Yıldıray OĞUR
Her zaman olduğu gibi oluyor.
Korkular ve endişeler azaldıkça deprem gündemden düşüyor.
Ama fay yerinde duruyor. O fayın kırılacağı, İstanbul’da 7 üstü bir deprem olacağı kesin. 2000 yılında 30 yıl içinde olma ihtimali yüzde 65 deniyordu. O sürenin 20 yılı tükendi bile. Son depremlerin fayın üzerindeki baskıyı artırdığı, bunun beklenen depremin tarihini öne çektiği konusunda itibarlı bilim insanları hemfikir.
Resmi simülasyonlarda bile ölü sayısı en az 70 bin. Böyle bir depremle İstanbul’un, yani Türkiye’nin kalbinin duracağı öylesine ekranlarda söylenip, geçiliyor.
Ama her işi bırakıp en önce bununla ilgilenmeyi gerektiren böyle bir akıbet bizi beklerken, deprem kendini hatırlatmadıkça unutuluyor, ülkenin gerçek beka sorunu kimseyi o kadar da telaşlandırmıyor.
Deprem tartışmaları çoktan siyasi tartışmalara dönüştü bile.
Zaten Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın açıklamasına göre de devlet İstanbul depremine hazır:
“Yıllarca yaptığımız hazırlıkların aslında son derece ciddi bir hazırlık olduğunu, 28 çalışma grubuyla ne kadar sağlıklı bir sistem kurduğumuzu bir kez daha görmüş olduk.”
Peki bu açıklama İstanbulluların kendilerini güven içinde hissetmesine neden olabilir mi?
O hazırlıklara bakalım.
Türkiye’nin 1999 depreminden sonra deprem ve benzeri afetlere karşı kurduğu en etkili yapının AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı) olduğuna kuşku yok.
Ama AFAD da ancak depremden 10 yıl sonra, 2009 yılında İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık’a bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü birleştirilerek kurulmuştu.
Yani beklenen deprem 2009 yılında gelseydi, acil durumu yönetmek için üç bakanlığa bağlı üç başkanlık mevcuttu. Tabii askerin içindeki sivil savunma örgütlenmesini saymazsak.
2012-2016 yılları arasında AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı) başkanlığı yapan Fuat Oktay’ın bahsettiği 28 çalışma grubu, onun başkanlığı döneminde 2015’de yürürlüğe giren Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında oluşturulmuş 28 hizmet grubu.
2009 yılında kurulan AFAD, ancak 2015 yılında bütün devlet bürokrasisini örgütleyerek bir Türkiye Afet Müdahale Planı hazırlayabildi.
Bürokrasinin çarklarını fay hatlarından gelen sarsıntılar bile ancak bu kadar hızlı döndürebiliyor.
Yine de dağınık devlet kurumlarının depremden 16 sene sonra olsa da bir Afet Mücadele Planı etrafında örgütlenmesi önemliydi.
Bunda, yönetim alanında akademik kariyer yapmış, önemli şirketlerde görev almış Fuat Oktay’ın katkısı da muhakkak büyük olmuştur.
Fakat, bu planlar 20 milyon insanın yaşadığı bir şehirde yaşanacak büyük bir yıkımdan sonra kağıt üzerinde durduğu gibi çalışmayabilir.
Örnek olarak üzerinde hararetli bir tartışmanın sürdüğü afet sonrası toplanma alanları meselesine bakalım.
Türkiye Afet Müdahale Planı’ndaki 28 hizmet grubu içinde toplanma alanlarından sorumlu olan bir grup da var; Tahliye ve Yerleştirme Planlama Hizmet Grubu.
Afet sonrası toplanma alanları, deprem gibi afetlerden sonra evsiz kalan insanların kalıcı barınma yerlerine götürülmeden önce toplanacakları ve bir süre yaşayacakları alanlar demek.
İstanbul depremini düşündüğümüzde bunların insanların uzun bir süre yaşamak zorunda kalacakları alanlar olacağını tahmin etmek zor değil.
Planda hizmet gruplarının sorumluluğu çeşitli bakanlıklar arasında dağıtılmış. Yani bir afet sonrası devletim memurlarının bir kısmı AFAD çalışanı olarak sahada olacak. Örneğin ulaşım meseleleri Ulaştırma Bakanlığı’na, para toplama işleri Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na verilmiş. Bakanlıklar da bu görevleri teşkilatları içinde ilgili müdürlüklere devretmişler.
