Yıldıray OĞUR
ABD’nin Irak’a girme hazırlıkları yaptığı günler. İşgal için Türkiye’den gelecek izin bekleniyor. Meclis, 1 Mart 2003 günü ABD’ye Irak tezkeresini oylamak için toplanacak. ABD Genelkurmay Başkanı Ankara’da Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’le görüşecek.
Tam o günlerde İmralı tutanakları haberine de imza atacak Milliyet’in tecrübeli muhabiri Namık Durukan’ın “Kuzey Irak’tan getirdiği” söylenen bir belge Milliyet gazetesinde Can Dündar’ın köşesinde yayınlandı. Mustafa Karasu imzasıyla PKK Başkanlık Konseyi’nden ABD Dışişleri Bakanlığı’na hitaben yazılmış bir yazıydı bu. “İlginç flört: ABD-PKK görüşmeleri” başlıklı köşedeki iddialar nedense gazete tarafından birinci sayfaya alınmamıştı. YAZIDAKİ iddialardan biri daha iddialıydı; “Kuzey Irak’taki Kürt gruplar üzerine ağırlığı olan” diye tanıtılan Davut Bağıstani’ye dayandırılan iddiaya göre PKK-ABD arasında bir zirve gerçekleşmişti.
Yazı, yazarının “ABD’nin Saddam’dan sonra Irak’ı Talabani ve Barzani’ye emanet etmesine” ve PKK’nın bu iş birliğine tepkisiyle bitiriyordu:
“Bölgeyi kendi dinamikleriyle değil, Orta Doğu’da emelleri olan uzak bir süper gücün sopasıyla dizayn etme taktiklerine tepki duyuyorum. Kürtler özledikleri çözüme bir komşu halkın mahvına göz yumma karşılığı ulaşabileceklerini sanıyorlarsa kendi tarihlerini bir daha okumalarını tavsiye ederim...”
Ertesi gün, 20 Ocak 2003, top bu kez Ulusal Kanal’ın ayağındaydı. Dündar’ın köşesinde bahsi geçen Davut Bağıstani kanala telefonla bağlanıp PKK-ABD görüşmelerini anlatmıştı. Ertesi gün “BM’nin Kuzey Irak’taki İnsan Hakları Projesi’nin koordinatörü” sıfatıyla geçen Bağıstani, aynı görüşmeleri Can Dündar’a anlattı. ABD Elçiliği iddialara sert bir cevap verdi. Sonraki gün tekrar Doğu Perinçek aldı topu. Düzenlediği basın toplantısında ABD’nin PKK’ya 125 milyon dolar verdiğini iddia etti ve PKK-ABD ilişkisinden sorumlu tuttuğu aralarında ABD’nin Ankara’daki iki numarası Robert Deutsch ve Adana CIA masa şefi olduğunu iddia ettiği Joseph Penington’un da olduğu dört ABD’li diplomatın Persona non Grata (İstenmeyen kişi) ilan edilmesini istedi.
23 Ocak 2003 günkü Milliyet gazetesi, Dündar imzalı “İşte kanıtı” manşetiyle çıktı. Kanıt bir fotoydu. Aralarında devrin PKK yöneticisi Nizamettin Taş, Ali Haydar Kaytan, Davut Bağıstani’nin de olduğu grup kırda otururlarken görülüyordu. Dündar’a göre fotoğrafta arkası dönük olan, şapkalı, düzgün bağdaş kuramayan (Amerikalılığına en büyük delil buydu) şapkalı adam bir “Amerikan kurumunun enformasyon biriminde yasa dışı örgütlerle gayriresmî görüşmeler ve lobi faaliyeti yapmakla görevli bir asker yetkili”ydi. Kaynak yine Bağıstani’ydi. ABD elçisi tv’lere çıkıp gazeteyi yalancılıkla suçladı. TBMM, 1 Mart’ta bu havada tezkereyi oyladı ve tezkere Meclis’ten geçmedi.
“Bağdaş kuramayan Amerikalı asker”in kim olduğu ise yıllar sonra ortaya çıktı. 2011’de Wikileaks belgelerinde haberle ilgili Amerikan gizli belgeleri ortaya çıkınca o fotoğraf karesinde yer alan, 2004’teki ayrışmada PKK’dan ayrılan Dursun Ali Küçük, Kurtuluş Tayiz’e konuştu: “Fotoğraf gerçek. Fotoğrafın çekildiği yer Kuzey Irak’ta PKK kamplarının bulunduğu, Hinere-Kelaşin adlı bölge. Yanda küçük bir göl var. Fotoğrafta 'ABD’li yetkili' olarak işaretlenen PKK’lı 'Kaymakam Halit' kod adlı kişi. Kaymakam Halit, fotoğrafın çekildiği alanda örgütün 'gümrük' işlerinden sorumlu çalışanı.”
