Yıldıray OĞUR
Galiba ilk kez 2009’da o dönem DTP’nin Diyarbakır İl Başkanı olan Fırat Anlı, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal’e bunu söylemişti:
"Biz son kuşağız. Bizden sonra gelenler duygusal kopuş içinde... Diyalog kurabilecek, konuşabilecek ve sorunun çözümünü sağlayabilecek son kuşak biziz..."
Daha sonra 2011 yılında rahmetli Şerafettin Elçi, Taraf’ta Neşe Düzel’e ilk olarak “fırtına çocuklar” tabirini kullandı:
“Yeni parlamentonun bu sorunu çözmesi şart. Eğer çözemezsek, bu sorunun çözümü artık imkansız hale gelir. Bir süre sonra öfkeli çocuklar iktidara gelecek. Bu gençler, henüz egemen değilken bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu fırtına çocukları, egemen oldukları takdirde, onlarla sorunu çözmek çok zordur.”
Sonra pek çok defa Ahmet Türk de bunu tekrarladı:
“Biz, bölge halkıyla barış aramada diyalog kurulacak son kuşağız. Yeni dönemin gençleriyle barış diyaloğu kurmak çok daha zor olacaktır.”
Kürt sorununun çözümü için acilen adım atılmasını savunan siyasetçiler, entelektüeller, köşe yazarları yıllarca bu argümanı tekrarladılar.
Fakat hafta sonu Diyarbakır merkezli Rawest araştırma şirketinin, Yaşama Dair Vakfı (YA-DA) ve Kürt Çalışmaları Merkezi ile birlikte yürüttüğü “Türkiye’de Genç Kürt Olmak: Gençleri Tanımak ve Anlamak” başlıklı araştırmasına göre bir fırtına nesil gelmedi ve gelecek gibi de görünmüyor.
Araştırma 1500 denek ve 16 odak grupta, 100 kişiyle derinlemesine mülâkatla Adana, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Mardin, Mersin, Urfa ve Van’daki Kürt gençleri arasında yapılmış. Yani hem bölgedeki hem de batı illerindeki genç Kürtlere sorulmuş.
Aslında araştırmanın sonuçlarına göre işsiz, karamsar, ayrımcılıkları hisseden bir Kürt gençliği var.
Fırtına nesil olmak için şartlar oldukça müsait.
Kürt gençlerinin sadece yüzde 34’ü çalışıyor, yüzde 24’ü vasıfsız işçi. Bu oran tahmin edilebileceği gibi Türkiye ortalamasından da kötü.
Her 10 gençten 7’si nadiren ya da sıklıkla ayrımcılığa uğradığını söylüyor.
Kürt gençlerinin hayatlarından memnuniyet oranı da Türkiye ortalamasının altında.
Batıdaki Kürt gençlere oranla doğudaki Kürt gençler daha da karamsar.
Kürt gençlerin yarısı göçü yaşamış. 5’te 2’si batıda doğup büyümüş, beşte biri 1’i ise sadece 10 yıldan fazladır aynı şehirde yaşıyor.
Ama bütün bunlara rağmen yine de araştırma entegrasyonun hızla arttığını, radikalliğin ise azaldığını gösteriyor.
Araştırmada elde edilen bulgulara göre “Gençlerin yarısı ana dilini iyi bildiğini söylese de gündelik hayatta dili pek kullanmıyor.”
“Kürt gençlerinin en az beşte biri Kürtçeyi artık pek bilmiyor ve neredeyse hiç kullanmıyor. Kürtçe bilmeyenlerin bir kısmı ebeveynler tarafından hiç öğretilmediğini söylese de önemli bir Kürtçe kullanımının zamanla azalıp dilin unutulduğunu söylüyorlar. Dili orta ya da iyi derecede bildiğini söyleyenlerin de önemli bir kısmı çoğunlukla Türkçe konuşuyor. Bilenler, Kürtçeyi en çok anne ve babalarıyla konuşuyor.”
Kürtçe artık anne ve babalarla konuşulan bir dil haline gelmiş.
Yüzde 20, anne ve babasıyla sadece anadilde iletişim kurduğunu söylüyor. Eşi ya da sevgilisiyle sadece anadilde konuşma oranı yüzde 4, arkadaşlarla ise sadece yüzde 1.5.
Ama bu asimilasyon da demek değil.
Bunu da “hangi kimliklerle çağrılmak istersiniz” sorusuna verilen cevaplardan görüyoruz.
Birden fazla cevap verilebilen soruya yüzde 47,6 Müslüman, yüzde 46,6 Kürt demiş. Bunları yüzde 33.8 özgürlükçü, yüzde 33.6 dünya vatandaşı, yüzde 32.7 eşitlikçi izliyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı diyenler ise sadece yüzde 13.7.
