Yıldıray OĞUR
Mehmet Akif, 1908’de II. Meşrutiyet’in İlanı’nın ardından yazdığı ve II. Abdülhamit için “Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblîs’e!” dediği “İstibdad” şiirini “Kardeşim Midhat Cemal’e” diyerek yakın dostu Mithat Cemal’e ithaf etmişti.
Bu ithaf sadece bir şairin yakın dostuna yaptığı bir jest değildi.
Mahkeme üyeliğinin ardından noterlik yapmaya başlayan Mithat Cemal, 1906 yılında Yıldız Sarayı’na ulaşan bir jurnal yüzünden evi basılarak tutuklanmıştı.
Suçlama, Mithat Cemal’in bir Namık Kemal kitabının baskı kalıplarını bulundurmasıydı. Bir süre tutuklu yattıktan sonra bırakılmıştı ama uzun süre arkadaşları başka bir jurnale kurban gitmemek için ondan uzak durmuşlardı.
Bu muamele ve yakın çevrenin verdiği bu tepki Akif’in içine o kadar oturmuş olacak ki 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilince yazdığı şiiri Mithat Cemal’e ithaf etmekle kalmadı, “İstibdad” şiirinin altına “Bir gün evvel” diyerek başka bir şiir daha ekledi.
Şiir, istibdad günlerinde birine selam verdiği için, eşinin mahalleyi inleten bağrışları arasında bir adamın gözaltına alınışını anlatmaktaydı:
“Beş on herif yapışıp bir fakîrin ellerine,
Sürüklüyor; öteden bir kadın diyor:
— Bırakın!
Kocam ne yaptı? Nedir cürmü bî-günâh adamın?
Zavallının büyük evlâdı öldü askerde;
İkinci oğlu da sürgün Yemen’de bir yerde.
Acıklı, göğsü sakat koyverin, didiklemeyin;
Günâhtır etmeyin oğlum, ayıptır eylemeyin.
Efendi kim, o ne bilsin? Bilirse hem ne çıkar?
Kilercisiyle uzaktan biraz hısımlığı var.
Geçende komşuyu görmüş, demiş selâm söyle.
Demek alınmayacak Tanrı’nın selâmı bile!
...
«Sürün! » demiş, ona Şevketli’nin irâdesi var.
— Sürüm sürüm sürünün tez zamanda alçaklar!
Ya sen, zebâni kıyâfetli, gulyabâni paşa,
İlâhi yumru başın bir geleydi sivri taşa!
Yılan bakışlı şebek, bir bakın şunun gözüne!
Kazık boyundan utan... Tû! Herif senin yüzüne!
Sakın mahallede erkek bırakmayın, götürün.
Sayıyla vermediler, öyle, posta posta sürün!
Bakın şu hayduda; durmuş yıkın diyor evimi!
Torunlarım ya herif, aç kalıp dilensin mi?
Mahallemizde de çıt yok, ne oldu komşulara?
Susup da kurtulacak sanki hepsi aklısıra.
Ayol, yarın da sizin hânümânınız sönecek...
Ne var sıçan gibi evlerde şimdiden sinecek?
Yazık sizin gibi erkeklerin kıyâfetine...
— Yetişti yaygaran artık... Çekil kadın evine!
Atın şu kaltağı gitsin, tıkın hemen içeri.
— Paşam, bayıldı kadın.
— Anlamam o hîleleri.
Demek ki bekleyelim gelsin âlemin keyfi...
Saat üç oldu, geciktik, omuzlayın herifi.”
Aslında anlatılan biraz değiştirilmiş olarak Mithat Cemal’in gözaltına alınışıydı. Akif hem o haksızlığı hem de o Paşa’yı tarihe böyle nakşetmişti.
Ama sadece Abdülhamit devrinde gözaltına alınmış çok sevdiği hocası için, yakın dostu Mithat Cemal için değil, daha sonra İttihat ve Terakki devrindeki baskılar yüzünden başına iş gelmiş dostları için de o mahalledekiler gibi pencerelerini kapatmamış, dostlarına yardım etmeye çalışmıştı.
Fıtraten ve fikren birbirinden farklı iki insan olan Mithat Cemal (1950’de CHP’den vekil adayı olmuştu) ve Mehmet Akif’in dostluğu, ezberler dışında hakkında pek de bir şey bilmediğimiz “milli şairimiz” hakkında başka şeyler de anlatıyor.
1903 yılında tanışmış iki arkadaş, siyasetle uğraşmanın tehlikeli olduğu yıllarda her hafta önce Çarşamba, sonra Cuma günleri olmak üzere bir araya geliyor ve Fransız edebiyatının en seçkin örneklerini Fransızca orijinallerinden okuyorlardı.
