Yıldıray OĞUR
ABD ile Türkiye arasındaki Brunson krizini çözmek için diplomatik görüşmelere devam eden ve serinkanlı açıklamalarla tansiyonu düşürmeye çalışan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu iki gün önce Alanya’da bir parti toplantısında yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Biz o Brunson' un kim olduğunu bile bilmiyorduk. ABD Büyükelçiliğinden konsolosluk erişimi için yardım istedikleri güne kadar böyle bir kişinin tutuklandığını bile bilmiyorduk. Kendi tercümanı ve bazı kişiler suç duyurusunda bulunduğu için başlayan bir süreç. Bizim bu kişiden ne çıkarımız olacak?”
Yürüttüğü müzakereler nedeniyle olayla ilgili resmi bilgilere hakim olan Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarına karşı, on gündür televizyonlarına çıkan yorumcular, köşe yazarları, 23 yıldır Türkiye’de yaşayan Rahip Brunson’un FETÖ’cülerle darbe organizasyonuna, PKK’yla Türkiye’yi bölme faaliyetlerine katılmış bir CIA ajanı olduğuna emin görünüyor.
Bazıları iddianameden alıntılar yaparak bu iddialarını dillendiriyor, bir kısmı ise sadece analiz yaparak bu sonuca varıyorlar.
Bilgi yerine akıl yürütmesiyle analiz yapanlar, ABD’nin bir misyoner rahip için bu kadar ayağa kalkmayacağını söyleyip, buradan Brunson’un mutlaka çok kritik bir ajan olduğu sonucuna varıyorlar.
Hemen sonraki cümlelerde “Evanjeliklerin Trump yönetimi üzerindeki etkisi”, “ABD’de yaklaşan ara seçimlerle bu yaptırım tehdidi arasındaki ilişki” üzerine söylediklerinin bu “rahip ajan” hikayesine pek uymamasını ise pek problem etmiyorlar.
Halbuki sadece akıl yürütmeyle başka sorular da sorulabilir.
Örneğin bu kadar karanlık işlere girişmiş kritik bir ajan yakalandıysa, neden mahkeme, soruşturmayı derinleştirip, bu “rahip kılıklı ajan”ının işbirliği içinde olduğu diğer isimleri tespit etmeye çalışmıyor ve neden böylesine tehlikeli bir ismi ev hapsine çıkarıyor?
Yine eğer söylendiği gibi darbe, PKK ve FETÖ’yle ilişkili bir CIA ajanını yakalandıysa neden darbeyle ABD arasındaki bağa ilişkin bulunmuş bu müthiş bağlantı, bütün delilleriyle bütün dünyaya anlatılmıyor, ABD dünya önünde özür dilemek zorunda bırakılmıyor, haklı bir tepki olarak ABD’yle ilişkiler askıya alınmıyor da bu “karanlık ajanın” ABD’nin gitmesiyle sonuçlanabilecek diplomatik görüşmeler yürütülüyor?
Bu soruların cevabı Çavuşoğlu’nun açıklamasında gizli. Çünkü hükümetin Rahip Brunson hikayesi ile savcılığın ve medyanın “CIA ajanı Casus Rahip” hikayesi arasında fark var.
Aslında sadece iddianameyi okumak bile Brunson’un tutuklanma sürecinin bir “CIA ajanı yakalama” operasyonu olmadığını anlamak için yeterli.
Her şey, 1993’den beri oturma izinlerini uzatarak Türkiye’de yaşayan Brunsonların Ağustos 2016’da, yani darbeden sonra tekrar oturma izni almak İzmir İl Göç İdaresi’ne başvurmasıyla başlıyor.
Prosedür gereği, İzmir İl Göç İdaresi, Ankara’daki İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Yabancılar Daire Başkanlığı ve İnsan Ticareti Mağdurlarını Koruma Daire Başkanlığı’na yazı yazıyor.
İddianameye göre bu yazışmalar sırasında “şüphelinin isterse ikamet izni alabilme imkanı var iken pek çok kez geçici oturma talebi alarak, ısrarla bir ikametinin bulunmamasına dikkat ettiğinin tespit edildiği, bu tespitin şüphelinin niyetinin sorgulanmasına neden olduğu” değerlendiriliyor.
Yani soruşturmayı başlatan, 23 yıldır neden geçici oturma izni ile İzmir’de yaşadığıyla ilgili “şüphelinin niyetinin sorgulanması.”
Bu niyet sorgusu üzerine bir bilgi notu İzmir Göç İdaresi’ne gönderiliyor.
