Atilla Aytemur
Televizyon programlarında sık konuşulan konuların yanına Avrupa Birliği yeniden eklendi.
ABD politikaları karşısında bunalan, çıkış yolu bulmakta zorlanan, zayıf seçenekleri anlamsız macera olarak görenler, dönüp dolaşıp lâfı AB’yle ilişkilere getirmeye başladı.
AB’de Türkiye için mutlu sonu imkânsız görenler, farklı ortaklık biçimlerine ve Avrupa Konseyine dikkat çeker oldu
Siyasi ve iktisadi sıkışma, “Türkiye’nin yönü ne olmalı?” arayışlarında ibrenin AB’ye doğru dönmesine yol açtı.
AB’yi ve demokrasiyi birlikte unuttuk
AB’yi unuttuğumuz yıllar aynı zamanda demokrasiyi de unuttuğumuz yıllar oldu.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi olduğunda, toplumun çoğunluğu zaaflarına rağmen mevcut demokrasiyi savunmakta tereddüt etmedi ama iktidar “beka” diyerek Türkiye’yi daha da otoriterleştirdi.
Parlamenter sistemde işler hızlı yürümüyor; kalkınmayı ve istikrarı yok eden koalisyonlara mahkûm oluyoruz... denilerek, gayri resmi bir koalisyonla, demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi güçler ayrılığını bir kenara itip, olağanüstü merkezileşmiş bir başkanlık rejimine bu şartlarda geçtik.
Donald Trump başkan olduktan sonra ABD-Türkiye ilişkilerinin bölge politikaları, S-400 füzeleri, F-35’ler, NATO ve ticaret bazında iyice gerilmesi de yine bu döneme denk geldi.
Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de anlaşmak zaten mümkün olmuyordu.
Reza Zarrab, Hakan Atilla ve Halkbank dâvâları, Fetullah Gülen’in iadesi meselesi, Rahip Brunson ve tutuklu elçilik çalışanlarının serbest bırakılması tartışmalarının olağanüstü gerilimli seyrini bu dönemde yaşadık.
İçeride otoriterleşmenin zirve yaptığına şahit olduk. Farklı düşünenler iktidar ve çevresi tarafından “hain ve işbirlikçi” ilân edildi. Saçmasapan dâvâlarla insanlar aylar boyu özgürlüklerinden mahrum edildi. Gazeteciler, aydınlar, akademisyenler, sivil toplum aktivistleri, milletvekilleri ve siyasi parti mensupları akıl almaz ithamlarla karşı karşıya kaldı.
Kanlı darbe girişimine karşı açılan haklı dâvâlarda bile, işleri çığırından çıkaran, haklı haksız ayrımı yapmadan önüne geleni tutuklayan, işinden gücünden eden hukuk dışı sorumsuzluklar sergilendi.
Muhalefet partileri duymazdan gelindi; etkisiz kalmaları için başkanları, milletvekilleri, belediyeleri ve yöneticileri dahil birçok şeye dokunuldu.
Sanki gerçekten böyle bir alternatif varmış gibi, Türkiye’nin tarihsel yönelimi ve tercihini değiştirebileceği algısı yaratıldı.
Rejim değişikliği Türkiye’nin önünü açtı mı?
Başkanlık rejimine geçişle beraber TBMM ve partiler anayasal fonksiyonlarından çok şey kaybetti. Bu, ülkeyi demokratik gelenekten daha da uzaklara savurdu.
Yeni rejimde başkanın hem Meclisteki çoğunluk partisinin de başkanı olmasını, hem de yapılan son iç tüzük değişikliğiyle TBMM’de muhalefet partilerinin söz alma imkanlarının iyice kısıtlandığını dikkate aldığımızda, gelinen noktanın demokrasi kriterleri bakımından yeni sorunlar yarattığı görülüyor.
Ülke demokrasisi ve siyasetinin Kâbesinin TBMM olduğu yıllar geride kaldı. Şimdi denge ve denetim fonksiyonları kalmamış, teknik ve hukuki nitelikli bir takım çalışmaların kâh komisyonlarda, kâh genel kurulda sürdürüldüğü bir kuruma dönüşmüş durumda. Siyasi ağırlığını ve merkez olma vasfını yitiren bir kurumun bu noktaya gelmesi kimse için sürpriz olmamalı.
Her şeyin daha iyi olacağı vaadiyle yola çıkanların iktidarında, siyaseten otoriterleşme ve hızla demokrasiden uzaklaşmayı yaşıyoruz. Muhalif olmak, potansiyel hain olmak olarak görüldüğünden, aykırı düşünceler sorumsuzca yaftalandığından, insan hakları ve medya özgürlüğü güvenlikçi zihniyet nedeniyle risk olarak algılandığından, siyasal çoğulculuk ayak bağı olarak anlaşıldığından, iktidarın dümen suyunda bir yargı düzeni istendiğinden, vatandaşlar arasında enikonu ayrımcılık olağan görüldüğünden, muhalif partiler ve farklı düşünen yurttaşlar açısından zor bir dönemden geçiliyor.
