Yıldıray OĞUR
İç muhasebe komisyonu raporu
8.09.2011
6434
Yeni Zelanda eski Başbakanı Geoffrey Palmer başkanlığındaki BM Mavi Marmara Soruşturma Raporu’nu okuyorum.
Türkiye’nin “yok hükümde” ilan ettiği rapor, en azından dokuz sivilin nasıl öldürüldüğünü anlatırken dürüst.
Öldürülen dokuz sivilden beşinin sırtlarından, dördünün çok yakın mesafeden vurulduğu, İsrailli yetkililerin sivillerin neden ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili yeterli bir izahat yapamadığı teslim ediliyor raporda.
19 yaşındaki Furkan Doğan’ın nasıl öldürüldüğünü anlatırken de sansürsüz ve dürüst rapor:
“Öldürülenlerden en azından biri yani Furkan Doğan fazlasıyla yakın mesafeden vurulmuştur. Doğan'ın, yüzünde, kafatasının arkasında, sırtında ve sol bacağında yaralar bulunmaktadır. Bu durum tanıkların da ifade ettiği üzere ölümcül kurşun gelmeden evvel yerde yaralı bir biçimde yattığını gösteriyor.”
Yani beğenmediğimiz, yok saydığımız, “İsrail’in adamı bunlar” dediğimiz Palmer Raporu, en azından 19 yaşındaki yaralı bir çocuğun İsrail askerleri tarafından infaz edildiğini söyleyecek kadar dürüst.
Peki, biz Mavi Marmara konusunda ne kadar dürüstüz?
İsrail’in küstahlığı yüzünden, kol kırılır yen içinde kalır korkusu yüzünden, şimdi zamanı değiller yüzünden bu muhasebeyi yapmaktan daha ne kadar kaçacağız?
Bunu bir “İsrail muhibbi”, AKP dış politikasına “Aman Batı ittifakını ürkütmeyelim”den kategorik olarak karşı biri, laik İsrail’i, dinci Filistinlilere tercih eden bir Kemalist dış politika analisti değil, geçen yıl gazeteye Mavi Marmara için şu satırları yazacak kadar öfkelenmiş biri yazıyor:
“Bu kelimeyi pek sevmesem de Mavi Marmara şehitleri evet. Uzun süredir konfor ve hedonizme batmış insanoğlu içinden iyilik için ölmeyi göze alan kimse çıkmamıştı. Taşıdıkları çocuk parkı için ölenler şehit değilse kim şehit, bu yüzden ölenler cennete gitmeyecekse kim gidecek?”
Mavi Marmara protestolarını laiklik meselesi yapanlara inat, Mavi Marmara yolcularını karşılamak için saatlerce havalimanında beklediğimiz o gece o dokuz ambulansın havalimanının arkasından sessizce çıkışını gördüğüm andan itibaren birinin bu muhasebeyi yapmasını bekliyorum.
O dokuz ambulans sessizce havalimanını terk ederken geminin organizatörlerinin neredeyse Gazze Fatihi muzaffer bir komutan gibi coşkulu kitleyi selamlamasını da, “Bu arkadaşlarımız şehit oldular ama Gazze Ablukası’nı da bitirdiler” pragmatizmini de unutamıyorum. Bununla hesaplaşmadan bu olayda yüzde bir milyon haksız olan İsrail karşısında efelenmeyi ise hiç içime sindiremiyorum.
Evet, İsrail gaddar bir devlet. İsrail’in güvenliği için öldürdüğü binlerce sivil bunun şahidi. Daha beş yıl önce Lübnan’da BM binasına sığınan sivilleri bombalamaktan çekinmemiş, her ay Gazze’de en az bir çocuk öldüren bir devletten bahsediyoruz. Bir askeri için savaş çıkarmış bir devletten bahsediyoruz.
Ama Mavi Marmara yola çıkarken de İsrail gaddar bir devletti.
