Yıldıray OĞUR
1972 yılında Sanayi Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve Makine Mühendisleri Odası tarafından Türkiye Sanayi Kongresi düzenlendi.
12 Mart’ın teknokrat hükümetlerinin görev başında olduğu, henüz Sabancı Holding’in bile Adana’dan İstanbul’a taşınmadığı, sanayinin emekleme yıllarıydı.
Kongre “Türkiye’de Sanayi Yatırımlarının Finansman Sorunları” başlıklı bir tebliğle açıldı.
Tebliği hazırlayan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) uzmanının finans sitemine ve rakamlara hakimiyeti büyük beğeni toplamıştı.
1971 yılında DPT’nin başından “özel sektörcü” Özal alınmış yerine DPT’nin devletçi kalkınmacı çizgisini savunan eski başkanlarından Memduh Aytür getirilmişti.
Tebliğ de bu geleneksel DPT çizgisiyle uyumluydu.
Türkiye için çare olarak ithal ikameci sanayileşme modelini savunuyordu:
“Ülkemizde ihracata priorite sağlamak yatırımlara dönüşmeyen döviz rezervlerini artırmaktan ve ekonominin yükünü ağırlaştırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Çünkü T.C. Merkez Bankası’na gelen dövizin TL karşılığı ödenmekte ve ekonomiye enjekte edilen bu karşılıklar toplam efektif talebi artırmaktadır. Halen ülkenin temel problemi olan istihdam, ihracat yeterli ölçüde büyüse de bu ithalat kombinasyonuyla sağlanamaz. İstihdam problemini çözecek etkin araç sadece yatırımdır.”
DPT uzmanı kongrenin sonunda söz alarak iki konuya daha dikkat çekmek istediğini söyledi.
Biri o yıllarda kimsenin aklında olmayan kamuda sendikalaşma hakkıydı. Diğeri ise yine o günlerde kimsenin özellikle sanayicilerin gündemine girememiş çevre meselesiydi:
“Günümüz demokrasisinin icabı olarak işçi sendikalarının kurulması ve sözleşmeler suretiyle işçi ücretlerindeki ayarlanma imkanı, devlet personelinin yahut mühendislerin ücretlerini ise hükümetin vereceği kararlarla ayarlanması ve bunlara paralel olarak fiyatların artması bir dengesizlik doğurmaktadır.
İkincisi Türkiye’de çere sorunu... Çünkü bir medeniyet ilerledikçe inşaat standardı ilerledikçe nüfus arttıkça daima bir tüketim oluyor. Bu tüketim çevreyi kirlettiği gibi Türkiye’nin eksilen ve yerine konulamayan kaynakları nelerse bunların tüketimini getiriyor. Bunu sonradan satın almak imkanı da yok. Binaenaleyh 5 senelik, 20 senelik programlarla değil belki 50-100 hatta daha uzun senelere göre acaba bu malzeme eksildiğini takdirde bunu nasıl ikmal edebiliriz. Bunu çok uzağı görüp memleketin geleceğine göre bir milli malzeme politikası tespit edilmesi lazım.”
39 yaşındaki bu ileri görüşlü DPT uzmanı Bankacılık okumuş, ODTÜ’de İktisat yüksek lisansı yapmıştı.
1970’de de Turgut Özal’ın başında olduğu DPT’ye girmiş. Ama görüşleri serbest piyasacı Özal’a değil, dönemin diğer pek çok DPT uzmanı gibi Türkiye İşçi Partisi’ne yakındı.
Uzmanlık alanı olan finans üzerine imza attığı çalışmalardan bir kaçının adları ise şöyle; “Türkiye’nin Kalkınmasında Mevduat Hacminin Yeri”, “Türkiye’de Tasarruf Mevduatının Yapısal Analizi”, “Türkiye’de Faiz Sisteminin Yeniden Düzenlenmesinde Temel Esasları”, “10 Bankanın Analizi ve Türkiye”, “Federal Almanya-Türkiye İşgücü İlişkileri.”
Bu genç ve parlak DPT uzmanının adı; İskender Evrenesoğlu’ydu.
Bursalı, eğitimli, laik bir ailede doğmuştu. İstanbul’da bankacılık okumuş, ODTÜ’de iktisat masteri yapmış, askerliğini dil bildiği için Kore’de tamamlamıştı.