Türkiye gibi, inanç, etnisite ve kültür alanlarında tarihinden muazzam bir çoğulculuk mirası devralan bir ülke, mevcut iktidarın onca demokratik reform vaadinden sonra, taşra milliyetçiliğinin ve hiçbir gelecek vaat etmeyen bir siyasal İslamcılığın dar dünyasına mahkûm edildi.
“Dolar zıpladı diye bu hale geldik” denebilir mi?
Ve işte döviz kuru atakları bu koşullarda geldi. Ataklar dışarıdan mıydı, içeriden miydi, yoksa bizi çökertme amaçlı operasyonlar mı söz konusuydu; bütün bunlar bahsi diğerdi. İçeride bu halde olduğumuzun farkına varılmalıydı. “Yerli ve milli” söyleminin pek bir şeye yetmediği ve dertlere deva olamadığı ortadaydı.
ABD’nin aşağılayıcı ve zora sokan hamleleri de bu şartlarda kendini gösterdi.
Enflasyon bu siyasal iklimden beslendi ve önü arkası hesap edilmemiş savruk bir ekonomik politikanın tıkanmasından dolayı fırladı.
Dolar zıpladı, kötü giden işler iyice içinden çıkılmaz hale geldi.
Neyse ki, ABD’nin hoyrat emperyal politikasından rahatsız olan yalnız biz değildik.
AB, Rusya, Çin, İran, İngiltere derken, çok sayıda ülke sesini yükseltti.
Bu arada, kendileri de ABD’nin küresel ölçekli politikalarından muzdarip olan başta Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin, Trump’ın Türkiye’ye karşı kullandığı hasmane dil ve uygulamaları eleştirip bir nevi destek çıkmaları, bizdeki otoriterleşme yönünde doludizgin giden havanın değişmesi ihtimalini doğurdu.
Özellikle AB ve Avrupa Konseyi’yle ilişkileri yeniden ısıtma amacı sezilen karşılıklı açıklamalar birbirini izledi. Görüşmeler, telefonlaşmalar ve ortak toplantı tasarımları başladı.
Halbuki AB’nin adı sanı unutulmuştu.
Avrupa Birliğini hatırlamak
AB, aslında Türkiye için bir demokrasi pusulası gibiydi. Ekonomi piyasalarının diliyle konuşacak olursak, Türkiye’nin bu birliğe katılım süreci çok önemli bir çıpaydı. Müzakerelerin bir biçimde devam etmesi, ülkeyi dünyada dolaşan paranın ilgi alanına sokuyordu. Kopenhag Kriterleri diye bilinen, demokrasi ve insan hakları alanındaki temel değer ve uygulamalara sadakat ile, söz konusu paranın Türkiye’ye akışı arasında bir paralellik söz konusuydu.
Allahın bildiğini kuldan saklamaya gerek yok!
Avrasya’ya, Asya’ya dönük abartılı değerlendirmeler ve döviz arayışları anlamlı bir sonuç vermedi. Katar’dan gelecek 15 milyar dolar da, zaten ağır borç yükü altındaki Türkiye’nin derdine yeterli çare olamaz.
ABD ile siyasal ilişkilerin gerilmesi ve kur krizi, iktidarın gözünde AB’yi kıymete bindirmişe benziyor. Bunun için yıllardır uykuya yatırılmış olan süreç “canlandırılmaya,” raflara kaldırılmış reform konuları yeniden gündeme sokulmaya çalışılıyor.
AB Reform Eylem Grubu (REG), yeni rejim kabinesinin dört önemli bakanıyla işte bu aşamada yeniden toplanarak, Avrupa Birliği’yle tıkanan ilişkileri yeniden canlandırma çalışmasını başlattı.
Bu, Başkan Erdoğan kabinesinin son dönemdeki en isabetli adım. Muhalefet partileri CHP ve HDP’nin de kayıtsız kalmaması ve bu yeni süreçte rol alıp mutlaka desteklemesi gerekir.
Umarım, göstermelik ve içi boş, retorikle gün geçiren, kamuoyunu oyalayan bir adım olarak kalmaz.