Akif, o yıllarda Arapça ve Fransızca’ya olan hakimiyeti ve çevirileriyle de ünlenmişti. Hugo’dan Daudet’e, Dumas’tan Zola’ya uzanan bu okumalarda Akif’in favorisi Emile Zola’ydı. Romanlarındaki müstehcenlik yüzünden Zola okunmasını eleştirenlere karşı da “ahlaksızlığı böyle göstererek aslında ahlaka hizmet ettiğini” söyleyecek kadar açık ve rahattı.
Bu rahatlıkla o yıllarda İstanbul’a gelmiş bir Rus Yahudisi ressam olan Feldman’a Çamlıca’daki bir köşkte poz verip, fessiz bir portresini yaptırmıştı.
İslamiyet ile ilgili fikirlerini ise bugünlerde dillendirmek bile cesaret isterdi. Bundan 110 yıl önce bir Ramazan ayında devrin İslamcı gazetesi Sırat-ı Müstakim’deki Hasbıhal köşesinde yolda yürürken önüne çıkan bir türbe üzerine yazmıştı:
“Üç gün evvel, Beyazıt’tan Fatih’e doğru gidiyordum... Kendimi sol tarafa atıp arabalardan kurtulmak istedim. Göğsüm Osman Baba türbesinin parmaklıklarına çarptı. Fena halde canım yandı. O acının tesiriyle “yol ortasında mezar olur mu, bu ne maskaralık” demiş bulundum. Vay efendim derhal sağdan soldan itiraz sesleri yükselmeye başladı. Garibi neresi, işin içine yine şeriat bahsi karıştırdık. “Zavallı şeriat! Kimlerin elinde, hem ne gibi işlere alet olduğunu biliyor musun? Allah aşkına olsun biz daha ne zamana kadar şeriatı üzerimize çökmüş bir kabus, karşımıza çıkmış bir umacı tahayyül edeceğiz? Dünyanın en kalabalık bir caddesinin ortasında bir ölü yatmış, gelip geçen dirilerin hayatı üzerinde adeta tasarruf ediyor. Yahu şu mezarı kaldıralım desen derhal kıyametler kopuyor, şeriatın müsaadesi yoktur ne yapıyorsun deniyor.”
Yine aynı yıllarda İstanbul’da patlak veren kolera salgını için bir okurunun eski zamanlardaki gibi para ile hafızlar tutulup, İstanbul’un etrafında hatim indirilmesi teklifine yine Sırat-ı Müstakim gibi bir gazetede şöyle itiraz etmişti:
“Evet böyle bir eski usul vardı, lakin hiçbir vakit dindarane değildi. Hükümet-i sabıka (II. Abdülhamit ve istibdat hükümeti) mevkiini tahkim için millete savlet eden felaketlerden bile istifade etmek isterdi, yoksa sari hastalıklara karşı nizamat-ı sıhhiyeyi tamamiyle tatbikten başka bir tedbir olmayacağını pekala bilirdi. Yıldız’da yüksek sesle tilavet edilen Buhariler hastalığı def etmek için değil, sadedil halkın hissiyat-ı diniyesini okşayarak huluskar bir padişaha ihlas celb etmek içindi.”
23 Temmuz 1908’den dört gün sonra Rasathane müdürü Fatin Hoca tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne kaydedilirken “Onların her dediğine değil, cemiyetin makul olan dediklerini” yapacağına yemin etmişti. İttihat ve Terakki döneminde hem milletçilikle hem Batıcılıkla mücadele etti ama İttihatçılar isyan hazırlıklarına girişen Arapları ikna etmesi için Hicaz’a, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İslam dünyasını cihada davet etmek için Berlin’e gönderildiğinde bir vatansever olarak tereddütsüz gitti.
İstanbul işgal edilince, İttihatçılara kızıp Mustafa Kemal’in ismen davetiyle oğluyla birlikte Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçip, halkı savaşa çağıran vaazlar, hutbeler verdi.
Birinci Meclis’e Burdur milletvekili olarak girdi, İstiklal Marşı’nı yazdı. İkinci Meclis’e aday olmadı ama hilafetin ilga edilmesinden sonra Terakkiperver Fırka’nın kapatıldığı, aralarında Akif’in yakın dostu Eşref Edip’in de olduğu gazetecilerin tutuklandığı Takrir-i Sükün günlerinde Mustafa Kemal’in de onayıyla Kuran meali yazdırma işini aynı Meclis, Mehmet Akif’e teklif etmekte tereddüt etmedi.
