Yıldıray OĞUR
İktidarların merkezileştiği, tek kişi üzerinde toplandığı her rejim için jurnalcilik kaçınılmazdır.
Herkes o tek kişiye sesini duyurmaya, onun gücünü arkasına almaya, düşmanlarını onunla tehdit ve tasfiye etmeye çalışır.
Bunun zirvesi 2. Abdülhamit dönemiydi.
Jurnalcilik “en çirkin ihtirasları yarıştırmak için bir vasıta” haline gelmişti.
Bunun insanları nasıl bunalttığı, toplumsal huzursuzluğu nasıl artırdığını Abdülhamit devrinin üst düzey bürokratlarından besteci Cemal Reşit Rey’in babası Ahmet Reşit Bey şöyle anlatır:
“Sultan Hamit devr-i saltanatını karartan ve halkı kendisinden soğutan iller jurnalcilikti. Hafiyelik ve jurnalcilik bu dönemde adeta bir sanat haline geldi. O sanata salik ve maharete malik olanlar babaları, anaları, kardeşler, ve dostları hakkında bile okuyanı inandıracak tarzda jurnal verdiklerinden her fert birbirinden şüphelenerek babasının evlada, evladın babaya emniyeti kalmadı. Dostlar ve akraba ile buluşup görüşmek müşkilleşti. Hakkında jurnal verilip de bir belaya uğramamak için herkez dilsiz oldu.”
Padişahın kuruntuları ve evhamı fırsatçı jurnalcilerin iştihanı kabartmaktaydı.
Padişahın gözüne girebilmek için birbirleriyle yarışan tarikatlar arasında da jurnalcilik en kestirme tasfiye yöntemiydi.
Jurnalleriyle meşhur olan 2. Abdülhamit’in cinci hocası Rıfai şeyhi Ebü’l- Hüda, kendisine rakip olarak gördüğü Şazeli şeyhi Zafir Efendi’yi gözden düşürmek için, padişahın bazen Cuma namazlarını kıldığı Beşiktaş’taki Şazeli Camisi’nde bomba patlatılacağıyla ilgili Romanya’daki adamlarına bir jurnal yazdırıp Yıldız’a göndertmişti.
Devirler benzer olunca kullanılan yöntemler de birbirine benziyor.
Şazeli tarikatını gözden düşürmek için sahte ihbarlar yapan Rifai şeyhinin 150 yıl önce mektuplarla yaptığı jurnalciliği, 150 yıl sonra devrin en meşhur Nakşi-halidi hocalarından Cüppeli Ahmet, hasmı Selefi gruplara karşı televizyonda yapıyor günlerdir.
Güvenlik kaygılarının arttığı bir devirde kolay kolay göz ardı edilemeyecek iddialarda bulunuyor:
“2000 tane dernek var oralarda. Bu silahlanmanın önüne geçilsin. Son başlarına gelince anlıyorlar. Bak bu Selefiler sıkıntı. Adıyaman civarı ateşleniyor…(“Menzil mi” sorusuna) Değil, Menzil selefi olur mu? Selefiler Menzil’i tekfir ediyor. Tarikatların hepsi kafirdir Selefilere göre. Fakat orada çok dernekler kuruluyor. Ve o bölgede çok PKK da var. Bir çıngar çıktığı zaman üçlü beşli çıkaracaklar. Onun için ben devlete bu derneklerin önünün alınması lazım diyorum. İzmir’de şurada burada her yer selefi dernek doldu. Adam aleni herkesi tekfir ediyor. Cumhuriyet’in değerlerine sövüyor. Fakat bir işlem de yok. Bunları salarlar, ipini uzun bırakırlar. Çünkü onu olta gibi kullanıp öbürlerini armut gibi toplarlar. Bu devletin işidir, bunu yapsın bir şey demiyorum. Yapmalıdır da ama tehlike boyutuna dönmeden tedbir alınmazsa FETÖ durumuna da dönmesin yani.”
