Yıldıray OĞUR
Atatürk? Yanlış cevap, o isim babası. Başlıktaki Cumhuriyet, cumhuriyetten 7 ay sonra kurulan ve adını Atatürk’ün koyduğu gazete Cumhuriyet çünkü.
Yıllarca Ergenekon’un 1 Numarası kim tartışmalarıyla dalga geçmek için “Atatürk” cevabının verildiği gazete dün Erdoğan’ı “yolsuzluk örgütünün” 1 Numarası ilan eden bir manşetle çıktı.
Bir numarayı açıklayan da Cumhuriyet gazetesinin başyazarının sabaha karşı gözaltına alındığı, Ankara temsilcisinin yıllarca hapis yattığı Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıya hukuken ve fikren bağlı olarak 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcı Celal Kara.
Bir numarayı açıkladığı kişi ise Ergenekon davasına tanık olup “Benim yazdığım Ergenekon bu değildi” diyen Can Dündar. Karşısındaki savcı “Balyoz çöktü. Sıra yargılayanların yargılanmasında” dediği savcılardan biri.
Kafamız daha fazla karışmadan yazı dizisine geçelim.
Önce Cumhuriyet’in ve Can Dündar’ın savcı Celal Kara’yı nasıl tarif ettiğine bakalım.
“Alnında 'Fethullahçı' diye yazmıyordu ama havuz medyası, bu damgayı vurmuştu çoktan… Ateşle oynamıştı da… En tepeye tırmanan bir kirli ipin ucunu çekmiş, iktidarı devirebilecek çapta…”
Bu kadar Can Dündar yeter.
Gazetecinin ve savcının kollarını önden kavuşturduğu gururlu pozun hemen altındaki başlıkta “Savcı Celal Kara kimdir” yazıyor. Onu okuyalım:
“2007’den itibaren 6 yıl boyunca Beşiktaş’taki Özel Yetkili Büro’da 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma savcılığını üstlendi. Birçok çete dosyasına, Mavi Çarşı Yangını, DHKP-C, TİKKO davalarına baktı. 'Fuhuş ve Askerî Savcılık Davası’nın duruşma savcısı olarak sanıklar hakkında 'beraat ve cezalandırmama' talep etti. Balyoz Davası’nda ise mahkemenin tensiple yakalama kararına bir üst mahkemede yapılan itirazın usul yönünden geçerli olmadığına dair kararını verdi. 2013’te savcılar arasındaki iş bölümü değişikliğiyle, 300 kadar dosyayla birlikte 17 Aralık soruşturmasını da devraldı.”
Tam Cumhuriyet okurlarının seveceği bir savcı hikâyesi. O yüzden sihri 2007’de Beşiktaş’ta olan mahkemeye Özel Yetkili Mahkeme deyip bozmaya gerek yok. Onun yerine yıllar sonra o mahkemelerin yerine kurulmuş Özel Büro, Ağır Ceza gibi adlar kullanılırsa okurların eski kötü hatıraları canlanmaz, savcının söyleyecekleri en baştan itibarsızlaştırılmamış olur. Harika düşünülmüş!
Ama bu da yetmez, Celal Kara’nın sicilini de biraz temizlemek gerek. “Fuhuş ve Askerî Savcılık Davası’nın duruşma savcısı olarak sanıklar hakkında 'beraat ve cezalandırmama' talep etti” cümlesi bu davalar aleyhine gazetelerinde epey haber okumuş Cumhuriyet okurlarının gönüllerini ferahlatmak için herhalde.
