Yıldıray OĞUR
Bu Dağlıca için de marş besteleyip düğünlerde çalacak mısınız?
9.02.2015
2751
21 Ekim 2007 günü saat 00.20'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Köyü'nde bulunan TSK Kamando Taburu, Irak’tan giren 200 PKK’lı tarafından basıldı. Baskında 12 asker hayatını kaybetti, 8 asker esir alındı. Esir askerler günlerce PKK tvlerine çıkarılıp konuşturuldu.
Baskından 1 hafta sonra PKK militanlarından oluşan Koma Awazên Çiya grubu baskın için Oramar (Dağlıca’nın original Kürtçe adı) Türküsü’nü yaptı.
Yetmedi, türkünün bir de PKK’lıların rol aldığı klibi yapıldı. İçinde keleş ve mavzer sesleri duyulan türkü o günden beri Kürt düğünlerinin vageçilmez halay müziklerinden biri. Klibi Kürt müzik kanallarında yıllardır dönüyor. Youtube’da 10 milyona yakın kez dinlenmiş. DTP kongrelerinde, HDP konvoylarında hatta bir keresinde askerlerin de halaya katıldığı bir düğünde çalınmış.
2007’deki Dağlıca baskınının ‘şerefine’ bestelenmiş o Oramar Türküsü’nün Türkçe sözleri şöyle:
“Oramar yüksektir, yayla, vadi ve köydür.
Gerilla toplanmış halaya tutuşmuş.
Arkadaşlar başkaldırdı
Zinar halayın başında.
Savaş ve cenk şenliktir...
Gerillanın elindeki kılıçtır
Düşmanın fermanıdır
Gerilla güzel intikam aldı
Üç gün üç gece direndiler.
Çemberi kapatıp bırakmadılar.
Turanlıların pergelini
Perişan ettiler
Kürdistan'da başkaldırdı.
Rom'un(Türklerin) tahtını salladılar.
Dünya ya seslerini duyurdular
Gerilla güzel intikam aldı."
Her tarafından şiddet, militarism, ırkçılık akan bu türkünün çatışmanın diğer tarafında bir karşılığı olmadı hiç. Türk cephesinde parti binalarına, Kürt işçilere saldıran faşistler çıktı ama 30 yıllık savaşta PKK’ya karşı popular olmuş bir türkü ya da marş bestelenmedi. İçinde Kürtlere hakaret edilen, PKK’lıların nasıl öldürüldüğünü anlatan böyle bir türkü eşliğinde düğünlerde halay çekilmedi, horon oynanmadı. Klipleri tvlerde neşeyle döndürülmedi.
Bu 30 yıllık savaşta zaman zaman ırkçı saldırılar, kötü bir dil yükseldi. Ama bunlar marjinal kaldı, savaş bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşmedi. Kürtlere karşı nefret dili kullananlar zamanla marjinalleşti, ayıplandı. Bugün Ahmet Kaya’nın lincine katılmış olmak magazine dünyasında en büyük utançlar, üst üste özür dilenerek izi çıkmayan bir leke.
Bugün 90’lar Türkiye’de ayıplanan, bütün siyasilerin asla dönülmemeli mesajları içinde ancak andıkları bir lanetli dönem. JİTEM, beyaz toros, Yeşil’den kimse gururla bahsetmiyor. Kriminalize edilmiş, kötü hatıralar bunlar. PKK’ya karşı en sert savaşı yürütmüş, en popular olmuş paşa Osman Pamukoğlu bağımsız girdiği son seçimlerde İstanbul’dan ancak 15 bin 180 oy alabildi.
Türkiye, bir istiklal savaşı sonrası cumhuriyet kurmuş, mevcut olanı da dahil bütün anayasalarını yapmış, 70 yıl ülkeyi fiili olarak yönetmiş ordusuyla hesaplaştı, darbeler yargılandı, hatta bu hesaplaşmada hukuk dışına bile çıkıldı. Askeri vesayet hem fiilen hem fikren hem de ahlaken geri püskürtüldü.
Ama Kürt cephesinde durum pek parlak değil. Kürtler tabii ki yek vücut bir kitle değil. Çok farklı eğilimler, görüşler var.
Ama büyük bir çoğunluk için Oramar Marşı çalınan bir düğünde halay çekmek problem değil. Tam da PKK işte bu duyguya karşılık geliyor.
Tabii ki artık bir Kürt orta sınıfıvar, Kürtlerin elinde çok güçlü siyasi, sosyal güçler, sonuna kadar açılmış yollar, katedilmiş mesafeler, geri dönülmez haklar bulunuyor.
