Yıldıray OĞUR
Atatürk için bir zamanlar Koç Grubu gazetelere “Olmasaydın, olmazdık” diyen abartılı reklamlar vermişti. Bu söz dün gelen bir habere tam uydu. Kraliçe Elizabeth’in haziran ayında 100 yaşında basacak eşi, Edinburgh Dükü Prens Philip, 99 yaşında hayatını kaybetti.
İngiliz Kraliyet ailesinde dük olan prensin prensliği, Yunan ve Danimarka Kraliyet ailelerinden geliyor.
Çünkü Crown izleyicileri iyi biliyor ama Prens Philip Yunan. 1921’de Korfu Adası’nda, Yunan kraliyet ailesinin bir mensubu olarak doğdu. Doğduğunda amcası Konstantin tahttaydı. Ama hem Kral Konstantin hem de babası Prens Andreas (Andrew) Anadolu’da savaştaydı.
Babası Prens Andrew, Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunan Orduları’nın 3. Kolordu Komutanı’ydı. Onun komutasındaki Yunan orduları Haymana önlerine kadar ilerlemişti. Ama hevesli Prens Andrew, Yunan ordularının başkomutanı tecrübeli Papoulas’ın talimatlarını dinlemeyip ordusunu maceralara sokunca, Türk ordusu onun kolordusunu darmadağın etmiş, ancak kalan adamlarıyla Sakarya ırmağından sessizce geçerek kurtulmuştu.
Bizim İstiklal Harbi dediğimiz zafere, Yunan tarihinde Küçük Asya Bozgunu deniyor. Bunun öfkesiyle, İzmir’in düşmesinden önce Anadolu’dan ayrılıp Sakız adasına giden Albay Plastiras ve Midilli adasında Albay Gonatas liderliğinde kurulan cunta İzmir’in kurtuluşundan iki gün sonra 11 Eylül’de darbeyle Kral Konstantin ve hükümeti devirdi.
Bir ay sonra Plastiras ve arkadaşları, Altılar Mahkemesi adı verilen davada yanlış kararlarıyla yenilgiden sorumlu tuttukları isimleri yargıladılar. Yargılananlar arasında Sakarya Meydan Savaşındaki yanlış komutası yüzünden suçlu bulunan Kral Konstantin’in kardeşi Prens Andrew de vardı. Hakkında idam kararı çıksa da akrabaları olan İngiliz Kraliyet ailesi devreye girdi ve Prens’in cezası sürgüne çevrildi. 1922’de ailesiyle bir İngiliz zırhlısına binerek Yunanistan’ı terk etti. Henüz 1 yaşında bebek olan Prens Philip o zırhlıda bir portakal kasasından bozma beşikte yolculuk etti.
Aile önce Paris’te sefil bir hayat yaşadı, sonra Danimarka pasaportu aldı, sonra Prens Philip ikinci dünya savaşında İngiliz ordusuna katıldı ve ardından savaş kahramanı, soylu ve yakışıklı bir prens olarak Elizabeth ile tanıştı… Gerisi Crown’dan malum. Yani eğer İstiklal Harbi ve Atatürk olmasaydı, Prens Philip, Kraliçe’nin kocası ve Edinburgh Dükü de olmazdı…
Ayasofya imamından yedi aylık hızlandırılmış laiklik kursu…
Ayasofya, 1934’de müzeye çevrildiği tarihe kadar 567 yıl İstanbul’un en önemli camisiydi.
Sadece büyüklük ve mimari ihtişam olarak değil, Cuma, Bayram namazları, Kadir Geceleri İstanbullular Ayasofya’da toplanırdı.
O yüzden bu caminin imamları ve vaizleri bizzat padişahlar tarafından seçilir, zamanının ilimde en itibarlı isimlerine bu görev verilirdi.
İmam ve vaiz dışında, devrinin en itibarlı alimi Ayasofya’nın kürsü şeyhi olur, orada sohbetler eder, dersler verirdi.
Hala Çırağan’da dergahı ve türbesi ziyaret edilen Yahya Efendi, 16. yüzyılda Ayasofya’da verdiği vaazlarla ünlenmişti.
Evliya Çelebi’ye göre onun Ayasofya’da vaazlarını dinlemek üzere halk üç gün önceden hazırlıklara başlar, camide adım atılacak yer bulunmazdı.
