Yıldıray OĞUR
Hans Joseph Lazar, 1895 yılında İstanbul’da doğmuş Türk-Yahudi orjinli bir gazeteciydi. 1930’larda Yahudi kimliğini saklayarak Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’le çalışmaya başlamış, İspanyol İç Savaşı’nda Franko’ya desteğe giden Nazi kuvvetlerinin basın biriminde yöneticilik yapmıştı.
Bu tuhaf hayat hikayesinde bizi ilgilendiren ise 23 Eylül 1923 günü Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı bir röportaj. Çünkü o röportaj aslında Türkiye’nin 94 yıllık başkanlık tartışmalarının başlangıcı sayılabilir.
Mustafa Kemal Paşa, röportajı Büyük Millet Meclisi’nin başkanı sıfatıyla vermişti. Ama o günlerde Meclis Başkanlığı bugünkünden başka bir anlam ifade ediyordu.
20 Ocak 1921 günün kabul edilen cumhuriyetin ilk anayasası Teşkilat-ı Esasiye’nin birinci, ikinci ve üçüncü maddelerine göre “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindi. Yürütme kuvveti ve yasama yetkisi Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve toplanır, Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilir ve hükûmeti ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ adını taşır”dı.
Aynı yasanın 7. Maddesinde Meclis’in yetkileri şöyle sıralanmıştı; “Şeriat hükümlerinin uygulanması, bütün kanunların yürürlüğe konması, değiştirilmesi, yürürlükten kaldırılması, antlaşma ve barış imzalanması ve vatan savunmasıyla ilgili savaş ilâmı”
9. maddeye göre de “Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından seçilen başkan, “Meclis adına imza atmaya ve Bakanlar Kurulu kararlarını onaylamaya yetkiliydi. Büyük Millet Meclisi Başkanı, Bakanlar Kurulu’nun da tabii başkanıydı.”
Yani aslında Meclis Başkanı Devlet Başkanı demekti. Fakat yürütme ve yasamanın Meclis’te birleştiği bu modelde yasamanın yürütme üzerindeki mutlak denetim yetkisi vardı, her konu Meclis’te uzun uzun tartışılıyor, bakanlar sık sık düşürülüyor, bakanların yerine Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in onayı olmadan seçimler yapılabiliyordu.
İşte bu kriz zamanlarından birinde yakın çalışma arkadaşlarıyla Ankara Garı’nda toplantılar düzenleyen Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilanına bir ay kala niyetini Viyana merkezli Neue Frei Presse gazetesinin Ankara temsilciğini yapan Hans Joseph Lazar’a anlatmıştı:
“Teşkilat-i Esasiyemizin maddelerinde hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir. İcra kudreti, teşri salahiyeti milletin yegane hakiki mümessili olan Meclis’te tecelli ve temerküz eder. Bu iki cümleyi bir kelimede izah edebilmek için, hangi lügatte aranırsa artansın mezkur kelime Cumhuriyet olacaktır.. Binaenaleyh Türkiye’nin dahili tekamülü tamamen bitmemiştir. Daha tadilat ve terakkiyat vuku bulacak ve bilumum tekamülat Cumhuriyet esasına müncer olacaktır. Türkiye hal-i hazırda olduğu kadar ileride de daha ziyade demokratik bir Cumhuriyet olacak ve Cumhuriyet hiçbir surette Garp cumhuriyetleri esasından farklı olmayacaktır.”
http://maviboncuk.blogspot.co.uk/2013/07/hans-josef-lazar-mkemal-interview-1923.html
Röportaj Ankara ve İstanbul’da siyaset dünyası ve basınına bomba gibi düştü. Meclisin üstünlüğünü savunan muhafazakar eğilimli Tevhid-i Efkar gazetesinde çıkan imzasız bir yazı bu aceleye getirilmiş kararı yeriyordu:
“Bizim muhafazakar kafamızı beğenmeyenlerin müteceddid ve terakkiperver dimağları haftalardan beri Ankara İstasyon Binası’nda Cumhuriyet doğurmaya çalışıyorlar. Bizim bildiğimize göre Cumhuriyet istasyon binalarında değil, millet meclislerinde doğar... Yeni Cumhuriyet istasyonda hazırlandığı için bir sürat katarı gibi azami şiddetle ortaya atıldı.”
