Yıldıray OĞUR
“Pantolonumun arka cebinden tabancayı çıkardım. Koskocaman bir Nagant. Benerci'ye uzattım. Aldı, masanın üstüne koydu.”
Nazım Hikmet’in 1932’de yazdığı "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" şiirinde Benerci’nin kendini öldürdüğü tabanca Nagant’tı. Belçikalı iki kardeşin 1890’larda Rusya’da yapmaya başladıkları bu toplu çirkin siyah tabanca kadar hafızalarımızda yer etmiş, edebiyatımıza girmiş bir silah olmamıştır…
Üretiminden 100 yıldan fazla bir zaman sonra bile bu tabanca hâlâ bir terör örgütü iddianamesine delil olarak girip, terörist ilan edilen ruhsatlı sahibinin 17 ayına mal olduğuna göre, kesin öyle olmalı.
Mehmet Nuri Turan, artık meşhur olan Tahşiye Yayınevi’nin ortaklarından bir kuyumcuydu. Aynı zamanda tarihî eser koleksiyoncusu.
22 Ocak 2010 günü düzenlenen El Kaide operasyonunda o da gözaltına alındı.
Florya’daki evinden çıkanlar Tahşiye örgütünün cephaneliğinin de yarısını oluşturdu:
“1 adet muşta, 1 adet sarı kabzeli hançer, 1 adet siyah kabzeli hançer, 2 adet kama, 1 adet ruhsatlı Baretta tabanca ve 1 adet ruhsatlı 7.62 Nagant marka toplu tabanca ve tabii bol miktarda kitap…”
Biri 100 yıllık iki ruhsatlı tabanca ve tarihî eser olan hançerler, kamalar için 17 ay hapis yattı Turan.
Eğer dün, Bugün gazetesinin manşetindeki fotoğrafa o antika tabancayı görmek için bakmasaydım, bu konuda bir yazı daha yazmayı planlamıyordum doğrusu.
“Vicdanlar Kanadı” başlıklı manşet, bir metnin içine en çok yalan sığdırma dalındaki bütün rekorları altüst edebilir çünkü.
Şöyle başlıyor:
“Bir yanda silahlar ve patlayıcılarla yakalanan El Kaide Bağlantılı Tahşiyeciler Örgütü… Diğer yanda terörün her türlüsüne cephe alan Fethullah Gülen Hocaefendi. Gülen’i terör örgütü kurmakla suçlayanlar Tahşiyeciler’i aklamaya çalışıyor.”
“Bir yanda silahlar ve patlayıcılarla yakalanan El Kaide Bağlantılı Tahşiyeciler Örgütü”…
![]() |
Neredeyse bütün kelimeler yanlış. Tahşiyeciler diye bir örgüt yok, Tahşiye yayınlarının sahibi olan bir Risale-i nur cemaati var. Ayrıca 2010’daki operasyonu yapan savcı bile iddianamesine “El Kaide bağlantılı” diyememiş, “El Kaide’ye manevi destek veren” diyebilmiş.
Gelelim “silahlar ve patlayıcılarla yakalandıkları” kısmına. Orada malzeme bol.
Haberde bu iddia bir kez de “2010 operasyonunda çok sayıda silah ve patlayıcılarla örgüt üyeleri ele geçirildi” diye geçiyor. “Çok sayıda” Peki nerede bu çok sayıda silah ve patlayıcı.
Buyurun fotoğrafı. “İşte Tahşiye operasyonunda ele geçirilen silah ve patlayıcılar” yazan fotoğrafa gerçekten çok sayıda silah var. Kanaslar, G3'ler, Kaleşler, tüfekler, tabancalar ne ararsan var.
Halbuki iddianameye göre bile örgütün silahları 2 tüfek, 2 ruhsatlı, bir ruhsatsız tabanca, üç bomba, kılıç, hançer, tabancası olmayan çeşitli ebatlarda mermiler (ama her birinden üçer beşer tane), bildiğimiz elektrik açma kapatma anahtarından ibaret. Tabii elektrik, gaz faturaları ve çok sayıda kitabı saymazsak…
Ama yalanlamak için bu kadar ayrıntı vermeye bile gerek yok. Fotoğrafta cephaneliğin sergilendiği masanın arkasında İstanbul İl Jandarma Komutanlığı yazıyor.
Pes doğrusu! 22 Ocak 2010’da İstanbul’da ve tüm Türkiye’de bu operasyonu Jandarma değil, polis yaptı yahu! Başka “operasyondan ele geçirilen silahlar” fotosu bulamadınız mı? Ne acemilik bu!