Toplanma alanlarına bakan Tahliye ve Yerleştirme Planlama Hizmet Grubu’nun sorumluluğu İçişleri Bakanlığı’nda. Tahmin edin bakanlık bu görevi hangi genel müdürlüğe vermiş?
Tabii ki mesele tahliye ve yerleştirme olduğu için Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne!
Onlar da bu görevi il göç müdürlüklerine devretmişler.
Yani İstanbul’daki toplanma alanlarının sorumluluğu, esas işi İstanbul’daki bir milyona yakın mülteci olan İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü’nde.
Planda İl Göç İdaresi Müdürlükleri’ndeki memurların afet öncesi ve sonrasındaki görevleri şöyle sıralanmış: “Afet öncesi, sırası ve sonrasında tahliye öncelikleri, tahliye yolları ve tahliye edilecek bölgeleri saptamak, planlamak ve uygulamak. Acil durum toplanma alanlarını belirlemek ve alanların kullanıma uygunluğunu kontrol etmek. Afet bölgesindeki halka tahliye yapılacağının duyurulmasını sağlamak. Tahliye edilenlerin afet bölgesinden güvenli bölgelere taşınarak yerleştirilmesini sağlamak.”
İstanbul’da, Allah korusun, büyük bir deprem olduğunda halkı, esas işi Suriyeliler başta olmak üzere göçmenler olan göç idaresinin memurları tahliye edip, toplanma alanlarında toplayacak.
Ama tek görevleri de bu değil. Bir de afet öncesi masa başı görevleri var; Türkiye Afet Müdahale Planı ile birlikte kurulan ve afet işlerinin elektronik ortamda takibini sağlayan coğrafya tabanlı AYDES sistemine toplanma alanlarıyla ilgili güncel bilgileri girmek.
Bu konudaki resmi yazışmalardan toplanma alanları listesinin belediyeler tarafından sık sık güncellendiğini anlıyoruz.
Çünkü belediyeler afet sonrası toplanma alanlarını zamanla imara açabiliyor, bu yüzden bu alanlar değişebiliyor.
Afet sonrası toplanma alanları son olarak 2018 yılının Ekim ayında güncellenmiş.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra AFAD, İçişleri Bakanlığı’na bağlandı ve bakanlık da 2018 yılının eylül ayında AFAD müdürlüklerine bir yazı yazarak, afet sonrası toplanma alanlarının halka duyurulması için e-devlete yüklenmesinin planlandığını, o yüzden belediyelerle iletişime geçerek toplanma alanlarının güncellenmesini ve bu bilgilerin AYDES sistemine girilmesini istedi.
Yani bugünlerde afet sonrası toplanma alanlarını e-devletten gördüğümüz sistem bir yıl önce kuruldu.
Bu gördüğümüz toplanma alanları da bir yıl önce belediyelerin güncelleyip bildirdiği yerler.
Bu durumda devam eden tartışmada 99 depreminden sonra belirlenmiş, büyük ölçekli 480 toplanma alanından sadece 70’i kalmış iddiası da, AFAD’ın on binlerce başka toplanma alanı olduğu cevabı da doğru.
Ama bu son güncellenmiş toplanma alanları listesindeki pek çok yerin, AFAD tarafından öngörülen kişi başına en az 2.5 metre kare şartını da, buralarda uzun süre yaşama imkanlarını da taşımadığı açık.
Bu arada bu güncellemenin devlet içindeki yazışma hiyerarşisi de şöyle: İçişleri Bakanlığı AFAD Genel Müdürlüğü’ne yazıyor, AFAD, bu toplanma alanlarından sorumlu İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne, onlar İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne, müdürlük de bu güncelleme işinden sorumlu tutulmuş memura emri iletiyor, memur da belediyelere yazıyor. Belediyelerin bildirdiği güncel toplanma alanları da AYDES sistemine, oradan e-devlete yükleniyor.
Bütün bunları organize etmek, toplanma alanlarını standartlara uygun olup olmadığını belirleme işi de göç idaresinin bu konuda uzmanlığı olmayan memurlarına bırakılmış. Deprem sonrası o memurlardan depremden etkilenmemiş olanları sahada olacak.
Yani kağıt üstünde işler görünen ama pratikte bürokrasinin çarkları içinde kalmış bu afet sonrası hazırlıkları çok da güven verici değil.