Peki Mustafa Kemal’in kafasına nasıl bir Cumhuriyet vardı?
İstanbul ve Ankara basını sayfalarını bu tartışmalara ayırmıştı. 23 Eylül günü Tevhid-i Efkar’da çıkan “Cumhuriyet terazisinin hangi kafesi ağır basacak?” başlıklı yazıya göre Halk Fırkası Cumhuriyetçiler ve La Cumhuriyetçiler diye ikiye ayrılmıştı. La Cumhuriyetçilerin bir kısmı mevcut sistemi savunan Hakimiyet-i Milliyeciler, bir kısmı ise İttihatçılardı. Cumhuriyetçiler ise üçe ayrılıyordu: Fransız modelini savunan cumhuriyetçiler, Amerikan modelini savunan Cumhuriyetçiler ve Türkiye tarzını savunan Cumhuriyetçiler.
Mustafa Kemal Paşa ve çevresi Türk tipi Cumhuriyeti savunan üçüncü gruptandı.
Ama 29 Eylül günkü ittihatçılara yakın Tanin Gazetesi’ne göre yeni anayasa tasarısını hazırlayan Mütehassıslar Heyeti üyelerinden Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Adalet Bakanı Seyit Bey ve Yusuf Kemal Amerikan Cumhuriyet sistemine taraftarlarıydılar. Gazete bu yüzden ABD Başkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen ABD Anayasası’ndaki 18 maddeyi de okurlarının dikkatine sunmuştu.
26 Eylül günkü Vatan gazetesi de sayfalarını Amerikan ve Fransız modellerini uzun uzun anlatan makalelere ayırmış, Fransız modelinde Cumhurbaşkanı’nın seçildikten sonra parti siyasetinden çekilmesi övülmüş, Amerikan modeli ise “Seçildikten sonra dört sene için diktatör gibidir” denilerek eleştirilmişti.
Dönemin en etkili gazetecilerinden Hüseyin Cahit Yalçın Fransız tarzı cumhuriyeti savunanlar arasındaydı. Ama onun da aynen değil Meclis’e daha ağırlık vererek kabul edilmesini istiyor “Meclis-i Mebusan’ın feshi, meclisten çıkan kanunların kabulü meselelerinde cumhurbaşkanının hukukunun tahdit edilmeye muhtaç” olduğunu savunuyordu. (Yeni kurulacak Cumhuriyet, Hüseyin Cahit’e iyi gelmeyecek, önce Lozan’la ilgili iki Hintli İngiliz’in mektubunu Başbakanlığa ulaşmadan yayınlamaktan İstiklal Mahkemesi’nde yargılanacak, bir sene sonra da kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile ilgili bir habere yer vermekten önce hapse atılacak sonra da Çorum’a sürgüne gönderilecekti)
Mustafa Kemal’e yakın isimlerse her iki modelin de Türkiye’ye uygun olmadığını iddia ediyordu. Daha sonra Cumhuriyet’in uzun süre Adalet Bakanlığı koltuğuna oturacak Mahmud Esad (Bozkurt) o günlerde İzmir’de verdiği bir konferansta şöyle demişti:
“Efendiler, Fransa’da olduğu gibi kuvvetlerin dengesi, Amerika’da olduğu gibi kuvvetler ayrılığına dayanan bir Cumhuriyet şeklini kabul etmek memleketimiz için felaket sebebi olur. Bu iki şekilden birini kabul etmek irticai kabul etmek demektir. Bu iki şekilden birini kabul etmekle halkçılığı, milliyetçiliği tesis için senelerden beri döktüğümüz kanlar, sarf ettiğimiz emekler heder olacaktır. Memleketimiz için en uygun olan cumhuriyet şekli kuvvetler birliğine dayanan Cumhuriyettir.”