Ama bir süre sonra, olan biten devrimlere kayıtsız kalmakla suçlanıp CHP’nin sesi Ulus gazetesinde “Hadi git sen kumunda oyna” diye yol gösterilecek de aynı Akif’ti. Hakkında herhangi bir soruşturma yoktu, zorunlu değildi ama “Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar, ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum, bundan dolayı gidiyorum” diyerek gönüllü bir sürgün kararıyla Mısır’a gitti.
Onu Mısır’a davet eden ve orada himaye eden son sadrazamlardan Said Halim Paşa’nın kardeşi Abbas Halim Paşa’nın ölümüne kadar da Mısır’da yaşadı. Türkiye’den kaçmış insanlarla birlikteydi ama ülkede olan bitenler hakkında yazmadı, konuşmadı.
Bu arada Türkiye’de şapka, harf devrimleri oldu anayasadan İslam ibaresi çıkarıldı ama Mehmet Akif, Kuran meali için devletle yaptığı mukaveleyi 1932 yılına kadar feshetmedi. Dücane Cündioğlu’nun Bir Kuran Şairi çalışmasında ortaya koyduğu gibi feshetmesinin sebebi de 1932 yılındaki Türkçe ibadet girişimleri de değildi. Fesih kararını onun öncesinde almıştı, sebebi de yazdıklarının bir türlü içine sinmemesi ve artık şiir yazamamasıydı.
1935 yılında hastalanınca önce Antakya’ya gelerek bir süre tedavi oldu, sonra da 1936 yılında gemiyle İstanbul’a döndü ve hastaneye yatırıldı. Karaciğerinden rahatsızdı, çok zayıflamıştı ama fotoğraflarda göründüğü gibi yalnız ve bakımsız halde de değildi. İki yıl önce vefat eden dostu Abbas Halim Paşa’nın kızı Emine Hanım’ın girişimiyle Nişantaşı’nda o yıllarda İstanbul’un en iyi ve tek özel hastanesi olan Şişli Şifa Yurdu’na (Bugünkü Nişantaşı Plaza) yatırılmıştı.
İstanbul’a dönüşü, bütün gazetelerde haber olmuş, yazarlar, şairler onun için “Hoş geldin Üstad” yazıları yazmış, hatta şiiri üzerinden tartışmalar bile yaşanmıştı. Cumhuriyet’te Peyami Safa, Tan’da Yusuf Ziya Ortaç hasta yatağındaki Akif’in şiirini eleştirenlere karşı yazılar kalem aldılar. Sadece Yedigün’den Feridun Kandemir’e değil, Tan’dan Cumhuriyet’e kadar gazete ve dergilere röportajlar verdi.
Son Posta gazetesine hastane odasında verdiği röportajda “Mısır’da Türkiye hakkında ne düşünülüyor” sorusuna şöyle cevap vermişti:
“Mısır’daki münevver tabaka bu inkılabımızı takdir ile yâd ediyorlar, kendileri boyunduruk altında yaşadıkları için Türkiye’nin bugünkü inkılabını ve muvaffakiyetini alkışlıyorlar. Bilhassa ecnebi imtiyazlarının Türkiye’den kaldırılması her münevver Mısırlının bir Türk kadar sevinmesini mucip olmaktadır.”
Yine Yarım Ay dergisine verdiği röportajda da benzer şeyler söylemişti:
“Mısırlılar Türkler taklit etmek için, ancak ve ancak muazzam inkılabımızın her safhasını büyük bir merakla takip etmektedirler. İstiklal mevhumunu anlayan her münevver Mısırlı Türk inkılabının aşığıdır.”
İnkılapları överken verdiği örnekler, seçtiği cümleler özenliydi. Ama bu dengeli üslubu bile devletin onun nasıl vize alıp ülkeye giriş yaptığını gizli yazışmalarla sorgulamasını hastanede ve evinde kimlerin ziyaretine geldiğini irtica koduyla takip etmesini engelleyememişti.
Hastaneden çıktıktan sonra yine Hidiv ailesine ait önce Baltacı Çiftliği’nde ardından yine aynı aile ait Beyoğlu’nun en gözde apartmanlarından Mısır Apartmanı’nda yaşadıktan sonra 27 Aralık 1936 Pazar akşamı hayatını kaybetti.
Vefatı da bugünlerde anlatıldığı gibi sessiz sedasız olmamıştı. Bütün gazeteler vefat haberini manşetlerinden ve taziye yazılarıyla duyurmuşlardı.
