Yıldıray OĞUR
28 Ağustos 1958 günü İsrail'in El Al Havayolları'na ait bir uçak teknik arıza nedeniyle Yeşilköy Havalimanı kulesinden zorunlu iniş için izin ister.
Ambulanslar, itfaiyeler uçağın ineceği yere doğru hareket ederler.
Dönemin gazetelerinde küçük bir haber olarak yer alan o uçağın sırrı 30 yıl sonra ortaya çıkar.
Eski İsrail istihbarat subayı, gazeteci Samuel Segev, İran Üçgeni kitabında uçağın Başbakan Menderes'le gizli bir görüşme için Türkiye'ye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Ben Gurion ve Dışişleri Bakanı Golda Meir'ı taşıdığını, acil inişin senaryonun bir parçası olduğunu yazar.
Senaryoya göre, acil iniş yapan uçak boşaltılacak, Ben Gurion özel bir uçakla gizlice Ankara'ya getirilecektir. Ama havalimanındaki yoğun tedbirler yüzünden plan bozulur. İsrail Cumhurbaşkanı ve heyeti bir ambulansa bindirilerek olay yerinden uzaklaştırılır ve Ankara'daki görüşmeye götürülür.
1910’larda kendisinden sonra İsrail’in ikinci Cumhurbaşkanı olacak Ben Zvi ile birlikte İstanbul’a gelip Darülfünun’da Hukuk okuyan eski Osmanlı vatandaşı Ben Gurion’un İstanbul aksanıyla çok iyi Türkçe konuştuğu söylenir.
1958’deki ziyaretin neden gizli yapıldığını en iyi şu sözü açıklıyor:
“Türkiye bize metres gibi davranıyor. Halbuki evlendik, evliliğimizi bir türlü açıklamıyor.”
Evlilik üstelik 1948’de İsrail’in kurulmasından hemen bir yıl sonra gerçekleşmiş, 1949 yılında Türkiye İslam dünyasında İsrail’i tanıyan ilk ülke olmuştu.
Türkiye İsrail’i tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olma ünvanını 1979’a kadar sürdürdü. 1979’da Camp David Anlaşması ile Mısır, 1994’de Oslo Görüşmeleri’yle Ürdün İsrail’i devlet olarak tanıdı.
26 yıl sonra geçen hafta bu ülkelere Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de eklendi.
Aslında BAE ile İsrail ilişkileri, tıpkı 1958’de Türkiye ile İsrail ilişkileri gibiydi, çoktan evlenmişlerdi ama bunu açıklamıyorlardı.
Özellikle Arap Baharı’nda Müslüman Kardeşler’in güçlenmesi ve İran ‘ın bölgede artan gücünü varlıklarına bir saldırı olarak gören Suudi Arabistan, BAE gibi körfez ülkeleri içgüdüsel olarak İsrail’le yakınlaştılar, özellikle BAE emiri Muhammed bin Zayed, Batıcı, seküler Arap emiri profilinin gereği olarak İsrail ve ABD ile çok daha yakın ilişkiler kurmaktan çekinmedi.
En son Trump’ın damadı Jared Kushner’in Ortadoğu üzerine “20 kitap okuyarak” hazırladığı, Filistinsiz Filistin-İsrail barış anlaşmasının Beyaz Saray’daki Netanyahu ve Trump’lı çoşkulu lansmanında salonda BAE, Bayreyn ve Umman’ın Washington Büyükelçileri de vardı, İsrailli solcuları bile utandıran anlaşmayı coşkuyla alkışlamakta bir beis görmemişlerdi.
İsrail ve BAE arasındaki barış anlaşması ise mevcut de-facto durumun epey gerisinde bir sonuç yaratacak.
BAE, Mısır ve Ürdün’den sonra İsrail’i devlet olarak kabul eden üçüncü arap ülkesi olacak ve bunun doğal sonucu olarak karşılıklı diplomatik ilişkiler kurulacak, büyükleçiler atanacak.
Yine damat Jared Kushner’in arabuluculuk yaptığı bu anlaşma sayesinde, Filistinsiz İsrail- Filistin anlaşmasının bir gereği olarak Batı Şeria’nın bir kısmını daha işgal etmeye hazırlanan İsrail, bu planını barışa bir şans daha vermek için ertelediğini açıkladı.