Hadi çok gecikmiş olsa da, artık kaybettiğimiz insanları geri getiremeyecek olsa da o soruyu soralım:
İsrail’in gaddarlığı ortada iken 19 yaşındaki Furkan Doğan’ın ve diğer öldürülen sivillerin askerî helikopterleri ve taarruz botlarıyla full silahlı İsrail askerlerinin indirme yaptığı bir yardım gemisinin güvertesinde ne işleri vardı?
Mavi Marmara bir yardım gemisi. Yolcuları da tamamen silahsız, aralarında bir bebeğin bile olduğu siviller. Kadınlar, gazeteciler, din adamları. Amaç hem yardım götürmek hem de ahlaksız bir ablukaya dikkat çekmek.
Durum böyleyken göstere göstere gelen tam teşekküllü İsrail askerlerine karşı güverteyi savunmak, gemiyi teslim etmemek fikrinin mantıklı bir açıklaması var mıydı? İsrailli komandolara karşı direnmek için gemiden demir parçalar koparıp sopa yapmak, önceden güverteyi korumak üzere gönüllüler belirleyip, İsrail’e karşı neredeyse küçük bir cihad planı hazırlamak da neyin nesiydi?
Uluslararası suyu bırakın, evinizin yatak odasına tam teçhizatlı İsrail askerlerinin havadan indirme yapacağını bilseniz, abajurunuzu kapıp yatağınızı teslim etmeme planı mı yapardınız? Böylece ailenizin geri kalanını da riske atacağınızı hiç düşünmez miydiniz?
Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler bu ölümlerden hiç sorumlu değiller midir?
En büyük silahı haklılık ve sivillik olan bir yardım gemisinden, Gazze Ablukası’nı delecek bir firkateyn, askerî olarak en tecrübeli olanı en fazla savaş görmüş olan aktivistlerden de Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail’i yenecek bir direniş örgütü yaratmaya çalışanlar da hesap vermeyecek mi?
Raporda Türkiye’nin ve İsrail’in hazırladığı Mavi Marmara raporlarına atıflar ve o raporların geniş özetleri var.
Oradan öğreniyoruz ki Türkiye kendi raporunda Mavi Marmara baskını sırasında gemiye ilk müdahale eden üç İsrail askerinin nasıl ve neden ele geçirildiğini şöyle açıklamış:
Güvertedeki yolcular karşılarında İsrail askerlerini görünce panik yapıp kendilerini savunma güdüsüyle botlara plastik şişe, boş kutular ve sandalye fırlattılar. Gemiye ilk inen üç İsrail askerine de baskın geldiler. Ama bunu yaparken hiçbir silah kullanmadılar.
O üç İsrail askerinin plastik şişelerle, bizzat organizasyon komitesi tarafından Hürriyet’e verilen fotoğraflardaki hale getirilmeyeceği açık.
Demek ki biz de Palmer kadar dürüst değiliz gerçeğe.
Peki, 19 yaşında bir yardım gemisinde acımasız İsrail komandosunun karşısında yaralı halde yerde yatarken bıraktığımız Furkan Doğan’a karşı da mı dürüst olmayacağız?
Mavi Marmara iç muhasebe raporunu bu dünyada hazırlamazsak, öteki dünyada hangi yüzle o rapor önümüze konduğunda hesap vereceğiz?
Türkiye’nin “yok hükümde” ilan ettiği rapor, en azından dokuz sivilin nasıl öldürüldüğünü anlatırken dürüst.
Öldürülen dokuz sivilden beşinin sırtlarından, dördünün çok yakın mesafeden vurulduğu, İsrailli yetkililerin sivillerin neden ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili yeterli bir izahat yapamadığı teslim ediliyor raporda.
19 yaşındaki Furkan Doğan’ın nasıl öldürüldüğünü anlatırken de sansürsüz ve dürüst rapor:
“Öldürülenlerden en azından biri yani Furkan Doğan fazlasıyla yakın mesafeden vurulmuştur. Doğan'ın, yüzünde, kafatasının arkasında, sırtında ve sol bacağında yaralar bulunmaktadır. Bu durum tanıkların da ifade ettiği üzere ölümcül kurşun gelmeden evvel yerde yaralı bir biçimde yattığını gösteriyor.”