Haberi “Mehmet Akif’i kaybettik” başlığıyla veren Cumhuriyet’ten okuyalım:
“Büyük şair dün akşam vefat etti... Bu yaz, sanki hayatının son devrelerini yaşadığını hisseden şair, vatanına dönmek arzusunu göstermiş ve İstanbul’a avdet etmişti... Büyük şair nihayet dün akşam Türk milletine İstiklâl Marşı, Çanakkale müdafaası gibi yüksek eserler miras bırakarak Allah’ın rahmetine kavuşmuştur.”
Cenazesi de sessiz sedasız kaldırılmamıştı. Gazetelerin hepsinde cenaze bilgileri mevcuttu.
Ama devlet bir yıl sonra şair Abdülhak Hamit’e yapacağı resmi cenaze törenini, milli marşının şairinden esirgemişti. Mithat Cemal o günü şöyle anlatır:
“Cenaze Beyazıd’dan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenazenin geleceği belli değil. Çok sonra birkaç kişi göründü biraz sonra çıplak bir tabut geldi. Bir fıkara cenazesi olmalı dedim. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu. Sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peyda oldu. Üniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanımıştım”
Ama cenaze söylendiği gibi ortada da kalmadı. Akif’in vasiyeti ve ailesinin isteğiyle bir cenaze organizasyonu yapılmamıştı. Mütevazi bir tabut içinde bir arabayla Beyazıt’a getirilen cenaze için aralarında vekillerin, yazarların da olduğu çoğunluğu üniversite ve askeri tıbbiye öğrencilerinden oluşan büyük bir kalabalık toplandı. Kalabalık üzerine bayrak ve Kabe örtüsü serdikleri cenazeyi Beyazıt’tan Edirnekapı’ya kadar eller üstünde taşıdılar. İstiklal Marşı okuyarak defnettiler. Defnedilirken, heykeltıraş Ratip Aşir, büstünü yapmak üzere Akif’in yüzünün alçı ile kalıbını da almıştı.
Cenazede öğrenciler adına konuşan Abdülkadir Karahan (daha sonra ünlü bir edebiyat profesörü oldu) Akif’in mezarının öğrenciler tarafından yapılmasını ve her yıl anma düzenlemesini teklif etmiş, kalabalık da bu teklifi kabul edilmişti. Karahan daha sonra Emniyet’e çağrılarak bu cenazede yaptığı konuşma yüzünden sorgulandı.
Ama öğrenciler sözlerini tuttular ve ertesi yıl Akif üniversitede düzenlenen bir toplantıyla anıldı. Öğrencilerin bastırdıkları ve 10 kuruşa sattıkları bir kitabın gelirleriyle Akif’in mezar taşı yapıldı. Öğrencilerin bu ilgisinden rahatsız olanlar üzerinden yine tartışmalar yaşandı. Öğrenciler bir bildiriyle eleştirilere cevap verdiler.
Abdülhamit, İttihat ve Terakki ve Cumhuriyet devirlerinde tutunamamış bir isimdi Mehmet Akif. Hep saygı görmüş ama bu saygıyı kaybetmemek için kendi doğrularından da taviz vermemişti. Tam olarak kimsenin adamı olmamış, yeri geldiğinde haksızlıklara itiraz etmiş, ona bahşedilen imkanları geri çevirmiş hatta zorunlu olmasa da ülkesini gönüllü olarak terk etmeyi bile göze almıştı.
Akif’in bu fotoğrafına baktığımızda bugün onu tam olarak bir cepheye mal etmek mümkün değil. Hürriyetçi ve meşruiyetçi görüşleriyle, haksızlıklara, sansüre, jurnalciliğe itirazıyla devleti, İslamcı görüşleriyle laikleri, “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” diye veciz biçimde özetlediği İslam yorumuyla gelenekçi dindarları, milliyetçiliğe mesafesiyle milliyetçileri kızdırabilirdi.
Şimdi herkesin “milli şairimiz” olarak bir tarafından tutarak özlemle andığı böyle bir Akif’in bugünkü Türkiye’de sorunsuz yaşaması mümkün olur muydu acaba?
Umarız 2019'da, Mehmet Akiflerin rahatça yaşayabileceği, fikirlerini söyleyebileceği bir Türkiye olur...
Kaynaklar:
Mithat Cemal Kuntay, Mehmed Akif,
Dücane Cündioğlu, Bir Kuran Şairi, Gelenek Yayınları
İsmail Kara, Din ile Modernleşme Arasında, Dergah Yayınları
İsmail Kara, Fulya İbanoğlu, Sessiz Yaşadım: Matbuatta Mehmet Akif: 1936-1940, Zeytinburnu Belediyesi.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları












































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025