Akın ÖZÇER
Bir süredir Katalan sorunu üzerine yazıyorum. Katalan bağımsızlıkçıların uluslararası hukuka, 78 anayasasına ve Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarına aykırı olmasına karşın düzenlemekte ısrar ettiği, Rajoy hükümetinin de elindeki devlet imkânlarıyla engellemeye çalıştığı 1 Ekim referandumu nedeniyle. Bu sorunun ne Türkiye ne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir ilintisi var. Ama El País’te Çarşamba günü gazetenin Direktör Yardımcısı Katalan gazeteci Lluís Bassets’in imzasıyla “Erdoğan Katalunya’da, şaka değil” (Erdogan en Cataluña, ni de broma) başlıklı bir yazı yayımladı. Yazının tek cümlelik spotunda “kimileri İspanya ile Türkiye’yi karşılaştırıyorlar zira arzularını gerçekle hep karıştırıyorlar” deniliyor. (https://politica.elpais.com/politica/2017/09/26/aixo_va_de_democracia_blog_contra_l1o/1506445040_328633.html)
Aslında bu karşılaştırmayı Katalan özerk hükümeti (Generalitat) Başkanı Carles Puigdemont, bundan aylar önce (27 Mart 2017) Massachusetts Harvard Üniversitesi’ndeki konuşmasında yapmıştı. İspanyol demokrasisinin Erdoğan’ın Türk demokrasisine benzediğini, zira “orduya kendi vatandaşlarına karşı eylem yapma izni verdiğini” söylemişti. Katalan lider, anayasal bağlarını koparmak istediği ülkesini eleştirmek isterken, kanlı bir askeri darbe girişimiyle karşılaşmış dost bir ülkenin yaşadığı gerçeği ters yüz etmekten çekinmemişti. 1981’de darbe girişimine maruz kalmış bir ülkenin siyasetçisinin bu talihsiz sözleri ayrı bir tartışma konusu. (http://www.lavanguardia.com/internacional/20170327/421245260360/puigdemont-harvard-democracia-espanola-turquia.html)
Puigdemont o konuşmasında “barışçıl, demokratik ve diyalogdan yana” niteliğini vurguladığı Katalan bağımsızlıkçı hareketinin, “bir zamanlar ABD’nin de yaptığı gibi, sivil hakları için mücadele ettiğini” vurgulamıştı. Bu vurgunun altının özellikle çizilmesi gerekiyor belki ama Generalitat Başkanı’nın konuşmasında dile getirdiği “demokrasi halkın iradesini temel alır, halkın iradesini belirlemenin yolu da uluslararası alanda kabul gören mekanizmalarla halkın önüne sandık koymaktır” yaklaşımı ülkelerin toprak bütünlüğünü bozan, anayasalarına aykırı referandumlara meşruiyet kazandırmaya yetmiyor.
Lluís Bassets’in İspanya ile Türkiye’yi karşılaştıranları eleştiren atıfta bulunduğum “Erdoğan Katalunya’da, şaka değil” başlıklı yazısına dönecek olursak, Türkiye açısından bakıldığında tam anlamıyla kaş yapayım derken, göz çıkardığını söylemek mümkün. Yazı “Rajoy’un İspanya’sını Erdoğan’ın Türkiye’si ile karşılaştırmak en hafif tabiriyle abartılı. Talleyrand’ın dediği gibi, abartılan her şey değersizdir” cümleleriyle başlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Brüksel (AB) Komisyonunun basın salonundaki bazı gazeteciler gibi, bunu yapanlar, Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Erdoğan rejiminde ne kadar insanın tutuklandığını ve memurun işten atıldığını, ne kadarının mahkûm ve sürgün edildiğini bilmiyorlar. Askeri darbeyi yaptığı iddia olunan Gülen Cemaati’ne mensup olmadığı halde bütün muhalefet partilerinden demokrat, laik, Kürt ve solcuların kapatılan gazeteleri, radyoları, televizyon kanalları ile ifade özgürlüğünün nasıl sınırlandığından belki de haberleri yok.