Dünya vatandaşlığı bile TC vatandaşlığının önüne geçmiş durumda.
Yani Kürtçe’nin kullanımı azalırken, Kürtlük belirleyici bir kimlik olarak yükseliyor.
Araştırmacılar, ayrımcılık, dil ve kimlikle ilgili verileri şöyle analiz etmiş:
“Kürt gençleri Kürt kimliğini muhafaza ederek evrensel kimliklerle bağ kuruyorlar. Bunu yaparken dini inanca da vurgu yapıyorlar. Kendilerini Müslüman, Kürt ve özgürlükçü olarak tanımlıyorlar.
Gençlerin, Kürtlerin en önemli sorunlarının ana dil ve ayrımcılık olarak zikretmelerinin kimlikle doğrudan ilişkisi bulunuyor. Ana dilin günlük kullanımı azalırken ve bir ihtiyaç olarak diri tutulması kimliğe tutunmanın bir sonucu. Öte yandan ayrımcılığa uğramak hem dile hem de kimliğe dönüş ya da onu daha fazla sahiplenmeye sebep oluyor. Kimlik gençlerin sosyalleşme, çalışma hatta evlenme düşüncelerini bile etkiliyor.
Batıda doğmuş ya da batı illerine aileleriyle göç etmiş Kürt gençler, yaşadıklarından ve politik konumlarından bağımsız biçimde, kültürel olarak “Türkiyelileşmiş” durumdalar. Önemli bir bölümü hayata Türkiye’de tutunmayı umuyorlar. Kültürel olarak “Türkiyeli” olmayı sürdürüyorlar. Bu durum doğrudan HDP’nin “Türkiyelileşme” politikasının bir sonucu olmamakla birlikte HDP’nin politikası ve söylemi gençlerin bu pozisyonları ile barışmalarına katkı sağlamış görünüyor.”
Fakat Türkiyeli kimliğine rağmen, karşı karşıya kalınan ayrımcılıklar yüzünden “Türk bir sevgilim olmasın” diyenlerin oranı yüzde 44. “Türk bir Belediye Başkanım olmasın” diyenlerin oranı yüzde 47, “Türk bir öğretmenim olmasın” diyenlerin oranı yüzde 43.
Araştırmacıların bu sonuçlar için analizi de önemli:
“Türkiye’de yaşama ve batı illerinde gelecek kurma niyet ve planı olmasına karşın Türk bir sevgili olmasını istemeyenlerin oranındaki yükseklik, ayrımcılık ve onun etkisinin araya duvarlar ördüğünü de göstermesi bakımından dikkat çekici. Bu durum Kürtlerin ve özelde Kürt gençlerinin batı illerinde içinde yaşayabildikleri Kürt habitatının olduğunu ve böyle bir habitata sahip olmanın uzaklaşmayı kolaylaştırdığını da gösteriyor.”
Fakat, gettolar içinde de olsa Kürt gençleriyle Türk gençleri aynı kültürü tüketiyor, benzer bir hayat yaşıyor.
Kürt gençlerinin beğendikleri sanatçılar; Ahmet Kaya, Sezen Aksu, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Yıldız Tilbe, Tarkan . Türk gençlerle ortak bu playlistlere sadece Ciwan Haco, Şivan Perwer, Mem Ararat, Şakiro ve Aynur da giriyor. Ya da Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş dışında tutulan takımlar arasında Amedspor da yer alıyor.
Aynı şekilde başka araştırmalarda genel olarak Türkiye’de gençlerde görülen sekülerleşme trendi Kürt gençlerde de sürüyor, üstelik ortalamanın daha üstünde.
Kürt gençlerin çoğunluğu kendisini beş yıl öncesine göre daha az dindar buluyor.
Çok dindarım diyenler beş yılda yüzde 23’den yüzde 15’e düşmüş. Pek dindar değilim diyenler yüzde 39’dan yüzde 55’e çıkmış.
Kürt gençlerin batı illerinde yaşayanların yüzde 27’si, bölge illerinde yaşayanların yüzde 11’i kendisini ateist olarak tanımlıyor. Bu oran Türkiye ortalamasının hayli üstünde.
Araştırmacıların yorumu şöyle:
“Kürtlerin daha dindar olduğuna ilişkin yaygın kanaatin aksine araştırma bulguları, Kürt gençlerinin diğer gençlerden daha dindar olduğu görüşünü desteklemiyor...Kürt gençlerde siyasi tutumla ilişkili olan dinden uzaklaşma eğilimini pekiştiren iki farklı aktör daha var: Birincisi; Kürt gençler Türkiye ölçeğinde AK Parti’nin İslami bir temsil içinde olduğunu düşünüyor ve AK Parti karşıtlıkları onları dinden uzaklaştıran bir faktöre dönüşüyor. İkinci olarak; bölgesel düzlemde, IŞİD ve Suriye’deki diğer İslamî silahlı örgütlerin Kobanî’ye saldırdığı atmosferi anımsıyor ya da bugün Afrîn gibi yerlerde bu örgütlerin Kürtlere “kötü davrandığının” altını çiziyorlar. Bu örgütlerin İslamî temsil iddiaları gençlerin dinden uzaklaşmalarını hızlandıran bir etkiye sebep oluyor.”