Peki, Aydınlık ve Milliyet’in haberlerinin kaynağı Davut Bağıstani kimdi? Bölgede herkesle iş tutmuş epey tuhaf bir adam. İşleri arasında PKK’yı sahte bir ABD’li diplomatla buluşturmak da var. Belgesi Milliyet’e sızdırılan mektup o sahte buluşma için kaleme alınmıştı.
Adı en son gazetelere çözüm sürecinin başladığı 2013 yılı martında çıktı. Cumhuriyet’te “İsrail Kürt Enstitüsü’nden” titriyle konuşmuştu: "AKP Kürtleri kandırıyor.”
2014 Şubat’ında ise daha tuhaf bir şey oldu, Yeni Şafak’ta öldüğü haber oldu. Başlık: “İsrail’in kirli adamı öldü”ydü. Sonradan ölmediği, öldü diye yalan bir haber dolaştırıp dikkat çekmeye çalıştığı ortaya çıktı.
Dündar, Wikileaks belgelerinin çıkmasından sonra yazdığı yazıda haberde adını vermediği, Bağıstani’den aldığı bilgileri doğrulattığı askerî yetkilinin adını açıkladı:
“Gazetecilik kariyerimdeki bu önemli haberin kaynağı, (o dönem Genelkurmay İkinci Başkanı olan) Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tı.”
İşgal öncesi, ABD-PKK ile temaslar kurmuştu ama fotoğraf sahteydi. Anlaşılan, tezkereden rahatsızlık duyan Genelkurmay, ABD-PKK ilişkisiyle ilgili haberler yaptırarak küçük bir operasyon yapmıştı.
Wikileaks ABD yazışmalarında Dündar’dan şöyle bahsediliyordu: “Birçok kez Anti-Amerikan haberlerin kanalı olan köşe yazarı Can Dündar da, ABD’nin 'stratejik bir ortak' olmak yerine, hızla Türkiye’ye karşı 'Bir Numaralı Tehdit' hâlini aldığı ithamında bulundu.”
Sonra yıllar geçti, köprülerin altından çok sular aktı, pozisyonlar değişti...
1 Aralık 2013’te Can Dündar şöyle bir tweet attı: Ankara kulisleri, "en önemli büyükelçi"nin eski bir politikacıya söylediği cümleyle kaynıyor: "Çok yakında Türkiye'de tarih değişecek."16 gün sonra 17 Aralık operasyonu başladı.
19 Ocak 2014 günü sabah 07.27’de Adana İl Jandarma Komutanlığı’na içinde mühimmat olan üç tırın Adana’ya doğru yol aldığı ihbarı geldi. İhbar isimsiz bir kişiden gelmişti. Beş saat sonra 12.00 sıralarında Adana Ceyhan Doğu Gişelerinde tertibat alan Adana İl Jandarma Komutanlığı görevlileri 3 tır ve eskortluk yapan bir Audi marka aracı durdurdu.
Sonrasını biliyoruz. Ama hikayeyi biraz daha başına almalıyız.
Aslında her şey sabaha karşı yapılan o isimsiz ihbardan altı ay önce başlamıştı. Ankara İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü tırlarda görevli 7 MİT’çiyi 29 kişinin dinlendiği bir uyuşturucu ticareti soruşturmasının içine atıp dinlemeye başlamışlardı.
Peki iki jandarma astsubayı bu tırların gideceğini ve bu MİT mensuplarının bu işte görev yapacağını nereden öğrenmişlerdi? MİT tırları soruşturmasını yürüten savcıdan okuyalım:
“… çeşitli talimat yazılarımıza rağmen adını ve açık kimliğini vermedikleri ve gizledikleri, ancak verdiği bilgi itibarıyla Milli İstihbarat Teşkilatının söz konusu görevlendirmesini ve bu görevlendirmede görevlendirilen Mit Mensuplarının açık kimlik adres ve bu görevde kullanacakları cep telefonlarını bilen casusluk faaliyeti gösterdiği değerlendirilen meçhul bir şüpheliden 7 Mit görevlisinin açık kimlik, adres ve cep telefon bilgilerini aldıkları…”
Mahkemeden MİT’çiler için önleyici dinleme kararı alan iki Jandarma görevlisinin adı önemli: Jandarma Yüzbaşı Hakan Gençer, Jandarma Kıdemli Çavuş Gültekin Menge.
Tırlar 18.01.2014 günü akşamı Esenboğa havaalanından yola çıktılar. Esenboğa’dan Gölbaşı’na kadar peşlerinde Kıdemli Çavuş Gültekin Menge ve Uzman Çavuş Cumali Katırcı da var.
