Yıldıray OĞUR
Dostoyevski, 1865 yılında yazdığı kısa hikâyesi Timsah’ta Avrupa turuna çıkmadan bir gece önce eşi, kızı ve yakın arkadaşıyla gezmeye çıkan memur Ivan’ın görmeye gittikleri bir timsah tarafından yutulmasıyla başına gelenleri anlatır.
Ivan timsahın içinde konuşuyor ve dışardakilerin seslerini duyuyordur. Ailenin yardım için gittikleri polis “kurcalamayın, olay şüpheli, zaman geçsin, biraz unutturalım” diye akıl verir. Bir başkası “timsah tarafından yutturulan memurlara ait bir madde yok” diyerek bir şey yapamayacağını söyler. Timsahı gezdiren kumpanya, arkadaşları bu tuhaf durum üzerinden para kazanmaya çalışırlar. Dost, düşman ortaya çıkmıştır.
Hikâye Türkiye’de ilk kez 1961 yılında radyoda sahnelendi. Tek bir temsil oldu. Hikâyeyi radyo oyununa çeviren Haldun Taner, o akşam arkadaşlarına oyunun yayınlanacağı saati haber vermiş, herkes heyecanla radyolarının başına oturmuştu.
Çünkü o akşam radyoda duyulan sadece bir radyo tiyatrosunun sesi değildi, 27 Mayıs’ın kudretli Milli Birlik Komitesi’ni eleştiren korsan bir eylemdi bu...
Hikâyenin başında 27 Mayıs 1960 darbesine giden yollar var.
Darbeyi yapan albayların Milli Birlik Komitesi her zaman üniversiteyi yanlarında bulmuşlardı. Darbeciler anayasa yazdırmak için profesörleri İstanbul’dan Ankara’ya getirmiş, Yassıada Mahkemeleri için içtihatları onlardan almış, Et Balık Kurumu’nda kıyma yapılmış öğrenci propagandalarında en önde üniversite hocalarını kullanmışlardı.
O isimlerden en önde geleni olan İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar’ın Cumhurbaşkanlığı bile gündeme gelmişti.
Özgürlük ve demokrasi getireceğine inandıkları “devrim”in arkasına dizilen hocaların çok güvendikleri darbecilerden en önemli beklentisi ise üniversite reformuydu.
Havada hürriyet rüzgârları esiyordu. 7 Ekim 1960 günü Üniversitelerarası Kurul reformu görüşmek üzere Milli Eğitim Bakanı Prof. Bedrettin Tuncel başkanlığında İstanbul Üniversitesi’nde geç vakitlere kadar süren bir toplantı yaptı. Toplantı çıkışı gazetecilere konuşan bakan “27 Mayıs’tan sonraki bu hürriyet havasında bakanlığın üniversitelere empoze edeceği bir fikri olamaz. Üniversiteler Kanunu’nda tadil de onların kendi meselesidir” diyecektir.
Ve nihayet 28 Ekim 1960 günü Milli Birlik Komitesi tarafından 115 sayılı “Üniversite Kanunu’nun bazı maddelerinde tadilat yapan kanun” yayınlandı. Ama dikkatler aynı anda Resmî Gazete’de yayınlanan 114 sayılı başka bir kanundaydı.
“Üniversite öğretim üyelerinden bazılarının vazifelerinden affına ye bazılarının diğer fakülte ve yüksek okullara nakline dair Kanun”un altında 147 kişilik bir isim listesi vardı. 28 ordinaryüs profesör, 59 profesör, doçent ve asistan üniversiteden bir kanunla atılmıştı.
Peki ortak özellikleri olmayan bu 147 hoca neden üniversiteden tasfiye edilmişti?