Artık Kürtlerin de kaybedecek çok şeyi var. Ama bütün bunlara yüzde 13 oya, 80 milletvekiline, bunca barış görüşmesine, müzakereye, Türkiyelilik mesajına ragmen PKK hiçbir makul gerekçe ileri sürmeden bir anda yeniden silahının namlusuna kurşun sürdüğüne, şehirleri savaş alanine çevirip, Kürtlerin hayatlarını, kazanımlarını riske attığında karşısında hala sahici bir sorgulama, direnç görmüyor.
Bunun yerine öfkeli Türk laikleriyle “Erdoğan yaptı” demek Kürtlerin büyük bir kesiminin de hala daha çok işine geliyor.
Ama şu anda ibre Kürtlerin önünde durmuş bekliyor. Bütün Türkiye onların kararını bekliyor. Şu anda savaşı ancak onlar durdurabilir.
PKK’nın son savaşına, serhildan çağrılarına, canlı kalkan olun taleplerine karşı büyük bir isteksizlik direnç olduğu gözle görülüyor. Ama bu yetmiyor. PKK’nın Kürtler için Türkleri öldürmeye devam etmesine daha net bir yeter sesi bekleniyor.
İki yol var. Ya Türkiye yaşanmayacak bir ülkedir, Türkler Kürdistan’da işgalcidir, birlikte yaşanmayacak bir halktır ve o yüzden onlarla savaşmak gereklidir.
Ya da burası bütün sorunlarına ragmen ortak vatandır, gelecek Türkiye’dedir, Türklerle birlikte yaşamanın eşit ve adil bir yolu aranacaktır.
Bunun orta yolu artık yok. Arada Türklerden bir kaçını öldürüp varlığımızı hissettirelim diyerek gidilecek yolların sonuna geldik.
Eğer yol ikincisiyse buna Türkleri, Türk asker ve polisleri öldürerek ikna etmek mümkün değil.
Her ölüm haberi mesafeleri açmaktan, uçurumları derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramadı, yaramıyor. Her ölüm çözüm isteyenleri sesini kesiyor, çözümü savunduğu eski tweetleri aranıp yüzüne vuruluyor.
Bu psikolojiyi ancak Kürtler değiştirebilir. Evlerinin önünde, köylerinde Türk gençlerinin öldürülmesine karşı yüksek sesle ses çıkararak yapabilirler bunu.
“Size insanlığı öğreteceğiz” gibi ırkçılığı yeniden üreten hashtaglerle cenaze toplamaktan insanlık dersi verdiğini zannederek değil, o insanları öldürmeyereki ölmelerine izin vermeyerek yapabilirler bunu.
2015 yılında dağlardaki komutanlar tarafından yönetilmeye itiraz ederek, verdikleri oylara, siyasetçilerine sahip çıkarak, sokaklarda terör estiren kara gömlekli veletleri evlerine göndererek…
Ve tabii o Oramar Marşını bir daha çalmarak, Türk askererinin ölümü üzerine yeni marşlar bestelemeyerek, o marşın çaldığı düğünlerde halaya kalkmayarak…
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
- “Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı”
10.11.2025 - Lavaboda kalmış bir yığın bulaşık….
8.11.2025 - Münfesih terör örgütü
3.11.2025 - Mami, IKE ve Hüseyin-2
1.11.2025 - Mami, IKE ve Hüseyin-1
29.10.2025 - PKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi?
27.10.2025 - Neşe’nin kapsayıcılık sorunu…
21.10.2025 - Neyse ki Meclis zabıtları asla kaybolmuyor
18.10.2025 - Öcalan o kanalları ilk kez izledi ve…
13.10.2025 - Hatay’ı haritasına ilk kim koymuştu?
11.10.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































hamdi şahin
Özene bezene yazdığınız bir önceki yazınızın, neden hakkettiği ilgiyi görmediğinin cevabını da yine siz vermişsiniz sayın Yıldız...Fazlalıkları atmaya kıyamayıp, Kısa yazamamak ... Hele de bu çağda, okuyup göz atacak bunca şey bir tık ötedeyken... Kürt meselesine gelince Sayın Yıldız; HDPyi de doğuran siyaset,(hadi terör demeyelim ama) şiddeti öylesine baskın kullanıp, bizzat Kürtleri öylesine susturup, baskı altına alıp, bunu on yıllar boyunca öylesine normalleştirdi ki şimdi baskıdan, şiddetten söz edince insana biraz tuhaf geliyor. saygılar.