Menge’nin bağlı olduğu Jandarma Yüzbaşı Hakan Gençer, ifadesinde tırların yola çıkmasından 6 saat önceden itibaren Çavuş Menge’nin kendisini arayıp tırlarla ilgili bilgi verdiğini “tırların içerisinde terör örgütlerine malzeme götürülmüş olabileceğini” dediğini aktardı.
Peki terör örgütlerine malzeme götürdüğünü düşündükleri tır için ne yapmışlardı? Uzman Çavuş Menge, Uzman Çavuş Katırcı tırları Gölbaşı’na kadar takip etmiş, hatta tırlar mola yerinde durmuş, takip sürmüştü.
Sonra ise “Terör örgütlerini gittiğini düşündükleri” tırları orada bırakıp, takibe merkezden devam etmişler. Saat 04.00’e kadar da hiçbir şey yapmadan bekleyerek.
Saat 04.00’de Çavuş Menge, tehlike altında bu illerden hiçbirine bilgi vermeyip, tırın daha varmadığı Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli Şüpheli Üsteğmen Önder Kır'ı arayıp bilgi verdi.
Macera o saatte de bitmiyor. En tuhaf kısmı şimdi. Uzman Çavuş Gültekin Menge, amiri olan Jandarma Yüzbaşı Hakan Gençer ile buluştu
Birlikte Menge’nin arabasına binip Ankara Demetevler’de bir kuruyemişçi önüne gittiler. İddianamedeki kayıtlara göre “Yüzbaşı Gençer şapkalı parka, yüzünü belli etmeyen beresiyle kuruyemişçiye girip arabada bekleyen uzman Çavuş’a telefon kartı aldı. Bütün askerî hiyerarşiyi altüst ederek.
Savcılık bu anların görüntülerini kuruyemişçi ve çevre dükkanlarının kameralarından tespit etmişti. Herhalde o kameralar yüzünden ikili, kuruyemişçideki sabit ve hemen yanındaki ankesörlü telefonları kullanmamışlardı. Ankara Emniyeti’nin daha sonra MOBESE'lerden tespitine göre ara sokaklardan Etlik’e doğru uzun mesafeleri katederek kamera görmeyen bir sokaktaki ankesörlü telefonun önünde durdular.
Çavuş Menge o ankesörlü telefondan Adana Jandarmasını arayıp ismini vermeden tırların geçişini ihbar etti. Şu kısmı da ilginç. Savcılık iddianamesinden:
“Bu sırada Şüpheli Yüzbaşı Hakan GENÇER'in arada bir sokak başına gelip çevreyi kontrol ettiği ve Şüpheli Uzman Çavuş Gültekin MENGE'ye gözcülük ettiği, bu hususların tümünün Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı tespit çalışmalarında ortaya çıkarıldığı anlaşılmıştır.”
Savcılık ifadelerinde Yüzbaşı 'Bana bir haber elemanımı arayacaktım' dediğini, Çavuş Menge ise Yüzbaşı konuyla çok ilgilenmediği için ihbar yapmak için yalan söylediğini anlattı. İkisi de altı aydır takip ettiklerinin MİT’çiler olduğunu bilmediklerini iddia ettiler. İhbarcı Çavuş Menge hatta tam olarak savcıya şöyle dedi: Ben yaptığım ihbara konu tırların MİT'e ait olduğunu öğrenince vicdanen rahatsız oldum.”
Fakat yaptıkları tuhaftı. Çavuş Menge, teröristlere gittiğini düşündüğü tırın geçtiği hiçbir şehri bilgilendirmemiş, doğrudan tırın henüz gelmediği/geleceği de belirsiz olan Adana’yı aramıştı. Hem de Adana Jandarması’nın 156 ihbar hattını da değil, ancak Jandarmaların bilebileceği kodlu uzun bir numarayı…
Zaten, savcıya göre
Adana Jandarma’sı da bu ihbardan çok önce tırları karşılamak için hazırlığını yapmıştı. Savcılık, Ankara ve Adana Jandarma İstihbaratları arasında ihbardan çok önce telefon trafiği tespit etti. 04.00’teki konuşmadan sonra Adana İl Jandarma Komutanlığında İstihbarat Terör Kısım Amiri Kıdemli Üsteğmen Önder Kır, karşılama için hazırlıklara başlamıştı. Savcılıkta neden o saate, belirsiz bir ihbar yüzünden telaşlandığını anlatırken o da meçhul bir adamdan gelen bir ihbardan bahsetmişti:
“19/01/2014 sabahı Gaziantep ili İslahiye ilçesinde yapılacak olan Rojova'ya destek mitingine geniş bir katılım bekleniyordu. İslahiye'deki mitinge bir tehlikenin olabileceğini düşündüm, ayrıca 1 gün önce açık kimliğini ve adresini bilmediğim Murat ismindeki bir şahısla karşılaştığımızda, bu şahıs bana kendisini hatırlattı, Murat bana 'komutanım siz istihbaratçıydınız değil mi'' dedi ben de ona 'evet ben istihbarat şubede çalışıyorum' dedim. O da bana dün yani 17/01/2014 günü çarşıda çay içerken yan masadan değişik tipli iki şahsın, konuşurlarken 'Reyhanlı, Suriye, Bomba' kelimelerini kullandığını söyledi. Ben de kendisine 156 Jandarma İmdat'ı arayıp aramadığını sordum, şahıs bana 'aramadım, sizi gördüm iyi oldu, haberiniz olsun' dedi...”