İddianamedeki bütün suçlamalar da bu istihbari bilgi notu etrafında dönüyor:
“Adı geçenlerin İzmir İli Alsancak semtinde bulunan Diriliş Kilisesinde faaliyetlerde bulundukları, burada ders ve vaazlar verdikleri, geçimlerini Orta-Atlantik Papaz Yönetimi Evi’nin her ay düzenli olarak gönderdiği maaş, konut ve yol yardımı aracılığıyla sağladıkları, Andrew Craig BRUNSON isimli yabancının, özellikle 2010-2013 tarihleri itibariyle Kürt orjinli vatandaşlara yönelik ayinler düzenlediği, İzmir’deki Protestan Kilisesi önderlerinin katılımıyla 09.10.2013 tarihinde gerçekleştirilen Önderler Toplantısında FETÖ/PDY ile diyalog kurulmasının faydalı olacağını belirttiği, 2015 tarihi itibariyle Suriye’ den ülkemize gelen sığınmacılara insani yardım sağlama görüntüsü altında misyonerlik faaliyeti yürüttüğü” belirtilmiştir.”
Ama bu bilgi notunda da casusluktan bahsedilmiyor.
Zaten, Brunsonlar, 7 Ekim 2016 günü evlerine gelen bir çağrıyla kendi istekleriyle İzmir Göç İdaresi’ne gidiyorlar.
Burada çifte Ankara’dan gelen G-82 (Milli Güvenliğimiz Aleyhine Faaliyet tahdit) kodu ile oturma belgesi verilmeme kararı bildiriliyor.
Sınır dışı edilmek üzere Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’ne gönderiliyorlar. 12 gün boyunca burada tutulduktan sonra, 19 Ekim günü bütün faaliyetleri birlikte yaptığı eşi, Türkiye’den ayrılmamak şartıyla serbest bırakılıyor.
Papaz Brunson ise 8 Kasım 2016 gününe kadar yani toplam bir ay daha burada tutulduktan sonra bir gece yarısı Terörle Mücadele’ye getiriliyor ve 9 Kasım 2016 günü hakim karşısına çıkarılarak FETÖ üyeliği suçlamasıyla tutuklanıyor.
Brunson’un iddianamede ve medyada aleyhine delil olarak kullanılan telefon mesajları, flash diskinden çıkan belgeler de Göç İdaresi’ne giderken yanında götürdüğü çantasında ve üst arama sırasında bulunuyor.
23 yıldır yakalanmayan bir CIA ajanı için büyük bir tedbirsizlik bu.
Bu tutuklama hikayesinin bir “ajan yakalama” hikayesi olmadığının en önemli delili ise resmi olarak Türkiye aleyhine çalışan casusları bulup, yakalamaktan sorumlu MİT Kont-Espiyonaj Dairesi’nin olayın hiçbir yerinde olmaması. Sadece tespit ve yakalama kısmında değil, iddianame ve kayıtlara bakılırsa Rahip Brunson’un MİT tarafından sorgulandığına ilişkin bir bilgi bile yok.
Ayrıca, istihbarat örgütleri arasında, özellikle de müttefik ülkelerin istihbarat örgütleri arasında yaşanan ajan yakalama operasyonlarının gizlilik içinde yürütüldüğü, olayların çok azının yargıya ve kamuoyuna taşındığı da başka bir not olarak düşülebilir.
Zaten Brunson da FETÖ üyeliğinden tutuklanmasından ancak 10 ay sonra Ağustos 2017’de darbecilik ve askeri casusluktan bir kere daha tutuklandı.
Bir buçuk yıl sonra çıkan iddianamesinde aleyhine yöneltilen suçlama da “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme.”
Ama iddianamede casusluk iddiası üçü savcının bu suçlama cümlesinde olmak üzere sadece sekiz kez geçiyor. Diğer beş cümlede ise Brunson’un hangi belgeleri temin edip, askeri casusluk yaptığı belirsiz.
İddianamede bunun tek delili, yine gizli tanığın Türkiye’deki Amerikan üslerinde çalışan Mormon askerlerin faaliyetleriyle ilgili savcılığa verdiği ifade ve teslim ettiği belgeler. Bu ifade ve belgeler 2012 yılından öncesine ait. İddianameye göre bu belgeler içinde Türkiye’deki demiryolları ve benzin istasyonlarıyla ilgili gizli bilgilerin yer aldığı iki rapor da var.