Banka müdürlükleri, müfettişliklerden sonra girdiği DPT’den 1972 yılında ayrılmış, bir süre özel sektörde çalışmış sonra tekrar DPT’ye davet edilmiş sanayi teşvikleriyle ilgili pek çok kararname onun elinden çıkmıştı.
Peki böylesine parlak bir bürokrat nasıl olup da kendisine Tanrı’nın kitap yazdırdığını iddia eden bir “Mehdi”ye dönüvermişti?
Hayat hikayesine göre 1973’den itibaren İslami tebliğ faaliyetlerine başlamış. “Allah'ın büyük lütfu keremiyle yazdırdığı, sohbet niteliğinde bir kitap” dediği Risalet Nurları’nın ona ‘yazdırılmaya’ başlanmasının tam tarihi ise 30 Ocak 1976.
Kapağında “Bu hitabet İskender kulumuza katımızdan ihsanımızdır” yazan Risalet Nurları’nın ‘yazdırılan’ ilk “emri” devrin güncel siyasetiyle ilgili:
“Erbakan ile Ecevit birleşsin.”
Daha sonra ondan Milliyetçi Cephe’nin kurulması için çalışması istenmiş:
“Onlara birliği ve beraberliği müjdele. Onlara aralarındaki anlaşmazlıkları halletmelerini söyle. Hepsiyle ayrı ayrı toplantı tertip et. Sonra Demirel. Erbakan, Türkeş ve Feyzioğlu kullarımızla toplan. Önce evvelden ittiba etmiş olan Zeki kulumuzu al, sonra Tahsin ve Soner kullarımız ittiba edecekler. Erbakan da ittiba edecek.”
1976’dan 1986 yılına kadar Ankara’da, bu yetenekli, düzgün bir Türkçe ile iyi konuşan DPT uzmanına, aralarında mühendislerin, avukatların, doktorların, üst düzey emniyetçilerin, vali eşlerinin de olduğu eğitimli, şehirli geniş bir kitle “ittiba” etmişti
Evrenesoğlu, bazen resmi yazıyla DPT’ye davet ettiği bakanlıkların üst düzey yöneticilerine tebliğde bulunuyor, bazen yine resmi görevlerle gittiği şehirlerde konferanslarla halkı irşad etmeye çalışıyordu.
Yine DPT uzmanı olarak resmi görevle gittiği Denizli’de verdiği bir konferans üzerine Vali, Diyanet’e haber vermiş, daha önce basmaları için kitaplarını götürdüğü Diyanet yetkilileri de bu tuhaf DPT uzmanı hakkında Başbakanlığı bilgilendirmişlerdi.
Bu ihbardan sonra 1986 yılında Hürriyet gazetesi muhabiri Evrenesoğlu’nun Ankara’da beyaz cübbesi ve sarığıyla sohbet ettiği dergahına sızdı ve kısa bir süre sonra gazete “DPT tarikat yuvası” manşetiyle çıktı.
Haber büyük ses getirmişti.
Evrenesoğlu ve bağlıları gözaltına alındılar.
Evrenesoğlu’nun evi arandı. “Kitabın bir sır olarak saklanması emredildiği cihetle, 1986 senesine kadar kitabı kasamda muhafaza altına aldım” dediği kitabı Risalet Nurları da bu aramada bulundu.
Skandal Evrenesoğlu’nu aşmış, ANAP hükümetinin “İrticayı hortlattığı” suçlamalarına neden olmuştu. Eleştirilerin hedefinde ise DPT’nin başında olan Başbakan Turgut Özal’ın kardeşi Bozkurt Özal vardı.
Kardeş Özal, Evrenesoğlu’nu hemen işten çıkardı
Başbakan Özal eleştirilere “Adam hasta hasta, irtica yapacak hali yok. Muayene raporu da geldi. Psikolojik denetim gerekli. Yani Bakırköy’e gitmesi lazım. Bugün Türkiye irtica yoktur” diye cevap verdi.
İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut da davet ettiği gazetecilere Evrenesoğlu’nun evinden çıkan Risalet Nurları kitabını gösterip, “Bunun akıllı adam işi olmadığını” anlatmaya çalıştı.
Fakat Evrenesoğlu skandalı ülkede irticai tehdit tartışmasını yeniden başlatmıştı. Bütün cemaatler yeniden devletin ve medyanın gözetimine girdiler.
Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin ünlü savcısı Nusret Demiral, Evrenesoğlu ve adamları hakkında 163’üncü maddeden dava açtı. Daha sonra Evrenesoğlu “kısmen akıl sağlığı yerinde değildir” diyen bir raporla tahliye edildi. İki yıl sonra ise haklarındaki bütün suçlamalardan beraat ettiler.
Hikayenin sonrası malum.
1989 yılında MİHR Vakfı’nı kurarak cemaatini büyüttü. 1996 yılında çıktığı Ceviz Kabuğu programında Yaşar Nuri Öztürk’le karşılaştı, Kuran’ı Arapçasından okuyamayınca zor durumda kaldı. Sonra ABD’ye yerleşti. 2009 yılında, daha sonra sahte olduğu ortaya çıkan İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda adı “İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacak” şeklinde geçti.
ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Norfolk şehrine bağlılarıula birlikte yerleşti.
Uydu üzerinden yayın yapan televizyonlarla Türkiye’deki müritlerine seslendi. Zaman zaman zikirlerinin kabul edilip edilmediğini soran müritlerine ‘Tanrı’yla irtibata geçerek’ cevaplar verdi.
ABD’deki hayatını anlatan Youtube’daki videolara bakılırsa Norfolk’ta bağlılarıyla bir Texaco benzin istasyonu işletmiş ve tek motorlu uçak pilotluğu yapmış. Hatta ABD’deki bir havacılık kulübü bile kurmuşlar.
Türkiye’deki bağlıları ise içinde Tasavvuf ve Osmanlı geçen paravan dernekler kurup, bu başlıkların geçtiği konferanslar düzenleyerek ve bu konferanslara halkı bedava Kuran-i Kerim dağıtılacak diye toplayarak faaliyetlerini sürdürmüşler.
Defalarca yerel gazetelerde, bu konferansların sonunda konunun ‘Mehdi’ Evrenesoğlu’na ve ona ‘yazdırılan’ kitaba getirilmesi üzerine olaylar çıktığı ile haberler yapılmış.
Yani yarım asırlık bir hikayeden bahsediyoruz.
Bu yarım asırdan sonra geriye üç bin kişilik bir cemaat kalması, onların da “Mehdi”, “Resul” kabul ettikleri efendilerinin cenazesinde için gözyaşlarına boğulup, vecd içinde kendilerini kaybetmeleri o yüzden şaşırtıcı değil.
Dünyada bu mehdiciliğin, mesihçiliğin, milenyarist tarikatların sayısız örnekleri bulunabilir.
918 kişiyle birlikte intihar eden Amerikalı Hristiyan tarikatı lideri Jim Jones, 72 kişiyle birlikte uzaylılar tarafından alınmak üzere intihar eden son peygamber iddiasındaki David Koresh, dünyanın her yerinden gelen eğitimli bağlılarıyla ABD’de bir tarikat şehri kuran bol limüzinli Osho dünyadan ilk akla gelenler...
Malum Türkiye de bu insanların haline şaşırıp, ayıplanabileceği bir rasyonel ve eleştirel düşünce cenneti değil.
Sadece dini cemaatler ve tarikatlar değil, seküler örgütler, ideolojiler, siyasi partilerin lideriyle, davalarıyla kurdukları ilişkiler hakkında da çok ayıplanacak hikayeler anlatılabilir.
Peki neden insanlar bunca yıl bu kadar irrasyonel bir bağlılığı devam ettirebildiler?
Hannah Arendt, Nazi savaş suçlusu Eichmann’ın yaptıkları için “kötülüğün sıradanlığı” derken, onun düşünmekten vazgeçmesinin, fikirsizliğinin, yaptıkları üzerinde hiç düşünmemiş olmasının zararlı bir sonucuna işaret etmişti.
Halbuki Eichmann, cahil bir emir kulu değildi. Mahkemedeki savunmasının bir yerinde Kant’ın Pratik Aklın Eleştirisi’ni okuduğunu, “hayatı boyunca Kant’ın ahlak kurallarına, görev tanımına uygun yaşadığını”, bununla “iradesinin ilkesinin her zaman genel bir yasa haline gelebilecek şekilde olması gerektiğini kastettiğini” söylemişti.
Ama on binlerce Yahudi’yi ölüme gönderdiği vazifesini yaparken Kant’ın o çağrısına hiç kulak kabartmamıştı; Sapere aude! Aklını kullanmaya cesaret et!
Aklını kullanmaya cesaret edemeden başkalarını akılsızlıkla suçlamak pek akıl karı olmasa gerek...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025