Böylece bir zamanlar Arap dünyasında İsrail’e karşı petrol boykotların başını çeken, hatta Katar’ı bu boykotlara katılmaya ikna eden BAE’in kurucusu Şeyh Zayed bin Sultan el-Nahyan’in varisi Muhammed bin Zayed babasının sözünü dinlememiş oldu.
Bu anlaşmaya en sert tepkiyi iki ülke verdi.
Biri doğal olarak Filistin. Filistin, bir zamanlar en büyük destekçisi olan, binlerce Filistinlinin yaşadığı BAE’den tepki olarak elçisini çekeceğini açıkladı.
Anlaşmaya aynı sertlikte tepki veren ikinci ülke ise Türkiye.
Dışişleri Bakanlığı, BAE’yi, “kendi dar çıkarları uğruna Filistin davasına ihanet” etmekle suçlayarak “Bunu adeta Filistin için yapılan bir özveri gibi takdim etmeye çalışan BAE'nin bu riyakar davranışını tarih de, bölge halklarının vicdanı da unutmayacak ve asla affetmeyecektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın da “Filistin halkına ve davasına ihanet edenlerin hüsranını tarih elbette yazacaktır” diye tweet attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir adım daha ileri gitti, “Filistin’e yönelik atılan adım yenilir, yutulur bir adım değil. Şimdi Filistin, büyükelçiliğini galiba kapatıyor ya da geri çekiyor. Şu anda aynı durum bizim için de geçerli. Ben de Dışişleri Bakanıma talimatı verdim. Dedim ki, ‘Abu Dabi yönetimiyle özellikle diplomatik ilişkileri askıya almak veyahut da bizim de büyükelçiyi geri çekme gibi bir adımımız olabilir. Çünkü biz Filistin halkının yanındayız. Filistin’i de hiçbir zaman yedirmedik, yedirtmeyeceğiz” dahi dedi.
BAE’nin Arap Baharı nedeniyle Türkiye’ye hasmane bir tutum içine girdiği doğru. Parasal gücünü kullanarak medyada ve think tanklerde Türkiye aleyhine faaliyetleri destekliyor BAE. Hatta Twitter bile, geçen aylarda BAE’nin finanse ettiği Türkiye karşıtı kara propaganda yapan hesapları iki kez kapattı.
Ama bu sert tepkilerle ortaya tuhaf bir durum çıkmış oldu.
Sonuç olarak BAE, bu anlaşmayla İsrail’i devlet olarak tanımış oldu ve karşılıklı büyükelçilikler açılacak.
Yani yaptıkları Türkiye’nin 71 yıl önce yaptığını 2020 yılında yapmak.
Ayrıca Türkiye’nin hali hazırda İsrail’de büyükelçisi, Kudüs’te başkonsolosu var.
Üstelik, AK Parti iktidarı ‘ne yapalım bizden önce olmuş bunlar’ diyecek durumda da değil.
2010 yılında İsrail’in Mavi Marmara’daki katliamından sonra diplomatik ilişkiler maslahatgüzarı seviyesine indirilmişti.
2016 yılında imzalanan anlaşmayla Mavi Marmara meselesi tazninat ve özürle kapatıldı ve yeniden karşılıklı olarak büyükelçiler atandı.
Yani sonuç olarak şimdi Türkiye, kendisinin 71 yıl önce yaptığını bugün yaptı diye BAE’den elçisini mi çekecek?
Üstelik Tel Aviv’de ve Kudüs’te diplomatları varken?
BAE’ye böyle sert çıkıp, İsrail’e ya da bu anlaşmanın mimarı olan Trump yönetimi ve Trump’ın damadına tek bir kelime etmezken?
Ve tabii ABD tarihinin gelmiş geçmiş en pro-İsrail başkanı olan, en Cumhuriyetçi başkanların bile çekindiği Kudüs’ü İsrail’in edebi başkenti olarak tanımak gibi işlerin altına imza atmış, dört yıl daha yönetimde kalırsa ne yapacağı kestirilemeyen Trump’ın seçimleri bir kere daha kazanmasının da hayallerini kurarken...
Belki de herşeyi yanlış değerlendiriyoruz.
Cumhurbaşkanı, “Ben de Dışişleri Bakanıma talimatı verdim. Dedim ki, ‘Abu Dabi yönetimiyle özellikle diplomatik ilişkileri askıya almak veyahut da bizim de büyükelçiyi geri çekme gibi bir adımımız olabilir” açıklamasını geçen hafta Cuma namazı çıkışı İstanbul’da Hz. Ali Camii’nin önünde yapmıştı.
