Yıldıray OĞUR
Andrew Cuomo , New York’un 63 yaşındaki valisi. Aynı koltukta üç dönem oturmuş bir babanın oğlu, JFK’nin, başkanlığa giderken kendisi gibi suikastla öldürülen kardeşi Robert Kennedy’nin kızıyla evliliklerinden üç çocuğu var. Amerikan siyasi elitinden bir isim.
Clintonlara yakın, Demokrat Parti’nin daha merkez kanadından. Güney İtalya köklerinin bütün karakteristik özelliklerini taşıyor. Hem savcılık hem de 2011’den beri yürüttüğü valilik kariyerinde sert bir yönetici olarak tanınmış.
Hiç görmemiş olanlar, muhakkak CNN programcısı olan kardeşi Chris’le televizyonda 89 yaşındaki annelerinin favori oğlunu kim olduğu üzerine didişmelerini izlemiştir.
Koronavirüsten önce çok da popüler olmayan bu vali, şu anda ABD’nin en popüler ve güvenilir isimler listesinin tepesinde.
Bir anda bu kadar popüler hale gelmesinin sebebi koronavirüs üzerine gelişmeleri anlatmak için her gün düzenlediği uzun basın toplantıları.
Yaptığı şey çok basit; Herkesin anlayacağı bir basitlikte, her şeyi tüm şeffaflığıyla anlatmak.
Dünyanın en kozmopolit şehri olan New York şu anda dünyada koronavirüsün en sert vurduğu şehir.
Vaka sayısının 130 bine yaklaştığı ABD’deki vakaların neredeyse yarısı New York’ta. Ölü sayısı 1000’e doğru hızla gidiyor.
Zaten Cuomo da basın toplantılarında bu felaket tablosunu saklamıyor. “Uzun bir gün olacak, zor bir gün olacak, çirkin bir gün olacak ve üzücü bir gün olacak” diyor, New York’u “kömür madeninde uçan bir kanarya”ya benzetiyor, “Kum havuzunda oynamanın zamanı” değil diyor.
Ama sonra hafta sonları Skype üzerinden ailece yaptıkları geleneksel İtalyan aile yemeğini anlatıyor. Sofradaki menünün ayrıntılarına kadar. Parti yapmak isteten kızlarını uyarıyor, annesine, kız kardeşine, erkek kardeşine laf atıyor. “Dışarıyı çıkacağız ve koronavirüsü tekmeleyeceğiz” diyerek New Yorkluları cesaretlendiriyor.
Bu şartlarda Cuomo’nun basın toplantısı bir gazete makalesinde dendiği gibi evlerine kapanmış New Yorklulara bir İtalyan ailesinin sofrasında yemekteymiş güveni veriyor.
Ama bu güveni propagandayla değil sadece gerçekleri çıplak biçimde söyleyerek sağlamış.
New Yorklular bu basın toplantılarını her gün izleyerek, eğer yenileri gelmezse kaç hafta sonra şehirdeki solunum cihazı sayısının yetmeyeceğini, hastanelerde kaç boş yatak kaldığını gün be gün öğreniyorlar. Her basın toplantısında solunum cihazı, maske, yatak sayılarını güncelliyor. Hatta arkasına toplanan sağlık malzemelerinin tavana kadar çıkmış kutularını alarak güven veriyor.
Solunum cihazı bulunmazsa yerine kullanılabilecek manuel solunum aletlerinin nasıl çalıştığını eline alıp göstererek anlatıyor.
Sadece sorunları değil, çözümlerin nereden geleceğini de ayrıntılarıyla anlatıyor.
Trump’tan istediği, savaş durumlarında merkezi hükümetlere ülkedeki sanayiyi ihtiyaçlara göre çalıştırma izni veren kanunu yürürlüğe koyması. Böylece fabrikalarda bütün ülkeye yetecek solunum cihazları ve diğer sağlık ekipmanları üretilebilecek.
Gerçek durumun, riskin ve çözümün doğrudan insanlarla paylaşıldığı açık kriz masası toplantısı gibi bu basın toplantılarına Trump ve Cumhuriyetçiler her gün cevap vermek zorunda kalıyorlar.
Ama şu cümlelere cevap vermek kolay değil:
“Benim annem gözden çıkarılabilir değil. Sizin anneniz de gözden çıkarılabilir değil. Kardeşleriniz, kız kardeşleriniz gözden çıkarılabilir değil. İnsan hayatının elden çıkarılabilir olduğu önermesini kabul etmiyorum. İnsan hayatının üzerine dolar işareti koymayacağız. Bizim öncelikli işimiz, hayatları korumak. Nokta. Bunun bedeli ne olursa olsun. Akıllı hükümetlerin işi hayatı normale döndürmek, ekonomiyi ayakta tutmakla insan hayatı korumayı birlikte başarmanın yolunu bulmaktır. Ama yaşlıları kurban etmek...Nedir bu, modern bir Darwinist doğal seleksiyon teorisi mi?”