Ama bu bilgiyle Cumhuriyet okurlarının aklı karışmış olabilir. Çünkü daha önce gazetelerinde Savcı Celal Kara’nın Fuhuş ve askerî casusluk davası sanıkları için 1 ila 24 yıl arasında değişen cezalar istediğini okumuşlardır muhakkak. Onların gazetelerinden tanıdığı Savcı Celal Kara, duruşmalar boyunca tutuklu sanıkların tahliyesine karşı çıkmış, yanlış adamın evinde doğru delili bulan polisler hakkında türlü usulsüzlük iddialarıyla ilgili bilirkişi taleplerini reddetmiş, avukatlara delillerin verilmemesi için mütalaa vermiş, başka bir savcı Celal Kara olmalı. Sadece 5 gün önce Cumhuriyet’te okudukları, Askerî casusluk davasında sanık avukatların HSYK’ya şikayet ettiği Savcı Celal Kara da bambaşka biri olmalı. Fuhuşla suçlanan 52 yaşındaki dişçi kadının bekaret raporunu sunduğu duruşmada da savcı koltuğunda başka bir savcı Celal Kara oturuyordur herhalde.
Hazır savcıya yeni CV yazılıyor o zaman şu cümleyi de kurup, Cumhuriyet okurlarına “işte yıllarca kumpas olduğunu yazdığımız davadaki askerlerin lehine kararlar veren savcı da bu savcı” beyaz yalanını söylemekte de bir beis görülmemiş.
Ama “Balyoz Davası’nda ise mahkemenin tensiple yakalama kararına bir üst mahkemede yapılan itirazın usul yönünden geçerli olmadığına dair kararını veren” savcının Celal Kara olduğuna cumhuriyet okurları artık inanmamıştır herhalde. 4 Ağustos 2010’da gazetelerinde okudukları “Balyoz savcıları da karşı karşıya getirdi” haberinde günler kalan Yüksek Askerî Şûra’da terfi alamasınlar diye mütalaasını ısrarla geciktiren, sonra da ‘Balyoz’ davasında 102 sanık hakkında çıkartılan yakalama şu tarihî mütalaayı veren Savcı Kara değil miydi: "Karar tarihinden sonra ortaya çıkan duruma bakıldığında da mahkemenin şüphesinin haklı çıktığının görülmekte olduğu, zira çağrıldığında gelecekleri belirtilen sanıklardan hiçbirinin kendi iradesi ile gelmediği gibi beyan ettikleri adreslerinde bulunmadıkları ve hiçbirinin telefonlarına da ulaşılamadığı, bu durumun kaçma şüphesinin eski tabirle kuvveden fiile çıktığını ve mahkemenin şüphesinin haklı nedenlere dayalı olduğunu göstermekte olduğu kanaatine varıldığından itirazların reddine karar verilsin."
Değilmiş demek. Dava sırasındaki tutukluluğa itirazlara, tutukluluğun devamı yönünde karşı mütalaa veren savcı da o değilmiş.
Yine Cumhuriyet okurlarının çok iyi bildiği Ahmet Zeki Üçok davasında Hâkim Albay Üçok için 392 yıl hapis isteyen de bu savcı olamaz.
Çünkü o, 17 Aralık adlı pürü pak davanın savcısı. AKP’yi devirecek cesur savcı o. Olamaz. Az sonra söyleyeceklerinin kıymetini bu sicille kirletmeye kimsenin hakkı yok.
Ama bugüne kadar yaptıkları 29 soruşturmaya kumpas dediğin ekibin en son soruşturmasından bir temiz eller operasyonu çıkarmak isteyince seni kim tutabilir?
Cumhuriyet okurlarının kafasını daha fazla karıştırmaya gerek yok. “Siz yandaşlar da o zamanlar bayılıyordunuz bu savcılara. Şimdi de biz bayılıyoruz. Nasrettin Hoca misali; o polisleri, savcıları verin de biraz da biz ölelim.”
Tamam, geçmişi unutalım. Son davasına odaklanalım.
Savcı Celal Kara’nın manşete çekilen 1 Numara Erdoğan’dı iddiasına bakalım. Aslında burada söyledikleri Savcı Celal Kara’nın iddianamesine yazsaydı Erdoğan’ı 1 Numara yapacak elindeki delilleri aynı zamanda. Okuyalım:
“Can Dündar-Erdoğan işin içindeydi” dediniz. Başından beri mi?
