Yıldıray OĞUR
Berlin Duvarı’nın çöküşünün üzerinden 25 yıl geçti. Demek ki Türkiye’nin ilk barışı ıskalamasının üzerinden de çeyrek asır geçti.
89’da duvarın çöküşü, ardından 91’de Sovyetlerin çöküşü, bütün dünyayla birlikte Türkiye ve PKK için de yeniden düşünme fırsatı olmuştu. 1991 seçimlerinde şimdi bile teklifi zor olan PKK’yla SHP’nin seçim ittifakı yapmasına giden yol öyle açıldı. Onu izleyen Kürt realitesini tanıyoruz açıklaması, başlayan gizli görüşmeler, 1993’te MGK’dan yine bugün henüz masaya gelmemiş çapta çıkarılan af kararı bütün bunların bir çözüm planının parçaları olduğunu ortaya koyuyor. PKK’nın içine doğduğu büyük ütopyaların çöküşü, devletin Demirel ve İsmet Paşa’nın oğluna emanet değişim iradesi üst üste gelmişti.
İşte tam çözümün masada olduğu o günlerde Almanya’da Bonn’daki bir PKK buluşması. Kalabalığa seslenen Yalçın Küçük;
“Selam olsun Kürdistan dağlarına, selam olsun kardeşime. Dünyanın en büyük başı Kürt başı çünkü başkaldırıyor” diye bağırıyor.
Yine de Öcalan kravat takıp, Talabani’yle Kürt siyasetçilerle ateşkes kararını açıklıyor, Özal vefat ediyor ve tarihî MGK’nın gecesi 33 er katliamıyla kanlı bir iki yıl açılıyor. Devletin rutin dışına çıktığı en karanlık iki yıl.
Sonra Başbakanlığı sırasında Erbakan’ın çözüm girişimleri geliyor. Mektuplar gidiyor, geliyor. Karşılıklı pozitif mesajlar, yeniden yakalanan bir şans…
Bu kez Öcalan’ın da Şam'dan telefonla bağlandığı bir MEDTV yayınında konuşuyor Yalçın Küçük. Öcalan’a soru soruyor. Daha doğrusu engin fikirlerini anlatıyor. Bütün konuşmayı izlemelisiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=TIrwQ-xU6QU
Şöyle şeyler söylüyor:
“İki üç yıldır çok memnunum mücadeleci insanların en barışçıl çözümleri önermesinden çok memnunum. Bunlar sevindirici. Ancak siz de söylüyorsunuz…Ben insanı çok seviyorum. Çok yiğitçe eylemler yaptıkları. Kürt kızı kendisini bir daha patlatmaz.
Ama iyimser değilim böyle bir yumuşama, sözlerinize kesinlikle katılıyorum. PKK hareketini de inceliyorum. Sizin gibi sezgisi yüksek bir liderlik biz Türkler için de şans…Ama soruma geliyorum. Eğer bir yumuşama olmazsa. Kürt mücadelesinin yeni alanları nereler olur, Türkiye dağları mı olur, PKK’nin emekçi Türk halkına zarar vermemek için gösterdiği titizlikten çok memnunum. Türkiye dağları mı olur, şehirde başka türlü emekçi halka zarar vermeyecek ama büyük sonuçlar doğuracak eylemler mi olur?..”
Çözümden bahseden silahlı örgütün liderine eylem tavsiyesinde bulunan Türk aydını. Dejavu.
Şimdikiler o kadarını yapmaya utanıyor. "Niye bir şey almadan silahını bırakıyorsun, o senin en büyük kozun” diyen akil profesör en yakını. PKK’ya “bak dünya seni destekliyor artık, ne işin var AKP”yle diye akıl veren iç savaş âşığı profesör ikinci sırada.
Filipinler'de Moro’ya özerklik, Türkiye’de Kürtlere kamu düzeni diye el yükselten canı sıkılan Sartrecılık oynayan abiler ablalar hemen ardından.