Fakat sorun şu ki; Türkiye’deki ABD üslerinde görevli olan Mormon askerlerin ve Mormon cemaatinin 2012’den önceki faaliyetleriyle ilgili bu gizli tanığın verdiği ifade ve belgelerle, Mormonları Hristiyan bile görmeyen Evanjelik kilisesinden Brunson arasında nasıl bir ilişki olduğu iddianamede boşlukta kalmış.
Bu boşluğu savcı HTS kayıtlarıyla doldurmuş. İddianameye göre telefonlarının aynı yerdeki baz istasyonunda sinyal vermesi iki kişi arasında bir ilişki anlamına geliyor.
Mesela şöyle deniyor:
“Şüpheli Andrew Craig BRUNSON’un kullandığı, inceleme işlemi bitirilen 0532 292 01 56 nolu GSM hattının HTS dökümlerinin kontrolünde, hakkında soruşturma yürütülen Kenneth C. ABNEY ile soruşturma kapsamında anlam yüklenecek şekilde, düzenli periyotlarla 3 kez aynı yerde bulunduğunun anlaşıldığı,”
Kenneth Abney, iddianameye göre Türkiye’de görev yapmış bir Mormon ABD’li asker. Esas olarak bu gizli raporların da ona ait olduğunu iddia ediyor gizli tanık. Neden esas olarak onunla ilgili bir soruşturma yapılmadığı akla gelen başka bir soru.
Ama bu sorular lüks.
İddianameden anlaşılan hazırda elde bulunan bu gizli tanık ifadesi, zaten elde olan Brunson’a yapıştırılmaya çalışılmış.
Brunson’un ve Abney’in üç kez aynı yerde bulunmasından ne kastedildiğini yine iddianameden okuyalım:
“29/08/2010 (Pazar) tarihinde İzmir ili Alsancak semtinden 12:00 ve 18:45 saatleri arasında sinyal verdiği, aynı GSM hatlarıyla 29/08/2010 tarihinden bir sene sonrasına denk gelen 28/08/2011 (Pazar) günü İzmir ili Alsancak semtinden 09:50 ve 22:27 saatleri arasında sinyal verdiği, aynı GSM hatlarıyla 28/08/2011 tarihinden bir sene sonrasına denk gelen 02/09/2012 (Pazar) İzmir ili Alsancak semtinden 12:01 ve 20:31 saatleri arasında sinyal verdiği”
Yani aralarındaki irtibat bir kez 2010 ve iki kez de 2011’de üç kez Pazar günü saat 12.00’den sonra İzmir Alsancak’ta bulunmuş olmak.
İddianamede aynı tür HTS irtibatıyla Brunson bu kez de FETÖ’nün firari İzmir imamı Bekir Baz’a bağlanmış.
Haftalardır gazetelerde ve televizyonlarda dillendirilen “Brunson, FETÖ imamıyla 293 kez görüştü” bilgisinin kaynağı da yine benzer bir HTS raporu.
Savcının iddianamesine bile almaya gerek görmediği ama gazeteciler ve analistlerin “İşte FETÖ ile papazın ilişkisinin delili” diye kullandıkları bu 293 sayısı nereden peki?
“Brunson'un kullandığı 5 GSM hattı ile Baz'ın kullandığı 2 GSM hattının sinyal kayıtlarını karşılaştıran emniyet, 4 Nisan 2011 ila 19 Ağustos 2015 tarihleri arasında bu hatların Konak, Çankaya ve Alsancak'ta birbirlerine yakın bazlarda 293 kez sinyal verdiğini saptamış.”
Yani bu şu demek; ikisi de bu bölgelerde yaşayan iki kişinin telefonları, İzmir’in en kalabalık bölgesinde dört yıl boyunca 293 kez yakın bazlarda sinyal vermiş.
Muhtemelen bu hesapla bu bölgede yaşayan herkesi Bekir Baz ve Brunson’la irtibatlı göstermek mümkün.
Bunun dışında Brunson’u Bekir Baz’la ilişkili gösteren tek delil ise gizli tanığın Brunson’un bir toplantıda kilise açma izni konusunda daha sonra fotoğraflardan teşhis ettiği Bekir Baz’dan yardım istediği iddiası. Bu yardımın tarihi de belirsiz.
(İddianamenin daha ayrıntılı bir değerlendirmesi için http://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/rahibi-katille-yargilamak-6586)
Televizyonlarda ve gazetelerde Brunson’u PKK’ya bağlayan iddiaların delileri de yine Kobani’den Türkiye’ye başlayan göçten sonra Suruç’ta olduğunu gösteren HTS kayıtları, Suruç’ta kırmızı sarı yeşil fularlı Agit adlı biriyle çektirdiği fotoğraf ve yine telefonundan çıkan Whatsapp görüşmeleri.
