Yıldıray OĞUR
Dün KKTC, Cumhurbaşkanı’nı seçmek için sandık başına gitti. Pandemi yüzünden katılım oranının ülke tarihinin en düşük düzeyi olan yüzde 50'nin biraz üzerinde kaldığı seçimlerde yarışan rekor sayıdaki 11 adaydan hiçbiri ilk turda yüzde 50’yi geçemedi.
Önümüzdeki Pazar günü yapılacak ikinci turda yüzde 32 ile seçimi birinci sırada bitiren Ankara’nın açıktan desteklediği
Ulusal Birlik Partisi genel başkanı ve Başbakan Ersin Tatar ile yüzde 30 oy alan mevcut cumhurbaşkanı Musfafa Akıncı yarışacak.
Sonucu, yüzde 22 oy alan Tufan Erhülman liderliğindeki sosyal demokrat Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin tavrı belirleyecek. Seçimin ardından açıklama yapan CTP liderinin verdiği “kutuplaşma” karşıtı mesajlar seçmenlerini serbest bırakacaklarının bir sinyali olabilir ama geleneksel olarak CTP seçmeninin oyu Akıncı’ya gidecektir.
Türkiye’nin açık müdahalesi ve kimseye haber verilmeden alınan Maraş kararı nedeniyle UBP ile koalisyon hükümetini bitiren Halkın Partisi’nin adayı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ve yine Türkiye’nin müdahalesine karşı sert açıklamalar yapan Serdar Denktaş’a giden yüzde 10 sağ oyun da Tatar’a gideceği kesin değil.
Türkiye’nin seçime açık müdahalesi Kıbrıs’ta, YSK’nin seçim iptali kararının İstanbul seçimine etkisi gibi bir sonuç doğurabilir.
Aslında Türkiye her zaman KKTC iç siyasetine ve seçimlerine karıştı. Ama bu kadar aleni bir müdahalenin pek bir örneği yok.
Doğrudan Cumhurbaşkanı yardımcısının danışmanı koordinatörlüğünde Türkiye’den Tatar’a reklamcılar gönderildi.
Seçime bir hafta kala Başbakan Tatar, Ankara’da Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tamir edilen boru hattını açtı, Maraş sahilinin açılacağı müjdesini verdi. Seçim için rengini açıkça belli ederken, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın muhatabının KKTC Cumhurbaşkanı olması gibi diplomatik kurullara bile takılmadı Ankara.
KKTC Seçim Kurulu kurallarına göre seçime bir hafta kala adayların resmi açılış yapması yasak. Tatar bu yasağı Ankara’da delmiş oldu.
Ama daha mühimi, bir süredir çalışmaların sürdüğü Maraş’la ilgili açıklanan karardan KKTC Cumhurbaşkanı’nın, Meclisi’nin, koalisyon ortağının, hatta Maraş’ın açılması çalışmalarını yürüten KKTC Dışişleri Bakanı’nın bile haberi olmadığı ortaya çıktı. Bu yüzden KKTC’deki koalisyon hükümeti yıkıldı. Hatta Dışişleri Bakanı Özersay’ın anlattığına göre Başbakan Tatar’ın bile bir kaç saat öncesine kadar Maraş açıklamasından tam haberi yoktu.
Ama Ankara’nın rengini bu açık belli ettiği KKTC seçimlerinin bir örneği daha var.
16 yıl önceki Annan Planı Referandumu.
AK Parti iktidarının Annan Planı’na açık desteği ve teşvikiyle referandumunda Denktaş gibi tarihi bir figüre karşı sandıktan yüzde 65 “Evet” çıkmıştı.
O günlerde Ankara, şimdi “vatan haini” ilan edilen Mustafa Akıncı ile de aynı saftaydı.
Tuhaflık da zaten burada başlıyor.
Akıncı, bugün iktidar çevrelerinden Maraş sahilinin açılması kararından rahatsızlık duyduğu (Nasıl duymasın Cumhurbaşkanı olarak kararı televizyondan öğrendi) ve arşivlerden çıkarılan 2017’de bir röportajda söylediği "Kıbrıs'ta çözüm topraklarımızdan bir kısmını Rumlara geri vermeliyiz" sözleri yüzünden yerden yere vuruluyor.
AK Partili siyasetçiler, yakın gazeteciler en kibar ifadelerle Akıncı’yı Rumların adamı olmakla, kanla sulanmış vatan topraklarını peşkeş çekmekle, milli olmamakla suçluyorlar.