Celal Kara-“İlk başlangıcında işin içinde olmadığını zannediyorum.”
Durun. Ne kadar ilginç bir numara. Örgüte sonradan girip, 1 Numara’ya tırmanmış herhalde. Devam edelim:
“Yani Rıza Sarraf’ın irtibatlarını geliştirmeye çalıştığı aşamada… Ama sonrasında Sarraf, 'Beyefendi’ye de bir şeyler yapalım' dedikten sonra ve istisnai yoldan adam başı 1 milyon dolar karşılığında akrabalarını Türk vatandaşlığına geçirdiğinde, zannediyorum artık her şeyden bilgisi var. Tapelere de yansıyor bu... Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde, Egemen Bağış’tan bahsederken 'O, beni 1 Numara’ya ulaştıracak' diyor. Bağış’ın üzerindeki 1 Numara kim olabilir? Başbakan’dır.”
İşte burası Savcı Celal Kara’ya göre Erdoğan’ı örgütün 1 Numarası yapan delil. Başka ne olabilir ki, 1 Numara diyorsa, bu örgütün 1 Numarası demektir. Cumhuriyet de bu çok güçlü delilden manşetini çıkarmış. Başbakan demek istemiş olmasın? Yok canım, daha neler, pis yandaş!
Bu noktada biraz duralım. Çünkü bahsedilen delil bir telefon konuşması. Sarraf birine Egemen Bağış’tan bahsederken "O, beni 1 Numara’ya ulaştıracak" diyor. Bunu alıyor savcı, buradan bir ülkenin Başbakanını bir örgütün bir numarası yapıyor. Sonra bu güçlü delili, yıllardır “telefon tapesi tek başına delil olamaz” yayınları yapmış bir gazetenin, “Ergenekon heryerekon” yazıları yazmış ismine veriyor. O da bundan 9 sütuna manşet çıkarıyor. İlhan Selçuk’un sambacı kızlarla ilgili telefon tapelerini iddianameye koyan savcılardan beklenmeyecek bir adli performans değil, Cumhuriyet’ten de beklemeliymişiz demek…
Durun fazla haksızlık etmeyelim. Az önce cumhurbaşkanını tek satırlık tapeyle örgütün bir numarası ilan etmiş savcıya şu sorulmuş:
“Can Dündar-Erdoğan’la Sarraf’ın doğrudan teması var mı?
Celal Kara-Başbakan, Sarraf’la doğrudan telefon irtibatı kurmamış. Zafer Çağlayan ve Muammer Güler üzerinden haberleşiyorlar. Güler’le de bu irtibatı gösterir konuşmaları var. Sarraf, bir an evvel abisinin, akrabalarının vatandaşlığa geçmesiyle ilgili 'Beyefendi’nin haberi var değil mi' deyince, 'Tabii tabii, Beyefendi destekliyor' cevabını alıyor. İstisnai yoldan vatandaşlığa alınma, İçişleri Bakanı önayak olsa bile Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılıyor. Başbakan’ın onayı ve bilgisi olmadan bunların olabilmesine imkân yok.”
Sarraf’la bir görüşmesi yok 1 Numara’nın. Ama “Beyefendi’nin haberi var” denen bir tape var. Yine delil tape. Peki neden haberi varmış: İşadamı Sarraf’ın ve bazı akrabalarını vatandaşlığa alındığından. Daha doğrusu savcı gibi düşünelim, öyle olmalı. Buna izin vermiş olmalı Başbakan. Bu da onu bir numara yapıyor işte. Yapmalı…
Bir saniye bir delil daha var. Ve sürpriz, bu kez tape değil:
“Öbür yandan puzzle’ın parçalarını tamamlayan bir de fotoğraf var: Bir protokol sırasında Başbakan, eşi, bakanlar ve Rıza Sarraf görünüyor. Sarraf kim? Kaç yaşında bir adam? Ne sıfatla o protokol fotoğrafında yer alıyor?”