Evet bazı hocalar Demokrat Parti’ye yakındı. Örneğin Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, DP’nin devamı olan partilerin çoğunluğu elde ettiği 1961 seçimlerinden sonra Meclis’e girmiş ve cumhurbaşkanlığına aday olmuş, askerler tarafından tehdit edilince İsviçre’ye kaçmıştı. Prof. Dr. Yavuz Abadan eski bir CHP milletvekiliydi ama DP iktidarında Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nü kurmuştu. Devrinin en önemli Amme Hukukçusu Recai Galip Okandan Demokrat Parti döneminde dekanlık yapmıştı. Ord. Prof. Dr. Emin Onat’ın suçu da herhalde DP iktidarı döneminde açılan Anıtkabir’in mimarı olmaktı. Almanya’dan Türkiye’ye gelmiş Prof. Dr. Fuad Sezgin’i listeye sokansa muhakkak Yassıada’da yargılanan Demokrat Parti milletvekili kardeşi Servet Sezgin’di.
Peki DP’yle alakaları olmayan ülkenin önde gelen felsefecilerden Takiyettin Mengüşoğlu’nun, Reichenbach’ın asistanı Nusret Hızır’ın, ilk modern sanat tarihçisi Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun, ismi bile yanlış yazılmış daha sonra anılarıyla şöhret olacak Amerikan dili edebiyatı profesörü Mina Urgan’ın, haberi Hitit kazılarını sürdürdüğü Boğazköy’de alan arkeolog Halet Çambel’in listede okutmanlıktan profesörlüğe terfi ettirilmiş Sabahattin Eyüpoğlu’nun, dünyaca ünlü bir tiyatro yazarı olan Haldun Taner’in suçu neydi? Üstelik bu isimlerin neredeyse tamamı 27 Mayıs’a hararetle destek vermişti.
Ama 27 Mayıs’a destek vermekten daha ilerisini yapanlar bile aynı akıbetten kurtulamadılar. 27 Mayıs darbecilerinin 1961 anayasasını hazırlayan kurulun üyeleri Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ve Prof. Dr. İsmet Giritli daha bir yıl geçmeden üniversiteden atılacaklar listesine girmişti. (Tunaya’nın komisyonda dil temelli eşitlik ilkesini savunduğu için başkan Sıddık Sami Onar’dan Kürtçülük eleştirisi aldığı söylenir)
Türk Tefekkür Tarihi’ni yazan Hilmi Ziya Ülken’i Edebiyat Fakültesi’nden İlahiyat Fakültesi’ne gönderen, Ege Üniversitesi’nin adını bile İzmir Üniversitesi diye yazan tasarının altında Üniversite Kanununda reform yapan tasarıyı da hazırlayan MBK üyesi yüzbaşı İrfan Solmazer’in imzası vardı.
Yüzbaşı Solmazer tasarıyı MBK’ya sunarken şöyle demişti:
“Efendim, sözcü olarak şunu açıklıyayım; 27 Mayıs İnkılâbının gayesi, istikbalde memleketi idare edecek şahıslar olarak, şahsi menfaat duygusundan uzak bir nesil yetiştirmek ve memleket hizmetine millî şuuru tam olarak kendini vermiş, yarının Türkiye'sine sahib olacak çocuklarımızı mükemmel olarak yetiştirmektir. İşte bu gayeye ulaşmak yolunda, şimdi müzakere edeceğimiz kanun teklifi, yaşlı ve ilmî bakımdan yetersiz olan bazı öğretim üyelerinin üniversiteden affına dair kanun teklifi.’’
147’lilerin tasfiyesi MBK’dan birkaç teknik düzeltmeyle itirazsız geçti. https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/td_v2.goruntule?sayfa_no_ilk=35&sayfa_no_son=38&sayfa_no=36&v_meclis=21&v_donem=01&v_yasama_yili=&v_cilt=2&v_birlesim=028
Ama ertesi gün ortalık karıştı. 27 Mayıs’a destek vermiş hocaların tasfiyesine gazeteler ve üniversiteler çok kızmış, 27 Mayıs’a ülkeyi götüren öğrenci dernekleri ayağa kalkmıştı.
Kararı protesto için İstanbul Üniversitesi rektörü Sıddık Sami Onar ve İTÜ Rektörü Fikret Narter görevlerinden istifa ettiler. Ertesi gün onları Ankara Üniversitesi Rektörü Suat Kemal Yetkin, üniversitesinin adı yanlış yazılmış Ege Üniversitesi Rektörü Mustafa Uluöz ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Rektörü Turhan Feyizoğlu izledi.