Böylesine büyük bir depremde sağ kalmayı başaranların, toplanma alanlarına ulaşması da, oralarda bir süre yaşayabilmesi de pek kolay görünmüyor.
Ama herhalde işin en tuhaf kısmına şimdi geldik.
Böylesine yıkıcı bir depremle yüz yüzeyken en hararetli tartışma konusu tam olarak ne işe yarayacakları bile meçhul deprem sonrası toplanma alanları!
İnsani çıldırtacak bir ön kabul bu!
Evet depremin olacağı gerçeğini değiştiremiyoruz, ne zaman olacağını da bilmiyoruz. Tabii ki bir depreme tümüyle hazır olmak da mümkün değil.
Ama hala elde fırsat varken neden devletin deprem sonrası için böyle bir acil eylem planı varken, deprem olmadan yapılacaklar için de benzer bir acil eylem planı yok?
Senaryolarda muhtemel kayıp bilançosuna yazılan 70 bin insanı kurtarmak için neden kimse acilen bir şey yapmıyor?
Yaşadığımız şehri bekleyen depremde büyük yıkımların olacağına kesin gözüyle bakılan ilçelerde yaşayan milyonlar için, İstanbul’un bütün ilçelerindeki eski ve sakat yapılarda yaşayan milyonlarca insan için hala kaçınılmaz akıbeti beklemekten fazlası yapılabilir.
Onlar için bugün tahliye alanlarını tartışmanın hiçbir anlamı yok.
İstanbul’un ihtiyacı olan artık beklemek, tartışmak da değil, radikal bir müdahale.
Eğer vakit olsaydı sorunların uzun uzun konuşarak, demokratik müzakereyle yapılması tavsiye edilebilirdi.
Ama bir önceki depremin üzerinden 20 yıl geçmişken, yani 20 yıl kaybedildikten sonra, büyük deprem de bağıra bağıra gelirken, milyonlarca insan ölüm ihtimaline bu kadar yakın yaşarken artık vakit kaybına tahammül yok.
En iyimser deprem bilimcileri ve inşaat mühendisleri bile acilen yapılması gereken işleri sıralarken milyonlarca insanın taşınmasını, İstanbul ve çevresindeki sanayinin Anadolu’ya kaydırılmasını, Atatürk Havalimanı’nın deprem sonrası için karargah ve yaşam alanı olarak tutulmasını sayıyor.
Bunlar AFAD’ın ya da İstanbul Belediyesi’nin boyunu aşan işler.
O yüzden İstanbul’un depreme karşı acilen bir III. Napolyon’a ve bir Haussmann’a ihtiyacı var.
Devrimlerle yıkılmış, yakılmış, nüfusu artmış, açlık ve kolerayla boğuşan Paris’i 1853 ile 1970 arasında yıkıp, bugün gördüğümüz Paris’i inşa ettiren, imparator III. Napolyon’un (Napolyon’un yeğeni Louis Bonaparte) demir yumruğu ve onun vali olarak atadığı Haussmann’ın kendi doğduğu evi dahi yıkacak kadar kararlılığı olmuştu.
Tabii ki bugün herkesin bayıldığı Paris, binlerce insanın evlerinin yıkılmasıyla, büyük mülkiyet sorunlarına, acılara sebebiyet vererek, tarihin bir kısmı yok edilerek inşa edildi.
Bizde 50’lerde Menderes’in İstanbul’daki yıkım ve inşa faaliyetlerinin çok daha büyük çaplı olanından bahsediyoruz.
O yüzden ilk başta bu örnek kulağa iyi gelmeyebilir.
Ama tabii ki şehri altüst etmek, tarihine zarar vermek için değil depreme hazırlık için yapılması zorunlu yıkım ve inşa faaliyetleri konusunda bugün yetkili ve kararlı bir iradeye ihtiyaç var.
Sadece bakanlıklar, belediye düzeyinde yapılamayacak, devletin bütün gücünü ve kaynaklarını seferber edebilecek, hukuken eli güçlü, halkı ikna edebilecek, özel sektörü harekete geçirebilecek bir iradeden bahsediyoruz.