1860’larda Yeni Osmanlılar’ın “Sarıklı ihtilalci”si Ali Suavi, Şehzadebaşı ve Ayasofya’nın kürsüsünden ve minberinden verdiği vaazlar ve okuduğu hutbelerle yabancı elçilik yazışmalarında “İslami ajitatör” olarak geçmişti. Zehirli ve acıtıcı oklarını Babıali iktidarına böyle yöneltmenin bedelini sürgünlerle ödemişti:
“Ey Babıali! Tırnaklarıyla toprak kazarak senin zevk ve sefana para yetiştiren Türkceğizlerin bir kerecik enin-i hazini dinle. Sonra pişman olursun ha!”
“Cenab-ı hak ümmet-i merhumeyi zaleme elinde bırakmaz., elbette bir gün sahabi zuhur eder… Zalimin şeran def’i lazımdır. Cümlemiz ma’ruf ile memuruz.”
“Müslümanlar ya Bilal ve Selman gibi olacaklar ya da sümüklü böcekler gibi zalimlere karşı başlarını saklayarak gezeceklerdir.”
Ayasofya’nın son kürsü şeyhi Manastırlı İsmail Hakkı’ydı.
23 Temmuz 1908’de Hürriyet’in İlanı ile birlikte Ayasofya’da vaazlara başlayan Manastırlı, 1912’de öldüğünde, vaazlarının ve sohbetlerini takip eden Mehmet Akif “Manastırlı da bu diyarın en mütebahhir bir âlim-i nihriri idi” diye yazmış, Eşref Edip vaazlarını kitap haline getirmişti.
Hürriyet’in ilanından sonra Ayasofya’da irad ettiği ilk Cuma hutbesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne övgüler yağdırmış ve hürriyet mesajları vermişti:
“Biz zulüm içinde istibdad dalgaları arasında çalkalanıyorduk. Şeriatımız hürriyeti, adaleti, müsâvâtı emrediyor. İslâmiyet’te hukuk-ı beşeriyyeye muzır bir şey yoktur. Bütün ahkâmı mizaca muvâfık, adalete mukârin, hürriyete mutâbık. Diğer taraftan Fransada öyle. Onlar da bu hürriyeti memnuniyetle telakkî ederler. Elhamdulillâh Rabbimiz bu hürriyeti ihsan buyurdu. Hâinleri kahr u tedmîr etti. Bir bâd-ı hidayet bütün istibdat bulutlarını sürükledi götürdü. Memleketimiz nurlarla, hürriyet, adalet, müsâvât nurlarıyla doldu. Bu halin bekâsına, hürriyetin devamına dua etmeliyiz…”
“Adalet edin. Müsâvât üzere hareket edin ki düşmanlarınız size düşmanlık ederlerken dost olur. Allah Gafûru’r-rahîmdir… Meşvereti niçin bana emrediyor? Bittabi ümmete rahmet için. İlâ yevmi’l-kıyame ümmetim meşveretle hareket edecek. Meşveret onlara bir düstur-i esasî olacak. Herkese vahiy gelmiyor semâdan. Herkese Cebrail Kur’ân getirmiyor. Hulefa-yı Raşidîn devrinden başladı usul-i meşveret. Hatta bunun için müstakil bir sure nâzil olmuştu. Şûra namıyla tesmiye kılınmıştır..”.
“Bir memlekette ki efkâr-ı umumiyye yok, daima büyükler küçükleri ezer, insan sayılmaz onlar. Devlet-i Âliye Avrupa komisyonlarında insan sıfatıyla anılmazdı. En âdi milletleri millet sayarlardı. Bizi insan saymazlardı. Bir iki kişinin idaresi altında yaşarlar, insan mı onlar, bu mu insanlık? derlerdi…”
“İçimizde milel-i gayrımüslime de var: Ermeni, Rum, Bulgar, Musevi… Onlar da bu heyet-ten cüz’dür. Onlar bize Allah’ın vedîasıdır. Kendimizden ziyade onların hukukun muhafazaya çalışacağız. Zerre kadar rencide olmamalarına gayret edeceğiz. Dinimiz böyle emreder.”
(Kaynak: Abdullah Taha İmamoğlu- Osmanlı Modernleşmesi Sürecinde Vaazların Meşruiyet Aracına Dönüşmesi ve Manastırlı İsmail Hakkı’dan Bir Vaaz Örneği)
112 yıl önce devrin bütün siyasi atmosferini yansıtan Ayasofya’nın başimamı Manastırlı İsmail Hakkı’nın okuduğu bu hutbeden, görevden alınan Ayasofya başimamının tweetlerine…
Kuran aynı Kuran, din aynı din.
