Akın ÖZÇER
Brezilya’da dün (5 Ekim) yapılan başkanlık seçimlerinin ilk turundan efsanevi Başkan Lula de Silva’nın manevi kızı, Devlet Başkanı Dilma Rousseff, yüzde 41 dolayında oyla ilk sırada çıktı. Türkiye’de AK Parti gibi Brezilya’da 2002’den bu yana iktidarda olan Emekçiler Partisi PT’nin (Partido dos Trabalhadores) adayı 26 Ekim’deki ikinci turdaSosyal Demokrasi Partisi PSDB’nin yüzde 34 oyla ikinci gelen liberal adayı Aécio Neves ile yarışacak.
İlk turun en büyük sürprizi, ilk PT hükümetinde Çevre Bakanı olarak görev yaptıktan sonra partisinden ayrılarak önce Yeşil Parti’yi kuran, ardından Sosyalist Parti’ye (PSB) katılan çevreci Marina Silva’nın Neves’in ardından üçüncü sırada kalması oldu. Oysa kamuoyu yoklamaları, Eduardo Campos’un bir uçak kazasında yaşamını yitirmesinden sonra PSB’nin başkan adayı olan Bayan Silva’nın ikinci turda Bayan Rousseff’ in rakibi olacağını haftalar öncesinden ilan etmişti. Hatta bazı anketlerde Marina Silva, Başkan Dilma Rousseff ile başa baş görünüyordu. Zira Brezilya halkının çoğunluğu dindar olan kesimi, Bayan Silva’nın kaza geçiren uçağa son anda binmekten vazgeçmesini tanrısal bir mucize olarak algılamış ve onu bağrına basmıştı.
Siyasal analistler, Marina Silva lehine olan bu durumun bir ay içinde değişmesini Başkan Rousseff ’in Eylül başından bu yana izlediği kadın rakibini hedef alan propagandasının başarısına bağlıyor. Dilma Rousseff gerçekten de kendisi için daha kolay bir rakip olan Neves’ten çok Bayan Silva’ya yüklenmiş ve Silva’nın tüm itirazlarına karşın, seçilmesi halinde PT’nin, aslında çok daha doğru bir ifadeyle Lulizm’in (Lulismo) 12 yıllık başarısının temelini oluşturan sosyal kazanımların yitirileceği propagandasında başarılı olmuştu.
Kabul etmek gerekir ki ikinci turda daha kolay bir rakiple mücadele edecek olan Başkan Dilma Rousseff’in ve şahsında Lulizm’in kaderini yüzde 21 dolayında olan ve blok olarak oy kullanmayan Silva seçmeni belirleyecek. Daha çok orta sınıftan seçmene dayanan Aécio Neves’in daha yoksul kesime hitap eden Bayan Silva’nın seçmenini üç hafta içinde ne kadar kendine çekebileceğini tahmin etmek kolay değil. Ama bu seçmen içinde yer alan Lulizm’in sosyal politikalarıyla yoksulluktan kurtulanlar üzerinde Bayan Rousseff’in etkili olacağına kuşku yok.
Görünen o ki PT’nin 12. iktidar yılında yapılan bu seçimlere yine Lulizm damgasını vuruyor. O bakımdan “Yoksulların Babası” Lula de Silva’nın, bir dönem sözcülüğünü yapmış olan Profesör André Singer’in deyişiyle Lulizm olarak özetlediği siyasi yaklaşımını hatırlatmakta yarar var.
Lulizm’in ekonomik ve sosyal sonuçları*
Portekizcede kalamar anlamına da gelen “Lula” lakabını mahkeme kararıyla resmen alanLuiz Inácio Ferreira da Silva, bilindiği gibi, Brezilya’nın diktatörlükle yönetildiği 70’li yıllarda ülkenin ekonomik merkezi São Paulo’da ortaya çıkan yeni sendikal hareketin güçlü simalarından. Sendikalizmin geleneksel korporatist yapısına karşı çıkan ve Kilise’nin ilerici kanadı ile silahlı mücadeleden gelen grupların ve aydınların desteğini alan bu yeni hareketin ileri gelenleri 1980’de trotskist ve “patronsuz” PT’yi kuruyor. Lulizm yıllar içinde değişen, dönüşen, kısaca olgunlaşan ve kurucuları arasında ön safta yer alan Lula’nın Devlet Başkanı seçilmesiyle uygulama alanı da bulan partinin ideolojisine deniyor.
PT’nin İkinci Savaş’tan bu yana kurulan en büyük kitle partisi olana kadar geçirdiği değişim ve dönüşüm sürecini bir köşe yazısına sığdırmak kolay değil. Ama bu uzun soluklu değişimin ürünü Lulizm’i anlamak için öncelikle 2001’de parti programından siyasi çatışma doğuran sendikal örgütlenmeyle ilgili hükümlerin çıkarılmasının altını çizmek yeterli. Çünkü Lulizm, Lula’nın karizmasına dayanan büyük bir “sınıflar arası muhafazakâr pakt” aslında. Muhafazakârlarla sağlanan bu uzlaşma bir önceki Başkan Cardoso’nun ekonomi politikasının, gelir dağılımını iyileştiren önlemlerle desteklenerek sürdürülmesi anlamına geliyor.