Ankara’dan gelen bilgiler, mitinge saldırı ihtimali, kimliği meçhul Murat adlı kişinin ihbarını birleştirip telaşlandığını söyleten Üsteğmen Kır’ın açıklayamadığı bir detay vardı.
Peki bu kadar telaşlandıysa neden ihbarın yapıldığı 07.27’den, 12.00’ye kadar hiçbir şey yapmamış, tırlar Adana’ya girmiş, Jandarma ancak Adana çıkışından 60 km ileride Sürkeli gişelerinde karşılama için ağır teçhizatla beklemeye başlamıştı.
Ve gazetecilere kim haber vermişti?
Daha da ilginç bir soru var. 07.27’de Adana Jandarması’nı isimsiz ihbarda bulunan Çavuş Menge, tırların sadece mühimmat yüklü olduğunu söylemişti.
Kime gittiği hakkında bir şey söylememişti. Ama ihbar tutanağına bu konuşma “paylayıcı mühimmat ve silah” olarak yazıldı. Ortada hâlâ bir örgüt adından bahseden yoktu. Üsteğmen Hakan Kaplan tarafından imzalanan arama talep yazısında ise "bu araçların Hatay üzerinden yurt dışı bağlantılı El Kaide terör örgütüne silah ve malzeme götürdükleri" yazılmıştı. Üsteğmen Kaplan, El Kaide’yi arama talebi yazısını kendisinin yazmadığını, Adana Jandarma İstihbarat’tan yazılmış olabileceğini söyledi.
İçinde terör örgütlerine giden mühimmat bulunduğu düşünülen tır Ankara’dan onlarca yerleşim yerini geçtikten sonra, 10 saat sonra durduruldu. Karşılama komitesinde kimin davet ettiği bilinmeyen gazeteciler de vardı.
Ama haber tuhaf bir şekilde İstanbul Emniyeti’ne bakan bir muhabir tarafından Türkiye’ye duyuruldu.
Olaydan iki gün sonra tırlarının içindeki mühimmatların fotoğrafı önce Aydınlık gazetesine sızdırıldı.
15 ay sonra seçimlere 10 gün kala da Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar’a…
Sanık askerler, operasyonu başlatan bilgiyi, MİT’çilerin adlarını, telefon numaralarını veren meçhul kişinin adını saklamaktalar. MİT’çiler uyuşturucu kaçakçılığı dosyasında dinlenmiş. Dinlemeleri yapan çavuşun Jandarma’ya yaptığı isimsiz ihbarın hiçbir yerinde IŞİD ya da El Kaide geçmiyordu. Arama izni yazısına El Kaide’nin nasıl girdiğini ise şimdi sanık olan askerlerin hiçbiri bilmediklerini söylediler.
Ama Dündar manşet haberini Twitter’dan şöyle duyurdu: “İçişleri Bakanı,
'Herkes işini bilecek' demişti. Gazetecinin işi, gerçeği deşifre etmek.
İşte IŞİD'e yollanan silahlar...”
Peki bütün bu hikayede bir gazeteci için deşifre edilmeyi bekleyen daha ilginç gerçekler olduğu açık. Ne olursa olsun, bu bir haber. Bu yüzden gizli belgeleri, bilgileri dışarıya sızdırdığı için kamu görevlileri suçlanabilir ama bu bilgileri elde ettiği için gazeteci suçlanamaz. Bu gazeteciliğin sonu olur. Peki “hükümetin Türkmenlere gidiyordu” açıklamasına rağmen, gazeteci hiçbir veriye dayandırmadan neden ısrarla “IŞİD’e giden silahlar” der? Ve neden dünya çapında olduğunu söylediği bir haberi
Cemaatin hedef tahtasındaki eski İçişleri Bakanı’na cevap olarak sunar?
Ve neden 15 ay önceki haberi seçime 10 gün kala yeniden patlatır?
Galiba tam burada gazeteciliğin sınırlarına geldik. Tam da 12 yıl öncesinde olduğu gibi. Galiba bunlar da bir gazetecinin teşhir edilmesi beklenen gerçekleri...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025