Nişantaşı’nda bir araba üzerlerine su sıçratsa polisi arayan abiler ablaların insanların sokak ortasında linç edilmesine karşı ortaya çıkan kamu düzeni lafıyla dalga geçmesinin şımarıklığını geçtik, bunun Kürtlere çözüm için verilen bir taviz değil, bizzat Kürtlerden de gelen çözümün asgari zemini olduğunu da karambole getirme kurnazlıklarını da…
Maalesef “Filipinler’de onu verdiler, burada ne verdiler” at pazarlığından el yükseltme cehaletinin arkasında bir Yalçın Küçükvari gaz vermeden başka bir şey bulamıyor insan.
Kolombiya’da FARC da topraksız köylülere toprak istiyor. O da mı verilsin? Güney Afrika’da De Klerk Devlet Başkanlığı’nı verdi, aşağısına barış falan olmaz.
Bu durumda PKK’nın ne istediğinin, Öcalan’ın ne dediğinin ne önemi var. Yine de hatırlatalım. Sızan İmralı Zabıtları’nda, Öcalan'ın “Peki biz ileride ne yapacağız. Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji oluşturur. İleride olabilir. Mesela AB yerel yönetim özerklik şartı ki buna şerhi kaldırırlarsa bu mesele önemli ölçüde çözülür” demişliği var.
Bu arada Cumhurbaşkanı eyalet sistemini tartışmaya açmış, Başbakan daha geçenlerde Büyükşehir yasasını çözüm sürecine bağlamıştı. Bunlar TV’lerde oldu. Kapalı kapılar ardında Oslo sızıntılarında eğitim yerel yönetimlere bırakılacak tabii, diyen MİT müsteşar yardımcısının sesini duymuşluğumuz var.
Ama çözüm süreci hem hükümet hem de Öcalan tarafından Türkiye’nin demokratikleştirilmesi perspektifiyle başlatıldı.
Buna silahlı devlet ve silahlı örgüt razıyken Filipinler’de öyle burada böyle diye el yükseltip, masada oturanları zor durumda bırakmak azmi tuhaf. Her ülkenin başka bir tarihi, çözüm için masada olan başka talepler var. Filipinlerin teklifi iyiyse PKK gidip onunla anlaşabilir. Türkiye de kendine bir tane FARC bulur o zaman anlaşacak.
Çözümde ne var masada diye merak etmek iyi de, bütün bunları televizyonda iki tarafın da deklare etmesini beklemek, etmeyince de “bak işte bu zihniyetle olmaz” edebiyatlarına, Kürt tribünlerine oynama hareketlerine girişmek, çevreye negatiflik salgılamak da tuhaflıktan biraz daha fazlası…
Kürt milliyetçileri PKK’yı devlete teslim olmakla, Kürdistan idealinden vazgeçmekle, Türk milliyetçileri ve cemaat AKP’yi ülkeyi satmakla, güneydoğuyu PKK’ya vermekle suçluyor biliyoruz da.
Peki Kürt milliyetçisi bu Türk entelektüellerin derdi ne?
Tamam, ihtida edenler herkesten daha sofi olur, diasporalar anavatandakilerden milliyetçidir. Türk milliyetçiliğinin temellerini Rusya’dan gelen Tatarlar atmıştır. Onlardan biri olan ve cumhuriyet kurulunca heyecanla Türkiye'ye koşan hukuk, tarih profesörü Sadri Maksudi’nin Türklüğünü ve Türkçesini bir gece radyodan yerin dibine sokma işi ise yıllarca adı "A." yazılan ama Atatürk soyadının bile fikir babası Agop Dilaçar’a düşer. Kamalizm’in kitabını yazıp, "Türk’ün amentüsü"nü yazan da Orta Asya’dan dün atıyla gelmiş gibi duran Tekinalp adını alan Serezli bir hahamın oğlu Moiz Kohen’e nasip olacaktır. Hitler Avusturyalı, Türkeş Kıbrıslıdır. İttihatçıların çoğu Balkan kökenlidir.
Yok sanki bu kez cevap daha basit. Neyse, belki de sadece can sıkıntısıdır.
Beş yıl sonra kırmızı kaşkollarla televizyonlarda masaları yumruklamasınlar da gerisi mühim değil.
Hazır Youtube’a girdiniz, bari bir de Erol Büyükburç’un o videosunu da bulup izleyin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025