Yıldıray OĞUR
CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, perşembe günü Ekrem İmamoğlu ile birlikte İl Seçim Kurulu’ndan mazbatayı almak için gittiği Çağlayan Adliye’sindeydi dün yine. Ama bu kez 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan bir davanın sanığı olarak oradaydı.
Kaftancıoğlu, en eskisi yedi, en yenisi üç yıl öncesine ait olan tweetleri nedeniyle, “Cumhurbaşkanına hakaret, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama, halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından 17 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Tweetlerin tamamı Kaftancıoğlu’nun 2018’de CHP İstanbul il başkanı olmadığı zamanlara ait.
Şayet CHP il başkanı olmasaydı herhalde eski tweetlerini karıştırıp böyle bir soruşturma açmak hiçbir savcının aklına da gelmezdi
Kaftancıoğlu, “İşkence Olgularının Adli Tıp Değerlendirmesi” teziyle ihtisasını yapmış bir tıp doktoru.
Adı önce fail-i meçhul cinayetlere kurban gitmiş isimlerin ailelerinin kurduğu Toplumsal Bellek Platformu’nun sözcüsü olarak duyulmuştu.
O platformun sözcülüğünü yapmasının sebebi, 1980 yılının Nisan ayında, 45 yaşındayken, evinin ve küçük kızının gözleri önünde öldürülen yazar, halk kültürü araştırmacısı (“Evreşe Yolları”, “Yüksek Yüksek Tepelere” türkülerinin derlemecisi), İstanbul radyosu yapımcılarından Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini olması.
Türkiye İşçi Partili, sosyalist bir isim olan Ümit Kaftancıoğlu’nu
öldürdüğü iddia edilen dört kişi, darbe sonrasında MHP İstanbul Davası’nda yargılanıp ceza almış ama dört yıl sonra bırakılmıştı
Aile yıllarca gerçek faillerin bulunup cezalandırılması için uğraşmış ama bir sonuç alamamıştı.
Yani sert ve acı bir Türkiye hikayesi içinden gelen, böyle siyasallaşmış bir isimden bahsediyoruz.
Siyasal çizgisi ve yazdıklarına bakınca da aslında Ekrem İmamoğlu gibi klasik CHP çizgisinden gelmeyen, CHP’nin daha solunda duran bir isim Kaftancıoğlu.
Hrant Dink anmasında “Katil devlet hesap verecek” diye bağırıldığını yazdığı, Taksim’deki “1915 Ermeni Soykırımı anmasını” duyurduğu, Gezi olayları sırasında Erdoğan aleyhine atılan “belalı” sloganları alıntıladığı, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını eleştirdiği, “Aptalca politikalar yüzünden ölen masum insanlara şehit diyerek ölümü kutsamaktan vazgeçin artık” gibi standart CHP’li bir siyasetçiden de beklenmeyecek epey soldan tweetler yüzünden yargılanıyor.
Normal bir demokraside ifade özgürlüğü içinde ama ülke siyaset ortalamasının üzerinde görüşlerden bahsediyoruz. Sadece muhafazakarlar için değil, Kemalistler ve milliyetçiler için de.
Kaftancıoğlu bir basın toplantısı düzenleyerek tweetlerin bir kısmına sahip çıkmış ve neden attığını anlatmış Erdoğan’la ilgili bazı tweetler için özür dilemiş ama özellikle CHP’lilerin de pek hoş bakmayacağı içinde “Ermeni Soykırımı” gibi ibarelerin geçtiği bazı tweetler içinse montaj demişti.
Zaten Kemalist gazeteler de Kaftancıoğlu’nun “montaj tweetler” yüzünden yargılandığını yazdılar.
Bu tweetler, AK Parti tarafından 31 Mart ve 23 Haziran seçim kampanyasında “CHP’nin marjinal zihniyetinin”, “asla değişmeyeceğinin”, “İslam düşman”lığının, “bizden” olmamasının delili olarak sürekli dolaştırıldı.
