Yıldıray OĞUR
1942’nin Ağustos ayında İstanbulluların dikkatini her sabah erken saatlerde gökyüzünde uçan bir küçük uçak çekmeye başlamıştı. Yeşilköy’den Boğaz’a doğru süzülen uçağın sırrı çok geçmeden çözüldü:
“Kah alçalan kah yükselen bazen yan bazen düz uçan bu tayyarede Türk havacılığında yeni bir adımın ilk müjdecisi ve yeni bir şubenin bir numaralı talebesi aziz Milli Şefimiz İnönü’nün büyük oğlu Ömer İnönü uçmaktadır.” (Cumhuriyet)
Ömer İnönü, 1940 yılında Ankara’dan İstanbul’a Yüksek Teknik (Mühendis) Okulu’nda (daha sonra alacağı adıyla İTÜ) Makine Mühendisliği okumak için gelmişti. Nuri Demirağ’ın Yeşilköy’de kurduğu hava okulunda pilotluk eğitimi alan Ömer İnönü’yü sadece havada değil, Uludağ’da kayak müsabakalarında ya da otomobil yarışlarında görmek mümkündü.
Hakkında dedikodu gazetelerinde daha fazlası da yazıyordu; İstanbul’daki eğitim hayatı boyunca okula yakın olan Dolmabahçe Sarayı’nda kaldığı, bütün sarayın onun için ısıtıldığı, sarayda partiler düzenlediği, adının bu yüzden “Şehzade”ye çıktığı...
Ama 12 Mart 1945 gecesi yaşananlar hayatını bir süre kâbusa çevirecekti.
O akşam Teknik Okul pansiyon amiri Muzaffer Kayalıbay bir yıl önce evlendiği Olga ile gezmeye çıkmıştı. Muzaffer, Büyük Savaş’ta görev yapmış emekli bir binbaşının oğluydu.
Baba Halil Kayalıbay, Kudüs’te askerî mahkemede görevliyken Cemal Paşa’nın şeyh babalarından sonra idam edilmelerini istediği 10’lu yaşlardaki iki çocuğun idamına karşı çıkıp, kaçmış, ancak Cemal Paşa görevden ayrılınca, affedilip tekrar görevine geri gönderilmiş adalet duygusu yüksek bir asker, İstiklal Harbi’nde Atatürk ve İsmet Paşa’yla da savaşmış cesur bir gaziydi.
Muzaffer, iyi eğitim almış, yakışıklığıyla ün salmış, eğlenmeyi, içkiyi seven bir gençti. Karısı Olga’nın ailesi Ekim Devrimi’nden sonra İstanbul’a sığınan Beyaz Ruslardandı. Çarlık ordusunda asker olan babasının ölümünden sonra annesi Ankara’da elçiliklerde aşçı olarak iş bulmuştu. Güzelliğiyle nam salan, gece hayatını seven Olga ile Muzaffer’in hareketli hayatları bir yıl önce evlilikle birleşmişti.
Karı koca, Teknik Okul’daki bir çaya katılmış, oradan da eğlenceye devam etmek için Taksim’deki Konak Otel’e gelmişlerdi. Onlara Olga’nın Beyaz Rus arkadaşı Aluşka da eşlik etmişti. Otelde (bir yıl sonra Ankara Cinayeti davasında Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlunu tutuklanmaktan kurtardığı ortaya çıkınca intihar eden) Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın oğlu Haldun Tandoğan’la karşılaştılar, birlikte geç saatlere kadar eğlendiler.
Her şey o eğlenceden sonra geceyarısı 2’de Ayazpaşa’daki Barlı Apartmanı önünde meydana geldi.
Muzaffer Kayalıbay, bir arabayla oraya gelen kavgaya tutuşmuştu.
13 Mart 1945 tarihli Cumhuriyet’in şehir haberleri sayfasında “Feci bir ölüm” başlığıyla çıkan kısa haberden okuyalım:
“Genç bir memurun ölmesiyle biten feci bir otomobil kazası olmuştur. Bir otomobil Teknik Okul idare memurlarından Muzaffer Kayalıbay’a çarpmıştır. Muzaffer bu çarpmadan sonra yavaşlayan otomobile atlamışsa da otomobilde bulunanlardan birinin kapıyı açarak attığı müthiş bir tekmeyle yuvarlanmıştır. Tekme ile idrar kesesi patlayan Muzaffer’in yere düştükten sonra belkemiği kırılmıştır. Yaralı Amerika Hastanesi’ne kaldırılmış. Orada verdiği ifadede otomobilin '35 Tecrübe' plakasını taşıdığını söylemiştir. Muzaffer çok yaşamamış, ölmüştür.”