Yani beğenmediğimiz, yok saydığımız, “İsrail’in adamı bunlar” dediğimiz Palmer Raporu, en azından 19 yaşındaki yaralı bir çocuğun İsrail askerleri tarafından infaz edildiğini söyleyecek kadar dürüst.
Peki, biz Mavi Marmara konusunda ne kadar dürüstüz?
İsrail’in küstahlığı yüzünden, kol kırılır yen içinde kalır korkusu yüzünden, şimdi zamanı değiller yüzünden bu muhasebeyi yapmaktan daha ne kadar kaçacağız?
Bunu bir “İsrail muhibbi”, AKP dış politikasına “Aman Batı ittifakını ürkütmeyelim”den kategorik olarak karşı biri, laik İsrail’i, dinci Filistinlilere tercih eden bir Kemalist dış politika analisti değil, geçen yıl gazeteye Mavi Marmara için şu satırları yazacak kadar öfkelenmiş biri yazıyor:
“Bu kelimeyi pek sevmesem de Mavi Marmara şehitleri evet. Uzun süredir konfor ve hedonizme batmış insanoğlu içinden iyilik için ölmeyi göze alan kimse çıkmamıştı. Taşıdıkları çocuk parkı için ölenler şehit değilse kim şehit, bu yüzden ölenler cennete gitmeyecekse kim gidecek?”
Mavi Marmara protestolarını laiklik meselesi yapanlara inat, Mavi Marmara yolcularını karşılamak için saatlerce havalimanında beklediğimiz o gece o dokuz ambulansın havalimanının arkasından sessizce çıkışını gördüğüm andan itibaren birinin bu muhasebeyi yapmasını bekliyorum.
O dokuz ambulans sessizce havalimanını terk ederken geminin organizatörlerinin neredeyse Gazze Fatihi muzaffer bir komutan gibi coşkulu kitleyi selamlamasını da, “Bu arkadaşlarımız şehit oldular ama Gazze Ablukası’nı da bitirdiler” pragmatizmini de unutamıyorum. Bununla hesaplaşmadan bu olayda yüzde bir milyon haksız olan İsrail karşısında efelenmeyi ise hiç içime sindiremiyorum.
Evet, İsrail gaddar bir devlet. İsrail’in güvenliği için öldürdüğü binlerce sivil bunun şahidi. Daha beş yıl önce Lübnan’da BM binasına sığınan sivilleri bombalamaktan çekinmemiş, her ay Gazze’de en az bir çocuk öldüren bir devletten bahsediyoruz. Bir askeri için savaş çıkarmış bir devletten bahsediyoruz.
Ama Mavi Marmara yola çıkarken de İsrail gaddar bir devletti.
Hadi çok gecikmiş olsa da, artık kaybettiğimiz insanları geri getiremeyecek olsa da o soruyu soralım:
İsrail’in gaddarlığı ortada iken 19 yaşındaki Furkan Doğan’ın ve diğer öldürülen sivillerin askerî helikopterleri ve taarruz botlarıyla full silahlı İsrail askerlerinin indirme yaptığı bir yardım gemisinin güvertesinde ne işleri vardı?
Mavi Marmara bir yardım gemisi. Yolcuları da tamamen silahsız, aralarında bir bebeğin bile olduğu siviller. Kadınlar, gazeteciler, din adamları. Amaç hem yardım götürmek hem de ahlaksız bir ablukaya dikkat çekmek.
Durum böyleyken göstere göstere gelen tam teşekküllü İsrail askerlerine karşı güverteyi savunmak, gemiyi teslim etmemek fikrinin mantıklı bir açıklaması var mıydı? İsrailli komandolara karşı direnmek için gemiden demir parçalar koparıp sopa yapmak, önceden güverteyi korumak üzere gönüllüler belirleyip, İsrail’e karşı neredeyse küçük bir cihad planı hazırlamak da neyin nesiydi?