Ama 112 yıl öncenin siyasi havasında Ayasofya’nın başimamı İslam’dan meşvereti, adaleti, eşitliği, Kanuni Esasi’yi, Meclisi, gayrimüslümlerin haklarını çıkarırken, 112 yıl sonra Ayasofya’nın başimamı İslam’dan “kadın cinayetleri demek propagandadır”, “ailenin reisi erkektir”, “kısasta hayat vardır”ı ve iktidarın yol açtığı bir ekonomik krizle boğuşan halkı sabretmeye, azla yetinmeye çağıran ayetleri çıkarabilirdi, laikliğin anayasadan çıkarılmasını savundu, Merkez Bankası başkanının görevden alınmasıyla yaşanan ekonomik çalkantıyı bile faiz ayetleriyle destekledi.
Her ne kadar bazı İslami çevreler, cesaretini övüp “dinin gereklerini hatırlattığını, hakkı söylediğini” iddia etse de bir Müslüman alimin bugünün Türkiye’sinde söylemeye cesaret etmesi gereken esas “hak”lar herhalde bunlar olmasa gerek.
Kadınlar, laikler, ekonomistlere yeten cesareti camisinde Cuma imamlığı yaptığı vakıf üniversitesini kendisinin ve yüzlerce hoca ve öğrencinin başına yıkanlara tek kelime etmeye yetmedi.
Kuran’dan iktidar sahiplerine adalet, tasarruf, mütevazilik, haram yememe nasihatleri çıkaramazken, ekonomik sıkıntılarla boğuşan halk iktidarı eleştirirken karşılarına sabrı, aza kanaati tavsiye eden ayetleri çıkardı.
Siyasi tartışmalara o kadar müdahil oldu ki AK Parti sözcülerinden bile açık tepkiler aldı.
Nihayet #başkomutanErdoğan yazmasından 12 saat sonra da başkomutan Erdoğan’ın isteğiyle görevden alındı.
Türkiye’de laik devlet 70 yıl boyunca dindar halka laikliği anlatmayı beceremedi. Çünkü laiklik dinsizlik değildir derken, dini sosyal hayattan da silmeye çalıştı, doğrudan insanların hayat tarzlarına karıştı.
Bu yüzden 70 yıl boyunca okullarda verilen onca derse rağmen laiklik dindarlar için korkutucu bir kelime oldu.
Kurdukları partiler, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olmaktan kapatıldı, kapatılmaya çalışıldı.
Ama 70 yılda cumhuriyet rejiminin başaramadığını, son 7 yılda AK Parti iktidarı, Fethullahçılar ve diğer İslami gruplar başarmış olabilir.
Laikliğe devletin bir sopasıyken buğz edenler, artık laikliğin devlet yönetiminde bir ihtiyaç olduğunu fark etmeye başladı.
Ayasofya imamı da hızlandırılmış laiklik kursu gibi olan bu 7 aylık performansıyla 70 yılda Kemalistlerin yapamadığını yaptı. AK Partililere bile “Herkes kendi işine bakmalı” dedirtti.
Aslında AK Parti sözcülerinin Ayasofya imamına isyan ederken söyledikleri bu söz laikliğin de kısa tarifi sayılır.
“Sezar’ın hakkı Sezar’a, İsa’nın hakkı İsa’ya” nın 2021 yılında yeniden keşfedilmiş hali.
Ayasofya imamı “anayasadan laiklik çıkarılsın” derken, toplumu ve insanların hayatını dizayn eden ve artık CHP’nin bile uzak durduğu laiklik anlayışı yerine, din ile siyaset arasında mesafeyi koruyan bir laikliğin anlaşılmasına yardım etti.
Ekonomik krizi bile savunmak için ayetleri süngülerin başına geçirmenin sadece devlete değil, dine de zarar verdiğini bizzat Ayasofya’dan gösterdi.
