motivasyon üzerinde uzun uzun düşünüp şaşırmanın âlemi yok. Eli silahlı liderlerinin, ideologları en lüks sitelerde liseli gençlerin duvarlarında, mavzerli şarkıları stadyumlarda, merkez medya gazetelerinde ağırlanıyor. Eski yoldaşlarının hâkim olduğu merkez medyada insan hakları aktivisti diye bile ağırlanmaktalar. Hava ve şartlar bu bakterilerin yaşamasına müsait.
70’lerin ürettiği hâlâ hesaplaşılmamış bir fikri nobranlığın, devrimci şiddetseverliğin, lümpen bir solculuğun tezahürleri bunlar. Ve fikri iklim şartları bu nostaljik bakterinin yaşaması için hâlâ çok elverişli.
Neyse ki İstanbul’da bir mahallenin hayatını Kuzey Koreleştirecek kadar bir çaptalar. Ama Kürtler o kadar şanslı değil. Onların 70’lerin o ikliminde doğan örgütleri devletin zulmüyle büyüdü, serpildi. Diğer rakiplerini tasfiye etti. Kendine yurt dışında büyüyecek alanlar, ittifaklar buldu. Önce gerici, feodal ilan ettiği halka açıldıkça halk hareketine döndü. Büyüdükçe 70’lerin ergen devrimciliğinden, ulusal kurtuluş hareketine doğru evrildi. Partiler kurdu, medyaları, dernekleri, vakıfları, diplomatları oldu. İstihbarat örgütleriyle, devletlerle ittifaklar kurdu, görüşmeler yaptı. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle en az 3 kez masaya oturdu. Özerk bölgeleri, kurtarılmış alanları, sürgünde parlamentoları bile oldu. Büyüdü, serpildi, uluslararası bir aktör hâline geldi.
Ama içindeki 70’lerin ergen devrimcisi, “Chucky”yle birlikte.
Devrimci şiddete, silaha iman etmiş, inşa etmeyi değil, yıkmayı; yaşatmayı, ödüllendirmeyi, büyütmeyi değil; öldürmeyi, cezalandırmayı, devirmeyi, iş birliğini değil tasfiyeyi iyi bilen ve makbul gören o Chucky, o proto-DHKP-C, PKK’nın içinde de yaşamaya devam ediyor.
Çözüm sürecinde devlet o mafyöz Chucky'yle değil, binlerce insanın ölümüne neden olan bir savaşı bitirmek için milyonlarca insanın desteklediği bir örgütle görüşüyor. Benzer sorunları olan İngiltere’den Filipinler’e kadar her ülkenin yaptığı gibi.
O yüzden çözüm süreci aslında PKK’nın ve devletin içindeki şeytanı, 'Chucky'leri çıkarma ayini de!..
Ama masada otururken, yol haritaları üzerinde çalışırken, medeni bir ortamda, siyasi diyaloglar sürerken o Chucky birdenbire uyanıyor.
Uyarıcı pek çok neden var, malum. Elinde silah olmanın kıymetinin yeniden arttığı zamanlar, o silahın kötü bir şey olduğunu söyleyecek cesareti olmayan dostlar, o silahı bu kez nefret ettikleri hükümete karşı bırakmasını kabul edemeyen akbabalar, savaş kışkırtıcıları.
Ortam bozuk. Arkadaş çevresi kötü. Ama hiçbir şey, hiçbir açıklama, hesap, strateji PKK’nın hem her şeyin üzerinde tuttuğu örgütsel çıkarları için hem de ikinci sırada tuttuğu Kürtlerin menfaatleri için Türkiye’de savaşı yeniden başlatmasını mantıklı kılmaya yetmiyor.
Hem de başka bir cephede boğuşurken ve yenilirken. Bunu örtbas için bile olsa mantıklı değil.
Çünkü bugün artık PKK’nın en büyük gücü silahı değil. O silahlar 20 senedir elinde tuttuğu Maxmur Kampı’nı korumasına yetmedi. Şengal’de Ezidileri korumaya da. Eğer ABD yardımı gelmese etrafı IŞİD’in eline geçmiş bir nokta gibi kalmış Kobani’de kalmaya da… PKK, Orta Doğu’daki silahlı gruplardan biri artık. İslamcı, Şii silahlı örgütlerin ortasında kalmış bir örgüt.
