Yıldıray OĞUR
1938’de Dersim bombalanırken Cemiyeti Akvam müdahale etseydi bu emperyalist bir müdahale mi olurdu? 12 Eylül darbesinden sonra dünya Türkiye’ye ekonomik ambargo uygulasaydı bu batılıların Türkiye’deki çıkarlarıyla açıklanır mıydı?
1992’de devlet Lice’yi yakarken uluslar arası toplumdan sert bir kınama çıksaydı bu içişlerimize karışmak olur muydu? Öfkeli laik generallerden biri Sarıkız, Ayışı, Balyoz darbelerini yapıp içerde temizliğe girişse Mozambik ordusunun bile gelip bizi kurtarmasını bekleyenlere vatan haini denebilir miydi?
Bu sorulara cevap vermeden Bingazi’ye katliam için yürüyen Kaddafi ordusunu durduran Libya operasyonuyla ilgili ahlaklı bir duruş ortaya koyamayız.
İşgali açıkça reddeden BM kararına aldırmadan, “vatandaşıdır döver de sever de” noktasına savrulur, operasyonda vurulan Kaddafi’nin tankları önünde sevinç gösterileri yapan Libyalıları, “hain, işbirlikçi” ilan edecek bir garabetin içine sürükleniriz. Taraf’a Wikileaks belgelerinin Libya operasyonu için sızdırıldığını söyleyecek bir komplo teorileri lunaparkında her şeye aynı biletle binmeye çalışan, Ahmet Altan’ın “Zamanlaması Manidar” yazısının bile zamanlamasını manidar bulanlara ise en fazla geçmiş olsun diyebilirim. Bu hayatınızda dünyayı anlama fırsatını kaçırdınız. İnşallah bir dahaki sefere…
İyi ki komplo teorilerinden daha karışık ve ümit var bir yer olan bu dünyayı anlamak isteyenler içinse Samantha Power’ın hikâyesi belki yol gösterici olabilir.
1970’de Dublin’de doğmuş, 9 yaşında ailesiyle ABD’ye göç etmiş bu İrlandalı kadın Yale Üniversitesi’ni bitirdikten sonra 1993 -1996 yılları arasında Yugoslavya’da gazetecilik yapmış.
Mladiç 1995’te Srebrenitza bir stada doldurduğu 7 bin Müslüman erkeği öldürttüğünde Bosna’daymış. Bu yüzden sadece gazetecilik yapmamış. ABD’nin çok gecikmiş Bosna müdahalesinin mimarı Richard Holbrooke onu telefonuna attığı “Bosna için bir şeyler yapın” taciz mesajlarından tanıyor.
ABD’ye döndüğünde şahit olduğu katliam karşısında dünyanın kayıtsızlığına dikkat çekmek için birşeyler yapmaya karar verir. Harward Hukuk’a devam eder. 33 yaşındayken ona Pulitzer ve dünya çağında bir şöhret getirecek kitabını yazar: Cehennemden Gelen Sorun: Amerika ve Soykırım Çağı.
1995’te oyun oynadığı çocuk bahçesinde Sırpların öldürdüğü dokuz yaşındaki Sidbela Zimiç’in hikâyesiyle başlayan kitap Amerika bu yüzyıldaki soykırımlara neden seyirci kaldığı sorusuna cesurca cevap aramaktadır
Bunun için 1915’de İttihatçılar Ermenileri, Naziler Yahudileri, Pol Pot muhaliflerini keserken, Saddam Halepçe’de Kürtleri zehirlerken, Bosna’da, Ruanda’da katliamlar yaşanırken dünyanın, ama en çok da kendi ülkesi Amerika’nın kayıtsızlığına sert eleştiriler getirir.
“Soykırımlar karşısında bu karar vermeme kararı soykırımı mümkün kılan sistemin bir parçasıydı” diyecek kadar, tüm bu soykırımlardan ABD’yi sorumlu tutacak kadar sert eleştiriler.
2007 yılında Yasemin Çongar’a verdiği Agos’ta yayımlanan röportajında “Eğer ABD, II. Dünya Savaşı sırasında Japon kökenli vatandaşlarını kamplara kapatmasının muhasebesini gereği gibi yapsaydı, Guantanamo Cezaevi’ni kolay kolay kuramazdı bu devlet” diyecek kadar bir yüzleşmeyi savunmaktadır Samantha Power.
Aynı röportajda ABD’nin son günahı Irak için söylediklerini ise yazının sonuna kadar aklınızda tutun lütfen: Irak Savaşı’nın nedenlerinin başında ‘petrol’ ve belki en son sırada ‘demokrasi’ vardı. Ama bu böyle anlatılmadı; demokrasi için savaşılacağına inandırıldık. Bundan böyle, Amerikan toplumunun, dünyanın herhangi bir yerinde insani amaçlı bir müdahaleyi desteklemesi, en az bir kuşak boyunca imkânsız.
Kitabıyla Time’ın 2004 yılı 100 önemli insan listesine giren, Time’da yazmaya, Bush’un Irak politikasına karşı mücadele etmeye başlayan Power, Darfur Katliamı’nı da yerinde izleyip tanınırlılığını artırır.
2005 yılında bir gün telefonuna şöyle bir mesaj gelir: Benim adım Barack, beni arayın.
Mesajı gönderen kitabını okuyup çok etkilenen genç senatör Barack Obama’dır. İki Harward Hukuklu buluşup, konuşurlar ve çok iyi anlaşırlar.
Harward’da ders vermeyi bırakan Samantha Power artık genç ve umut vaat eden senatörün dış politika danışmanıdır.
2008 yılında başkanlık yarışına giren Obama’nın dış politika mesajlarına yön veren isim odur. Bu sırada İsrail ile ilgili yaptığı eleştiriler başını belaya sokar. İsrail gazetelerinde aleyhinde başlayan kampanyayı ancak özel röportajlarla durdurabilir.
Eğer sinirlerine hakim olup başkanlık yarışındaki rakipleri Hillary Clinton için bir röportajında “canavar” demese herkes onun şu anda Clinton’un oturduğu koltukta oturmasına kesin gözüyle bakmaktadır.
Başkan seçilen Obama, onu Ulusal Güvenlik Konseyi'nde Çoktaraflı İlişkiler ve İnsan Hakları Direktörlüğüne getirerek yanında tutar.
İşte son Libya Operasyonu’nun arkasında, Savunma Bakanı Gates gibi Washington’daki müesses nizamın erkek seslerini bastırıp, Obama’yı kırmızı düğmeye basmaya ikna eden 41 yaşındaki bu kadın var.
Hala dünyanın değişebileceğine, iyi insanların da dünyanın yönetiminde söz sahibi olabileceğine inanan bizim gibiler için iyi bir haber, son operasyon için itibarlı bir referans bu.
Hediye ettiği yeşil bilekliği zaman zaman Obama’nın kolunda görüyoruz. Soykırım suölarıyla ilgili o bilekliğin üzerinde yazan cümle ise bu dünyanın artık yeşil parkeler içinden anlaşılamayacağını söylüyor: “Not on my watch” (Ben bakarken olmaz)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025