Bu sekülerleşme trendi, şehirleşme ve modernleşmeyle de iç içe geçmiş bir eğilim. Bunu da şu sorulara verilen yanıtlardan anlıyoruz: “Kadınlar istediği saatte dışarı çıkabilmelidir” diyenlerin oranı yüzde 65. “Cemevleri ibadethane olarak tanınmalıdır” diyenlerin oranı ise yüzde 58.4, “Öğrenciler kızlı-erkekli aynı evde kalabilirler” diyenlerin oranı yüzde 37.3.
Fakat önyargılar da sürüyor. Kim öğretmeniniz, belediye başkanınız, sevgiliniz olmasın sorularına verilen yanıtlarda en çok uzak durulan kimlikler şöyle sıralanıyor: Tarikat mensubu/sofu, eşcinsel, ateist, Suriyeli ve Arap.
Suriyeli ve Araplara karşı önyargılar Türkiye ortalamasında.
Bu sorulara Ermeni ve Türk diyenlerin oranı ise neredeyse aynı. Ermeni kimliğiyle ilgili genel Türkiye araştırmalarındaki önyargılar Kürtler arasında daha az.
Amerikalı, Japon, Norveçli, Alman belediye başkanı, öğretmen ve sevgiliye ise daha çok açık oldukları anlaşılıyor.
Araştırmanın en dikkat çekici kısmı radikalleşme eğiliminin incelendiği bölüm.
2016 yılında yürütülen bir araştırmaya da dayandırılan bulgular çarpıcı: “Kürt gençlerinin bireyselleşmeleri politik süreçler üzerinden ilerlemiyor”. “Bu yüzden daha sert bir tutuma kayma şartları zayıf.” “Bugün gençlerin şiddete daha mesafeli oldukları gözlemleniyor.”
Radikalleşme azalıyor ama kimlik bilinci yükseliyor:
“Kürt gençleri gündemle yakından ilgileniyor.” “Kültürel olarak hem Türkiye’ye hem batıya entegre olma eğilimleri kuvvetli fakat kendi kimliklerinden de uzaklaşmıyorlar.”
“Çözüm sürecinin bitmesinin sorumluluğu kimde” sorusuna verilen cevaplar da ilginç:
Yüzde 52 AK Parti’yi sorumlu tutuyor, yüzde 20 HDP’yi. Derinlemesine mülakatlarda HDP’li gençlerin örgüt ve HDP’nin çözüm sürecindeki performansına eleştirel baktığını görmek şaşırtıcı oldu.
Araştırmacılar azalan radikalleşmeyle ilgili bu ezber bozan sonuçları şöyle değerlendirmiş:
“Kürt siyasal dalga siyasi alışkanlıklardan uzaklaşma ve uzlaşmaya daha açık bir tavır geliştirme eğiliminde oldukları ve radikalleşme ile aralarındaki mesafenin açıldığı söylenebilir. “Biz uzlaşılacak son kuşağız”, “fırtına çocuklar geliyor” gibi ifadeler çokça tartışıldı ve sol-liberal çevreler başta olmak üzere kamuoyu tarafından benimsendi. Bu yaklaşım ve ifade biçiminin bugün için bir mit olduğunu söylemek mümkün. 2015-16 yılına kadar özellikle Rojava’da YPG’nin güçlenmesinin etkisiyle yükselen radikalleşme eğilimi hem geçtiğimiz on yıl içerisinde Kürt gençliğinin yaşadığı ekonomik ve sosyal dönüşüm hem de 2015 ve sonrasındaki büyük şiddet dalgasının ortaya çıkardığı yıkım sonrasında büyük ölçüde azalma eğiliminde görünüyor. Bu esnada özellikle Demirtaş’ın yükselen popülaritesi ve Demirtaş üzerinden sivil siyaset alanının genişlemesi de bu eğilimi besleyen faktörlerden biri. Politik Kürt gençlerinde daha önce var olan karizmatik lider anlayışının silahlı figürlerden ziyade şu an legal Kürt siyaset aktörlerinin üzerinde yoğunlaşması da bu miti bugün için yanlışlayan bir anlam taşıyor. Öte yandan radikalleşmenin azalmasının genç kuşağın çözüm süreci gibi süreçleri görmesi ve HDP'nin barajı aşma başarısı göstermesi gibi sebepler haricinde bugün Türkiye’de silahlı mücadelenin alanının daralması ve PKK eylemlerinin görünürlüğünün önceki yıllara oranla azalmasına da bağlanabilir.