Ne yapmaya çalıştığını bir tweetinde şöyle anlatmış:
“Gerçekler güçlendirir. Gerçekler cesaret kırıcı olsalar bile, gerçeği bilmemek daha kötüdür. Sadece seçilmiş gerçekleri değil, bütün gerçekleri New Yorklulara vermeye devam edeceğime söz veriyorum.”
New York valisinin ülkedeki durumu bütün çıplaklığıyla anlatması ülkeyi üç beş bin solunum cihazına, hastane yatağına muhtaçmış gibi göstermesi Amerikalı cumhuriyetçilerin pek hoşuna gitmiyor.
Ama New Yorklular işin ciddiyetinin farkında olan şeffaf, realist ve çözüm odaklı validen memnun görüyor.
Onu 2020’de başkanlığa layık görenler, Biden’ın onun en azından başkan yardımcısı adayı yapmasını isteyenler, “2024’de kesin o olmalı” diyenler var.
Onun kadar popüler olanlardan biri de Ulusal Alerji ve Salgın Hastalıklar Enstitüsü’nün 79 yaşındaki başkanı Anthony Fauci.
Onun da güven vermesinin sebebi şeffaflığı ve meseleye hakimiyeti.
Trump’ın koronavirüs ile mücadele ekibinin en kıdemli üyesi olmasına rağmen, önceki gün CNN’e çıkıp milyonlarca Amerikalının koronavirüse kapılacağını, 100 ya da 200 bin Amerikalı’nın da ölmesini beklediklerini söyledi.
Dün bir kamu kurumu olan İngiltere Ulusal Sağlık Servisi direktörü Prof. Stephen Powis’in BBC’ye çıkıp “Ölüm sayısını 20 binin altında tutabilirsek salgında kendimizi çok başarılı sayacağız” demesi gibi. Aynı kurum daha önce de Boris Johnson’ın sürü bağışıklığının 500 bin insanın ölümüne neden olabileceğiyle ilgili bir rapor hazırlamış ve rapor basına sızınca da Johnson bu stratejisini değiştirmek zorunda kalmıştı.
Türkiye’den bu açıklamalara, manzaraya bakan bazıları Almanların ‘Schadenfreude’ dediği ruh haline giriyor, ABD’de bir valinin canlı yayında şehri için solunum cihazı aramasından ülkemize artı puanlar, sevinçler çıkarmaya çalışıyor.
Halbuki, aynı salgın tufanında bir kaç hafta geriden gelirken, salgının bizden önce baş gösterdiği ülkelerin halinden kendimize puan, övünç değil, ancak ders çıkarabiliriz.
Keşke bizde de valiler, sağlık kurumlarının yöneticileri, bilim kurulu üyeleri bu kadar şeffaf ve özgüvenli bir şekilde bildikleri gerçekleri ve inandıkları çözümleri ortaya koyabilseler.
Bilim Kurulu’nun hükümete ne önerdiğini bile Sağlık Bakanı’nın cümlelerinin arasından, Bilim Kurulu üyelerinin televizyon yayınlarındaki mimiklerinden çıkarmaya çalışırken, bırakın bir belediye başkanının, bilim insanınkini, geçinemeyen bir tır şoförünün eleştirisi bile gözaltı nedeni olmuşken o dersi pek çıkarabildiğimiz söylenemez.
Halbuki bu virüsün dünyaya bugüne kadar öğrettiği en önemli ders şeffaflığın hayat kurtardığı oldu.
Salgını uzun süre saklayan Çin, bunun bedelini en ağır biçimde ödedi.
Şimdilik tek başarı hikayesi olan Güney Kore salgını, en başından itibaren apartman apartman virüse kapanları açıklayarak, şeffaflıkla durdurdu.
Evet virüs devletlerin, iktidarların elini kuvvetlendiriyor ama bu yükselen devletlerden otoriter rejimlerdeki performanslar beklenmiyor, tam bir şeffaflık ve hesap verme de bekleniyor.
Cuomo örneği aslında Daron Acemoğlu’nun anlattığı dar koridorda ilerleyen güçlü devlet- güçlü toplum modeline denk düşen bir liderlik performansı. Duruma hakim ama halka da gerçekleri söyleyen ve onları süreçlere dahil eden bir liderlik bu.
Post-koronavirüs dünyasında hatırlanacak güçlü liderlik performansları bunlar.
Şimdiden bu virüs, İngiliz kraliyet ailesinden veliaht Prens’le, Batman Gercüç’teki köylüyü aynı insanlık ailesinin üyesi haline getirdi. Hakkında ne kadar çok komplo teorisi üretilse de işin ucunda herkesin kendi hayatı olduğu için bilimle, akılla rasyonel düşünmeye zorladı. Milletleri, ırkları karşısında hükümsüz kıldı. Dostlar alışverişte görsün diye çalışan küresel kurumların ve işbirliklerinin ciddiyetle yeniden ele alınmasını zorluyor, şeffaflığı liberal bir lüksten çıkarıp herkesin kendi devletinden talep ettiği hayati bir ihtiyaca çeviriyor.
Belki de koronavirüs sonrası dünyayla ilgili yapılan yorumlar fazla karamsardır...
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025