Cumhurbaşkanı, camii çıkışında bütün televizyonların canlı yayınladığı bu ayak üstü basın toplantısında BAE-İstail anlaşması dışında da dış politikayla ilgili değerlendirmeler yaptı.
Mesela Akdeniz’deki Oruç Reis meselesi için Merkel’le görüşme yaptığını açıkladı “Sayın Şansölye benden sonra Miçotakis ile de bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Miçotakis’i, bize söylediği çizgiye inşallah getirmiş olur” dedi.
Ardından Mısır ile Yunanistan arasındaki anlaşmaya geçti ve “Mısır bir taraftan istihbarat örgütü vasıtasıyla benim istihbarat örgütüme başka şeyler söylüyor. Yani ‘Burada yanlış anlaşılmalar var’ diyor. ‘Bu yanlış anlaşılmaları düzeltmemizde fayda var’ diyor. Şu anda istihbarat örgütümüz, onların istihbarat örgütüyle görüşmelerini devam ettiriyor, devam ettirecek” diye yürütülen gizli görüşmeler hakkında bilgi verdi.
Sonra Suudi Arabistan’a değinerek “Maalesef bu süreç içerisinde Suudi Arabistan’da da yanlış adımlar atılıyor. Bu konuda Dışişleri Bakanıma da bugün söyledim. ‘Süratle muhatabınla da bunu görüş ve bu konuda gerekli adımlar atılsın.’ dedim” diye konuştu.
İstihbarat teşkilatları arasındaki gizli görüşmelerden, liderlerle yapılan telefon görüşmelerine kadar gizli açık tüm diplomatik faaliyetlerin bir Cuma namazı çıkışı 84 milyona açık canlı yayınlarda konuşulacak kadar şeffaf yürütüldüğü bir ülkede belki de bizim dış politika zannettiğimiz şey, aslında dış politika değildir.
Dünyada dış politikanın bu kadar ayak üstü canlı yayınlarda, seçim meydanlarında, parti toplantılarında, her akşam televizyonlarda prime timeda yayınlanan tartışma programlarında hararetle konuşulduğu az ülke vardır.
Oruç Reis meselesi yüzünden bir Türk fırkateynin bir Yunan fırkateynine çarptığını bile ilk olarak, canlı yayında AK Parti’nin 19’uncu kuruluş yıldönümü törenlerinde konuşan Cumhurbaşkanı’ndan duyduk.
Türkiye’de giderek artan biçimde dış politika iç politikanın bir parçası.
Neresi iç, neresi dış karışınca, diplomasi ile polemik de birbirine karışıyor, Macron’la Kılıçdaroğlu’yla konuşur gibi konuşmaya başlayınca da işler çıkmaza giriyor.
Böyle bir dış politikada meydan okumalar herkese açık canlı yayınlarda izlenirken, diplomatik hamleler, geri adımlar, uzlaşmalar ancak şifreli kanallardan takip edebiliyor.
Mesela aylarca Libya’ya Osmanlının geri dönüşünü canlı izledikten sonra, Türkiye’nin, meşru hükümet ve Hafter arasında başlayan siyasi sürece desteğini ancak dış haberler sayfalarında okuyabildik.
Yine Biden’ın açıklamalarına karşı Türkçe’de esip gürleyenler, İngilizce’de iki ülke arasındaki dostluğa zarar vermekten bahsettiler. Biden’ın sözleri üzerine Türkiye’deki muhalefetin işittiği azarı, Biden işitmedi.
Öyle olunca da İsrail’de elçimiz varken, İsrail’e elçi atayacak diye BAE’yi elçi çekmekle tehdit etmek çelişkili görünmüyor.
Dış politika hamlelerinin hedef kitlesi, Türkiye’nin dünyada büyük bir devlet gibi hareket ettiğini, herkese meydan okuduğunu, Osmanlı’nın geri döndüğünü görmekten gurur duyan içerideki seyirci.
O izleyici de diplomatik dille konuşulan, kapalı kapılar ardında müzakerelere dayanan, teenniyle hareket edilen sıkıcı bir sanat filmi değil, “taktik maktik yok, bam bam bam” konulu bir aksiyon filmi izlemek istiyor.
Dış politikada sürekli aksiyon filmi merakının ülkeye maliyeti ise her gün biraz daha büyüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025