Yıldıray OĞUR
Bu yazı yazılırken İstanbul’daki geçersiz oyların yeniden sayımı sürüyordu. Yüzde 90’ı biten ve muhtemelen bugün tamamlanacak sayım sonucunda aradaki farkın kapanmayacağı görülüyor. (15 bin civarında)
Herhalde bu yüzden dün adı bu seçim sonrası yaptığı açıklamalarla duyulan AK Parti genel başkan yardımcısı yeni bir kart daha açtı.
Kameraların önüne geçip, daha önce söylediği talihsiz “demokrasi tarihinin en şaibeli seçimi” lafını biraz daha ilerletti ve seçimde “organize işler”, “ince hesaplı usulsüzlükler” yapıldığını, “bu rakamlarda bir gariplik hissettikleri”ni söyledi ve İstanbul’da bütün oyların yeniden sayılması için itiraz edeceklerini açıkladı.
Fakat açıklama akıllara pek çok soruyu getirdi.
Örneğin, şayet seçimlerde “usulsüzlükler” “organize işler” olduğuyla ilgili bilgileri his düzeyinde değil, somut delillere dayanıyorsa AK Parti neden bu “şaibeli” oyların yeniden sayımını istiyor da doğrudan seçimin iptali için başvurmuyor?
Ya da “birileri”, 8.5 milyon seçmenin oy verdiği bir seçimde, bu kadar güçlü bir iktidara karşı risk alıp, profesyonel bir hile organizasyonu yapmış ama bu oy hırsızlarının vizyonları sadece 15 bin oyla mı sınırlı kalmış? Neden biraz daha fazlasını çalıp, işlerini garantiye almamışlar? Sonucu mu tahmin etmişler?
Neden bunu beşinci dakikada anlaşılacak, herkesin elinde bir örneği olan tutanaklarda kaydırma olarak yapmışlar? Neden AK Parti, şu ana kadar seçim kurullarına tutanaklarla ilgili sadece maddi hataların düzeltilmesi başvuruları yaptı, elinde olan “hile” delillerini sunmadı?
Neden bu kadar ciddi bir iddiayı belediye başkan adayı ya da daha üst düzey bir AK Partili siyasetçi açıklamıyor da hep aynı genel başkan yardımcısı dillendiriyor?
Yine neden bu şebeke hazır ellerini kirletmişken ucu ucuna biten birkaç ilçe belediyesi seçiminde daha oy çalmamış?
Neden büyükşehir belediye başkanlığı seçimi şaibeliyken, aynı zarfa giren meclis seçimi ve ilçe belediye seçimleri neden şaibeli değil? Bu sadece İstanbul için butik bir oy hırsızlığı şebekesi miymiş, bu basit sistem diğer şehirlerde çalışmamış mı?
Bu soruların cevapları ve yeniden sayım sonuçları için bir haftadır sosyal medya karşısında bekliyoruz.
Televizyonlar karşısında diyemiyoruz, çünkü büyük haber kanalları sadece AK Parti sözcülerinin açıklamalarına yer veriyor. CHP cephesinin ne dediğini ise ancak bir kaç küçük televizyondan ve sosyal medyadaki canlı yayınlardan duymak mümkün.
Bu “adil” şartlar içinde bir taraftan geçersiz oy sayımlardaki son duruma bakarken, bir taraftan gözler başka ilginç bir gelişmenin rakamlarına doğru kayıyor.
Aslında o rakamların yükselmesi belki seçim kadar kritik.
Fanatik laik yazar Mine Kırıkkanat ve benzerlerinin, Semiha Yıldırım ve AK Partili siyasetçilerin ailelerini aşağılayan tweetlerine gelen tepkilerin sayısından bahsediyorum.
Tepkileri kıymetli yapan, başta Ekrem İmamoğlu’nun eşi olmak üzere, CHP’li vekiller, laik kesimin yazarları, bilinen sosyal medya karakterlerinden gelmesi.
Bu dilden, aşağılamalardan, kavgadan bıkkınlık bildiren binlerce mesajdan bahsediyoruz.
Toplumlar istediğimiz hızda değişmiyorlar ama yerlerinde de durmuyorlar. Kimse ontolojik olarak kötü değil, hayat, tecrübeler, zorunluluklar hepimizi eğitiyor.
Tabii ki değişime içeriden dirençler de oluyor, karşı cephede “bunlar asla değişmez” diyen önyargılılar da.
Tıpkı 90’larda demokrasi, birlikte yaşama ideallerini açıklayan dindarlara, laik kesimden gelen “Bunlar asla değişmez” itirazları gibi.
AK Parti de 2001’de bu değişim söyleminin üzerine kurulmuş ve bu taleplerin rüzgarıyla iktidara gelmişti.
Belki bu kadar net bir kopuşla olmasa da CHP de uzun yıllardır, yavaş yavaş olsa da değişiyor.
Artık karşımızda laiklik bayrağı sallayan, milliyetçilik yapan, askerden medet uman bir CHP yok.
Bir asırlık parti belki bir iç muhasebeyle olmasa da, çaresizlikten siyaset yapmayı öğreniyor, acil bir ihtiyaç haline geldiği için toplumun farklı kesimlerine ulaşmanın yollarını arıyor.
Son yerel seçimlerde CHP’nin aday profili bu arayışın sonucuydu. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Muhittin Böcek, Zeydan Karalar gibi toplumun merkezine yakın adaylar CHP’ye seçim kazandırdı.