Profesör Singer, Brezilya gibi gelir dağılımı bozuk dev bir ülkede hem varlıklı kesimin korkulu rüyası olan sosyal çatışmaların önlenebildiğini, hem de gelir dağılımının iyileştirilebildiğini vurguluyor. Ama bu toplumsal değişim modelini muhafazakâr bir modernleşme siyaseti olarak görenler ve yoksul kesimin gelir düzeyini devlet müdahalesiyle yükseltmekle birlikte toplumun yapısal sorunlarına dokunmadığı için eleştirenler de var.
Bununla birlikte, Lulizm özellikle iktidarının ilk döneminde uyguladığı istikrar politikaları sayesinde, dünya ekonomisinin o dönemki olumlu seyrinin de etkisiyle Brezilya’yı 90’larda enflasyonun yüzde 6000’lere dayandığı az gelişmiş ülke görünümünden kurtarıyor. Makro-ekonomik istikrar, yüksek büyüme hızı ülkeyi yatırımcıların gözde destinasyonu konumuna getirirken, Lula de Silva hükümetine yoksullukla mücadele politikasını başarıyla yürütmesi için de kaynak sağlıyor. Bu politikanın “Bolsa Família” gibi yoksul aile çocuklarına eğitim ve sağlık, Fome Zero(Sıfır Açlık) gibi gıda yardımları içeren programları Lula’nın 2006 seçim zaferinde büyük rol oynuyor.
2009’da Lula tarafından uygulanmaya başlanan ve ertesi yıl yerini alan Dilma Rousseff tarafından sürdürülen yoksul kesimlere yönelik konut edindirme programı “Minha casa, minha vida” (Evim, hayatım) da Lulizm’in sosyal kazanımları arasında önemli bir yer tutuyor. 2011 de 1 milyon, bu yıl 2 milyon konut bu program çerçevesinde tamamlanmış bulunuyor.
IMF’den borç alırken Fon’a kredi veren ülke konumuna yükselen Brezilya’da bu dönemde söz konusu programlarla yoksul kesimden orta sınıfa terfi eden 25-30 milyon insandan söz ediliyor. Günlük geliri kişi başına 10 ila 50 dolar olan bu yeni orta sınıf belki hâlâ kırılgan ama toplam nüfusun yüzde 38’ine tekabül eden orta sınıfın yüzde 53 oranına yükselmesini Lulizm’in başarı hanesine yazmak gerekiyor.
Lulizmin zaafları
PT’nin muhafazakâr kesimlerle yaptığı uzlaşmaya dayanan Lulizmin başarısında ekonomik konjonktürün olumlu etkisinin de rolü olduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim küresel krizle birlikte sosyal politikaların motoru olan büyümenin yavaşlaması ve enflasyonun yükselmesi Dilma Rousseff’in başkanlık dönemini olumsuz yönde etkiliyor.
Bütün bunların yanı sıra, Lula de Silva döneminden bu yana, başta bazı parlamenterlere projelere destek karşılığı ödenen aylık skandalı “mensalão” olmak üzere meydana gelen yolsuzluklar, her ne kadar Bayan Rousseff bu konuda erdemli bir duruş sergilemişse de, PT’nin imajına bir hayli darbe indirmiş bulunuyor. Sosyal kazanımların cazibesi ile kötüleşen ekonomik koşullar arasına sıkışan yoksulluktan kurulmuş yeni orta sınıfın siyasi tercihi, ikinci turda ortaya çıkacak sonuç açısından önem taşıyor.
Aslında Lulizm’in eseri yeni orta sınıf sessiz, sedasız değil. Miguel Ángel Bastanier, son 10 yılda ekonomik mucize yaşayan Brezilya’da Gezi olaylarıyla aynı döneme rastlayan ve Dünya Kupası sırasında da devam eden protestoların temelinde yeni orta sınıfın bulunduğuna dikkat çekiyor. Juan Arias da, diktatörlüğü hiç yaşamamış olan bu sınıfı, isyankâr bir ergene benzetiyor. Bugün Lula dönemindekinden daha fazla siyasi yolsuzluk, daha kötü eğitim ve sağlık koşulları ya da toplu taşıma hizmetleri olmadığına, ama o zaman çocukluğunu yaşayan ve sessiz kalan bu sınıfın artık ergen bir genç gibi taleplerini ardı ardına sıraladığına işaret ediyor.
Bununla birlikte, yeni orta sınıfın bu hırçınlığı, Arias’a göre, efsanevi Başkan Lula’ya bir başkaldırı değil, çünkü bugün seçime girecek olsa ilk turda kazanacak tek aday o. Nitekim manevi kızı ilk turda ilk sırayı alsa da seçilmeyi hâlâ garantileyebilmiş değil. Bunda rakibi Neves’in, tıpkı üçüncü gelerek elenen Bayan Silva gibi, Lulizmin başarı hanesine yazılan tüm sosyal programların devamından yana tutum almış olmalarının da rolü var kuşkusuz.
Görünen o ki dünya ekonomisinin devlerinden Brezilya’da Lulizm bir şekilde iktidarını sürdürecek. Büyük olasılıkla Lula’nın partisi PT ve manevi kızı Dilma Rousseff ile birlikte. Bu durumda, PT’nin AK Parti’nin Türkiye’deki başarısına benzer bir zaferinden söz edilecek. Aksi takdirde Brezilya’da Lula’sız bir Lulizm gündeme gelecek belki de.
* Bu bölümü geçen yıl TÜSİAD’ın Görüş dergisi için hazırladığım “Brezilya’da neler oluyor?” başlıklı yazımın aynı başlıklı bölümünden güncelleyerek alıntıladım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025