Tabii eğer İstanbul Emniyeti Jandarma’ya “buyurun silahları siz sergileyin dememiş” ve az bulup, ayıp olur diyerek araya o kamera kaydında dendiği gibi silah eklemediyse…
Belki de yanlış fotoğraf konmuştur. Sayfa sekreteri bile gerçek operasyon silahlarını görünce “bunlarla terör örgütü mü olur” deyip, şöyle göz dolduran bir başka operasyon fotoğrafı bulmuştur, sayfa güzel görünsün diye. Su-i zan etmemek lazım.
Hüsn-ü zanla devam edelim. Haberdeki Mehmet Doğan’ın resminin üzerine şöyle bir alt yazı yazılmasaydı bu fotoğrafın gerçek olduğunu da söylerdik tabii ki:
“Mehmet Doğan’ın grup üyelerinin Afganistan’da terör eğitimi alması için yaptığı görüşmeler de dosyadaki deliller arasında yer aldı.”
Mesela hangisi? Yok. Çünkü öyle bir delil yok dosyada. İddianamede böyle bir suçlama dahi yok.
Peki nerede var? Operasyon yapılınca medyaya sızdırılan polis kaynaklı ilk haberlerde. Savcı bile o kadarını koymamış iddianamesine. Ama bir kere zemberekler boşalınca, yalanın ucu bucağı kaçıyor.
Aşağıyı hallettik. Sayfada yukarıya doğru devam edelim. Ama cümle cümle gidebileceğiz.
Çünkü cümle başına düşen yalan miktarı artıyor:
“Örgüt lideri Mehmet Doğan’ın eylem çağrısı yaptığı konuşmanın video kaydı dosyaya konuldu.”
Hangi eylem? İddianamede bile o konuşmalar için eylem çağrısı denmemiş. Devam:
“Doğan’ın ‘Usame’nin çağırması var. Kılıç oynamazsa cihat olmaz. Git silah yap vur…”
Çok birikmeden duralım. Bir kere, o sohbetleri bir kere izleyen “Usame’nin çağırması var” cümlesini Doğan’ın değil, onu dinleyen belirsiz bir kişinin söylediğini duymuş olur. Savcı mesela, dinlemiş ve bu cümleyi iddianamesine bile koymamış.
Diğer iki cümle de konuşmanın bambaşka yerlerinden ve bağlamlarından kes yapıştır. Yani Bugün’ün peş peşe verdiği üç cümlenin birbiriyle hiçbir alakası yok.
“Git silah yap vur mesela”. Orijinal geçtiği yer şöyle: “(Gülüşmeler) Doğan: Ama hacı Salih kızar bana şimdi diyecek ki nasıl edelim o zaman e ben de diyorum git silah yap vur. Eee gücü de yok, ihtiyar da oldu. Bir sere, xwe kim bi sere te kim. (Kürtçede vallahi billahi tillahi manasında bir kalıp söz) Bu yalancı başlara yemin ederim ki bunlar hepsi boştur. (Gülerek)”
(Burada konuşmaların nasıl çarpıtıldığını orijinal metinden anlattığım iki önceki yazıma referans vereyim. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/583858.aspx)
Habere devam edelim. Önceki üçü kesip birleştirilmiş cümleden sonra nihayet üç nokta gelmiş. Sonra Doğan’ın söylediği iddia edilen diğer cümleye geçilmiş: “Ferşat’ın babası evin içerisinde çalışıyor, bir füze yapıyor. Serbesttir ne yaparsan yap.”
Merak edip yukarıdaki linke basanlar gülüyor olmalı. Okumaya üşenenler için tekrarlayalım. Bir kere iki cümle Doğan’ın konuşmasının yine iki farklı yerinden. “Ferşat’ın babası mevzusu” 70-80 yıllık bir mevzu. Karadenizli zekî hocanın işleri. Eee örgüt lideri 70 yaşında, örgütün tabancası 100 yaşında olunca, eylem çağrısı da 80 yıllık oluyor. “Serbesttir ne yaparsan yap” ise bir Laz'ı serbest bıraksan neler yapabileceği üzerine bir Rizeli olarak okuyunca memnun olduğum bir bahiste geçiyor.
Mehmet Doğan’ın iddianameye giren ve onu El Kaideci yapan sözleri böyle şeyler işte. İddianameye bakınca belki en radikal cümleleri geçenlerde CNN Türk’te Akif Beki’ye söylediği “Usame Bin Ladin'i mümin olduğu için, Müslüman olduğu için severim. Bin Ladin'i Allah için, ‘La ilahe illallah Muhammedur Rasulallah' dediği için severim. Onun dışında El Kaide örgüt falan bilmem. Ben münzeviyim, radyo televizyon bile izlemem” cümleleri olabilir. Şayet o sözleri 2010’dan önce söyleseydi, öyle 17 ayda değil, belki bugünlerde falan ancak tahliye ederdi o hakimler.