O yüzden siyaseten destekleyin ya da karşısında olun, bir realite olarak Paris’te III. Napolyon’un oynadığı rolü bugün İstanbul için oynayacak güçlü irade deyince herhalde akla tek isim geliyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Türkiye’de İstanbul’u en iyi bilen isim. 1994’den beri belediye başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak bir şekilde İstanbul’u yönetiyor. Bu yüzden şehirdeki pek çok iyi şeyin altında imzası olduğu gibi, “İstanbul’a ihanet ettik” diyerek kendisinin de kabul ettiği pek çok yanlışın altında da imzası var.
Depremle ilgili şu ana kadar çok konuşmadı Cumhurbaşkanı.
Ama eğer İstanbul’da deprem öncesi radikal kararlar ve uygulamalar devreye sokulacaksa bunun için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni sistemdeki anayasal ve fiili gücüne ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanlığı sistemine en baştan beri karşı çıkmış, bu yüzden bir önceki gazetesinden kovulmuş biri olarak bunu söylemek zor ama cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde cumhurbaşkanına verilen yetkiler işte şimdi burada işe yarayabilir.
Siyasi kariyeri İstanbul’da başlamış, İstanbul’a hizmet ederek popüler olmuş Cumhurbaşkanı’nın çaresizce depremi bekleyen İstanbul’a karşı böyle bir sorumluluğu var. İstanbul’a karşı son ve en tarihi görevi diyebiliriz.
Her işi bırakıp, İstanbul’u depreme hazırlamak için İstanbul Belediyesi’nden, Kandilli Rasathanesi’ne, AFAD’dan İTÜ’lü hocalara, büyük işadamlarına, müteahhitlere kadar herkesi toplayarak acil bir plan hazırlanmasına ve uygulanmasına öncülük edebilir. Bunu en iyi yapabilecek isim o.
Paris’teki Haussmann rolünün en güçlü adayı ise İstanbul yeni seçilmiş, genç belediye başkanı Ekrem İmamoğlu.
Onun, iktidarın siyasi blokajını aşıp İstanbul için radikal adımları tek başına atabilmesi mümkün gözükmüyor. Mutlaka, en azından bu acil mesele için, her ne kadar zor olsa da, karar alma süreçlerinden dışlansa da merkezi yönetimle işbirliği içinde çalışması gerekli. Ama İstanbul şehrinin yarısından fazlasını güvenini daha yeni kazanmış, yeni bir şehir perspektifi olan İmamoğlu’nu dışlayarak bu işi başarmak, İstanbulluların en az yarısının rızasını almak da mümkün değil.
Bugün İstanbul, milyonlarca insanın akşam yatağa deprem tedirginliğiyle gittiği bir şehir. Şehri terk edenler var, evini değiştirmeye çalışanlar, çocuğuyla birlikte uyumaya başlayanlar...
Milyonlarca insanın hayatı, geleceği, siyasi önyargıları, eski defterleri bir tarafa bırakarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu arasında deprem için bu işbirliğinin kurulmasına bağlı.
Aksi takdirde bu iletişimsizlikten kaynaklanacak yanlışlar, böyle bir depremin yıkımı ve sonrasında yaşanacak krizler, sorumlulukları olsun olmasın, merkezi hükümette ve yerelde iktidar olan bütün siyasetçilerin kariyerine yazılacaktır.
Ülkenin kalbi olan şehirde yaşanacak bir yıkımdan sonra Türkiye eskisi gibi olmaz, siyasetçiler için de bu bir yıkım olur. 1999 depremi böyle olmuştu.
O yüzden depremden önce ellerinden geleni yapmalılar.
Yıkım, inşa, nüfus taşıma gibi radikal adımlarla okları üzerlerine çekmeyi, bir kısım insanı küstürmeyi göze alarak işin siyasi sorumluluğunu birlikte üstlenmeliler.
Abartı değil, yüzbinlerce insanın hayatını kurtarmak ellerinde.
Bunu başarırlarsa siyasi kariyerlerindeki en büyük başarı olur bu. Gelecek nesiller de onları hayırla yad eder.
Yoksa yüzbinlerce insanın öldüğü, sakat kaldığı, enkaz altında kurtarılmayı beklediği bir şehirde kimse toplanma alanlarının konforu ve genişliğiyle övünemez.
İstanbul yıkılırsa da geride kalan Türkiye de uzun bir süre daha mutlu olamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları






















































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025