Uluslararası suyu bırakın, evinizin yatak odasına tam teçhizatlı İsrail askerlerinin havadan indirme yapacağını bilseniz, abajurunuzu kapıp yatağınızı teslim etmeme planı mı yapardınız? Böylece ailenizin geri kalanını da riske atacağınızı hiç düşünmez miydiniz?
Gemiye ilk inen üç İsrail askerini döve döve ele geçirip İsrail askerine en iyi bildikleri işi yapmaları yani gaddarca adam öldürmeleri için fırsat verenler bu ölümlerden hiç sorumlu değiller midir?
En büyük silahı haklılık ve sivillik olan bir yardım gemisinden, Gazze Ablukası’nı delecek bir firkateyn, askerî olarak en tecrübeli olanı en fazla savaş görmüş olan aktivistlerden de Arap devletlerinin dize getiremediği İsrail’i yenecek bir direniş örgütü yaratmaya çalışanlar da hesap vermeyecek mi?
Raporda Türkiye’nin ve İsrail’in hazırladığı Mavi Marmara raporlarına atıflar ve o raporların geniş özetleri var.
Oradan öğreniyoruz ki Türkiye kendi raporunda Mavi Marmara baskını sırasında gemiye ilk müdahale eden üç İsrail askerinin nasıl ve neden ele geçirildiğini şöyle açıklamış:
Güvertedeki yolcular karşılarında İsrail askerlerini görünce panik yapıp kendilerini savunma güdüsüyle botlara plastik şişe, boş kutular ve sandalye fırlattılar. Gemiye ilk inen üç İsrail askerine de baskın geldiler. Ama bunu yaparken hiçbir silah kullanmadılar.
O üç İsrail askerinin plastik şişelerle, bizzat organizasyon komitesi tarafından Hürriyet’e verilen fotoğraflardaki hale getirilmeyeceği açık.
Demek ki biz de Palmer kadar dürüst değiliz gerçeğe.
Peki, 19 yaşında bir yardım gemisinde acımasız İsrail komandosunun karşısında yaralı halde yerde yatarken bıraktığımız Furkan Doğan’a karşı da mı dürüst olmayacağız?
Mavi Marmara iç muhasebe raporunu bu dünyada hazırlamazsak, öteki dünyada hangi yüzle o rapor önümüze konduğunda hesap vereceğiz?
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (3)
- Bizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler…
24.12.2025 - Halkı kin ve nefrete Murat Övüç mü tahrik ediyor?
23.12.2025 - Belki de çürüyen toplum değildir?
17.12.2025 - Müzelik bir müzede bir gece…
15.12.2025 - Suriye bir kere daha çözümü bozabilir mi?
10.12.2025 - PKK zaten bitirilmiş miydi?
9.12.2025 - CHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi?
6.12.2025 - Çözüm Süreci’nde top MİT’ten Meclis’e geçti
3.12.2025 - Büyük ülkenin, küçük insanları…
1.12.2025 - Örgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar….
24.11.2025
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Muzaffer Saglam
Onceliklen sizin gibi Kurd halkinin gercekten candan dostu olan gazetecisi Hilan Kaplan hanefdiye selam ve saygilarimi gonderiyorum. Daha oncede sizin ilen kac defa mail ilen yazismistik. Gercekten siz Kurd halkina cok yakin olan bir gazeteci dostusunuz ve hic korkmadan da gorus ve dusuncenizi rahat bir sekilde yerine getiriyorsunuz. Sizin gibi cok degerli, yigit Kurd halkinin cok degerli dostu gazeteci insana selam ve saygilarimi gonderiyorum. Muzaffer Saglam
Ad Soyad Giriniz...
ben bu roboskiyi anlamadımsa , başkaları kayak yapan robot anlarsa hiç şaşmayın . En iyisi DOBROSKİ.
WXTOLAVAWSTİ
Tabiki birşey anlamadınız . en iyisi şöyle yazmalı : RODOBOSKİ.