Bir yıl önce sonu 27 Mayıs’la bitmiş öğrencilerin ve hocaların tepkilerini yatıştırmak ve birbirine benzemeyen 147 kişinin hangi sebeplerle üniversiteden atıldığını açıklamak için Milli Birlik Komitesi üyeleri peş peşe açıklamalar yapmaya başladı. MBK üyesi Yarbay Muzaffer Karan’ınki en sertiydi:
“Ahlakî, ilmî ideolojisi yönünden yüz kızartıcı notlara sahip olan, bilhassa çoğu komünist, mason, kifayetsiz, cinsi sapık, Kürt devleti kurmak isteyen, asistanlarını metres olarak kullanan, doçentin yazdığı kitaba imzasını koyan, senede üç beş kere fakülteye uğrayan üyeleri affettik.”
Diğer üyeler de, içinde Atatürkçü bir üniversite kurmak, hızı artırmak, milli menfaatler, gerici fikirler geçen açıklamalar yaptılar. MBK üyesi Orhan Erkanlı gençleri “sokağa çıkarlarsa DP’liler tarafından kullanılmakla” üstü kapalı tehdit etti.
Tepkiler dinmeyince MBK üyeleri Yüzbaşı İrfan Solmazer ve Yüzbaşı Numan Esin 31 Ekim günü İstanbul Üniversitesi’nde önce öğrencilerle bir araya gelerek onları ikna etmeye çalıştılar.
Toplantıda MBK üyeleriyle askerler arasında ilginç diyaloglar yaşandı. İrfan Solmazer en son sinirlenip “Bu 147’likler içinde tanıdığınız biri var mı” diye sordu. Öğrenciler bir hocanın ismini verdiler. Solmazer “gelin benimle” diyerek öğrencileri bir odaya aldı, silahını çıkarıp masanın üzerine koydu. “Şimdi bir asker gibi silahın üstüne yemin edeceksiniz çünkü size bir devlet sırrını açıklayacağım” dedi. Öğrenciler dediğini yaptı. Solmazer “O hoca komünistti” diye büyük devlet sırrını açıkladı. Öğrencilerin itirazları sürünce: “İsterseniz yanımdaki emniyet müdürüne sorun. Yakında hepsi tevkif edilecek, saat işidir bu” diye ekledi.
Yüzbaşı Solmazer ve Esin ertesi gün aynı üniversitenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde 1’i Ordinaryüs, 3 Profesör, 11’i Doçent ve asistanlardan oluşan 23 hocayla bir araya geldiler. Daha MBK üyeleri üniversiteden ayrılamadan radyodan o 23 ismin altına imza attığı bir bildiri yayınlanmaya başladı:
“Biz İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi üyeleri ve yardımcıları Milli Birlik Komitesi’nin üniversite camiasının yüzde 99.6 nisbetinde teklif ettiği şekilde çıkardığı yeni üniversite kanununa tamamen ve yapılan tasfiyeyi prensip olarak desteklediğimizi bildiririz. Tasfiye edilenler arasında bugün hak ve hürriyetten bahsedenler tıpkı yıllarca milletin sesini boğmak isteyen düşük iktidarın başları gibi eski Üniversite Kanunu’nun antidemokratik hükümlerini daima kendi lehlerine ve daima daha şiddetli tatbik etmişler ve diğer tatbikçiler karşısına hürriyetten yoksun öğretim üyeleri ve yardımcılarının ızdıraplarına kulaklarını tıkamışlardı. Bugün bu gerçeği hatırlatmak mecburiyetindeyiz. Üniversitelerimize hürriyetin sıcak güneşini getiren bu kanunu, sayın Milli Birlik Komitesi üyelerinin dilediği gibi Türk ilim ve irfanı bakımından milletimizi için hayırlı ve başarılı olacağından şüphemiz yoktur.”
Bildirinin altında imzası olan profesör ve doçentler arasında Ali Nihat Tarlan, İbrahim Kafesoğlu, Cahit Tanyol, Semavi Eyice, Halit İnandık, Faruk Timurtaş gibi hocalar vardı.