Aslında tam olarak böyle olmamıştı. Araba Muzaffer'in üzerinden geçmişti. Kaza değil cinayetti. Olayı haber alan Beyoğlu Karakolundan bir polis hastane girmiş, Muzaffer’i ameliyat masasında bulmuştu:
“Muzaffer Kayalıbay inliyordu. Doktorlarda müsaade alarak ifadesini zapt etmeye başladım. Bir otomobilin kendisine çarpıp düşürdüğünü ve bu sebeple yaralandığını davacısı olduğunu söylüyordu. Bir aralık İstanbul Emniyet Müdürü Ahmet Demir’e ifade vereceğini söyledi. Kendisine müdürün işi olduğunu ne söylemek isterse kendisine söyleyebileceğini söyledim, cevap vermedi zabtı imzalamadı.”
Zabıtlara göre Muzaffer Kayalıbay polise tam olarak “Bana tekme atan gözlüklü bir zattır, Demir Bey gelince ona söyleyeceğim” demişti. Olaya bakan Savcı Şekip Musluoğlu, Emniyet Müdürü Demir’i aradı, müdür “Kadıköy'deyim, deniz bozuk geçemem” demişti. Emniyet Müdürü ise daha sonra savcıyı yalanladı: “Savcı, komada konuşamaz dediği için gelmedim.”
Muzaffer, 27 saat can çekişti. Nedense bu sırada ailesine, Teknik Okulu’nun pansiyonunda kalan kardeşi Nesimi’ye bile haber verilmedi.
27 saatten sonra Savcı, Muzaffer’i arabasıyla ezen kişinin Sirkeci’de kasetçilik, radyoculuk yapan Rober Muratyan olduğunu tespit etti. Olay yerindeki lastik izlerini, arabayla ilgili görgü tanıklarının anlattıklarını incelemeden savcı “kazaya” karıştığı iddia edilen Rober’e ait küçük siyah aracı da buldu. Rober de suçunu itiraf etmişti ama bunun kaza olduğunu söyleyerek. Zaten o sırada “tesadüfen” orada olduğunu söyleyen Haldun Tandoğan da emniyete arabadaki şoförün Rober olduğu yolunda ifade vermişti. Karakola götürülen Olga ve Aluşka’ya da hiçbir soru sorulmadan bir zabtın altına imza attırıldı.
Ama aile o “gözlüklü” şoförün kim olduğunu ilk günden biliyordu. Olga, her şeyi ağlayarak onlara anlatmıştı;
Muzaffer'e tekmeyi atıp tretuvara çıkan otomobille de dönüp Muzaffer’in üzerinden geçen gözlüklünün adı “Ömer”di.
Ömer İnönü. Kimse bu adı telaffuz etmek istemiyordu. Olga’nın ailesi, gelinlerinin bildiklerini savcıya anlatmasını isteyen Kayalıbaylara kendi aksanlarıyla “Sonra öğreneceksiniz, susunuz” demişti. Anne Zeliha Kayalıbay da evlatlarına “Yemin ettirerek susmalarını” istemişti. Yine de Muzaffer’in kardeşleri Olga’yı bunları anlatması için savcıya götürdüler. Savcı yerinde yoktu. Avukatları Olga’yla tartıştı. Olga da ifade vermekten vazgeçti.
Kayalıbaylar davanın peşini bırakmadılar. Savcıyla konuştular, Ömer İnönü’yle, Mevhibe İnönü’ye ulaşmaya çalıştılar, hafiye gibi çalışarak tanıkları buldular.
Baba Halil Kayalıbay ve oğlu Daniyal gazeteleri gezdi, bildiklerini anlattılar. Ziyad Ebüzziya, Hakkı Tarık Us, Hüseyin Cahit… kimse topa girmek istemedi.
Baba Halil Kayalıbay, olaydan 6 ay sonra 28 Aralık 1945’de bildiklerini bir mektupla İsmet İnönü’ye yazdı ve yardım istedi. (Daha sonra 1950’den sonraki mahkeme safahatında ortaya çıktı ki İnönü, bu mektubu Adalet Bakanlığı’na göndermiş, bakanlık da ancak 1.5 yıl sonra “İddialar asılsızdır. Bu şantaja karşı devletimiz cevap verecek kudrettedir” diye bir cevap vermişti)
Her şey tuhaftı. En tuhafı yakalanan Rober’in yargılandığı davaydı. Delillerin ve tanıkların hiçbiri onu doğrulamıyordu. Rober, kazancıyla ödemesi mümkün görünmeyen yüksek bir kefalet ücretini ödeyerek serbest kaldı. Kayalıbay ailesine de yine yüklü bir tazminat ödedi. Aile bu tazminatı emanete aldırıp, bu paranın olayın arkasında başka birinin olduğuna delil olduğunu iddia etti ama gazeteler yine onlarla ilgilenmediler.