Esas büyük tartışma ise yeni Teşkilat-i Esasiyye kanununda Mustafa Kemal’in hem cumhurbaşkanı hem de parti başkanı olacağı haberlerinin çıkmasıyla başladı. Etraflı Düşünelim başlıklı yazısında Hüseyin Cahit “Bu hata olur. Reis-i devlet fırka reisi olamaz. Faal bir siyaset takip eyleyemez. Bunun haricinde düşünülecek, yapılacak şeyler karışıklığa neden olur, zararını çekeriz” derken, Vatan yazarı Ahmed Emin (Yalman) “Gazi Paşa Hazretlerine maruzat” başlıklı yazısında Mustafa Kemal’e seslenerek “Dünyanın hiçbir unvanı, hiçbir imtiyazı, yoktur ki sizi bugünkü mevkiinizden daha yükseğe çıkarabilsin. Aksine olarak unvanların çoğalması milletle sizin aranızda bir engel olabilir... Devlet başkanının parti başkanı mevkiinde bulunması nüfuz ve itibarını sarsacaktır. Pek muhterem Gazi hazretleri, milletin hudutsuz saygı ve sevgisine dayanarak iş gören bir milli rehber durumunda kalacağınızı millete müjdeleyiniz…”
Ama o müjde gelmedi. 29 Ekim 1923’de meclis hükümeti sisteminden Cumhuriyet sistemine geçildi. Meclis iktidarını artık Cumhurbaşkanı ve CHP Genel başkanı olan Mustafa Kemal Paşa’ya devretti. Artık başbakanı ve hükümeti o atıyor, yürütme Çankaya Köşkü’ndeki toplantılarla ilerliyordu. Meclis inkılapların önünde engel olmaktan çıkarılmıştı.
Mustafa Kemal’in hem Reis-i cumhur hem de Cumhuriyet Halk Fırkasının umum reisi olması bir yıl sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulurken yeniden gündeme geldi. Kısık sesli eleştirilere Mustafa Kemal’in cevabı sert oldu:
“Reisicumhurun fırka reisliğiyle cihet-i alakasını ikide bir tekrar edenler ve bütün cihan bilsin ki, benim için bir taraftarlık vardır: Cumhuriyet taraflılığı, fikri ve içtimai inkılab taraflılığı, Halk Fırkası’nın mefkuresi, esas umdesi olan bu noktada, yeni Türkiye camiasında bir ferdi hariç tasavvur etmek istemiyorum. Onun için Reisicumhur da bulunduğum halde, fırkamızın riyaset-i umûmîsini de fahrile muhafaza ediyorum. Bu suretle yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin takviye ve tarsinine hizmet etmekte olduğum kanaatindeyim…”
Terakkiperver Fırka’nın kapatılması, Takrir-i Sükun’la tam gaz giden parti-devlet modeline ikinci itiraz 1930’da bu kez bizzat Mustafa Kemal’in isteğiyle Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan sonra geldi.
Bizzat Atatürk tarafında parti kurması için davet edilen Fethi Bey’in (Okyar) şartı Mustafa Kemal’in CHP Umumi Reisliği’nden ayrılmasıydı. Mustafa Kemal, Fethi Bey’i teskin eden sözler ve açıklamalarla onu ikna etmeye çalıştı:
“Bu fırkalar benim iki evladım gibi olacak ve ben -böylece tabir etmekliğime müsâade ederseniz, sizin babanız olacağım ve bir baba iki öz evladına nasıl muamelede bulunuyorsa, ben de aynı şekilde bu iki fırkaya muamele edeceğim. Bundan emin olunuz.”
Ama sahada Ulu Önder’in karşısında iş yapıyor olmak SCF’lilerin işini zorlaştırıyordu. Serbest Fırka ve CHP’liler arasında bu konuda polemikler başladı. Daha sonra Köy Enstitüleri’ni kuracak Serbest Cumhuriyet Fırkası İstanbul İl Başkanı İsmail Hakkı Baltacıoğlu, “Taptığımız Atatürk” başlıklı bir yazı yazarak “Ebedi rehber mutlak Mustafa Kemal’in CHP’den ayrılmasını’’ istemişti. Cevap bir aşamada Atatürk’ü bile Kemalizmden tekfir edecek Dr. Reşid Galip’ten geldi. Delalet isimli cevapta Reşid Galip, Atatürk’e tapmaktan bahseden Baltacıoğlu’nun aslında böyle yazarak Mustafa Kemal hakkındaki gerçek fikirlerini sakladığını iddia edecekti. (Bir nevi kriptolukla suçlayacaktı)
1930 Belediye seçimlerinde SCF’nin beklenemeyen bir başarı elde etmesi CHPlileri iyice telaşlandırmış, Mustafa Kemal’e CHP’nin arkasında olduğunu söylemesi için baskılar artmıştı. Bu arada Fethi Bey de Mustafa Kemal’e bir mektup yazarak tarafsızlığını açıklamasını istedi.