Hatta eşinin yediği domuz pirzolası ile ilgili attığı bir tweet, Erdoğan tarafından bile seçim kampanyasında kullanıldı.
Kaftancıoğlu’nun, henüz kurumsal ve siyasi sorumluluk taşımadığı, solcu bir aktivist olarak rahatça yazdığı günlerden kalma sosyal medya arşivini kazıyarak çıkarılan eski tweetleri hala, Eyüp Sultan’da şükür namazı kılan, camide Yasin okuyan, makamında göreve duayla başlayan İmamoğlu’nun imajının ve CHP’nin muhafazakarlara açılma siyasetinin takiyye ve aldatmaca olduğuna delil yapılıyor.
İşte biz bu filmi daha önce görmüştük dedirten kısmı da zaten tam olarak burası.
1994 yerel seçimlerinin hemen ardı.
Refah Partisi, aralarında İstanbul ve Ankara’nın da olduğu 28 ilde belediye başkanlıklarını kazanmış.
Kimsenin beklemediği bu sonuç karşısında şaşkınlığı geçenler, korku senaryoları üretmeye başlamış.
“Refahlı başkanlar içkiyi yasaklayacak, belediye otobüslerini haremlik-selamlık yapacak...”
Erdoğan, Gökçek başta olmak üzere yeni seçilen başkanlar üst üste röportajlar vererek bu korkuları bastırmaya çalışıyor, Refah Partililer kimsenin hayat tarzına karışmayacaklarının güvencesini veriyor. Hatta Erdoğan bu korkuları gidermek için seçim kampanyası sırasında içkili lokantalara bile girerek oy istemişti.
Ama yılların önyargılarını ve korkularını gidermek o kadar kolay olmuyor. Üstelik bir yıl önce Sivas’ta 33 Alevi’nin yakıldığı, bir kaç yıl içinde peş peşe Kemalist laik aydınların öldürüldüğü bir ülkenin ağır havasında...
İşte seçimlerden bir ay sonra laik kesim o korkularını haklı çıkartacak malzemeyi, Erdoğan ve Gökçek’ten olmasa da Rize’nin yeni Belediye Başkanı’nda buldu.
Televizyonlar, Milli Görüş’ün hatiplerinden olan Şevki Yılmaz’ın eski konuşma arşivini keşfettiler.
Her gün televizyon haberlerinde o konuşmalardan biri patlatılıyordu.
En meşhuru, 1992 yılında Hac sırasında Arafat’ta ettirdiği yeminin videosuydu:
“Bundan böyle sana savaş açan sağcılık, solculuk, Kemalizm, kapitalizm, laiklik ve bütün şeytani düzenleri boykot ederek, seninle bizim aramıza İslam’dan başka, Kuran’dan başka hiçbir nizamı sokmamak için canımızla malımıza senin dinin uğruna nöbete koşuyoruz, geliyoruz.”
Şevki Yılmaz üst üste röportajlar vererek, kendini anlatmaya çalıştı, Atatürk’le, laiklikle sorunu olmadığını söyledi, kasetlere montaj dedi. Ama derdini anlatamadı, DGM’de yargılandı. Hapis cezası almaktan ise ancak milletvekili seçilip, dokunulmazlık kazanınca kurtuldu. Sonra 28 Şubat günlerinde arşivi bir kere daha açıldı.
1991 Viyana, 1994 Sivas konuşmaları her akşam televizyonlarda dolaştırıldı.
30 Ağustos törenlerine “ben deyyus değilim, ben pez..nk değilim” diyerek katılmadığını, “Atatürk heykeli karşısında saygı duruşunda durmanın geri zekalılık olduğunu” söylüyor, Özal’a “papaz” diyordu. Tekrar DGM’de yargılandı, bir süre yurtdışına çıkarak ceza almaktan kurtuldu.
