Akın ÖZÇER
Demokrasiyi kısaca, ABD’nin tarihî başkanlarından Abraham Lincoln’ün ünlü ifadesiyle “halkın, halk tarafından, halk için yönetimi” olarak tanımlıyorsak, halkın yönetime, belirli aralıklarla yapılan çoğulcu, serbest ve dürüst seçimlerde veya düzenlenen referandumlarda oy kullanmanın ötesinde, daha aktif biçimde katılması gerektiğini kabul ediyoruz demektir. Habernas’ın da altını çizdiği gibi, işleyen bir demokrasi için halkın karar alma süreçlerine katılımı şarttır. Bu itibarla içinde bulunulan yüzyılda “demokrasi” dendiğinde anlaşılması gereken, “temsili” değil, daha geniş bir katılımı sağlayan “katılımcı” demokrasidir.
Katılımcı demokrasi, sivil ağlar, örgütler ve girişimler yoluyla gönüllü olarak biraraya gelen bireylerin ülke sorunlarına ya da kendilerini ilgilendiren konulara ilişkin görüş, yaklaşım ve çözüm önerilerini doğrudan ve sürekli olarak dile getirmelerine imkân tanıyor. Böylelikle aynı görüşleri paylaşan bireylere başta hükümetin olmak üzere siyasi partilerin çeşitli konulara ilişkin kararlarını destekleme, eleştirme ya da etkileme fırsatı veriyor. Dört veya beş yıl boyunca bir iki defa seçim sandığında oyunu kullanmakla yetinen pasif birey yerine sivil toplum içinde yer alan ve her an, her şeyi sorgulayan ve görüş beyan eden aktif bir birey yaratıyor.
Ne var ki bir ülkede katılımcı demokrasinin işleyebilmesi, en başta ifade ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin evrensel ölçütlere uygun biçimde var olmasına bağlı. Bu nedenle, Türkiye gibi özgürlüklere hâlâ kısıtlamalar getiren bir darbe anayasasıyla yönetilen bir ülkede sivil toplumun, başta Kürt sorununu çözen, evrensel değerlere ve temel hak ve özgürlüklere dayanan yeni anayasa talebine öncelik vermesini yadırgamamak gerekir. Liberaller, sosyal demokratlar, AK Parti’nin tabanını oluşturan dindar muhafazakârlar ve BDP’liler dâhil aşağı yukarı herkesin bu hedef etrafında biraraya gelmesini de öyle.
Kabul etmek gerekir ki yeni anayasa talebinde birleşen ve son seçimlerde, BDP’liler hariç, oylarını çoğunlukla AK Parti’ye vermiş olan sivil toplum bugün gelinen noktadan rahatsız. Bir kere, yeni anayasa ile öncelikle Kürt sorununun demokratik ölçütler ve temel hak ve özgürlükler çerçevesinde çözümünü öngördükleri hâlde, şiddet ve terörün ve özellikle PKK eylemlerinin siyasi gündemin ilk sırasına oturmasından şikâyetçi. PKK’nın, İspanya’da ETA’nın 70’li yıllarda yaptığı gibi, yeni anayasa sürecini şiddet eylemleriyle baltalamasına ve 90’lara özgü “terör varken demokratikleşme olmaz” görüşünü savunan çözümsüzlükten yana odakların eline sürekli koz vermesine anlam veremiyor.