Bugün gazetesinin birinci sayfasında “CNN Türk’te Bin Ladin’e övgü” diye verilmiş zaten. Övgü? Başka delile ihtiyaç var mı. Bin Ladin’i seviyorum dedi ya, tekrar hapse atılmalı.
Zaten görüyormuş da. Programda kâğıttan bir şeyler okumuş.
“MS hastalığına bağlı görme alanında sarı noktada makuler skar mevcut. Kalıtsal bir hastalık olan Retinitis Pigmentoza (tavuk karası) nedeniyle çevresel görme alan kaybı mevcut. Her iki gözde katarakt olması nedeniyle göz lenslerine ameliyatla müdahale edilmiştir. Miyopsi de mevcut olup uzağı görememektedir. Bütün bu patolojiler sonucu ileri derecede çevresel görme kaybı olup, sadece yakın alanda bir noktaya odaklandığında kısıtlı görmesi mevcuttur” (Rapor da ekte)
|
Yani yüzde 100 kör de değilmiş. Hem Bin Ladin’i seviyor, hem önündeki kâğıdı görüyor. Direkt müebbetlik.
Sabır lütfen. İçinde doğru çıkma ihtimali olan bir paragraf daha kaldı.
İlk cümle: “El Kaide uzantılı olmakla suçlanan...” Duralım. İnsaf, savcı bile öyle demiyor.
Devam: “…Tahşiyeciler ilk önce MİT tarafından fark edildi. 2004’ten itibaren takibe alındı. Üstelik gruba Tahşiyeciler adını MİT verdi.”
MİT belgesinden iz yok. 2010’da elinde kamayla hançerle silahlı terör örgütü iddianamesi hazırlayan polis, savcı bile o MİT belgesini görmemiş olacak ki iddianamede tek atıf yok.
Neyse, yine hüsn-ü zannımızı koruyalım, diyelim ki bunlar doğru. Tahşiyeciler adını MİT koydu. 2004’ten beri takipteydi. MİT’in işi buydu zaten, cami cemaatini takip etmek.
İlk soru; Peki öyleyse neden böylesine El Kaide bağlantıları olan tehlikeli bir örgüte 5 yıl boyunca hiç dokunulmadı? Neden dokunulması için Gülen’in konuşması beklendi? O konuştu ve bir ayda soruşturma açıldı.
Ve en zor soru; Peki, 2009 yılında Fethullah Gülen nereden duydu da “Mesela Tahşiye diye bir şey icat edebilirler” dedi? MİT raporlarını mı okudu? Yoksa "icat edebilirler" derken MİT’ten mi bahsediyordu? Bugün’ün aynı sayfasında yazısı verilen Nazlı Hanım bu görüşte mesela: “Yoksa karanlık odakların böyle bir örgüt icat edip, kendilerine komplo kurabileceklerinden mi kaygı duyuyor.”
Eee bu doğruysa haberdeki birkaç bilgi daha çöküyor. Tahşiyeciler "icat edilmiş" bir örgütse MİT niye 2004’ten beri takip etsin? Tahliye adını MİT koyduysa, o zaman karanlık odaklar MİT mi oluyor? O zaman MİT niye "kendi icadı" olan örgütü deli gibi 6 yıl takip ediyor? Eğer bu Tahşiyeciler karanlık odakların icadıysa o zaman niye sürekli El Kaide bağlantılı olduğunu söylüyorsunuz?
Karanlık odak Ergenekon’sa o zaman niye Tahşiye sanıklarından ikisini, Ergenekon sanıklarının telefonda bahsettiği bir Azeri’yle irtibatlı oldukları için yani suyunun suyundan Ergenekon’a bağlayan polis fezlekesine savcı hiç itibar etmedi ve iddianamesine tek satır olarak bile bunu almadı?
Manşet burada bitti. Herhalde bu manşetteki tek doğru bilgi Mehmet Doğan’ın resmi. Bu kadar yalandan sonra, haberin diğer yarısında Gülen’le ilgili söylenenleri de okumayalım bir zahmet.
Ama Erdoğan’la Davutoğlu’nu birlikte gösteren fotoğrafın altındaki şu kutuyu mutlaka okumalıyız: “…Türkiye’nin IŞİD ve El Nusra uzantılı örgütlere destek ve silah verdiği iddialarının daha mürekkebi kurumadan, yargılanmaları süren Tahşiyeciler’e açıktan sahip çıkması ve masum ilan etmesi dikkat çekti.”
Ooo tehdit demek! Ama üzgünüm. Keşke o El Kaide operasyonunun birinci haftasında ABD Büyükelçiliği’ne “bunlar El Kaideci değil” demeseydiniz.
Doğruyu söylemenin zararları işte.
Bu arada değerli şakirtler, fark etmişsinizdir, maalesef size hâlâ yalan söylüyorlar. “Neden acaba” diye düşünmeye başlamışsınızdır inşallah
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025