Rumların adamı olmakla suçlanan Akıncı, şimdi Rum tarafında kalan Limasol’da doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalmış, 1973’de ODTÜ Mimarlık’tan mezun olduktan sonra geldiği adada 74 harekatı sırasında Lefkoşe Dereboyu’nda mücahitlerle birlikte mücadele etmiş, 1976’da 28 yaşında Lefkoşe’nin belediye başkanı seçilmiş, hayatı Kıbrıs sorunu içinde geçmiş bir siyasetçi.
Peki, Akıncı’yı Kıbrıs’ta çözüm için topraklarımızdan bir kısmını Rumlara vermeliyiz dediği için kansızlıkla, vatan hainliğiyle suçlayanlar AK Parti’nin mimarı olduğu, hararetle savunduğu Annan planında Maraş, Erenköy ve ara bölgenin 100 gün, 30’a yakın yerleşim biriminin de 6 aydan 3 yıla kadar bir süre içinde Rumlara verildiğini hatırlamıyor mu?
Planda 60 bin Rum’un da KKTC tarafındaki evlerine geri dönmesine karar verilmişti. Tabii bunun karşılığında Türk tarafı da adanın yönetiminde eşit söz hakkı, toprak ve geri dönüş hakları alıyordu.
Çözüm karşılığı toprak teklifi ilk defa da Annan Planı’nda yapılmadı.
Annan Planı’na şiddetle karşı çıkan Rauf Denktaş da defalarca çözüm masasına sunduğu tekliflerde Maraş’ın Rumlara bırakılmasını teklif etmişti.
Arşivden bir kaç haber okuyalım:
“KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a mektup göndererek, Lefkoşa uluslararası havaalanının iki toplumun kullanımına açılması karşılığında kapalı bölge Maraş'ı BM kontrolünde Rumlara vermeye hazır olduklarını bildirdi.” (12 Temmuz 2003)
https://www.yenisafak.com/gundem/denktas-marasi-rumlara-verelim-2707441
“Cumhurbaşkanı Denktaş, 2 Nisan'da Kıbrıs Rum tarafına 6 maddeden oluşan güven artırıcı önerilerini sundu. Öneri, Kıbrıs'ın her iki tarafına uygulanan her türlü kısıtlamaların karşılıklı olarak kaldırılmasını, Maraş'ın yeniden iskana açılması için Rumlara verilmesini...” (2 Nisan 2003)
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/uzun-baris-maratonunun-oykusu-38597076
Hatta Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Maraş, müzakere masasında taviz olarak verilmek üzere alınmıştı.
Bunu bizzat Kıbrıs Barış Harekatı’nın Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olan Kenan Evren “Veririz diye fazla toprak aldık” diyerek açıklamıştı:
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/veririz-diye-fazla-toprak-aldik-38432173
‘‘Hatta bizim planımızda Maraş yoktu, ama Maraş da boşalmış bir vaziyetteydi. 'Ne yapalım Maraş'ı?' dediler. 'Girin' dendi. Hatta yanlışlıkla İngilizler'in üssüne de girdiler, sonra geri çekildiler 'İlerde masaya oturulduğu zaman toprak tavizlerine vermek zorunda kalabiliriz, işte burada da tavizi verebiliriz' denildi. O zamanın hükümetinin kararı buydu. Sayın Ecevit başbakan olduğu bir dönemde, bu karar, bize Başbakanlık'tan intikal etti. Onun için ben toprak konusunda katı değilim. Ben birkaç defa Sayın Denktaş ile bu müzakereler sırasında görüştüm. 'Sayın Denktaş sizin için önemli olan toprak mı yoksa Kuzey Kıbrıs Türk halkının anayasal güvenceleri mi? Herhalde anayasal güvence topraktan daha mühim olması gerek' dedim. 'Evet, O halde topraktan feragat edelim mi?' dedi. 1982 senesiydi zannediyorum. BM Genel Sekreterliği'nin koordinatörlüğünde Rum ve Türk tarafı temsilcileri, yani Denktaş'la, o zamanki Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı konuşmalar yapıyorlardı New York'ta. Biz 'Yüzde 30'a kadar toprak tavizinde bulunabiliriz' dedik. Fakat karşı taraf daha fazla toprak istedi...”