Önce silahlandıklarından bahsediyor, sanki bu yeterince ciddi bir iddia değilmiş gibi sonra herkesi tekfir ettiklerini ve tabii Cumhuriyet değerlerine sövdüklerini söylüyor.
Artık kim neresinden tutarsa. Kime neresi daha cazip gelirse.
Açıklamaları günlerdir laik medyada da büyük ilgi çekiyor. Cüppeli Hoca’nın bu ihbarının gereğinin yerine getirilmesi talep ediliyor.
Cumhuriyet değerlerinin yılmaz bir savunucusu olmadığı kesin olan bir Nakşi-Halidi şeyhi, Selefiler ile olan 1000 yılı aşmış itikadi çatışmasına 2020 yılında laik devletin kolluk gücünü dahil etmeye çalışıyor ve süper laikler de bunun laiklik için iyi bir şey olduğunu zannediyor.
Zaten onun “Selefiler silahlanıyor” jurnali çoktan televizyonlarda “tarikatlar silahlanıyor” diye tartışılmaya başlandı.
İhbarı hemen ciddiye alındı.
Doğrudan İçişleri Bakan yardımcısı ihbar üzerine soruşturma başlattıklarını açıkladı. Cüppeli Hoca savcılığa ifadeye çağrıldı.
Herhalde savcıya, vaad ettiği gibi silahlandıklarını iddia ettiği 2000 selefi derneğin adını verecek.
Bir cadı avı daha başlayacak.
Nereden biliyoruz. Çünkü yapılmışı var.
Daha geçen hafta ortada delil olarak tek bir meyve bıçağı, tek bir şiddet övgüsü bile yokken ülkedeki büyük selefi gruplardan Tevhid cemaatinin lideri Halis Bayancuk’a terör örgütü liderliğinden 12.5 yıl daha hapis cezası verildi.
Ama karara hangi terör örgütünün lideri olduğu dahi yazılamadı.
Çünkü Suriye’de birbirini tekfir edip boğazlayan hem El Kaide hem IŞİD’den yargılanmaktaydı.
2008’den bu yana neredeyse her iki yılda bir bu örgütlerden biriyle ilgili bir soruşturmada tutuklanıyor, bir süre hapis yatıyor, sonra delil yetersizliğinden tahliye ediliyor.
2017’den beri de hapiste. Sebep Sakarya’da düzenlenmiş bir yemek. Polisin fiziki takip kararıyla izlediği yemek “terör örgütü faaliyeti” olarak iddianameye girmiş ama aynı polis fiziki takip yaptığı bu yemeği dinlemediği için orada ne konuşulduğu meçhul. Zaten üç yıldır terör örgütü liderliğinden yargılanmasına rağmen duruşmalarda savcılar ve hakimlerden kendisine soru bile sorulmamış.
Zaten selefi eşittir terörist kabulüyle mahkemelere baştan mahkum olarak çıkıyor. Hakkında verilen herhangi bir tahliye muhalifler tarafından iktidara karşı “IŞİDçiler serbest bırakılıyor” saldırısına dönüşüyor.
Tam bir kısır döngü.
Geçen hafta mahkemenin karar duruşmasında yaptığı son savunmasında bu kısır döngüye esaslı bir şekilde itiraz etmiş:
“Şimdi ben 2008 yılından beri yargılanıyorum, çocukluğumdan beri de siyasetin içerisindeyim. Yani bir siyasi muhalif kimliğim var, öyle bir ailenin içerisinden geliyorum. Türkiye’de hep zulüm vardı. Yani zulmün olmadığı hiçbir dönem olmadı Türkiye’de. Ve bu zulmün aparatlarından biri, kollukla yargı hep bu aparatlardan biri oldu.