Kim derdi ki 86 yıl müzeyken Türkiye’deki dindarların laikliğe karşı diş bilemelerinin motivasyon kaynağı olan Ayasofya, camiye döndürüldüğünde laiklik propagandasının odağı haline gelsin…
O Norveçli polis bizde olsaydı…
Aşısı bulunmuş koronavirüs günlük vaka sayısından her gün acıtıcı rekorlar kıran, dünyanın ilk üç sırasından inmeyen Türkiye’nin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Vaka sayılarında ciddi artış var. Bunda mutasyon tabii ki etkili ama sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef” dedi. “Gevşettik maalesef” sözü herhalde önce halka dönük bir suçlama değil, bir özeleştirisi olmalı.
Ama Türkiye gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti olsaydı, o kadar kolay “gevşetemezlerdi.”
Dün Norveç’in gündemi Başbakan Erna Solberg’e pandemi yasağını ihlalden kesilen 20 bin kronluk cezaydı. Başbakan lebaleb parti kongreleri topladığı ya da binlerce kişinin katıldığı cenazelerde bulunduğu için bu cezayı almadı.
Sadece 60. yaş gününü ailesiyle geçirmek istedi. Geçen şubat sonunda Oslo’ya 250 kilometre uzaklıktaki kayak merkezi Geilo’ya ailece gitmeye karar verdiler. Oradaki bir lokantada doğum günü kutlaması için eşiyle birlikte yakın ailesinden 13 kişiyi davet etti. Ama son dakika gözünde bir rahatsızlık çıkınca hastaneye gitti ve doğum günü yemeğini kaçırdı. Ertesi gün kayak merkezine gitti, kaldıkları evde yine aileden 13 kişinin davetli olduğu bir Suşi partisine katıldı.
Geçen hafta bu küçük tatil haber olunca polis soruşturma açtı. Çünkü Başbakan, kendi koyduğu pandemi yasakları ve zorunlu olmadıkça şehir dışına çıkmama tavsiyelerine uymamıştı.
Norveç pandemi kurallarına göre restoranlarda 10 kişiden fazla kalabalık olarak toplanmak yasak. Başbakan kendi davetine icabet edemedi ama 13 kişiyi o restorana davet eden kişi olarak 20 bin Norveç kronu ceza almaktan da kurtulamadı.
Medyanın önüne çıkıp, pişmanlığını, kendisine olan kızgınlığını dile getirdi.
Başbakan’a ceza kesen polis şefi ise kahraman muamelesi görüyor. Yani Tromso’ya falan sürgüne gönderilmedi.
“Herkes eşit olmayabilir ama kanun önünde herkes eşittir” diyerek cezasını savundu.
Norveç gazeteleri bu cezanın “hukuk devletinin zaferi” olduğunu yazıyor, “Norveç için harika bir gün” başlıkları atıyor. Hatta sadece Başbakan’a ceza kesilmesi ve eşi ve akrabalarının cezadan azade olmasını eleştiriyorlar.
Eğer bizde de bir polis o kongreler için Cumhurbaşkanı’na, o cenazelere katıldığı için Sağlık Bakanı’na pandemi cezası kesebilseydi, bugün rakamlar böyle acıtıcı ve açıklanamaz olmazdı. Tam da bu yüzden demokrasi, hukuk devleti bir lüks değil, hayati bir ihtiyaç.
NOT: Bundan sonra Cumartesi günleri parçalı formatta yazılarla karşınızda olacağım. Tek parça uzun yazılardan şikayet edenlere duyurulur. Bu arada Emre mektubunu aldım. Osmaniye’ye çok selamlar…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Marg bar Amrika!” nereden çıkmıştı?
21.06.2025 - Türkiye’de legal siyaset yapmak mı, İsrail’in proxy örgütü olmak mı?
18.06.2025 - Mesele dış politika ve güvenlik, aptal!
16.06.2025 - Tıraşçı Ahmet’in oğlu nasıl CHP’li oldu?
15.06.2025 - Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?
11.06.2025 - İzmir Limanı’ndaki hamallar greve gittiğinde..
8.06.2025 - Kürtler Türkiye’ye ne zaman gelmişti?
4.06.2025 - Bir grevin anlattığı
2.06.2025 - PKK’nın sahiden silah bıraktığının delili…
1.06.2025 - Aslanların sırtlanlara yedirilmesine dair ibretlik bir hikaye
26.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
turrgut essen
edinburg dükü olsa ne olur olmasa ne olur. o olmasa dondenburg dükü olacaktı. o olmasa şaltenburg dükü olacaktı. bırakın artık bu aşağılık kompleksini. şu “ batı dünyasına biz de etki ettik, ehi ehi” psikolojisini bırakın.