Ta ki 4 Mayıs 1950 gününe kadar. Seçime 10 gün kala DP’ye yakın Zafer Gazetesi, Kayalıbayların delilleri ve şahitleriyle Ömer İnönü’yü suçlayan bir yayın yaptı. Seçim telaşesi içinde dikkat çekmeyen bu yayın seçimden sonra İsmet Paşa’nın artık muhalefet lideri olarak girdiği Meclis’in önüne bir soru önergesi olarak gelince kıyamet koptu.
Seçimlerden 40 gün sonra 26 Haziran 1950’de DP Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan İçişleri Bakanı’na cevaplaması için bir soru önergesiyle cinayeti sordu. Bakanların kürsüden soru önergelerine cevabı zorunluydu. Bakan eldeki bilgilerle soruyu cevapladı. Sonra kürsüye Ahmet Gürkan geldi, olayı anlatmaya başladı, en kritik yerine geldiğinde salon karıştı:
“Ahmet Gürkan: Bunlar eğlenceyi ilerletiyorlar, hepsi sarhoş oluyorlar, falan. Nihayet Haldun telefon başına giderek saraya telefon ediyor.
(Hangi saraya sesleri)
Gürkan: Dolmabahçe Sarayı’na, şehzadenin ikamet ettiği saraya. (Gürültüler, gülüşmeler, devam sesleri)
Gürkan: Rica ederim sözümü kesmeyiniz. Diyor ki, işte istediğimiz kadınlar burada, bunları ikna ettim, şimdi yola çıkıyoruz. (Sağdan ayıp ayıp sesleri)
BAKAN -Müdahale etmeyin arkadaşlar, mevzu dâhilinde konuşuyor.
Gürkan (Devamla) -Mevzu dâhilinde konuşuyorum, rica ederim, müdahale etmeyin. Telefon ediyorlar, diyorlar ki, işte istediğiniz kadınlar, hemen yola çıkıyoruz, önümüze çıkın, karşılayın. O sırada çıkan otomobilin içinden de Hüseyin Hüsnü Paşanın yeğeni Mihri çıkıyor. Çağırıyorlar, otomobilin içinden cebren almaya çalışıyorlar, o anda Muzaffer, Ömer İnönü denilen vatandaşın suratına yumruk yapıştırıyor. Bunun üzerine o da Muzaffer'in kasığına tekme vuruyor, adamın mesanesi patlıyor ve yere seriliyor. Bundan sonra tekrar otomobile biniyorlar ve tekme yiyerek yerde yatan Muzaffer'in üzerinden otomobili sürüyorlar ve böylece Muzaffer'in ölüm hâdisesi vuku buluyor.”
Ertesi gün bütün gazetelerde bu iddialar vardı. En ilginci CHP’nin gazetesi Ulus’un yayınıydı. Ulus, bir gün içinde olayla ilgili bütün evrakları, belgeleri, yazışmaları bulup iddiaları yalanlayan bir sayıyla çıkmıştı. İsmet İnönü “siyasi iftira” dediği iddialarla ilgili yaptığı açıklamada olaydan “Halil Kayalıbay’ın kendisine gönderdiği mektup dışında haberi olmadığını iddia etti.
CHP’ye yakın gazetelere göre de bu mektup şantajın deliliydi. İddialar üzerine savcı yeniden soruşturmayı açtı. Ömer İnönü’nün tutuklanma talebi reddedildi. Aylar boyunca bütün gözler soruşturmanın üzerinde oldu. Hasan Ali Yücel’den Kasım Gülek’e 50’ye yakın isim ifade verdi. Olay yerinde tatbikat yapıldı ve duruşmalar başladı.
Duruşmalar sırasında Ömer İnönü’yü olayın olduğu günlerde Adalet Bakanlığı yapan Ali Rıza Türel Adalet Bakanlığı müfettişliği yapan Zihni Betil’in de aralarında olduğu ünlü avukatlar savundu.