Fakat eski dönemdeki zulümle bugünkü zulüm arasında iki tane fark var: -Bizim dosyayı da ilgilendirdiği için bunu söylüyorum.- Birincisi, eskiden öngörülebilir bir zulüm vardı. Şu anda öngörülemez bir zulüm var. Yani eskiden, mesela bir avukat size diyordu ki: “Seni, mesela 142. maddeden yargılıyorlar. Muhtemelen sana bi 3 yıl ceza verirler. Veya 1,5-2 yıl ceza verirler.” derdi. Şimdi adam makale yazıyor, anayasal düzeni yıkmaktan ceza alıyor. Yani “Mahkemelerden nasıl bir karar çıkacak?” hiç kimse öngöremiyor.
İki, sizden önceki zulümler, cerrah titizliğiyle zulüm yapıyorlardı. Nasıl? Mesela FETÖ’cüleri örnek vereceğim. Adamlar gerekirse bir sene dosyayı sürüncemede bırakıp Meclisten kanun çıkarttırıyorlardı bir şey yapacakları zaman. Polis oturuyordu delil üretiyordu adam, delil. Şu anda o kadar pervasız bir zulüm var ki kimse ne delil üretme derdinde ne kanun çıkarma derdinde.
E hani hukuki bir yargılamada deliller olurdu; hani deliller tartışılırdı; hani kişiler, o deliller hakkında bir şeyler söylerdi. Biz sizin ne düşündüğünüzü bilmiyoruz, hangi delili değerlendirdiğinizi bilmiyoruz. Henüz biz neyin yargılamasının yapıldığını da bilmiyoruz.
Bizim hukukumuz da ortada kalmış. Yani Avrupa’yla Doğu’nun arasındayız. Mahkemelerimizin kararlarında Avrupa’nın ifadeleri kullanılıyoruz: hak, hukuk, insan hakları… Fakat iş uygulamaya geldiğinde Çin’e, Hindistan’a, Rusya’ya; yani Doğu’ya ait o diktatörlüğü, o despotluğu bütün muhaliflere uyguluyoruz.”
Bu savunmayı daha da ilginç yapan bunları söyleyen kişinin, evrensel hukuki normlara inanmayan, Türkiye’deki rejimi meşru görmeyen, bu yüzden oy bile kullanmayan bir selefi cemaatin lideri olması.
Türkiye’deki hukuk öyle bir hale geldi ki bir Selefi cemaat lideri bile mahkemelere lafta hak, hukuk, insan hakları gibi Avrupalı kavramlar kullanıp, uygulamada muhaliflere Doğu despotluğu uyguluyorsunuz diyor.
Herhalde Cüppeli Ahmet’in de masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı gibi evrensel hukuk normları pek umurunda değildir.
Özellikle de İslami akidelere aykırı bulduğu Selefi grupların tasfiyesi gibi daha büyük ‘hak’ bir dava söz konusu iken adaleti gözetmenin ne önemi olabilir ki!
Hele de zemin ve iklim şartları jurnalcilik için bu kadar müsait iken bu fırsatı kim kaçırmak ister!
Bu büyük fırsat penceresinin sadece Cüppeli Hoca değil, Rıdvan hoca bile farkında.
Rakip futbol yorumcularını eski tweetleri üzerinden FETÖ’cü, Cumhurbaşkanımıza hakaret ettiler diye ihbar ettiği televizyon yayını devrin iyi bir özetiydi.
Siyasette uzun bir süredir var olan jurnalcilik virüsü dinden, futbola kadar yayılıyor.
İktidar tek elde toplandıkça, sadece bir kişiyi ikna ederek her şeyi yapmak mümkün oldukça da bu virüsün yayılmasını durdurmak mümkün değil.
Toplumların içini çürüten, güvensizliği artıran, şahsiyetleri öldüren bir virüs jurnalcilik.
Bundan 130 yıl önce Mehmet Akif’e:
“Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse,
Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye’se” dedirtmişti.
Durumu bundan daha veciz ifade edemeyince de işte böyle uzayan yazılar yazılıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları





















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025