Sivil toplum ayrıca, bölgesel konjonktürün çok hızlı hareket etmeyi gerektirdiği bugünkü ortamda, siyasi partilerin yeni anayasa çalışmalarını ağırdan almasından da rahatsız. Zira bu ağırdan alma siyasi gündemi PKK’nın eylemleriyle belirlemesine fırsat veriyor. Tuhaf olan şu ki 2 mayıstan bu yana Uzlaşma Komisyonu’nun üzerinde çalıştığı bölüm temel hak ve özgürlüklerle ilgili. Bu konuda Başbakan Erdoğan “bireyi ve onun haklarını esas alan, toplumsal çeşitliliği bir zenginlik olarak kabul eden, tek sesliliği değil çoğulculuğu öne çıkaran ve demokratik hukuk devletinin tüm unsurlarını içeren bir metin” hazırlanacağı sözünü vermişti. Bu metin “demokratik ülkelerin kabul ettiği temel siyasi değer ve ilkeleri” benimseyecek ve BM İnsan Hakları Bildirgesi’ni ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni esas alacaktı. Bunun için aylarca müzakere edilmesi ve ancak üçte bir oranında uzlaşma sağlanması hiç hayra alamet değil. Belli ki komisyonda birileri temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak için mesai harcamakla meşgul. Oysa temel hak ve özgürlükler ne müzakere edilebilir, ne de evrensel ölçütler ötesinde sınırlanabilir.
Sivil toplumu yeni anayasa konusunda asıl rahatsız eden husus, Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarında mevcut anayasayı esas alması. Başbakan Erdoğan seçimlerden önce “Bu anayasayı, anayasacılar yapmayacak. Toplumun geniş katmanları, STK’lar, gençlik ve kadın kuruluşları, sendikalar, ekonomistler ve sosyal bilimciler yapacak” demiş ve sonra eklemişti: “anayasacılardan son aşamada teknik yönden istifade edeceğiz.” Bu amaçladır ki seçimlerden sonra halktan yeni anayasaya ilişkin görüş ve önerileri alınmış, hatta bunun için öngörülen süre iki ay daha uzatılmıştı. Ama görünen o ki Uzlaşma Komisyonu halkın görüşlerini temel alan yeni bir metin hazırlamaktan çok, partilerin görüşleri doğrultusunda 82 Anayasası’nın revizyonunu yapmakla meşgul.
Sivil toplum sadece partilerin “dostlar alışverişte görsün” misali Meclis’te sürdürdükleri bu anayasa mesaisinden değil, ayrıca hükümetin Uludere’de ve düşen uçak olayında olduğu gibi vesayet kurumlarına sahip çıkmasından ve iktidarından önceki işkence pratikleriyle Türkiye’yi AİHM’de defalarca mahkûm ettirmiş İçişleri personeline kol kanat germesinden de rahatsız. İktidar partisi bugün statükoyu savunan MHP’nin çizgisinde hareket ettiği, birçok konuda izlediği politikalarla bu partiyle kol kola girdiği izlenimi veriyor. Bu yönelim AK Parti’ye ne getirir, ondan ne götürür bilemem ama statükoyu savunan ulusalcılığın bir başka partiyi muhalefete mahkûm ettiğine kuşku yok.
Kuşku olmayan bir husus daha var. O da bugün Türkiye’nin çağdaş bir demokratik hukuk devletine dönüşmesi hedefinde birleşen demokrat sivillerin duyduğu rahatsızlık. Onlar, genç subaylar gibi demokrasi ya işlerse diye değil ama evrensel ölçütlere uygun işlemediği için rahatsızlık duyuyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti
21.09.2025 - Yolun sonu
8.09.2025 - Geri Çağırma Hakkı
3.09.2025 - Demokratların çilesi
29.08.2025 - Seyfettin Çilesiz’in çilesi
18.08.2025 - Süreç ya da Çözüm Komisyonu
1.08.2025 - Terörün gecikmiş sonuna doğru
1.08.2025 - Anayasa referandumu
1.08.2025 - Özgür Özel CHP’de neyi değiştirdi?
26.06.2025 - Yeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün?
6.05.2023
Yazarlar
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
metin
kişisel kompleksleri yüzünden ortalığı velveleye vermekle kalmayıp yarattığı kakafoniye iştirak etmeyenleri çıkar peşinde koşmakla itham eden ahlaksız güruha kapak olmuş bu yazı