1994 yerel seçimleri, ardından 1995 genel seçimlerinde yerelde ve Ankara’da iktidara gelen Refah Partisi’nin sistemle uyum, daha geniş kesimlere ulaşma çabalarının karşısına sürekli bu arşivler karıştırılarak çıkarılmış kasetler çıkarıldı. Halbuki muhalefet günlerinin konforunda edilmiş o sözler, iktidar sorumluluğu omuzlara çökünce geçmişte kalmıştı.
Parti, sürekli takiyye yapmakla, samimi olmamak suçlandı. Şevki Yılmaz’ın kasetleri Refah Partisi kapatma davasının delilleri arasına girdi.
Sırtında yumurta küfesi taşımayan bir hatibin eski konuşmaları, siyasetin normalleşmesinin, güven sorunlarının aşılmasının önüne geçti. O kasetler, toplumsal kutuplaşma ateşine kömür olarak atıldı.
O kasetlerde söylenen hiç bir şey de olmadı. Ne Refahlı belediyeler içkiyi yasakladı, otobüslerde haremlik selamlık uygulaması başlattı ne de Refah-Yol iktidarında kimsenin hayat tarzına karışıldı.
Laiklerin samimiyetine bir türlü inanmadığı bu normalleşme ve merkeze açılma çabası dört yıl sonra partinin içinden AK Parti’yi doğurdu, Şevki Yılmaz da Arafat’ta üzerine yeminler ettirdiği İslamcı Milli Görüş yerine yeni muhafazakar- demokrat partinin tarafını seçti.
Arşivler bir kere de 2002 genel seçimlerine doğru giderken açıldı. Yine siyaset bir değişimin arifesindeyken...
Bu kez hedef, değiştiğini, Milli Görüş gömleğini çıkardığını söyleyen, farklı kesimlere açılan yeni kurulmuş AK Parti’nin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Erdoğan’ın 10 yıl önce Refah Partisi’nin genç İstanbul İl Başkanı iken 1992 yılında Rize’de ve 1994 yılında Ümraniye’de yaptığı ateşli konuşmalar arşivlerden televizyonlara servis edilmişti:
“Demokrasi amaç değil araçtır.”
“Hem laik hem Müslüman olunmaz. İkisi bir arada ters mıknatıslanma yapar. Laiklik tabii elden gidecek. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Koskoca bir yalan. Egemenlik Allah’ındır.”
“Her televizyon zehir kusuyor, pislik kusuyor. TV ekranlarından mankenlerin vücutlarını teşhir etmek suretiyle adeta devlet her eve bir kerhane kurmuş durumda.”
Özellikle 1992 yılında yaptığı konuşmada söylediği şu sözler, asker düşmanlığına, bölücülüğüne delil olarak gösterildi, hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dava açılmasına neden oldu:
“20 yaşındaki yavru Güneydoğu’ya gönderiliyor. Daha silah tutmasını bile bilmiyor. Ve bu yavrumuz her gün yüzlerce mermi atanların karşısına dikiliyor. Bunun adı bu ülkeyi korumak değildir. Bunun adı, ana kucağından alınan mazlum yavruları teröristin kucağına atmak intihar cellatlığından başka bir şey değildir.”
10 yıl öncesine ait eski kasetlerindeki sözleri yüzünden “Anayasal düzeni değiştirmeye kalkışmadan” yargılanan Erdoğan, üç saat ifade verdiği DGM savcısı tarafından tutuklanmaya sevk edilmiş, neyse ki mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Ardından mahkeme bu sözleri ifade özgürlüğü içinde değerlendirilerek hakkında beraat kararı verdi.
Erdoğan, ortaya çıkan kasetleri için “Bunlar o günün koşulları altında söylenmiş sözlerdir. Şimdi doğru olduğunu iddia etmiyorum. Ben de değiştim” demişti.