Duruşmaların en trajik anlarından biri Muzaffer Kayalıbay’ın annesinin Ömer İnönü’ye koynundan çıkardığı İsmet Paşa’yla Ömer İnönü’nün çocukluğunu gösteren bir resmi gösterdiği andı:
“Senin küçüklüğünü bilirim. Bu resim 20 senedir odamda asılı duruyordu. Oğlumu Ömer ezdirdi deyince indirdim. Seni evladım gibi severdim. Oğlumu Olga ile Haldun mahvettiler.”
Olaydan sonra bir Çinli konsolosluk çalışanıyla evlenen Olga, önce savcıya bildiklerini anlattı, sonra mahkemede üzerine çok gelinince sustu. Avukatları Muhittin Köklü bile aileyi şantajcılıkla suçlayıp karşı cepheye geçmişti. Baba Halil Kayalıbay’ın yüreği daha fazlasını kaldıramadı.
Muzaffer Kayalıbay’ın kardeşleri; Adana’da yargıçlık yapan Daniyal ve otel işleten Nesimi işin peşini bırakmadılar. Mahkemeye olayda Ömer İnönü’yü gördüğünü söyleyen bir kamyon şoförünün ses kaydını sundular. Mahkeme Şaban Civan adlı şoförü tanık olarak çağırdı.
Avukatların ve mahkemenin fikri takibiyle şoför Civan’ın tanıklığında açıklar bulundu. Aylarca süren davada 6 Temmuz 1951 günü Ömer İnönü, aleyhinde delil bulunamaması nedeniyle beraat etti.
Yaşlı gözlerle mahkeme önüne gelen İnönü “Adaletin bu şekilde neticeleneceğinden emindim” dedi. Ama dava burada bitmedi.
Ne Ömer ne de Rober’in katil olduğuna hükmeden mahkeme, cinayeti fail-i meçhul bıraktı ve yalancı şahitlikten şoför Şaban Civan ve Olga’nın aralarında olduğu 6 kişi hakkında dava açtı. Mahkeme yıllar sürdü. 1953 Ağustosundaki duruşmada söz isteyen Civan “Hastayım. Muayene edilmemi istiyorum. Eğer beni muayeneye sevk ederseniz mühim bir ifşaatta bulunacağım dedi. Talebi kabul edildi ve anlatmaya başladı: “Vakayı müteakip, durum gazetelere aksedince Ankara’da otelci Nuri ve Nesimi Kayalıbay bana esrarlı bir sigara içirdiler. Bu sigaranın tesiriyle kendimden geçtim. Bu sırada failin Ömer İnönü olduğunu söylemişim. İki otelci sözlerimi plağa almış”
Mahkeme iki yıl daha sürdü. Sonunda bütün kabak şoför Şaban’ın başına patladı. Diğer sanıklar beraat etti. O, 3 yıl hapis cezası aldı.
Mahkeme sırasında Rober’in Fransa’ya, Olga’nın ABD’ye gitmek için vize almaya çalıştığı ortaya çıktı. Aluşka ise Çekoslovakya’ya gitti. Olga’ya ABD vizesi ayarlayanın Haldun Tandoğan’ın arkadaşı, bir yıl sonra benzer bir cinayetten sıyrılmış, Genelkurmay Başkanı’nın oğlu Haşmet Orbay olduğu iddia edildi.
Olga eşiyle Çin’e gitti. Emniyet Müdürü Ahmet Demir Vali oldu.
Ömer İnönü kısa bir süre sonra evlendi. Bundan sonra adı çok az duyuldu. Önce bir krom madenine ortak oldu, sonra da 27 Mayısçıların ABD’lilerden aldığı Kahta Petrollerini çıkaran bir şirkete.
Maçka’da aldığı değerli bir arazi çok konuşuldu. 1972’de bindiği uçak Deniz Gezmiş’in serbest kalmasını isteyen hava korsanları tarafından Bulgaristan’a kaçırılınca tekrar ismi gündeme geldi. Hayri ve Eren adlı iki oğlu oldu. 2004 yılında da hayatını kaybetti. Oğullarından biri 2014 yılında Şişli Belediye Başkanı seçildi.
Olga, ilk ifadesinde Muzaffer Kayalıbay’ı ezen otomobilin “açık renkte, tenteli, spor” olduğunu söylemişti.
Belki sadece bir tesadüftür. 7 Şubat 1940 günü Çankaya Köşkü Umumi Katibi (Genel Sekreteri) Kemal Gedeleç, Paris Büyükelçisi Behiç Erkin’e “Hususi” ibareli bir yazı yazmıştı:
“Reisicumhurumuzun mahdumları (oğulları) için Delahi (Delahay) marka bir spor otomobili almak istiyoruz”…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025