Bir gün sonra Edebiyat Fakültesi’nin bu kez bu bildiriye karşı çıkan hocları arkadaşlarının görevlerine iade edilmesini isteyen bir bildiri yayınladılar. Bu bildiriyi de fakülte hocalarından Ahmet Hamdi Tanpınar, Tahsin Banguoğlu, Macit Gökberk, Mehmet Kaplan, Berna Moran, Salih Tuğ, Mümtaz Turhan ve Ioanna Kuçuradi gibi isimler imzalamışlardı.
Ama tepkilere rağmen karar bir türlü geri alınmıyordu. İşte bu sırada üniversiteden atılan öğretim görevlileri Haldun Taner’den bir metin yazmasını istediler. Ama onun daha iyi bir fikri vardı. Dostoyevski’nin Timsah’ını kendi hikâyelerine uygun olarak uyarladı. Başlarına gelen fişleme ve tasfiyeye karşı yeterince ses çıkarmayan arkadaşlarına ve devlete söyleyeceklerini Ivan’ın arkadaşlarına söyledi. Oyun darbenin sesi olan radyodan bütün ülkeye yayınlandı.
147’lere af ancak 1 yıl sonra mümkün olabildi. 27 Aralık 1961 günü Meclis’e gelen yasayla tasfiye edilen akademisyenlere üniversite yolu yeniden açıldı.
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/MM__/d01/c004/mm__01004065ss0050.pdf
Çoğunluğu üniversitelerine geri döndüler. Bazıları yurt dışına gittiler.
Prof. Dr. Fuat Sezgin onlardan biriydi. Üniversiteden atılınca tekrar Almanya’ya gidip dünyanın en ünlü İslam bilim tarihi uzmanlarından biri oldu. Sezgin, daha sonraki bir konuşmasında “MBK’ya İslam bilim tarihine katkılarından dolayı” teşekkür etti.
MBK üyesi Yüzbaşı İrfan Solmazer, 147’leri tasfiyesinden bir ay sonra 14’lerle birlikte MBK’dan tasfiye edilip, yurt dışına sürgüne (Lahey) gönderildi. Geri döndü, üniversiteden attırdığı hocalarla Deniz Gezmiş’e mısır gibi bomba patlatmakla övündüğü 9 Mart cuntasında ilerici darbecilik oynadı.
MBK üyesi Numan Esin, üniversiteden atılmasına sebep olduğu Sabahattin Eyüpoğlu ile birlikte 12 Mart’tan sonra hapis yattı.
Arkeolog Halet Çambel, üniversiteden atıldıktan sonra arkeolojik kazılarına devam etti. Karşılaştığı bir mesele için görüştüğü MBK üyeleri 147’liler meselesini açınca “27 Mayıs Devrimi'nin doğrultusunda kişisel sorunların yeri olmadığını söyleyip” onları susturdu.
147’lilerin çoğu destekledikleri darbecilerin onları üniversiteden attırmasını unutturmaya çalıştılar, bir yıl biyografilerinden sildiler, çok azı anılarında bundan bahsetti, bir yanlış anlama, dönülmüş bir hataydı bu.
147’leri çeşitli iddialarla itham eden fişlemeleri yapıp MBK’ya veren hocalardan biri olduğu iddia edilen İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörlerinden Cihat Abaoğlu 2 yıl sonra Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde aktif rol oynadı.
Onunla birlikte darbe girişimlerinden Aydemir’in yanında olan profesörlerden biri de 147’lerden Halet Çambel’in kanser araştırmalarında dünyaca ünlü olan kardeşi Prof. Dr. Perihan Çambel’di.
Son ana kadar Aydemir’e destekten vazgeçmedi. Bu yüzden tutuklandı. Tutuklanması New York Times’da haber oldu. Dünyaca ünlü bir profesör neden darbeci bir Albay’a hayran olur sorusuna şöyle cevap vermişti: “Müthiş bir insandır. Her sabah erken kalkar, mutlaka tıraş olur, ayakkabıları her zaman boyalıdır, pantolonu her gün ütülü.” Çambel, Aydemir darbesine katıldığı için Harbiye’den atılan bir genci evlat edindi.
Haldun Taner’in Timsah oyununun o meşhur radyo kaydı da 147’lilerin hikâyesi gibi unutuldu. 50 yıl sonra eşi evde bir makara bulana kadar...
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025