Buradaki radikalleşmenin daha çok legal olmayan/silahlı mücadele biçimleri olarak algılandığını, şiddetin bir araç olarak kullanılıp kullanılmayacağı çerçevesinde ele alındığını belirtmekte fayda var. Zira bahsedildiği üzere politik taleplerde düşüş pek görülmüyor. Politik taleplerin yükselmesi ve belirginleşmesi ile şiddet arasında doğrudan bir bağ kurulmadığı görülüyor.”
10 yıl önce herkesin kabul ettiği bir argümanın, 10 yıl sonra mit haline gelmesi üzerinde düşünmek gerek.
10 yıl önce şiddet ortamında yetişmiş bir neslin fırtına nesil olacağı fikri oldukça ikna ediciydi. Taş atan çocukları dahi hapse atarak rüzgar eken bir devletin fırtına biçeceği malum bir sondu.
Bu sözler 2009’dan beri çeşitli biçimlerde denenen çözüm süreçlerinin de motivasyonlarından biri olmuştu.
Ama toplumsal ve siyasal olaylar üzerine kestirim yapmak her zaman zor. Etki ve tepki analizleri açıklayıcı değil. Hiç hesaba katılmayan gelişmeler, kestirilmesi zor tepkiler her şeyi değiştirebiliyor.
Son 10 yılda da öyle oldu.
Devlet rüzgar ekmeye iki yıl ara verdi. Çözüm süreci deneyimi yaşandı, silah olmadan da çözüm aramanın mümkün olduğu fikri geri dönülmez biçimde yerleşti. Siyasete açılan geniş alan daha önce ikincil aktörler olan HDP ve Demirtaş’ın yıldızının parlamasına neden oldu, silahlı örgüt popülaritesini meşru siyasete kaptırdı. Sonra yine hiç hesapta olmayan Arap Baharı’nın Suriye’de neden olduğu savaş, Kürtler açısından yeni bir kimlik uyanışına yol açtı. Oradan cesaret alınarak Türkiye’de girişilen hendek terörü şehirleri yıkıp geride bir enkaz bıraktı ve ilk kez geniş Kürt kamuoyunun PKK’nın taktiklerini sorgulamasına neden oldu. Ardından Türkiye’de beklenmeyen 15 Temmuz travmasıyla girilen olağanüstü dönemle devletin sertleşmesi, kayyımlar, tutuklamalar, PKK’ya yönelik İHA ve SİHA’lı operasyonlarla örgütün hareket kabiliyetinin önemli ölçüde sekteye uğratılması, Suriye’de yapılan operasyonlar, AK Parti-MHP ittifakı ile dönülen devletçi milliyetçi tezler, HDP’nin her şeye rağmen artık yüzde 10’ların üzerine oturan bir parti haline gelmesi, bütün Türkiye’de şehirleşme, sekülerleşme , internetle dünyayla entegrasyonun artması...
Bütün bu girdilerle ortaya Rawest’in bulduğu manzara çıktı.
Kürt gençleri Türkiye’ye daha fazla entegre, radikallik ve şiddete onay düşüyor ama Kürt kimliği yükseliyor, ayrımcılık hissi sürüyor.
Bu bir fırtına nesil manzarası değil, aksine diyaloğa açık bir nesil görüntüsü.
Ama ne yazık ki Türkiye’yi şu anda bunu fırsat olarak görüp, değerlendirebilecek bir anlayış yönetmiyor.
Çözüm süreci tecrübesinin, siyasete alan açılmasının ve tabii HDP’nin entegrasyona, Türkiyeleşmeye katkısının farkında olmayan, hala HDP’yi kapatmaktan hatta itlaf etmekten bahseden, Türk ve Kürt gençlerle duygusal bağları zayıflamış siyaseten yaşlı bir anlayış bu.
10 yıl önce diyalog kurulabilecek son nesil biziz diyen isimlerden Fırat Anlı uzun süre hapis yattıktan sonra, yurtdışına gitti. Ahmet Türk’ün belediye başkanlığına kayyımlarla el kondu, Şerafettin Elçi hayatını kaybetti.
Diyaloğa kapalı fırtına bir Kürt genç nesli gelmedi ama diyaloğa kapalı fırtına bir Türk yaşlı yönetici kuşağı geldi.
İnşallah bu fırtına yaşlı Türk yönetici kuşağı, Son 10 yılda olan bitenlerin, hayatın, dünyevileşmenin sonucu olan radikalleşmenin azalması ve entegrasyonun yükselmesi eğilimlerine daha fazla zarar vermez.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları



























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025