Hatırlanacağı gibi, AB Reform Grubu üçüncü ve son toplantısını 11 Aralık 2014’te yapmıştı. Bu grup 23 Temmuz 2014’de Erzurum’da gerçekleştirdiği ilk toplantısında ise hedefini anlatırken “Cumhuriyetimizin ilanından sonraki en büyük çağdaşlaşma projesi olan Avrupa Birliği katılım sürecinin en önemli unsurlarından birini, siyasi reformlar oluşturmaktadır. Ülkemizin daha özgürlükçü, çoğulcu bir demokrasiye ve daha etkin işleyen bir hukuk sistemine kavuşturulması, insan haklarına saygının evrensel standartlar çerçevesinde tüm vatandaşlarımız tarafından özümsenmesi temel bir hedeftir” diyordu.
Ne güzel söylemişler! Ve şimdi bunları yeniden hatırlamak ne güzel oluyor!
REG toplantısı olumlu adım, ama gerisi de gelmeli
Bu grup, adının “AB Reform Eylem Grubu” (REG) şeklinde değiştirilmesiyle birlikte, kabineden dört bakanın katılımıyla 29 Ağustos 2018 günü toplandı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan oluşuyor.
Bu ilk toplantısında AB ile ilişkilerin her alanda canlandırılması ve siyasi reformlar konusu üzerinde önemle durulduğu öğrenildi. Toplantının ardından AB Reform Eylem Grubu bir sonuç bildirisi yayınladı.
Bildiride yer alanlara göre “Türkiye, AB’ye üyelik hedefi doğrultusunda önümüzdeki süreçte çalışmalarına kararlılıkla devam edecek.”
Bu bağlamda, Başkanlık Kabinesinin 100 günlük eylem programı kapsamına bu hususta atılacak bazı adımların dahil edildiği belirtiliyor. Çocuklara cinsel saldırı ve istismarın önlenmesi, Türk Ceza Kanunu’ndaki bazı maddelerin değiştirilmesi, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak Uzlaştırma Kurulu, göç yönetimi, vize sorunu gibi konulara dikkat çekiliyor.
Demokratik reformlar hususunda samimiyet şart
Basına da yansıdı; her ne kadar AB yetkilileri ve kurumları yapılan açıklamadaki eksik ve zaafları yüksek sesle ifade etmeseler bile, bunların farkında oldukları açıkça görülüyor.
Türkiye’yi izlemeye alan Avrupa Konseyi ile AB kurum ve yöneticileri, AB Reform Eylem Grubu’nun yeniden toplanması ve bazı kararlar almasını olumlu bulmakla beraber, Erdoğan Kabinesi’nce atılacak somut adımların neler olduğuna bakacaklarını ifade ediyorlar.
Ayrıca, Türkiye’nin bu hamleyi ekonomideki gelişmeler ve ABD’nin tavrı nedeniyle yaptığının farkında olduklarını hissettiriyorlar.
Bunlara ilâve olarak, Reform Eylem Grubu’nun (REG) bildirisinde yer verilmemiş olan çok önemli hususlara işaret ediyorlar.
Katılım görüşmelerinde tıkanmalara yol açan temel demokrasi sorunlarına yine değinilmediğini belirtiyorlar.
16 Nisan 2017 Başkanlık Referandumu’na gidilirken Venedik Komisyonu, bu değişiklikle kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kalkması tehlikesine dikkat çekmişti. Şimdi ise, REG bildirisinde söz konusu komisyonun uyarısına yönelik bir ifadenin yer almamasına ve anayasal reformlar konusundan söz edilmemesine dikkat çekiliyor.
Bu bağlamda yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, insan hakları vurgularının somut ifade edilmemesi, tutuklu yargılamaya dönük net bir cümlenin yer almaması, basın özgürlüğünün iyileştirilmesi yönünde atılacak adımlara değinilmemesi eleştiri konusu oluyor.
Türkiye mutlaka değişmeli!
Sonuç olarak, hangi sebeple olursa olsun, evrensel demokratik değerlerin şekillenmesinde büyük ölçüde rol oynadığı ve halen de bu özelliklerini koruduğu görülen AB ile ilişkileri yeniden toparlamak yönünde atılan adım son derece önemli.
Ülkedeki karamsar ve aşırı kutuplaşmış havanın süratle değişmesi gerekir.
Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin çalışmalarına yeniden dönmesi, AB katılım sürecinin tekrar işler hale getirilerek fasılların açılmaya başlanması, vize engelinin ortadan kalkması elbette çok hayırlı gelişmeler olacak.
Bu beklentilerin hangileri gerçekçi, şimdiden kestirmek kolay değil. Ama AB yolunda yürümenin, Türkiye gibi çok gelgitleri olan bir ülke için, en az AB hedefinin gerçekleşmesi kadar önemli olduğunu yaşayarak gördük.
Demokratik değerlere sırtını dönerek ilerleyeceğini sanmak ise bize ağır bedel ödetiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022