O fotoğrafta Sarraf’ın yanında oturan da Ali Ağaoğlu. Herhalde bir açılış fotosu. Peki Ağaoğlu kim, o nasıl protokole oturmuş? Tabii onun yaşı var, oturur, ondan savcıyı kızdırmamış.
Şurada da savcı çok kızmış, herhalde iddianamesine de bu üslupla yazardı bunu:
“17 Aralık’ı izleyen günlerde Erdoğan, Sarraf için 'Hayırsever bir işadamıdır' dedi. Tanışıyorlar demek ki... Hayırseverliğini nereden biliyorsun? Kime ne hayırseverlik yapmış? TÜRGEV’e yapıyor. Ayrıca AK Parti’nin anket parasını da o ödüyor: 350 küsur bin TL… Parti adına dağıtılan Ramazan erzakı için de yüz binlerce lira ödüyor. Bunların hepsinden Başbakan haberdar.”
'Tanışıyorlar demek ki’nin ne kadar sağlam bir delil olabileceğini düşünemiyorum bile. Kız öğrencilere yurt yapan TÜRGEV’e bağış yapmış, oradan hayırsever demiştir belki falan demeyin, savcı size de uygun bir numara bulur iddianamesinde. Bu arada nasıl bir yolsuzluk olduğunu anlamak için zorlamaya gerek yok.
Eee bu kadar “delili” varsa niye iddianamesinin bir numarasına Erdoğan’ı koymamış o zaman. Bu da sorulmuş. Cevap şahane. Okuyalım:
“Dündar-Öyleyse neden soruşturmayı Başbakan’a kadar uzatmadınız?
Kara-Erdoğan’la ilgili denilebilirdi ki: 'Beyefendi’nin o olduğunu nereden biliyorsun?' Dosyanın teknik detayını bilen ben ve kolluk amirleri, bahsi geçenin Erdoğan olduğunu bildiğimiz halde, doğrudan ismi geçmediği için ve '1 Numara' lafı, diğerlerine göre biraz muğlak kaldığı için onu bilgi notuna katmadık. Düşünün ki; durumları çok net olan bakanlar hakkında dahi akla ziyan yorumlarla savunma gerekçeleri üretiliyor, durumu ancak tüm delillerin ve ifadelerin değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkabilecek olan Başbakan’ı dosyaya katsaydık neler söylenirdi?”
Ne kadar da dosyasından emin bir savcı değil mi? “Bir Numara ama biraz muğlak bir numara” Hukukun bir savcının ayağına bağ olduğu anlar. Şu deliller olmasa neler diyecek savcılar da. Bunu iddianamesine koysa haklı, neler söylerdik neler. Şu da sorulmuş:
“Dündar-Bu, siyasi bir kaygı… Erdoğan bağlantısı hukuken mi zayıftı?
Kara-Hukuken zayıf değil… Var temeli. Ama o aşamada o ismi ortaya atsanız, bu, tartışmaya açık bir durum olacak.”
Var temeli. Hissediyorum ama söyleyemiyorum.
Gerisini de artık Can Dündar’a, yanlış adamın evinde doğru belge bulan, Sabri Uzun’u, sevmediği gazetecileri tutuklatan, IMEI numaralarından dinleten buluştuğu eski polis şefleri anlatır. Her yere konan Ergenekon’un şefleri. Kendisini dinleten polis şeflerine empati kuran birini ikna etmeleri zor olmaz herhalde. Erdoğan’dan hep birlikte nefret etmek yeterli bir güven unsuru…
Bu arada Cumhuriyet Vakfı’nın yönetimi değiştikten sonra Cumhuriyet’e ne olduğunu bilen var mı?
Cumhuriyet’in bir numarası kim? Atatürk mü? Hâlâ mı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025