Başbakan Erdoğan da toprak konusunda Akıncı’dan farklı düşünmüyordu.
Dün sosyal medyada dolaştırılan haber bunun sadece bir örneği.
2004 yılında Harvard Üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta Erdoğan, ''Kıbrıs konusunun çözümünde adadan karşı tarafa toprak verilecek mi?'' sorusuna net bir yanıt vermişti:
"Kıbrıs konusunda arkadaşımızın sorusu, oradan 1 metre toprak verecek misiniz? Adanın şu an yüzde 36'sı KKTC'nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda bu tür toprağı verebiliriz. Biz garantör ülke olarak tavsiye ederiz, KKTC bu yaklaşımı gösterir. Buranın çözüme kavuşturulması çok çok daha önemlidir.”
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/erdogan-kibrista-belli-oranda-toprak-verebiliriz-199667
Zaten bu açık, pragmatik bakış açısıyla Kıbrıs’ta yılların statükosuna karşı çıkarak Annan Planı noktasına gelmişti AK Parti iktidarı.
Milli dava Kıbrıs’taki bu yeni barış ve çözüm vizyonu, AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinden sonra statükoya, Ankara’daki askeri sivil bürokrasiye karşı da ilk karşı çıkışıydı.
Sivilleşme adımları, çözüm süreçleri, başörtüsü yasağına karşı yapılanlar sonradır.
AK Parti, ilk kez askerler ve onlara yakın kesimlerle Kıbrıs meselesi üzerinden karşı karşıya geldi.
AK Parti’ye karşı askerlerin ilk muhtıra gibi açıklamalarını, “genç subaylar rahatsız” haberlerini, Ankara’da ATO’da düzenlenen kuvvet komutanlarının katıldığı meydan okuyan toplantıları, Denktaş’ın danışmanı olarak Kıbrıs görüşmelerine katılan Mümtaz Soysal’ın görüşmelerin tıkandığı bir anda etrafındaki gazetecilere “birazdan askerler muhtıra verecek” dediği türden girişimleri, daha sonra günlüklerle ortaya çıkan ordu içindeki hazırlıkları tetikleyen da Kıbrıs’ta AK Parti iktidarının statükoya karşı çıkarak, Annan Planı’nı desteklemesi olmuştu.
Türkiye’de AK Parti’ye karşı ulusalcı bir dalganın yükselmesinin motoru da Kıbrıs’taki gelişmelerdi.
Bugün AK Partililerin Mustafa Akıncı’ya söylediklerinin aynılarını o günlerde ulusalcılar, CHP’liler Erdoğan’a ve Gül’e karşı söylüyordu.
Tabii ki Rum tarafının Annan Planı’na hayır demesi, buna rağmen AB’ye alınması, Kıbrıslı Türklerin çözüme evet dedikleri için cezalandırılmış olması Kıbrıs’la ilgili perspektifi değiştirmiş olabilir.
Ama bu, 16 yıl önce kendisine karşı söylenen bütün ulusalcı argümanları virgülüne dokunmadan bu kadar sahiplenmeyi herhalde açıklamaz.
Hatta sahiplenmek tabiri, AK Parti çevrelerinden Akıncı’ya yöneltilen “vatan hainliği”, “Rum’un adamı” suçlamalarının lümpenliğini açıklamaya yetmiyor.
Daha dün Rum kesiminin en fanatik, ırkçı grubu Rum Ulusal Halk Cephesi ELAM taraftarı bir grubun Maraş sahilinin açılmasını protesto için ellerinde Yunan bayrakları ve meşalelerle Derinya sınır kapısına saldırması bile Akıncı’nın ikinci tura kalmasına için sevinen, bundan cesaret alan Rumların sevinç gösterisi diye haber yapılabildi.
Aslında Kıbrıs bundan 16 yıl önce olduğu gibi sadece bir sembol.
Bundan 16 yıl önce AK Parti iktidarının statüko karşıtı değişimci siyasetinin ilk başladığı yer olması açısından sembolik değeri vardı.
16 yıl sonra da ulusalcı tezlerin iktidara ve Türkiye’ye ne kadar hakim hale geldiğini göstermesi açısından sembolik değeri var.
Bugün sadece Kıbrıs konusunda değil, bütün dış politika başlıklarında, iç politikadaki Kürt meselesi, tarikatlar gibi kritik konularda herhangi bir televizyonu açtığınızda karşınızda farklı fikirleri savunuyormuş gibi oturtulmuş ama aynı fikirleri savunan insanlardan fazlasını göremezsiniz.