O günlerde laik siyasetçiler ve medya ise bu beyana itimat etmediler. Gün aşırı bu kasetlerdeki konuşmaları dolaşımda tuttular, Erdoğan ve AK Parti’ye asla güvenilmemesi gerektiğini, takiyye yaptıklarını, Avrupa Birliği reformları vaatlerinin aldatmaca olduğunu söyleyerek kendi kitlelerini korkuyla bir arada tutmaya çalıştılar.
Ama yapamadılar. Toplum bu eski kasetlerde söylenenlere değil, son olarak edilmiş sözlere inanmayı tercih etti. Ve 2002 seçimlerinde AK Parti tek başına iktidara geldi.
20 yıl sonra eski kasetlerden, eski tweetlere geldik.
Ama ortada teknoloji dışında değişen pek bir şey yok.
Birbirine güvensiz insanların yaşadığı bir toplumda, geçmiş hala geleceğe karşı bir silah olarak kullanılıyor, safları sıkı tutmak için korkular besleniyor, değişim ihtimali yok sayılarak ezeli ve ebedi kavga diri tutulmaya çalışılıyor.
Düşmanlığın ezeli ve ebedi olduğunu düşünen, neredeyse karşıt fikirlerde asla değişmez ontolojik bir kötülük bulanlar garantici, kapalı cemaatler içinde de her zaman gideri olan bir tavır bu.
Değişime şans tanımak ise riskli. Değişimin sürme riskini de almak demek bu. Ama siyaset de niyet okuyarak yapılamıyor, insanların beyanına, sözlerine inanmadan yol alınamıyor. Eğer kavganın ezeli ve ebedi olduğunu düşünmüyorsan, toplumsal uzlaşma, normalleşme için bu riski alıp değişime kredi açmak zorundasın.
O zaman, Erdoğan’ın 1991’de 30’lı yaşlardaki sözlerini değil, 2002’deki sözlerine, Canan Kaftancıoğlu’nun yedi yıl önceki tweetlerine değil, en son fotomontajla başörtüsü takılan fotoğrafı için “Beni böyle aşağılayamazsınız. Yakıştı” diye yazdığı tweetine bakmayı seçmelisin.
Yani değişim emek, teşvik, cesaretlendirmek, risk almak isterken, kavganın sürmesi için bunların hiçbirine ihtiyaç yok.
ETA barış süreci için çekilen FIN adlı belgeselde bir ETA militanı barış görüşmelerine nasıl ikna olduğunu anlatırken “Çatışmayı on yıllarca daha sürdürebilecek kadar acı, malzeme vardı ama ben çocuğuma bu öç duygusunu miras bırakmak istemedim” demişti.
IRA-İngiltere arasında imzalanan Hayırlı Cuma anlaşmasının mimarlarından Britanya hükümetinin baş müzakerecisi Jonathan Powell da uzlaşmaya en çok, itibarlarını çatışmaya borçlu olanların direndiğini anlatmıştı.
Anlaşılıyor ki Türkiye’nin önünde açılan yeni dönemde mücadele laik-dindar gibi klasik kamplar arasında geçmeyecek. Esas kırılma her kesimdeki makul insanlarla eski, tanıdık, bildik kavgaların sürmesini isteyen şahinler arasında olacak.
Bütün partiler yeni dönemde bu iç çatışmaları yaşayacak.
Kendi kabuğundan çıkabilen, geçmişin esiri olmayan, yüzünü geleceğe çevirebilen, mahalle kapılarını tutup, her negatif örnekten totolojilere vararak eski ezeli ve ebedi kavganın sürdüğünü ispatlamaya çalışan muhafızları aşabilenler büyük kitlelerle buluşmayı başaracak.
Geçmişin, eskide kalmış sözlerin, acı tecrübelerin mahkumu olanlar ise içlerine doğru büzüşüp, küçülecek.
Canan Kaftancıoğlu ile Şevki Yılmaz tecrübeleri arasında işte böyle kritik bir benzerlik var...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025