O yüzden hesabını savaş, silah üzerine kurarak bu coğrafyada var olamaz. Kobani’nin ayakta kalan tek noktasının, PKK’nın aylardır IŞİD’e destek veriyor dediği Türkiye sınırının tam karşısı olması, Şengal’deki, Maxmur’daki yenilgiyi üzerine yıkıp, Salih Müslim’in “Türk Özel Harb’inden emir alıyor” bile dediği Barzani’nin Türkiye üzerinden Kobani’nin imdadına koşmasından çıkaracakları dersler çok.
PKK’nın bugün en son ihtiyacı Türkiye ile girilecek bir savaştır.
Bunu sadece iki sene önce zaten denediler. Devrimci Halk Savaşı’nda 2011 ve 2012’de PKK’nın kaybı Uluslararası Kriz Grubu’nun rakamlarına göre 1000’in üstünde oldu.
Hakkari’de sokak ortasındaki infazların ardından oyuklarından çıkıp çözüm sürecini gagalamaya başlayan akbaba cemaatine de küçük bir hatırlatma. O sırada çözüm süreci falan yoktu. Rüya karonuz işbaşındaydı. AKP ipleri büyük stratejist muamelesi çektiğiniz İdris Naim Şahin’e vermişti. Devletin rakamlarına göre sadece o iki yılda 251 asker ve polis hayatını kaybetti. 100’den fazla da sivil. Pek çoğu sokak ortasında infaz edilerek… Neyse ki Sri Lanka formülllerini dillendirdiğiniz anda çözüm perspektifine dönüldü.
Şimdi buradan ne PKK’nın ne de devletin; dönüş şansı da lüksü de yok.
6/7 Ekim katliamı bu yoldan dönülmesinin PKK’nın içindeki 'Chucky’nin uyanmasının, DHKP-C’nin dışarı çıkmasının en başta Kürtleri vurduğunun en acı örneği oldu.
Kobani için çıkarılan olaylarda en az 40 sivil hayatını kaybetti. Çoğu Kürt. Peki, Kobani’de haftalardır süren çatışmalarda kaç Kürt sivil öldürüldü? Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin son açıkladığı rakama göre 21. (481 IŞİD’li, 302 YPG’li ve 10 Hür Ordulu)
200 bin Kobanilinin sığındığı ülkeyi, kaçıp geldikleri Kobani’ye çevirmeye çalışmanın manasızlığını, bu kan deryasının ortasında Türkiye’yi bir liman olarak korumanın kıymetini en iyi Kobanililer anlamıştır.
Belki bunu Kandil’de kendilerini İstanbul gettolarında devrimci silahlı örgüt yönetiyormuş zanneden liderler de güvenliklerini üzerlerine aldıkları ama koruyamadıkları ortaya çıkan yüz binlerce Kürt kadar anlar ve bu sorumlulukla hareket ederler.
Kadın gerillaların Batılı dergilerin kapaklarına çıkmasına, Bernard Henry Levi’lerin gazlamalarına, Kasım Süleymani’nin akıllarına güvenip 30 yıl sonra 30 yıllar boyunca birlikte yaşayacakları komşularıyla yakalanmış bu fırsatı ıskalamazlar.
Baştaki ilk rakam Kürdistan Yönetimi’nin Türkiye üzerinden dünyaya sattığı petrol varil miktarıydı. İkincisi ise şu ana kadar buradan elde ettikleri gelirdi. ABD’nin, Bağdat’ın bütün engellemelerine rağmen o rakamlar büyümeye devam ediyor.
Bölgedeki bütün Kürtleri hatta sadece borusu üzerinden Türkleri de refah içinde yaşatacak rakamlar, işte bu rakamlar.
Sokak ortasında annesine hediye aldığı cep telefonunu gönderirken infaz edilen gençlerin, elektrik santralini yakmak için gönderilip vurulan gençlerin rakamları değil.
PKK, kötü arkadaş çevresini susturup, içindeki devrimci 'Chucky'leri bastırıp medeni bir aktör olarak masada oturmaya devam etmeli.
Savaşın rakamlarını hatırlayanlar da masanın dört ayağına sarılmaya...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025