Artık bu konularda resmi söylemden farklı düşünenler ana akım kanallarda temsil dahi edilemiyor.
Bugün bir televizyon tartışmasında yakın zamanlara kadar AK Parti iktidarının resmi söylemi olan Annan Planı’nı, Kıbrıs’ta çözümü savunan, Kürt Sorunu diyerek çözüm sürecini isteyen, bizzat Erdoğan’ın özür dilediği Dersim Katliamı’ndan, Türkiye’nin taziye yayınladığı 1915’den resmi söylem sınırları dışında bahseden biri muhtemelen diğer bütün katılımcılar tarafından linç edilir.
Daha önceki akşam muhalefet kontejanından televizyona çıkarılan bir anket şirketi sahibi, CHP il başkanına 1915 ile ilgili anma tweeti, Atatürk değil de Gazi Mustafa Kemal dediği için avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Aynı programda AK Partiyi temsil eden isimler de onun bu milli duruşunu takdir ediyordu.
Başka bir ekranda ise Cübbeli Ahmet Hoca, tarikatları konuşan hazirunun takdirini Atatürk’ü eleştirmenin caiz olmadığı fetvasıyla kazanmaya çalışıyordu.
Bugün artık Türkiye’de kamusal alanda özgürlükçü, liberal değerleri savunmak, bazı dış politika konularında Türkiye’nin haksız olduğunu söyleyebilmek, tarihimizde Atalarımızın günahlarından, yanlışlarından bahsedilmek cesaret istiyor.
Dış politikada tek makbul analiz ülkelerin dostları yoktur çıkarları vardır demek.
NATO ittifakı ve AB adaylığından yana konuşmak şüphe çekmek için yeterli.
Rusya ve Çin’le dostluğu savunmak ise vatanseverliğin nişanesi.
Sadece yurtdışında okumak, bir yabancı burs almış olmak damgalanmanıza neden olabilir.
Bir sivil toplum kuruluşunda çalışmak, üstüne bir de o STK’nın AB’den fon almış olması ise iddianamelerde aleyhinize suç delili olarak kullanılabilir.
Sosyal medyada her gün önümüzden binlerce kez paylaşılan, “teşekkürler hocam” diye övgülere boğulan Yahudilik, masonluk, kripto Ermenilik üzerine aleni ırkçı floodlar akıyor.
İstanbul Belediye Başkanı’na Pontus, Yunan, Rum demek ise adiyattan bir mesele haline gelmiş durumda.
2000’li yıllarda bir ulusalcının hayallerini süsleyen bir Türkiye’de yaşıyoruz.
2000’lerin başlarından itibaren büyük puntolu, bol fotolu kitaplarda, büyük harfli email mesajlarında, Facebook gönderilerinde yazılanlar artık ciddi mecralarda dillendiriliyor.
Demokrasinin fazlalığından, hala konuşturulan liberallerden, Yetmez ama evetçilerden şikayet etseler de emekli subayların rüya ülkesi olduk.
Ve bu hayali gerçekleştirenler de laik ulusalcılar değil.
İktidar, 90’lı yıllardan itibaren demokrasi, özgürlük, dünyaya açıklık gibi değerlerle dönüşen muhafazakarları, pragmatik tercihleri, propaganda makinesiyle lümpen bir ulusalcılığa doğru sürükledi.
Ulusalcılık, kendine en büyük düşman olarak bellediği, 40 hikayesinin 40’ı da armut üzerine olan ayı misali 40 komplo teorisinin 40’ı da üzerine olan AK Parti iktidarında ülkenin resmi ideolojisi haline geldi.
Artık, AK Parti iktidarında “yerli ve milli” diye kendini tescil ettirmeden muhalefet etmek bile sakıncalı.
Böyle olunca da hala 2000’li yılların Türkiye’si gibi yaşayan “yavruvatan” da yanı başımızda farklı fikirlerdeki insanların yüksek sesle konuşabildiği, hükümetlerin yıkılıp, gazetelerin özgür yayın yapabildiği, çözüm için taviz vermekten, müzakere etmekten bahsedilebilen bir demokrasi adası gibi kaldı.
Galiba buradan Kıbrıs’a bakıldığında bu kadar öfke yaratan da bu...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025