Mustafa Kemal, orta yolu bulmaya çalışan bir mektupla cevap verdi:
“Malumdur ki, resmî vazifem dolayısıyla ben bugün CHF Umumî Reisliği’ni fiilen îfa etmemekteyim. Fiilen riyaset İsmet Paşa tarafından îfa olunmaktadır. Reisicumhurluk vazifesinin hitamında bizzat teşkil ettiğim Cumhuriyet halk Fırkası reisliğini fiilen idare edeceğim tabiîdir… Reisicumhur bulunduğum müddetçe Reisicumhurluğun uhdeme verdiği yüksek ve kanunî vazifeleri, adilane ve bitarafane ifa edeceğime, laik cumhuriyet esası dahilinde her nevi siyasi faaliyet cereyanlarının bir maniaya uğramayacağına emniyet edebilirsiniz efendim…”
Ama öyle olmadı. Bu mektuptan üç ay sonra Serbest Fırka, Menemen Olayları bahane gösterilerek kapatıldı.
Parti-devlet sistemi Atatürk’ün vefatının ardından Millî Şef adını alan İsmet İnönü ile sürdü.
Tekrar göze batması yine çok partili hayatın görünmesiyle başladı…
7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasından beş ay sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında 708 oyun tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi. 22 Haziran 1946’da Vatan Gazetesi’nde bir yazı kaleme alan Adnan Menderes bu duruma tepki gösterdi:
“Fikrimizce parti başkanlığının devlet başkanlığından ayrılması, Türk demokrasisinin halli mecbur bulunduğu bir mesele olarak karşımızdadır. Devlet reisliği yüksek makamının parti mücadeleleri içine sokulamayarak bütün partilerin üstünde kalması ve hepsine karşı aynı adalet ve insaf duygularıyla ve kanunun emrettiği tam tarafsızlıkla hareket edilmesi ancak ve ancak bu meselenin halline bağlı bulunmaktadır…”
Nitekim, 1947’de toplanan Demokrat Parti Birinci Kongresi’nde partinin en önemli davalarından biri olarak “Devlet Reisliği ile fiilî parti reisliğinin bir zât uhdesinde birleşmemesi usulünün kabulü ve tatbikata geçirilmesi” kabul edildi. Şöyle deniyordu:
“... Her vatandaşın yüreğini sızlatan, endişeye düşüren idarî tasarrufların ilk şartı olmak bakımından da Devlet Reisliği ile fiilî parti reisliğinin bir zâtın uhdesinde birleşmemesinin kabulü millî hakimiyet esasının zaruretleri olarak tespit edilmiştir.”
Bunun uygulamaya geçmesi 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra oldu. Cumhurbaşkanı seçilen partinin genel başkanı Celal Bayar, genel başkanlıktan istifa etti, partinin sade bir üyesi olarak kaldı.
Ama daha da ileri giden partiler olmuştu.
18 Temmuz 1945’te kurulan ilk muhalif parti olan Nuri Demirağ’ın Millî Kalkınma Partisi, Türkiye’de Amerikan sistemini model olarak savundu ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini parti programına koydu.
Yasa dışı Türkiye Komünist Partisi’nin legal partisi olarak 14 Temmuz 1946’da kurulan Türkiye Sosyalist Partisi ise neredeyse bugün referanduma giden anayasa paketini savunuyordu: Cumhurbaşkanı’nın dört yıllığına meclis tarafından seçilmesi, gerektiği kadar devlet sekreteriyle hükümetin Cumhurbaşkanı tarafından kurulması, Cumhurbaşkanının icranın başı olması, Cumhurbaşkanlığı ile hükümet başkanlığının birleştirilmesi...
Parti 5 ay sonra kapatıldı. Ama Türkiye’de başkanlık tartışması daha yeni başlıyordu...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025