Erdoğan Türkiye’si ile Rajoy İspanya’sını karşılaştıranlar arasında üç ayrı kategori var: bunu bilerek ve kötü niyetle İspanyol hükümetine karşı yapan bağımsızlık propagandacıları, bunu Avrupalı gazeteciler gibi sadece bilgisizlikten yapanlar ve nihayet dileklerinin gerçek olması isteyenler, İspanya’nın Erdoğan Türkiye’si olmadığını bilen ama öyle olmasını dileyen ve bunun için çalışanlar”
Yazının ana hatlarıyla çevirdiğim bu bölümünde, Katalan referandumuna karşı olan Bassets ve onun gibi düşünenler İspanya ile Türkiye benzetmesine karşı çıkarken Puigdemont’ tan daha iyi bir Türkiye imajı çizmiyor. Konuyu dağıtmamak için yazdıklarını tartışma niyetinde değilim ama birilerini Türkiye hakkında bilgisizlikle suçlayan Bassets’in yazdıklarından ya kendisinin de Türkiye hakkında sağlıklı bilgisi olmadığı ya da bilinçli dezenformasyon yaptığı sonucuna varmak mümkün. Direktör yardımcısı olduğu gazetenin uluslararası medyanın üç dört yıldır Türkiye ile ilgili algı operasyonuna aktif olarak katıldığı dikkate alınırsa, ikinci şık sanki daha ağır basıyor.
Kabul etmek gerekir ki Katalan sorunu bağlamında bağımsızlıkçıların yaptığı Rajoy-Erdoğan benzetmesinin hiçbir anlamı yok. Yapılması şartsa o benzetme İspanya ile Irak ve Katalunya ile IKBY arasında yapılabilir. Katalan referandumu uluslararası hukuka ve ülke anayasasına aykırılığı bakımından Barzani’nin referandumuna benziyor. İki ülkenin demokrasi düzeyleri farklı olsa da Rajoy’un Katalan referandumuna muhalefeti özünde Irak Başbakanı İbadi’nin İKBY’nin yaptığı halkoylaması ve sonuçlarına karşı çıkışıyla aynı yönde. Dolayısıyla Rajoy’u İbadi ile karşılaştırarak eleştirmek herhalde çok daha uygun olur.
İspanya’nın birliği ve toprak bütünlüğünden yana olan Bassets ve onun gibi düşünenlerin Katalanların İspanya-Türkiye karşılaştırmasına karşı çıkarken kullandıkları argümanlar da yanlış. Kanlı bir askeri darbeyle mücadele, Puigdemont’un Harvard’da altını çizdiği gibi, “barışçıl, demokratik ve diyalogdan yana” bir ayrılıkçı hareketten elbette farklıdır. Darbede ifade özgürlüğünün sınırlarının ötesine taşan şiddet ve silah faktörü var çünkü.
Bassets 1 Ekim’de kaçak sandıklarda oy kullanacak ya da protesto için sokaklara çıkacak bağımsızlıkçılara karşı orantısız güç kullanılmasının İspanyol demokrasisi açısından büyük bir darbe oluşturacağını biliyor. Anayasanın 155. maddesinde öngörülen olağanüstü önlemlere başvurması İspanya’nın demokrasi sınavını başarıyla geçtiği anlamına gelmeyecek. Çünkü 1 Ekim’de referandumun anayasaya aykırılığı değil, sokağa olası müdahaleler demokratik hak ve özgürlükler açısından değerlendirilecek.
Bassets bu nedenle İspanya’nın 1 Ekim ve ertesinde, demokrasi özürlü görmekte ısrar ettiği “Erdoğan Türkiye’sine” benzememesini diliyor. Yazısına “aman bu kavgadan bazılarının arzu ettiği Erdoğan Türkiye’si gibi bir İspanya çıkmasın” cümlesiyle son veriyor. Öyle bir şey olursa -ki umarım olmaz- Bassets’in karşısına Erdoğan Türkiye’si diye aşağıladığı bir ülke değil, ünlü yargıç Baltasar Garzón’un tüm çabalarına karşın siyasetçilerinin bir türlü yüzleşemediği Franco İspanya’sı çıkar, aman unutmasın.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025