Bu iddiaları iddianameden okuyalım:
“23.07.2015 günü Andrew BRUNSON’un Suruç’ta bulunmakla birlikte, Kobani’deki şiddet olaylarının ve Diyarbakır ili Sur ilçesindeki hendek operasyonlarının olduğu zaman diliminde de, kendisinin İzmir ilinde görevli bulunmasına rağmen, bu bölgeden çok uzaklarda yer alan, kendi görevi ile hiçbir bağlantısı olmayan Sur ilçesinde bulunduğu, yine bölgede PKK terör örgütünün oluşturmaya çalıştığı kaotik ve şiddet ortamına rağmen bu bölgede bulunmakta ısrar etmesi karşısında iddianamenin genelinde irdelenen, şüphelinin bağlı olduğu illegal yapılanmanın hedef ve stratejisi kapsamında görev yaptığı anlaşılmıştır.”
“Andrew Brunson tarafından gönderilen fotoğrafta Andrew Craig BRUNSON ve eşinin bulunduğu, yanlarında Agid olarak bilinen şahsın boynunda sarı kırmızı yeşil renkte fuların olduğu ve çok sayıda çocuğun bulunduğu, arkadaki çadır kent olarak değerlendirilen mekanda görüntü tespit edilmiştir. Bu görüntünün misyonerlik görüntüsü altında illegal faaliyetler içerisinde olabileceği değerlendirilmiştir.”
“İşte Suruç’u ve Sur’u karıştıran rahip” cümleleri “olabileceği değerlendirilmiştir” diye biten bu cümlelerden çıkarılıyor.
HTS kayıtlarına göre Brunson 2014-2017 yılları arasında 1306 kez Urfa ilinin Suruç ilçesinde, 192 kez Urfa ilinin başka ilçelerinde, 2 kez Diyarbakır ilinde bulunmuş.
Peki ne yapmış burada? Bunun delilleri de Brunson’un üzerinde taşıdığı telefonundaki whatsapp mesajlarından ve sırt çantasındaki flash diskteki notlardan iddianame yer almış.
Bazılarını okuyalım:
“Agid birçok kişi ile iletişime geçtiği için küçük ölçekte dağıtım yaptık ve İncil’i paylaştık. Tüm amacımız Suriye’ye gitmekti. Kürtler arasında kilise yok. Suriye ulaşılabilir değil. Korkunç savaş onlara İncil ile ulaşmamızı sağlıyor.
Kobani’deki takım için dua edin. Muhtemel yetimler için çocuk bakım merkezi. Kilisenin bu kilisesiz yerde yeşermesi dileği ile. Türkiye için dua edin. İncil’in yayıldığı en büyük ülke olması için. Çin’deki rüzgarın Türkiye’ye de esmesi dileği ile”
Zor durumdaki mültecilere yardım götürerek, onları Hristiyanlaştırmaya çalışan fırsatçı bir misyonerden fazlası görünmüyor bu notlarda.
Ama son 10 yılda, Askeri Casusluk davaları, gazeteci davaları, Büyükada ve benzeri davalarda, Soğuk Savaş’ta yakalanmış casus sayısından daha çok casus yakalamış bir yargının bir kere daha ajan yakalamış olmasından pek kimse şüphe etmiyor.
Halbuki, hükümet “FETÖ ve PKK irtibatlı bir CIA ajanı”yla karşı karşıya olmadığının farkında olarak müzakere yürütüyor. ABD’nin yargıya müdahale edip, tutuklu bir kişiyi serbest bırakma talebine karşı, ABD’de haksız yere tutuklanmış Hakan Atilla’yı masaya getirmenin de bir mantığı var.
Ama bu kadar ağır iddiaları, “yargının tasarrufu” diyerek kenara çekilmekle bile yetinmeyip, sorgusuz sualsiz savunanların, iddianamelerdeki bilgileri dahi çarpıtanların bir mantığı olmadığı açık. İdeolojik bagajlar, “söz konusu vatansa” havası bütün bu iddiaların sorgulanmasını engelliyor. Bu müzakerelerden bir sonuç alınınca ne diyeceğini dahi düşünmeyen bir militanlık bu.
Halbuki ülkenizi sevmenin ve savunmanın en iyi yolu sadece doğruyu söylemek olabilir...
Yazarlar
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025