Ama seçimlerde kazandıran sadece iyi aday seçimleri değildi.
CHP, aynı anda uzun yıllar karşı karşıya siyaset yaptığı MHP’li siyasetçilerin kurduğu İyi Parti ile pürüzsüz bir ittifak kurdu. Tabanları birbirine zıt Saadet Partisi’nin bazı şehirlerdeki adaylarına destek verdi. HDP seçmeninin büyükşehirlerde desteğini kazandı.
Ve bütün bu kritik hamlelerin arkasında, bugünlerde adından pek bahsedilmese de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
Kılıçdaroğlu arkasında büyük bir hayran kitlesi olan liderlerden değil. Türkiye’de bir liderden beklenen güçlü bir hitabeti ya da güçlü bir karizması yok. Hakkında bu yazıda olduğu gibi yazmak kolay, etrafında koruma kalkanları yok .
Ama nazik, centilmen, diyaloğa açık bir siyasetçi. Maalesef Türkiye’de nezaket çoğu kez zayıflık işareti olarak görülür ve saygısızlığı cesaretlendirir.
O yüzden ismini hecelere bölüp hakaretler üretmekten, Bay Kemal demeye, tvde röportaj yaparken söylediklerine kahkahalarla gülmeye kadar ana muhalefet liderini eleştirmekte müthiş bir fikir özgürlüğü mevcut.
Bir genel müdürü, bir ilçe belediye başkanını eleştirmenin bile bir maliyeti olduğu ülkede iktidara yakın medyada köşe doldurmanın en garanti yolu Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek.
Muhalifler için de kolay hedef. Onlar da Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken sivrilttikleri kalemlerinin uçlarını, iktidardaki siyasetçilere karşı nasıl köreltmek zorunda kaldıklarını sık sık unutuyorlar.
Ama belki de bu yüzden ondan hiç beklenmeyen bir işi, hiç hissettirmeden yapıyor; devleti kuran partinin rotasını değiştiriyor.
Bugünlerde bazı muhafazakarlar, “en azından yerli ve milliydi” diye özlemle hatırlasa da Kemal Bey’in görevi teslim aldığı Baykal’ın CHP’si başörtülü cumhurbaşkanı eşi olmaz diye kitleleri sokaklara dökmüş, üniversitelerde başörtüsü yasağını savunan, Kürt meselesiyle ilgili atılan her adımın karşısına dikilen, militarist bir CHP’ydi.
Dersimli Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ise dokuz yıl sonra laik ve milliyetçi histeri krizlerinden kurtulmuş, toplumun merkezine yaklaşmış, sosyal demokrat bir partiye benziyor artık.
Belki entelektüel bir çabanın eseri değildi bu değişim, teorisi, yol haritası yoktu, mevcut şartların zorladığı bir değişimdi, iktidardan uzak olmaktan kaynaklan bir liberalleşmeydi ama her neyse günün sonunda karşımızda bambaşka bir CHP var.
İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı seçimden sonra Eyüp Sultan’da şükür namazı kılan, Ankara Belediye Başkanı Türkeş için taziye yayınlayan, Bolu Belediye Başkanı göreve Kuran’a el basıp yemin ederek başlayan, Adana Belediye Başkanı kuran kursu açan, İzmir Belediye Başkanı ilk ziyaretini kendisine en az oy veren köye yapan yeni bir parti bu.
Ve seçimi kazanan bu belediye başkanlarının neredeyse tamamı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi partisiyle kavga ederek aday yaptığı isimler. Sadece kendi partisiyle de değil, kendi tabanına rağmen direttiği isimler. Kılıçdaroğlu bu isimleri seçerek ve onlarda ısrar ederek ne kadar iyi bir “head hunter” olduğunu, şöhret ve sadakat yerine ehliyet ve liyakat prensiplerine önem verdiğini göstermiş oldu.
CHP’nin İstanbul’da tek şansının Muharrem İnce olduğunda ısrar eden çok bilmişlerin ve bu adı duyamayınca hayal kırıklığı yaşayan CHP tabanının, hem Ekrem İmamoğlu hem de onda ısrar eden Kılıçdaroğlu için bundan iki ay önce söyledikleri hala hafızalarda taze.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine Kılıçdaroğlu’nun Saadet Partisi ile birlikte Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapma girişimi ve buna hem CHP’li siyasetçilerden hem de CHP tabanından ve yakın gazetecilerden gelen itirazlar ve malum sonuç da öyle...
Bütün bu çabaların, CHP’nin bu yeni rotasının kıymetini belki siyasi rakipleri teslim etmeyebilir, ama bu ülkede demokrasinin derinleşmesini, birlikte yaşama kültürünün gelişmesini her şeyden mühim görenler teslim etmeli ve bu çabayı köreltmeye, değersizleştirmeye değil, büyütmeye ve cesaretlendirmeye çalışmalı.
Kemal bey belki mütevazi, tvlere ve meydanlara çıkınca kitleleri coşturamıyor. Gerektiğinde bugünlerde yaptığı gibi arkada durmayı içine sindiriyor. Kuantum vaat etmiyor ama kendi partisinden ve hatta tabanından daha ileride bir lider ve iyi bir stratejist olduğu açık.
O yüzden ismi de neon ışıklarla olmasa da seçimin kazananlar listesinin en üst sıralarında durmayı hakediyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025